İlişkilerinizi nasıl yönetiyorsunuz?

Ali Saydam.
Ali Saydam.

Koca koca şirketler bilmiyorlar… Hem de ‘her şeyi bildiklerini zannettikleri’ hâlde bilmiyorlar… Oysa basit gibi gözüken, çok karmaşık iki kavram; ilişki ve iletişim…

Aradaki farkı ve her birinin özelliğini bilimsel düzeyde ortaya koymadan bunları yönetmenin mümkün olmayacağını da bilmiyorlar.

En az üç-dört saatlik bir çalıştay konusu olsa da burada genel hatlarını anlatalım…

Çok özet bir ifadeyle şu tespiti yapabiliriz: İlişki, iki temel unsur üzerine inşa edilir: Haz ve fayda. İletişimde ise en önemlisi ‘sonuç odaklı’ olmaktır. O sonuca eriştirecek yol ise iki viyadükten geçer; ikna ve değişim.

Tabii iknanın alt kırımları var; vaat ve güven… Değişimde de olduğu gibi; ‘ölçülebilir davranış değişikliği’ ve ‘istikrar’.

Teorik kısmı şimdilik bir kenara bırakıp, ne demek istediğimizi pratik hayattan bir örnekle açıklamaya çalışalım…

Sağlık Bilimleri’nde uzman profesör bir arkadaşım arada sırada telefon eder… Her defasında da bir ricası olmadığını, sadece hâl, hatır sormak için aradığını belirtir. Bu sıcak yakınlık karşısında hep ‘özel bir dostluk’ duygusu yaşamışımdır. Sonra birden fark ettim ki beni aradığı günler arasındaki zaman dilimi sanki birbiriyle eşit… Bunun üzerine üşenmedim, bir yıl boyunca aradığı tarihleri not aldım… Gördüm ki her ay aynı gün ve aynı saatte arıyor beni…

-Nasılsın Aliciğim?

-İyiyim kardeşim, sen?

-Ben de iyiyim Aliciğim. Bana ihtiyacın olmadığına göre her şey yolunda herhâlde (gülüşmeler)

-Evet, evet; sağ ol. İdare ediyoruz. Hayırdır?

-Hayır, hayır. Herhangi bir şey yok. Öylesine aradım dostum. Gözlerinden öperim.

-Sağ ol kardeşim, bilmukabele. Hoşça kal… İşte konuşmamızın özeti bu… Önce garipsedim, sonra düşündüm ve karar verdim: Arkadaşım çok doğru bir iş yapıyor.

Yazının devamı Z Raporu 43. Sayısında