İsrail ve dostları güçten anlar

İbrahim Acar.
İbrahim Acar.

İsrail; Filistin’de insanlık tarihinin en kanlı, en vahşi saldırısını yapıyor. İnsanlık tarihinin gördüğü göreceği literatürdeki bütün savaş suçlarını işleyerek katliamlarını sürdürüyor. İsrail kimi öldürüyor? Filistinli sivil ve masum insanları; çocukları, kundaktaki bebekleri, kadınları, yaşlıları ve hastaları öldürüyor. Günde 100’lerce bomba atan İsrail’in öldürdüğü Filistinlilerin yarısından fazlası ÇOCUK. Yüzde 70’i ise ÇOCUK ve KADIN.

İsrail nerede öldürüyor? Yıllardır abluka altındaki Gazze’de öldürüyor. Dünyanın en büyük açık hava hapishanesi haline getirilen Gazze’nin yanı sıra Filistin’in başkenti Kudüs’te öldürüyor. Filistin’in diğer kentleri Ramallah’ta, Beytullahim’de, El-Halil’de, Eriha’da, Nablus’ta, Cenin’de, Refah’ta ve Han Yunus’ta öldürüyor.

İsrail nasıl öldürüyor? Evleri, hastaneleri, camileri, kiliseleri, mülteci kamplarını, hatta Birleşmiş Milletler mülteci kamplarını bombalayarak yapıyor bunu. Menfaatlerinin bekçiliğini yaptığı batının desteğiyle öldürüyor. İngiltere, ABD, Kanada, Almanya, Fransa ve İtalya gibi batılı ülkelerin liderleri, İsrail’e “Arkandayız, öldürmeye devam et” ziyaretlerinden aldığı cesaretle çocukları öldürüyor.

Ne dersek az, ne yazarsak kifayetsiz. Söylenecek söz, yazılmadık cümle kalmadı. Katile “KATİL” diyeceğiz, hırsıza “HIRSIZ” diyeceğiz. İşgalciye “İŞGALCİ” demekten geri durmayacağız. Ancak İsrail devletinin ve Siyonistlerin anladığı yöntem bu değil. Sözün bittiği yerdeyiz. Artık eylem zamanı. Onların anladığı tek şey güç, şiddet ve kuvvettir. Kafasına vurmadıkça durmazlar, geri çekilmezler. Arkasında batılı cellat dostları varken İsrail’i durdurmak mümkün değil. Filistinlilerin direnmekten başta şansı da yok. Onlar vatanlarını korumak için canlarını siper etmiş savaşıyorlar. Filistin davasının sembol ismi Şeyh Ahmet Yasin, “Dirensek de öldürüyorlar, direnmesek de öldürüyorlar. Biz direnmeyi seçtik” şeklinde özetlemişti davasını.

Bosna Hersek’in Kurucu Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç de bu dünyada yalnızca güce saygı duyulduğunu vurgulayıp Müslümanları uyarmıştı. İzzetbegoviç’in 1995’te yaptığı şu tavsiye; bugün İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırım karşısında, İslam dünyasının yapması gerekene ışık tutuyor: “Güçlü olmalıyız, güçlü olmalıyız. Bu bilgiyi çocuklarımıza aktarın. Onlara hem iyi hem asil olmaları gerektiğini ama güçlü olmaları gerektiğini söyleyin. Bu dünyada yalnızca güce saygı duyulur.”

İsrail bugün psikolojik olarak kötü durumda. Aksa Tufanı harekatı nedeniyle hem İsrail yönetimi hem de dünyanın değişik noktalarından toplayıp bölgeye yerleştirdiği Siyonistler; derin bir hayal kırıklığı yaşıyor. Demir kubbenin kendilerini korumadığını anlayan işgalci Yahudiler, bölgeyi hızla terk ediyor. Bölgedeki kaçışın boyutunu İsrail Göçmen Ofisinin çifte vatandaş oldukları ülkelere temelli dönüş yapan Yahudiler’in listelerinde göreceğiz. Ancak, İsrail’in yenilmezlik algısının çöktüğünü gören işgalcilerin geri getirilmesi kolay olmayacak.

Olup bitenlere bir de Filistinliler açısından bakalım. Müslüman Filistinliler 100 yıldır ölüyor zaten. 5 bin değil, 50 bin değil, 500 bin de şehit verseler mücadeleye devam ederler. Zaten 1948'den beri 100 binden fazla şehide ve milyonlarca mülteciye rağmen Filistinliler ne yurtlarından vazgeçti, ne de mücadeleyi bıraktı. Asıl mesele diğer Müslümanların ne yaptığıdır. Batı, Avrupa’nın göbeğindeki Bosna’da 2,5 yıl boyunca Boşnakların öldürülmesini destekledi. Sırplar, 300 bin Müslüman Boşnak’ı katletti. Bugün ise Gazze’de batı dünyası İsrail’in katliamlarına destek veriyor.

Filistin’in dostları, Filistinliler kadar cesur olmalı. Sahip olduğu imkân ve kabiliyeti bu dava için kullanabilmeli. İslam ülkeleri petrol ve doğal gaz gibi batılı ekonomilerin can damarı olan enerji kaynaklarını koz olarak kullanabilmeli. Çünkü İsrail’e destek veren ABD ve Avrupa ülkeleri ancak bundan anlar. 1973’te bunu gördük. Petrol ve doğal gaz ihracatçısı İslam ülkeleri, 50 yıl önce yaptığını bugün daha profesyonelce yapabilme imkânına sahipler. Elimizdeki bu değerli kartı, batının Orta Doğu’daki işgal politikasına karşı kullanmalıyız. Kapitalist sistemin anladığı yöntemle mücadeleye başlayabiliriz.