Hem parasal hem entelektüel cephe yayıncılık

10.000 adet alım yapılan bir kitap, fiilen alınmış ve dağıtılmış da olabilir, kağıt üzerinde dağıtılmış gibi gösterilmiş de olabilir.
10.000 adet alım yapılan bir kitap, fiilen alınmış ve dağıtılmış da olabilir, kağıt üzerinde dağıtılmış gibi gösterilmiş de olabilir.

Finansmanın yöntemi, üç aşağı beş yukarı basit aslında. Kabaca izah etmek gerekirse, hangi siyasi iktidar başta bulunursa bulunsun, onunla iyi ilişkiler kuran bu yapı, yavaş yavaş, sabırla kendine ait insanların kilit noktalarda karar mercii olmalarını sağlamıştır.

Emniyet, Askeriye, Sağlık, Milli Eğitim, Gençlik ve Spor il müdürlükleri, Kadın ve Aile, Kalkınma, Ulaştırma, Bayındırlık, Tarım... Yönetici konuma gelenler, tamamı kağıt üzerinde yasa ve yönetmeliklere uygun bir şekilde, bu örgütü finanse etmişlerdir.

Yayın dünyası, finansman temininde önemli bir ayaktır. Burada iki tip yayıncının, bu örgütü finanse etmesinden söz edebiliriz. Birincisi, doğrudan örgütün kurumsal olarak sahip olduğu yayınevleri ve ikincisi de doğrudan örgüte ait olmayan ama dolaylı olarak örgüte finans sağlayan girişimler. Çark şu şekilde işlemiştir:

Bürokrasi içinde yuvalanan yönetici (milli eğitim müdürü, vali, kaymakam, gençlik müdürü vs.), kullanma yetkisine sahip olduğu bütçeden, örgüte ait yayınevlerinden kitap alımı yapar. Para doğrudan örgüt kazancıdır. Kitaplar kağıt üzerinde, yaz kampları, başarılı öğrenciler, önemli yıldönümlerinde ücretsiz olarak dağıtılmıştır. Bu fiilen gerçekleşmiş olduğu gibi, kağıt üzerinde gerçekleşmiş de olabilir. Örneğin, 10.000 adet alım yapılan bir kitap, fiilen alınmış ve dağıtılmış da olabilir, kağıt üzerinde dağıtılmış gibi gösterilmiş de olabilir. Bugün geriye dönüp baktığımızda, ikinci seçeneği daha kuvvetli ihtimal olarak değerlendirebiliriz.

İkinci grup, doğrudan örgüte ait olmayan ama yörüngesindeki yayıncıların zenginleşme ve yayın sektörünü yönlendirme gücündeki artış da örgütün etkinliğinin arttığı 2002 sonrasına rastlamaktadır. Bu tip yayıncılar, aynı şekilde büyük ve toptan kitap satışlarını, örgüt üyesi bürokratlar marifetiyle gerçekleştirip, yüksek kazançlar sağlamışlar, bu kazançlarının diyetini, ciddi bir kısmını da örgüte aktararak ödemişlerdir. Normalde 1.000-2.000 basılan ve üç beş senede tüketilebilen türden kitaplar, 10-20-30-50 bin gibi yüksek tirajlarla basılmış, kamu kaynaklarıyla yayıncı muazzam bir ekonomik güce kavuşmuştur. Üstelik bu güç, piyasa şartlarında yayıncılık yapan diğer yayınevlerine karşı bir silah olarak kullanılmıştır. Piyasa şartlarında veya çok az üzerinde telif yükü altına giren normal yayıncının, biraz popüler olmuş, tanınmış yazarlarına astronomik telifler önerilmiş, yazarlar ayartılmış, böylece diğer yayıncıların büyüme ve gelişmesinin önüne geçilmiştir.

Habis bir ur gibi büyüyen yayıncılardan doğrudan örgüte ait olanlarına mahkeme kararlarıyla el konulmuş, yönetimleri kayyumlara devredilmiştir. Ancak ikinci grup yayıncılar halen faaliyette. Kamu kaynaklarıyla kendilerini ve örgütü finanse ederek büyüyen ve şu günlerde “demokrasi havarisi” pozlarına bürünen bu nitelikteki yayıncıların, geriye dönük olarak son 10-15 sene içinde kamuya yaptıkları satışların belgeleri devletin ve şirketlerin arşivinde mevcut. Savcılar kim oldukları herkes tarafından bilinen bu yayıncıların kayıtlarını, çok zaman geçmeden ve deliller yok edilmeden incelerse, eminim suç ilişkisini rahatlıkla tespit edebilir