İklime dirençli şehirler zamanı

2050'ye dek sel ve taşkınların yaratacağı tahmini maliyet: 1 trilyon dolar.
2050'ye dek sel ve taşkınların yaratacağı tahmini maliyet: 1 trilyon dolar.

Geleceğin değil, günümüzün bir sorunu haline gelen küresel ısınma, şehir planlamada dikkate alınması gereken önde gelen unsurlardan biri haline geldi. Bu nedenle hem insan hayatı hem de ekonomik açıdan şehirlerin iklime dirençli hale dönüştürülebilmesi için gerekli düzenlemelerin bir an önce yapılması gerekiyor. Her geçen yıl sayısı artan sel, kuraklık, orman yangını ve olağanüstü hava olaylarının şehirleşmenin bir sonucu olması, şehir yönetimlerini akıllı çözümler geliştirmeye yöneltiyor.

Orman yangınları, seller, kuraklık ve alışagelmişin dışında hava olayları ile artık geleceğin değil, günümüzün sorunu haline gelen iklim değişikliği şehir planlama konusunda çok daha fazla çaba göstermemiz gerektiğini hatırlatıyor. Uzmanlar önümüzdeki yirmi yılda küresel ısınmayı 1,5 dereceye sınırlandırmanın artık mümkün olmadığını belirtirken, bu durum daha fazla sel, daha fazla orman yangını, hava koşullarında daha fazla dalgalanma yaşayacağımız anlamına geliyor.

Karbon salınımında şehirlerin payı: %75
Karbon salınımında şehirlerin payı: %75

Küresel ısınmanın ortaya çıkardığı tablo aslında sadece doğa ve çevre tahribatı ile sınırlı değil. Ani yağışlar nedeniyle, Bartın, Kastamonu ve Sinop örneğinde gördüğümüz gibi can kayıpları ve kentlerin yıkılması, iklim değişikliği kaynaklı tarımsal üretimin zarar görmesi, deniz ve okyanuslarda balık neslinin tükenmesi gibi faktörler de insanlık için yaşamı tehdit ediyor.

Şu anda dünya nüfusunun yüzde 55’i şehirlerde yaşıyor ve bu oranın 2030 yılına geldiğinde yüzde 70’e ulaşacağı tahmin ediliyor. Dolayısıyla şehirlerin planlamasında artık iklim değişikliğinin dikkate alınması bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor.

BM Çevre Programı’na göre de şehirler iklim değişikliğine neden olan karbon emisyonlarının yüzde 75’inden sorumlu durumda. Dünyada en yüksek karbon ayak izine sahip 100 şehir ise, toplam karbon ayak izinin yüzde 18’ini tek başına üretiyor.

Şehirler yoğun karbon salınımında birincil kaynak olsa da aynı zamanda çözümün de bir parçası konumunda.

Bu nedenle şehirlerin yönetiminde iklime dirençli bakış açısı kazandırılması gerekiyor ve geçmişte çok da dikkate alınmayan iklim değişikliği, şehir planlamacıları için artık önemli faktörlerden biri durumunda. Bu nedenle şehirlerde temiz hava koridorları, parklar ve daha fazla yeşillik alana ihtiyaç var.

Şehirlerin sürdürülebilirliği zorunluluk

Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Gencay Serter’e göre de küresel iklim değişikliğinin Akdeniz iklim kuşağı içerisinde bulunması, büyük oranda kuraklık ve aşırı sıcaklar şeklinde kentleri tehdit ederken, Bartın, Kastamonu ve Sinop’ta yaşanan sel felaketleri de iklim değişikliğinin etkilerini en acı şekilde ortaya koydu. Bu nedenle her sene atmosferik olaylarda sürekli rekorlar kırılırken, kentlerimizin mevcut haliyle bu olaylar karşısında nasıl dirençli hale getirileceği üzerine düşünmek, buna uygun mevzuat ve akademik eğitim düzenlemelerini yapmak öncelikli olarak yapılması gerekenler olarak karşımıza çıkıyor. Serter’e göre yeni dönem içerisinde altyapı hesaplamalarını ve yerleşim kararlarını da buna uygun şekilde düzenlemek bir zorunluluk haline geldi.

Şehirlerin sürdürülebilirliği konusunda, şehir yönetimi konusundaki kararların hem hükümet hem de yerel yönetimler düzeyinde sürdürülmesinin yanı sıra sivil toplum, sanayi ve üniversitelerin de elini taşın altına koyması da bekleniyor. Çünkü özellikle yoğun nüfuslu şehirlerde iklime direnç geliştirilebilmesi için konuya çok boyutlu yaklaşılması gerekiyor.

Artan nüfus ve sanayileşme nedeniyle şehirler kırılgan olsa da birçok uzmanın da belirttiği gibi bazı akılcı uygulamalar ile sürdürülebilir şehirler ortaya çıkarmak da mümkün. Küresel ısınmaya neden olan sera emisyonlarının sınırlandırılması için şehirlerde sera gazı envanterlerinin çıkarılması ise bu çözümlerin başında geliyor. Bu sayede karbon salınımının ölçülmesi ve kontrol altına alınabilmesi, sürdürülebilirliğin belirlenmesi açısından bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor.

Şehirleri kurtaracak çözümler

Yüzyıllar boyunca şehirler ticaret, kültür ve yeniliğin merkezleri oldu. Ancak günümüzde şehirler küresel ısınma konusunda oldukça kırılgan durumda. Halen şehirlerin yüzde 70’i şimdiden iklim değişikliğinin etkileriyle uğraşıyor ve neredeyse tamamı yakın gelecekte risk altında kalacak. Tüm kentsel alanların yüzde 90’ından fazlası kıyı bölgelerinde bulunduğu için dünyadaki çoğu şehir yükselen deniz seviyeleri ve güçlü fırtınalar nedeniyle sel riski yaşıyor. Bununla beraber şehirler iklim değişikliğinin zararlarını en aza indirebilmek için birçok yenilikçi uygulamaya da imza atıyor.

1- Akıllı binalar

Aydınlatma, ısıtma ve su için gerekli olan enerji nedeniyle binalar, şehirlerdeki en büyük sera gazı emisyon kaynakları durumunda. Bunu en aza indirebilmek için en iyi çözüm ise akıllı binalardan yararlanmaktan geçiyor. Örneğin, akıllı ısıtma ve soğutma sistemlerinin uygulanması, enerji tüketimini azaltmanın net etkisi ile binaların, binada kaç kişinin bulunduğuna ve diğer değişkenlere bağlı olarak sıcaklığı uyarlamasına izin verebiliyor. Halen dünyada birçok şehirde yüzde 100 oranında binalarda yenilenebilir enerji sistemlerine geçiş yapıldı. Bu süreçte devletin yasal prosedürleri en aza indirebilmesi ise büyük öneme sahip.

2-Toplu ulaşımın teşvik edilmesi

Ulaşım, şehirlerin iklim konusunda harekete geçmeleri konusunda diğer önemli bir faktör. Bu nedenle yüksek hızlı trenlere, elektrikli otobüs ağlarına ve modernize edilmiş metrolara yatırım yapmak etkili şehir planlama çözümlerinden biri kabul ediliyor.

Şehirler, daha akıllı toplu taşımayı destekleyerek ve yolcu sayısını artırarak, yollara çıkan araba sayısını önemli ölçüde azaltabilir, böylece trafiği ve sera gazı emisyonlarını azaltabilir. Amerikan Toplu Taşıma Birliği tarafından açıklanan veriler, ABD’de toplu taşıma kullanımının ülkenin karbon emisyonlarını her yıl 37 milyon metrik ton azalttığını gösteriyor.

3-Elektrikli araçlar ve bisikletler

Dünyada sera gazı emisyonlarında bir diğer önemli kaynağı olan ulaşım konusunda son dönemlerde oldukça yol kat edildi. Birçok hükümet ve yerel yönetim, elektrikli araçları teşvik etmek için yasal mevzuatlarını yeniledi. Ayrıca birçok şehirde, elektrikli araçlar, bisikletler veya daha iyi toplu taşıma için çağrıda bulunarak arabaların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılması gündeme geldi. Buna göre Kopenhag’ın bisiklet otoyolu karbon emisyonlarını ve kirliliği azalttı ve halk sağlığını iyileştirdi. Bu arada Barselona, bölgeleri tüm şehri kapsayacak şekilde genişletmek amacıyla, araç trafiğine kapalı geniş bölgeler oluşturdu. Avrupa çapında 2020 yılında bisiklet ile ilgili altyapıya harcanan yatırım ise 1 milyar euroyu aşıyor.

4-Temiz hava koridorları ve kent ormanları

Küresel ısınma konusunda şehir planlama açısından öne çıkan diğer çözüm yöntemleri arasında sıcak hava ile başa çıkmak için bina çatılarında yeşil alanların oluşturulması ve hava koridorlarının oluşturulması bulunuyor. Frankfurt örneğinde olduğu gibi kırsaldan şehir merkezine serin hava akışı sağlamak için yüksek binalardan arındırılmış hava koridorları oluşturulması da son yıllarda daha fazla uygulanmaya başlanan bir çözüm olmaya başladı.

5-15 dakikalık şehirler

Kovid-19 pandemisi ile yeniden gündeme gelen 15 dakikalık şehir konsepti Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo’nun seçim kampanyasında ortaya çıktı. ‘15 dakikalık şehir’ konsepti, insanların gitmeleri gereken yere 15 dakikada ulaşabilmelerini ifade ediyor ve gün geçtikçe çok daha fazla şehir yönetimi bu hedefi benimsemeye başladı. Salgının ortaya çıkışı ile beraber Paris yönetimi, hızlı bir şekilde ana cadde olan Rue de Rivoli’yi çok şeritli bir bisiklet yoluna çevirdi, hava kalitesini iyileştirmek için okulların çevresindeki trafik akışı sonlandırıldı.

6- Süper Bloklar

İlk kez 2016’da Barcelona’da başlatılan süper blok projesi ile, dokuz bloktan meydana gelen mahalleler oluşturulması planlanıyor. Trafiğin bu blokların etrafındaki ana yollarla sınırlı olacağı proje kapsamında, mahallelerin içleri sadece bisikletliler ve yayalar için açık olacak. Şehir merkezindeki Eixample bölgesinde yeşil alanları genişletme çalışmaları ile başlayan projenin bir sonraki aşamasında, 21 caddede yayalar için dönüştürülecek. Her sokağın en az yüzde 80’inin ağaçlandırılması ve yüzde 20’sinin asfaltsız olması da hedefleniyor. Planın nihai amacı da, hiçbir şehir sakininin yeşil alana 200 metreden daha uzak olmamasını sağlamak.