İbnü’t-Tıktaka’nın yönetim felsefesi

Hükümdar halkına karşı tabibin hastasına davrandığı gibi davranmalıdır.
Hükümdar halkına karşı tabibin hastasına davrandığı gibi davranmalıdır.

On üçüncü yüzyıl Necef-Kerbala Alevîlerinin nakiblerinden Safiyyüddin Ebu Cafer Muhammed b. Tacüddin, Ebü’l-Hasan Ali B. Tabataba, nâmı diğer İbnü’t-Tıktaka, Musul emiri Fahreddın İsa’ya ithafen 1302 yılında kaleme aldığı El-Fahrî fı’l-Adabı’s-Sultanıyye ve’d-Devletı’l-İslamiyye başlıklı siyasetnâmesinde çağdaş bir yönetici için de çok anlamlı öğütler vermektedir.1 daha ilk satırlarında yöneticiliğin özünün bilgi olduğunu; “hükümdar âlim olduğunda, âlimin de hükümdar olacağını” belirtiyor. Yani yönetici bilginlere değer veriyorsa, bilginler fiilen olmasa da dolaylı yoldan yönetici olmuş gibidirler. Bilhassa büyüyen bir organizasyon için bu en temel şarttır. İbnü’t Tıktaka’nın diğer görüşlerini sıralayalım:

1-Akıl. Erdemli yöneticide bulunması gereken meziyetlerin ilki akıldır. “Devletler, milletler akılla idare edilir. Bu kadar söz yeter.” (Siyasetnâmelerde genellikle bu bahis biraz ayrıntılı anlatılır, fakat yazarımız akla o kadar önem veriyor ki, daha fazla açıklama yapmayı akla ziyan sayıyor!)

2-Adalet. İkinci meziyet adalettir. “Mal, mülk adaletle toplanır, işler adaletle düzelir, insanlar adaletle ıslah edilir.” Müslümanlar çoğu kez kâfir ama adil olan hükümdarı Müslüman ama zalim olanına tercih etmişlerdir.

3-İtidal. Akıl ve adalet, ilimle yakından irtibatlıdır. “Hükümdar ilim sahibi olmazsa azgın bir file benzer, önüne ne gelirse ezer geçer” denilmiştir. Ancak, yöneticiler itidalli olmalı, ilimde derinleşmeye, bir uzman gibi ayrıntıya girmeye çalışmamalıdır. Hükümdar için gerekli bilgi, “bütün zamanını sarf etmesi gereken ilim değildir. Onda bulunması gereken ilim, bir müşkülünü çözmek için ilim sahipleriyle yakınlığı olmasıdır.”

4-Çeşitlilik. Yöneticilerin rağbet ettikleri bilgi türü, kültürden kültüre değişebilir. “Fars hükümdarlarının ilmi hikmetli sözler, nasihatler, edebiyat, tarih, geometri ve benzeri şeylerdi. İslam hükümdarlarının ilmi gramer, lügat, şiir, tarih gibi ilimlerdi. Moğol idareciler ise gelir ve gideri hesap altına almakta kullanılan siyakat ve hesap, tıp, astronomi gibi ilimlere değer verdiler.”

5-Meşveret. Şu on meziyete sahip olanın reisliğe hak kazanacağı söylenmiştir: “Sabır ve sır saklamada yer gibi, bozgunculara karşı ateş gibi, iyilere karşı su gibi olmalıdır. Attan daha iyi işiten, kartaldan iyi gören, bağırtlak kuşundan daha iyi yol bulan, kargadan daha ihtiyatlı, aslandan daha atılgan, parstan daha sıçrayışlı olmalı.” Bir de ârif kişilere gerçek anlamda danışmalıdır. “Kimse zorla samimi nasihat vermez. Nasihatı ancak (hükümdar) gönlünden isterse, verir. Danışarak hata yapmak, kimseye kulak asmadan doğru yapmaktan iyidir.”

6-Liyakat. Görevlere iyi adamlar seçmek için özel usuller geliştirin. Adam seçme her şeyin başıdır. “Kimin sürüsünün çobanı kurt ise, o kendine zulmetmiş olur. Haini seçen pişmanlık duyar.”

7-Esneklik. İnsanları konumlarına uygun biçimde yönetin. “Halkın her sınıfına has siyaset (davranış tarzı) vardır. Faziletli kişilere siyaset iyi ahlakla, yol göstermeyle olur. Orta kesim insanlara hem teşvik hem tehditle olur. Bil ki hükümdar halkına karşı tabibin hastasına davrandığı gibi davranmalıdır.”

8-İhtiyat. Yönetici soğukkanlı olmalı, düşünerek, teenni ile hareket etmelidir. “İhtiyatın öne geçirmediği kişiyi, acz geride bırakır.”

9-Farklılık. Siyaset beş çeşittir: Ev, köy, şehir, ordu ve devlet idareleri. (Bugün yazıyor olsaydı, bunlara en azından şirketlerle STK’ları da ilave ederdi.) Bunlardan bazılarında iyi olan yöneticiler, diğerlerinde aynı başarıyı gösteremeyebilir. “Halktan nice kişiler vardır, evini iyi idare ettiği halde devlet işlerini iyi idare edemez. Nice hüükümdar ülkeyi iyi idare ettiği halde evini iyi idare edemez.”

10-Kalem ve Kılıç. Ülke kılıçla korunur, kalemle idare edilir. Hangisi daha üstündür? “Bazıları kalem üstündür der; kılıç kalemi korur, onun bekçisi, hizmetçisi gibidir. Bazıları ise kılıç daha üstündür der; kalem kılıca hizmet eder. Bazıları ise ikisi eşittir der; biri diğerine muhtaçtır.”

11-Savaşmadan Kazanmak. Akıllı hükümdar, savaşı en son çare olarak görendir. “İskender’e genç yaşta bu büyük ülkeyi neyle elde ettin diye sordular. Dedi ki: Düşmanların gönlünü alarak, iyilikle onları dost yaparak. Dostlara daha çok, daha faydalı iyilikler vaat ederek.”

12-Adil Ücret. İyi yönetici çağın şartlarına uygun, akılcı bir ücret/ödül politikası uygulayandır. “Askerlerine lüzumundan fazla cömert davranma, sonra sana ihtiyaçları kalmaz. Onlara cimri de davranma, senden rahatsız olurlar. Orta derecede maaş ver.”

13-Acı ve Sabır. Yöneticilik havalı gibi gözükse de aslında acılı bir meslektir. “Reise gereken, reisliğin acısına sabretmektir.”

14-Ciddiyet. Rakiplerini asla küçük görme. “Küçük de olsalar, düşmanları küçümseme. İnce ipler bir araya gelirse, azgın bir filin bağlandığı urgan olur.”

15-Exit Strategy. Yöneticinin her giriştiği işte mutlaka bir çıkış planı olmalıdır. “Derin düşünmenin ateşi, pişmiş gerçek ateştir. Acele düşüncenin ateşi görüntüden ibarettir. Acele üretilen fikir ve verilen karar rüzgârla uçup gider. Bir şeye karar verirsen, başladıktan sonra nasıl çıkılacak, düşün.”

Anahtar, İnsandır!

'Reise gereken, reisliğin acısına sabretmektir.'
'Reise gereken, reisliğin acısına sabretmektir.'

İbnü’t-Tıktaka ve benzeri klasik düşünürlerin görüşlerinden bir ölçüde yararlansak da, bunların çağımızınkaotik iş ortamları için yeterli olmadığını söyleyenlerimiz olacaktır. Haklıdırlar! Ancak, önemli olan evrensel ilkelerdir. Mesela yukarıdaki 6-12 arası maddeler, çağdaş yönetim gurusu Tom Peters’ın görüşlerini özetliyor gibidir. Onun için de, belirsizliğin hüküm sürdüğü rekabet ortamında başarının anahtarı, iyi yönetilen insanlardır. Kaos, “işini bilen yöneticiler” için bir fırsattır. Geleceğin kazanan yönetici ve girişimcileri, kaosla reaktif değil proaktif tarzda uğraşanlar, yani kaosu pazar avantajını ele geçirme vesilesi olarak görenler olacaktır. “Mükemmel işletme yoktur. Hiçbir şirket tam bir güvenlik içinde değildir.”

Kaosun en belirgin özelliği, belirsizliktir. Ne kadar mükemmel olursa olsun, hiçbir şirket belirsizlikle tam baş edemez. “Sürdürülebilir mükemmellik” evresinin sona ermesine çare bulmanın en emin yolu, esneklik içinde “kalite yükseltme” arayışıdır. “Bugünün ve yarının kazanacak olan eli giderek açıklık kazanıyor: kalite ve esneklik. Her ikisini de mümkün kılan esas unsurlar: 1. Küçük işletme birimleri; 2. Beceri düzeyi yüksek elemanlar.” Bu insanlara nasıl muamele edilmesi gerektiğini bilenler, onları şirketlerinde tutabileceklerdir.2 Tom Peters’ın çizdiği panorama, İbnü’t- Tıktaka’nınkinden esasta farklı değildir. O da hükümdarın kendi asker ve yöneticilerine en uygun maaş/ödül sistemini uygulamayı önermiyor mu? Yoksa gidip başka hükümdarların emrine girerler. “Anahtar, insanlardır,” diyor Tom Peters, “tutkulu, esnek, heyecanlı insanlar.” Bunlarla yaşamayı bilmek gerek.

Şubat ayında sunduğumuz Düzenli Yönetici Testi’nin anahtarını vermiş fakat iyi puan alamayan “yarı dağınık” veya “kökten dağınık” yöneticiler için önerilere yerimiz kalmamıştı. Buyrun, reçetenizi seçin efendim:

Yarı dağınık yöneticilere reçete

1. Birinci derecedeki üç sorumluluğunuzu sıralayın: Satış, pazarlama, ürün geliştirme gibi.

2. Şirketinizin karşı karşıya bulunduğu en önemli üç meseleyi sıralayın: Nakit akışını düzeltme, pazarınızı genişletme, yeni ürünler geliştirme.. gibi.

3. Sorumluluklarınızdan hangilerinin şirketinizin amaçlarıyla doğrudan ilintili olduğunu kararlaştırın.

4. Bu sorumlulukların adam gibi ele alınmasını engelleyen hususları sıralayın.

5. Düzenli bir örgütlenme seansı yapın: Haftada bir saat, haftada iki yarım saat veya günde 15 dakika.. gibi. Doktor randevusunu kaçırın, ama bu seansları kaçırmayın!

6. İlk seansta en çetrefil meseleyi ele alın, sonra sırayla diğerlerini. Üç meseleyi birden çözmeye kalkmayın.

7. Her ay özel bir toplantı yaparak, problemlerinizin ne ölçüde sistematik tarzda halledilmekte olduğunu değerlendirin. Olumlu gelişme görüyorsanız, süreçlere devam edin. Aksi halde, yönteminiz üzerinde yeni baştan düşünün. Hafta sonunda nihai verimliğinizi mutlaka değerlendirin. En azından kendinize şu üç soruyu sorun ve bunlara samimi cevaplar verin:

a. Görevlerimi karmaşıklaştırıyor muyum? Her birine gereğinden fazla zaman mı harcıyorum? Bazı işlerimin yetişmemesi bu yüzden midir?

b. Yoksa görevlerimi basitleştiriyor, mümkün olduğu ölçüde verimlilik tekniklerinden yararlanıyor muyum?

c. Maymuncu muyum? Başkalarının görevlerini sırtıma yüklenmekten yoksa zevk mi alıyorum? Yahut sırtıma açıkgöz yöneticilerimin boyuna maymun yüklediklerini farketmiyor muyum?

Kökten dağınık yöneticilere reçete

Puanı 13-19 arasında seyredenlere “Kökten Dağınık Yöneticiler” desek, yeridir. Bunlar ciddi bir tedaviye muhtaçtır. Tedavinin ilk ayağı iş gününün akıllıca kullanılması olacaktır. Gününün hesabını veremeyen, büyük işlerin altından kalkamaz. İşte iş gününün rasyonel kullanımı için önerilenler:

1. Telefon/tablet/bilgisayar kullanımınızı gözden geçirin. Hafta boyunca bir çetele tutun: Her gün yaptığınız konuşma veya aramaların hangileri gerçekten gerekli, hangileri lüzumsuz veya lüzumsuzca uzun, hangi telefonlara asistan veya sekreterinizin çıkması daha uygun kararlaştırın. Gereksiz her türlü iletişim yükünü sırtınızdan indirin.

2. Hafta boyunca verdiğiniz randevuları gözden geçirin. Bu insanların hepsiyle sizin görüşmeniz ne kadar gerekliydi? Hangileriyle asistan, sekreter veya bölüm yöneticilerinin konuşması yeterli olabilirdi?

3. Program dışı görüşmeleriniz ne sıklıkta olmuş? Şirkete her gelenle görüşüyor musunuz yoksa? Çay, kahve ikramları kaç saatinizi almış?

4. Hafta boyunca kaç toplantıya katılmışsınız ve bunlar ne kadar zamanınızı almış? Bu zaman maliyeti normal mi?

5. Gelen/giden evrakların, faturaların, vb. incelenmesine, proje tasarımı, plan taslağı, resmi/özel mektup ve benzeri yazılara ne kadar vakit ayırmışsınız? Bunların bir kısmını sizin yerinize başkası yapamaz mıydı?

6. Öncelikli sorumluluklarınıza günlük akış içinde gerekli ihtimamı gösteriyor musunuz? Yoksa diğer meşgalelerden ana sorumluluklarınıza vakit kalmıyor mu? Bunu nicel biçimde tartabiliyor musunuz?

7. Ana sorumluluklarınızı ve diğer rutin görevlerinizi zaman içinde birleştirmeyi becerebiliyor musunuz? Yoksa bir parçalanma durumu mu söz konusu?

Kaynak: Stephanie Winston: The Organized Executive, Business Plus, 2001.

1. İbnü’t-Tıktaka: El-Fahrî (Devlet İdaresi, Halifeler, Vezirler Tarihi, 632-1258), Haz. Ramazan Şeşen, İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2016.

2. Tom Peters: Thriving on Chaos, Harper Perennial, 1988’den Mustafa Özel: Yöneticilik Dersleri, Küre, 2018, s. 166.