Hâlâ yerli...

Atıştırmalık pazarında lokomotif 10 oyuncu var. İlk dört oyuncu sektörün yüzde 20’sini yönetirken, kalan diğer 6 oyuncu da yüzde 30’unda söz sahibi.
Atıştırmalık pazarında lokomotif 10 oyuncu var. İlk dört oyuncu sektörün yüzde 20’sini yönetirken, kalan diğer 6 oyuncu da yüzde 30’unda söz sahibi.

Ülker, İngiltere’nin ünlü bisküvi markası United Biscuits’i satın alarak Londra’daki bu yatırımı Pladis çatısında topladığında açıkçası “Acaba pişman olurlar mı?” diye düşünmedim değil. Zira oldukça yüklü bir yatırımdı. Pladis’in, yani Yıldız Holding’in oldukça iyi düşünülmüş ve iyi planlanmış bir organizasyonuyla bu projeyi yakından görme ve değerlendirme şansımız oldu.

Sinem Köseoğlu.
Sinem Köseoğlu.

Öncelikle yatırımın konseptinden kısaca bahsetmeli. Pladis altında satın alınan markalar sadece bisküvi pazarını değil aynı zamanda “snacking” denilen, bizim daha çok atıştırmalık diye tabir ettiğimiz kulvarı kapsıyor. Ve bu global atıştırmalık pazarı yıllık bazda yüzde 4 büyürken, 350 milyar dolar değerinde.

Atıştırmalık pazarında lokomotif 10 oyuncu var. İlk dört oyuncu sektörün yüzde 20’sini yönetirken, kalan diğer 6 oyuncu da yüzde 30’unda söz sahibi. Pladis işte tam bu yüzde 30’luk grup içinde yer alıyor. Oldukça parçalı yapıya sahip olan pazarda lokal tatlar da değiştiği için global bazda konsolidasyon pek mümkün değil. Bize sunumu yapan Pladis’in CEO’su Cem Karakaş’dan dinlediğimiz kadarıyla bu noktada diğerlerine kıyasla çok daha şanslılar. Zira Ülker’in yerel tatlar konusunda hayli yol aldığı herkesin malumu. Tabi dünya genelinde 500’e yakın Ar-Ge çalışanı olduğunu, bunların 200’den fazlasının da Türkiye’de çalıştığını vurgulamak lazım.

Bisküviye gelince... İngiltere demek çay demek, bisküvi demek... Bisküvi o çaya bandırıldığında dağılmamalı diyor bize üretim tesisini gezdiren sorumlu. Hatta öyle ki günlük öğünlere göre yenilen bisküvi birbirinden farklı. Bizde kilo yapıcı, şekerli, hatta uzak durulması gereken bir ürün olarak algılanan bisküvi orada ekmek gibi bir şey. Tüketimin bu kadar yoğun olduğu ülkede Pladis’e ait olan Avrupa’nın en yüksek üretim hacmine sahip fabrikası Harlesden’de 130 bin tonluk üretim gerçekleşiyor. Sadece 580 kişinin çalıştığı fabrikada robotlar hayli iş görüyor. İngiltere’nin bisküvi ihtiyacının yüzde 40’ını karşılayan fabrikanın geçmişi ise ta 1902’ye kadar gidiyor.

Pladis’in global yolculuğunda üçüncü önemli dayanağının Godiva markası olduğunu öğreniyoruz bu arada... Hedeflerden biri önümüzdeki yıl İngiltere’de Premium çikolata sektörüne girmek. Kaldı ki Godiva’nın ABD’de ve dünyanın diğer birçok bölgesinde liderliği biliniyor.

Cem Karakaş’a hedeflerini sorduğumuzda ise Türkiye’de ve İngiltere’de pazar liderliğini korumak, İngiltere’de premium çikolatanın liderliği, sektörün en hızlı büyüyen oyuncusu olmaya global ölçekte devam etmek, ABD’de premium çikolata liderliğini ele geçirmek, Afrika’da önümüzdeki 3 yıl içinde en büyük iki oyuncudan biri olmak cevabını veriyor bize.

Açıkçası bu İngiltere yatırımı ile sanki Türkiye ile bütünleşmiş bir markanın, olgunun öksüz bırakılacağı gibi bir duygu uyanmıştı. Bizim olan, milli olan bir markamızın İngiltere’nin gölgesinde kalacağı endişesi... Ancak bu konuda yöneticilerin “Biz bir Türk markasıyız, çalışanlarımızın en az yarısı Türk... Bu yıl Türkiye’deki kapasiteye 800 milyon dolarlık yatırım yapıldı. Önümüzdeki yıllarda 3 il 5 milyar dolar arasında yatırım yapmayı planlıyoruz” demesi içimi ziyadesiyle rahatlattı.

Görünen o ki Ülker yani Pladis bisküvisi, atıştırmalığı ve çikolatasıyla “hibrit” bir yolculuğa çıkıyor. Bisküvi deyip geçmeyin, kimi zaman karın doyuruyor kimi zaman da siyasette işe yarıyor...