Hammurabi’nin yönetim felsefesi

Hammurabi
Hammurabi

Hammurabi yasalarında dile getirilen yönetim felsefesini inceledikçe, eskilerin sadece savaş sanatının değil, yönetim sanatının da ustası olduklarını; ne kadar ilerlersek ilerleyelim, sanki dönüp dolaşıp aynı yere geldiğimizi hissediyoruz. Hazırlattığı yasalar, bir “hukuk devleti” anlayışına sahip olduğunu gösteriyor. Çok sayıda araştırma göstermiştir ki, hukuk devleti olmadan, şirketler başarılı olamaz veya başarılarını sürdüremezler.

Nothing new under the sun. Lâ cedîd tahteş-şems. “Güneş altında yeni bir şey yok!” sözünün bütün dünya dillerinde bir karşılığı olmalı. Şekspir, 59. Sonede,

“Yeni bir şey yoksa, yalnız eskiler varsa Demek ki beynimizle oynanan bir oyun var“ diyordu. Büyük şaire göre, eski defterleri karıştırdıkça, dönüp dolaşıp aynı yere geldiğimiz duygusuna kapılıyorduk:

Ah, şu eski defterler bir dönüp baksa geri, Güneşin beşyüz kere dönüşünden de önce, Göstersin eski kitap sendeki imgeleri İlkin nasıl yazıya döküldüyse düşünce. Acaba eski dünya neler demiş, görelim, Sendeki görmeye değer güzelliklere; Onlar mı üstün, biz mi, bu işin ustası kim? Yoksa dönüp dolaşıp geldik mi aynı yere?1

Hammurabi yasalarında dile getirilen yönetim felsefesini inceledikçe, eskilerin sadece savaş sanatının değil, yönetim sanatının da ustası olduklarını; ne kadar ilerlersek ilerleyelim, sanki dönüp dolaşıp aynı yere geldiğimizi hissediyoruz. Medeniyetler tarihine dair çoğu kitaplar, dünyada “medeniyetin beşiği” etiketini taşıyan birkaç yer varsa da, hakiki beşiğin Mezopotamya olduğunu belirtiyorlar. (Göbeklitepe kazıları bu merkezi biraz daha kuzeye çekmiş oluyor!) Sümer dilinde “iki nehir arası” anlamına gelen Mezopotamya, Fırat ile Dicle ırmaklarının arasındaki bölgedir; aşağı yukarı bugünkü Irak. İlk Sümer kenti Eridu MÖ 54. yüzyıla tarihleniyor ki muhtemelen dünyanın ilk şehirlerinden biridir. Onun etrafında Larsa, Sippar, Uruk, Kiş, Ur ve Nippur gibi kentler gelişti. “Dünyanın ilk romanı” sayılabilecek bir destana konu olan meşhur Gılgamış, Uruk kentinin kralıydı. Akkad kralı Sargon, Sümer hakimiyetine son verdi. Hammurabi ile de hakimiyet Babil’e geçti. Bu kralın Amurruca adı Hammu-rapi şeklinde okunmuştur.

Eski Babilce rabûm büyük demekti; Amurruca rapûm ise “iyileştirme, kurtarma” anlamlarına geliyordu. Buna rağmen isim Hammurabi şeklinde yaygınlaştı.2

Amerikan ve Babil anayasaları

Evet, yöneticimiz halkın seçimiyle değil ilahî seçimle gelen bir çoban olsa da, işlevleri aşağı yukarı aynıdır.
Evet, yöneticimiz halkın seçimiyle değil ilahî seçimle gelen bir çoban olsa da, işlevleri aşağı yukarı aynıdır.

Bu yazının ana tezi şudur: Hammurabi’nin bundan dört bin yıl önce hazırlattığı anayasanın dibâcesi bile, bugün çoğunlukla demokrasi ile yönetildiğini ileri süren yaklaşık 200 ülkenin anayasalarının yüzde doksanından daha demokrat ve daha modern bir muhtevaya sahiptir. Hammurabi elbette demokrat olduğunu söylemiyor ve kendini Tanrı’nın (veya tanrıların) seçtiği özel bir yönetici, halkının çobanı olarak görüyordu. Fakat hazırlattığı yasalar, bir “hukuk devleti” anlayışına sahip olduğunu gösteriyor. Modern iktisadî gelişmenin motoru kapitalist girişimciler ise de, temeli rasyonel (yani öngörülebilir, akılcı) bir hukuk sistemidir. Çok sayıda araştırma göstermiştir ki, hukuk devleti (Rechtstaat) olmadan, şirketler başarılı olamaz veya başarılarını sürdüremezler.3 Hukuk devletlerinin karakteri ise çoğu zaman anayasalarının hemen başlangıcında (dibâcesinde) kendini ele verir. Anayasayı hazırlayan yönetici elitin hayat felsefesini özetleyen bu girişlerin bir kısmı birkaç cümle, pek çoğu da birkaç sayfadır. Ne kadar uzunsa, anayasa o kadar berbat demektir! Dibacelerin şâhı hiç şüphesiz “We, the People...” diye başlayanıdır: “Biz, Birleşik Devletler Halkı, daha mükemmel bir Birlik yaratmak, adaleti sağlamak, ülke içinde huzuru güvence altına almak, ortak savunmayı gerçekleştirmek, genel refahı artırmak ve özgürlüğün nimetlerini kendimize ve gelecek kuşaklara sağlamak için bu Amerika Birleşik Devletleri Anayasası’nı takdir ve tesis ediyoruz.” Türkçesi 41, İngilizce orijinali 52 kelime.

Bütün devletlerin ortak vasfı olan iç ve dış güvenliği sağlama hususlarını bir yana bırakırsak, Amerikan anayasasının şu beş gayeyi gerçekleştirmeyi hedeflediğini görürüz:

  1. Birlik
  2. Adalet
  3. Huzur
  4. Refah
  5. Özgürlük

Şimdi de Hammurabi anayasasının dibâcesine bir göz atalım ve ne denli çağdaş bir muhtevaya sahip olduğunu görelim:

“Yüce Anum, Tanrı Enlil, gökyüzünün ve yeryüzünün beyi, ... Tanrı korkusu olan ben Hammurabi’yi ülkede adaleti oluşturmam, şikâyet ve kötülüğü yok etmem, kuvvetlinin güçsüzü yok etmemesi, güneş gibi insanların üzerinde yükselmem, ülkeyi aydınlatmam, insanların gönlünü almam için Anum ve Enlil adımı andılar. Tanrı Enlil’in çağırdığı çoban Hammurabi’yim ben. Bolluk ve zenginlik yığan, Babil’in adını büyüten, Ur şehrini geliştiren, bolluk getiren, Uruk’u canlandıran, halkına bolluk suyu veren, Anum ve İştar için zenginlik oluşturan, ülkenin koruyucusu, İsin’in dağılmış halkını toplayan, Egalmah tapınağının gelirini arttıran, Dilbat’ın işlenmiş toprağına arpa yığan, Lagas ve Girsu için otlak ve su içilecek yer sağlayan, düşmanı yakalayan, Adad’ın kalbini sakinleştiren, Meslam’a bolluk akıtan, Malku halkını sıkıntıdan koruyan, Ninazu’ya temiz sofra kuran, toplumun çobanı, doğruyu belirten, halkı yönelten, karşıt sesleri susturan, İştar’ın adını yükselten kral. Babil’in güneşi, Sümer ve Akad ülkelerine ışık sağlayan, dört iklime boyun eğdiren kral İştar’ın sevgilisi benim. Tanrı Marduk insanları doğru olarak yönetmek ve ülke idaresini ele almakla beni görevlendirdiği zaman, doğruluğu ve adaleti ülkenin diline yerleştirdim.”4

Evet, yöneticimiz halkın seçimiyle değil ilahî seçimle gelen bir çoban olsa da, işlevleri aşağı yukarı aynıdır:

• Ülkede adaleti tesis etmek. (Adalet)

• Şikâyet ve kötülüğü yok etmek, insanların gönlünü almak, kuvvetlinin güçsüzü yok etmesini önlemek (Huzur)

• Zenginlik getirmek, halka bolluk suyu vermek (Refah)

• Toplumun çobanı olmak, dağılmış halkı toplamak ve yönetmek, karşıt sesleri susturmak (Birlik)

• Doğruluğu ve adaleti ülkenin diline yerleştirmek (Adalet ve kısmen Özgürlük)

Hammurabi kadar demokrat değiliz!

Uygulanmayan yasa ölü demektir.
Uygulanmayan yasa ölü demektir.

Hammurabi yasalarının dibâcesindeki bu kısa, net ve adil duruşa karşılık bizim tam 254 kelimelik anayasa dibacemiz şöyle başlıyor: “Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda; Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde...” Yukarıda değindik, Amerikan anayasasının dibâcesi sadece 52 kelime idi. Bakın şimdiden 59. kelimeyi bulduk, daha ortada insan yok. Varlığı teminat altına alınacak, refah ve mutluluğa kavuşturulacak olan fert değil, devlet! Üzülmeyin gene de, beterin beteri var: Mevcut Suriye anayasasının dibâcesi bizimkinin iki katı; tam 548 kelime ve şöyle başlıyor: “İnsanoğlunun mirasının bir parçası olan Arap uygarlığı uzun tarihi boyunca, iradesini kıracak ve onu sömürgeci boyunduruğu altına alacak büyük meydan okumalarla yüzyüze kaldı; fakat o daima, medeniyet kurucu rolünü gerçekleştirirken kullandığı yaratıcı yetenekleri sayesinde ayağa kalkmasını bildi. Suriye Arap Cumhuriyeti, Arap kimliğiyle ve halkının Arap ulusunun bir parçası olduğu gerçeğiyle gurur duymaktadır. ...”

Bıktırmadıysam, bir de Mısır anayasasına bakalım: Dibacesi, Suriye’ninkinin yaklaşık iki misli. Besmeleden sonra şu cümleyle başlıyor: “Mısır, Nil’in hediyesidir; Mısırlıların da insanlığa hediyesidir!” Nil’den sonraki cümle ise tam ömürlük: “Emsalsiz konum ve tarihinden ötürü, Mısır’ın Arap ulusu tüm dünyanın kalbidir.” Sonra kahramanlara geçiliyor dibacede ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dan Ahmet Orabi, Mustafa Kamil, Muhammed Ferid, Saad Zaglul, Mustafa Nahhas, Talaat Harb, Cemal Abdünnasır, Enver Sedat isimleri, birer paragraflık izahatla anılıyor. (Gariban Amerikalılar ne George Washington’dan söz ediyorlar anayasalarında, ne Abraham Lincoln’den!) Ancak 700 kelime sonra sıra basit Mısır yurttaşına geliyor: “Bu anavatanda her yurttaşın güvenlik içinde yaşama hakkı olduğunu inanıyoruz.” Bravo!...

Bunları yazmak elbette ağırıma gidiyor; Orhan Pamukvari bir Oryantalistlik peşinde değilim. Ne popüler deyişle Amerikancıyım, ne de Hammurabi hayranı. Üstelik otuz yıl kadar önce yazdığım ve Türkiye Yazarlar Birliği “Fikir Ödülü” sahibi Amerikan Yüzyılının Sonu başlıklı bir kitabın yazarıyım. Yani durup dururken Amerikan sistemine güzelleme niyeti taşımayacağımı takdir edersiniz.

  • Fakat doğruya doğru: Şu kısacık Hammurabi ve ABD anayasaları dibacelerinde öncelikle adalet, huzur, refah ve özgürlük dile getiriliyor ve bunların tümünde önceliğin devlette değil fertte, insanda olduğu hissettiriliyor. Bizim anayasamızda ise insanın yerini vatan, millet, devlet, önder alıyor; sonra daha da soyut ‘varlıklar’ insanın önüne geçiyor:

inkılap ilkeleri, çağdaş uygarlık düzeyi... Suriye anayasının dibacesinde Arap uygarlığının mucizelerinden ülke yurttaşının varlığına sıra bile gelmiyor. İçinde yurttaş olmayan bir anayasa!5

Dibâceler böyle olunca, ardından gelen anayasa maddeleri ve onlara göre hazırlanıp uygulanan yasa maddeleri Şekspir’in ifadesiyle “halkı acıtmaya” başlıyor. Onun bir sonesiyle başlamıştık, meramımıza tercüman olan başka bir şiiriyle noktalayalım:

Bizim çok sıkı kurallarımız ve Acıtan yasalarımız var, İninde yatmaktan şişmanlayıp Avlanmayan aslan misali, Şu son on dört yıldır Göz ardı ettik bütün yasaları. Uygulanmayan yasa ölü demektir. O zaman özgürlük, Adaleti burnundan yakalıyor, İktidar olmak, kişileri Ne kadar değiştiriyor!6

•William Shakespeare: Soneler, İstanbul: Türkiye İş Bankası KY, 2009, s. 59.

•Nafiz Aydın: Hammurabi Yasaları, İstanbul: Alfa, 2016, s. 7-8.

•N. E. Nedzel: The Rule of Law, Economic Development, and Corporate Governance, Cheltenham: Edward Elgar, 2020, s. 1-6.

•Aydın, Hammurabi Yasaları, s. 23-30. •Bkz. Mustafa Özel: “Roman Diliyle Hukuk,” Roman Diliyle İş Hayatı, İstanbul: Küre, 2019, s. 219-47.

•William Shakespeare: Kısasa Kısas, İstanbul: Türkiye İş Bankası KY, 2011, s. 14-5.