İklim değişikliğine sigorta kalkanı

Türkiye'de sigorta sektörü, 2020 yılı aktif toplamı: 300 milyar tl.
Türkiye'de sigorta sektörü, 2020 yılı aktif toplamı: 300 milyar tl.

Küresel iklim krizinin etkileri son yıllarda hem Türkiye’de hem de dünyada artık daha derin hissedilmeye başlandı. Maddi kayıpların telafisi için alınabilecek tek tedbir ise sigorta sektörü. Sigorta sektörü ise artan doğal afetlere karşı yeni ürün ve teminatlar geliştirmeye çalışıyor.

İklim değişikliğine sigorta kalkanı: Küresel iklim krizinin etkileri son yıllarda hem Türkiye’de hem de dünyada artık daha derin hissedilmeye başlandı. Maddi kayıpların telafisi için alınabilecek tek tedbir ise sigorta sektörü. Sigorta sektörü ise artan doğal afetlere karşı yeni ürün ve teminatlar geliştirmeye çalışıyor.

Dünyada 6 trilyon doları aşan prim hacmi ve 36 trilyon doları aşan varlıklarıyla yönetilen sigorta sektörü, iklim değişikliği ile mücadelede ve net sıfır emisyon ekonomisine geçişi hızlandırmada önemli bir potansiyele sahip. BM, sigorta sektörüne portföylerinden fosil yakıtları ve kömürü tamamen çıkartma çağrısı yaparken, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de iklim değişikliğinin etkisiyle artan doğal afetlere karşı sigorta sektörünün güçlenmesi bekleniyor. Sektör genelinde yapılan hazırlıklar, tüm bu gelişmeler karşısında kamuoyunu bilinçlendirerek, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmada bireylerin ve işletmelerin ihtiyaçlarını karşılamak için yenilikler yapılacağının işaretini veriyor.

“Artık dolu teminatı soruluyor”

Sigorta sektörünün 2020 yılı prim üretimi: 82.6 milyar tl.
Sigorta sektörünün 2020 yılı prim üretimi: 82.6 milyar tl.

İklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan doğal afetlerle birlikte sigortaya ilginin arttığını belirten Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Atilla Benli, özellikle de İstanbul’da araç sahiplerinin kasko poliçelerinde dolu teminatını daha fazla sorulduğuna dikkat çekiyor. Benli, iklim değişikliği nedeniyle yeni ürün ve teminatlar geliştirdiklerini belirtiyor.

Doğal afetlerin sigortalı varlıklar üzerinde oluşturduğu hasarın, gelişmekte olan ülkelerde toplam hasarın ortalama yüzde 3’ü civarındayken gelişmiş olan ülkelerde bu oranın yüzde 45’lere kadar çıktığını aktaran Benli, sigorta penetrasyonunun hayli yaygın olduğu ülkelerde sigorta sektörünün, sigortalı, kamu, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve özel sektör ile iş birliği içerisinde doğal afet hasarlarının önlenmesi, azaltılması ve toplumun bilinçlendirilmesi noktasında da faaliyet gösterdiğinden söz ediyor.

“Yeni ürünler geliştirmeli”

TSB Başkanı Benli, iklim değişikliğinin sigortalılar ve kendi faaliyetleri üzerindeki olası etkilerini tanımlayabilen, iş süreçlerine, kurumsal risk yönetimi planlarına ve şirket politikalarına dâhil edebilen şirketlerin; negatif etkileri azaltmanın yanında, oluşan talep artışını yeni ürünler geliştirerek olumlu yönde kullanabileceklerinin altını çiziyor. Benli, bu düzenlemeler çerçevesinde şirketlerin üstlendikleri risklerle orantılı olarak yeterli sermaye bulundurması ve gerekli reasürans korumalarını almaları gerektiğini söylüyor.

“Tarım sigortalarında talep artışı bekleniyor”

Benli, tarım ve hayvancılık sigortalarıyla ilgili, iklim değişikliğinin sebep olduğu doğal felaketlerin ekilebilir tarım arazilerini olumsuz etkileyerek, çiftçilerin hasat alabilmesine ve meralardaki hayvanların beslenmesine engel olduğunu belirtiyor. Tarımsal üretimin dönemsel bir iş olması sebebiyle, hasat dönemi olan bugünlerde hasar tespit ve zararların tazmini için çalışmaların sürdüğünün altını çizen Benli, özellikle seraların olduğu, meyve sebze üretilen bölgelerde tarım sigortalarına ve besiciliğin olduğu yerlerde de hayvan hayat sigortalarına talep artışının beklendiğini ifade ediyor. Benli, ülkemiz için tarımsal sigortalanma başlangıç dönemi olan Kasım ayından itibaren tarım sigortalarındaki talep artışının daha net olarak görülebileceğini dile getiriyor.

“Sigorta kamunun üzerindeki yükü azaltır”

İklim değişikliğine karşı sigortalanmanın artmasının önemine değinen Benli, mal sigortaları bağlamında insanların belki onlarca yıllık birikimlerinin bir anda yok olmasının önündeki en büyük ve işlevsel mekanizmanın sigortacılık mekanizması olduğunu ifade ediyor. “Bu konudaki bilinç ülkemizde henüz istenilen düzeye ulaşmadı ancak sektör paydaşları olarak bu bilincin artması için özveri ile çalışıyoruz” diyen Benli, sigortalılığın artmasının kamu üzerindeki afetler dolayısıyla oluşacak mali yükü de önemli düzeyde azaltacağını not ediyor.

Anadolu Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Kerem Erberk de Türkiye’de doğal afetler sonrasında, sigorta taleplerinin, genellikle afet bölgesinde geçerli olacak şekilde, kısa süre için ve sınırlı bir oranda arttığını belirtiyor. Erberk, son dönemde yaşanan orman yangınları ve sel olaylarının bu yöndeki etkisini sayısal olarak değerlendirmek için henüz erken olduğunu ifade ediyor.

Doğal afetlerde hem şirket hem sektör olarak yaşanan zararın hızlı bir şekilde karşılanmasına yönelik proaktif yöntemler izlemeye devam edeceklerini belirten Erberk, sigorta şirketlerinin en önemli yükümlülüklerinden birinin müşterilerine ve satış kanallarına, afet risklerini kapsama alacak ürünlerin önemini anlatmak ve bu riskleri teminat altına alan ürünlerin satışına yönlendirmek olduğunun altını çiziyor.

“Doğal afetler tarım sigortasına ilgiyi artırdı”

TARSİM Genel Müdürü Serpil Günal ise, iklim değişikliği nedeniyle meydana gelen doğal afetlerin tarım sigortasına ilgiyi artırdığını, önümüzdeki dönemde de doğal afetlerin giderek artmasıyla tarım sigortalarının daha fazla önem kazanacağını belirtiyor. “Ana hedefimiz, TARSİM Sistemini daha fazla yaygınlaştırmak, sunduğu imkânları daha etkin bir şekilde anlatmak,” diyen Günal, bu bilincin artması için, tanıtım ve eğitim faaliyetlerini çok yönlü olarak ve aralıksız bir şekilde sürdürdüklerinden bahsediyor. Bununla ilgili, TARSİM Sistemi’nde, tarım sigortası ruhsatına sahip ve Devlet Destekli Tarım Sigortası poliçesi düzenlemeye yetkili 22 üye sigorta şirketi bulunduğunu belirten Günal, tarım sigortası poliçeleri de TARSİM adına sigorta sözleşmesi yapmaya yetkili olan bu sigorta şirketlerinin acenteleri tarafından düzenleniyor. Günal, “Tarım sektöründe yüksek oranda risk altında olan üreticilerimize, sigortanın sıradan bir ürün olmadığını, bir ihtiyaç olduğunu anlatmamız gerekir” şeklinde konuşurken üreticilerin bu konuda bilinçlendirilmesinde, tarım sigortalarının yaygınlaştırılmasında en büyük sorumluluğun acentelere düştüğünü söylüyor.

“Devlet prim desteği yüzde 67'e çıktı”

Günal, 2006 yılından itibaren faaliyette olan Devlet Destekli Tarım Sigortaları Sistemi olan TARSİM’in yapısına dahil olan sistem kapsamında, devlet prim desteğinin yüzde 67 seviyesine çıktığını; yedi farklı sigorta branşı ile tarımın her alanına ulaşıldığını; uygun primler, indirim olanakları ve kolay ödeme koşulları sunulduğunu; yeni noktalarda hizmete açılan bölge müdürlükleri ile de tarım sigortasına olan ilginin arttırılması ve bu doğrultuda tarım sigortalarının yaygınlaştırılmasının amaçlandığını aktarıyor. Öte yandan, tarım sektörünün önceki yıllarda hiç karşılaşılmayan risklerle karşı karşıya kaldığını dile getiren Günal, bu doğrultuda teminat kapsamının da yıllar itibarıyla genişletildiğini anlatıyor.

Günal, bununla birlikte, TARSİM’in başarısının, yıllar itibarıyla ülke sınırlarını aştığını, sistemin diğer ülkelere rol model olacak konuma ulaştığını da sözlerine eklerken, önümüzdeki yıl 5 kıta, 30 ülkeden 100’ün üzerinde üye şirketi olan Uluslararası Tarım Sigortacıları Birliği (AIAG), 36. Kongresi’ne, 2022 yılının Haziran ayında İstanbul’da ev sahipliği yapacaklarını hatırlatıyor.