Kadıovacık köyünün karbon ayak izi yolculuğu

Meliha Okur.
Meliha Okur.

Adı, Nazif Çakıroğlu. İzmir Urla’ya bağlı Kadıovacık Köyü’nün muhtarı. Üç yıl önce şehirlilerin aklına uyarak farklı bir adım attı.

Nasrettin Hoca’nın “göle maya çalması” misali köyün “karbon ayak izini” ölçmek için harekete geçti. Hedefi, köyünü turizme açmak olan bir muhtar başka ne yapabilir ki? 100 hane, biraz yağlık zeytin, biraz hayvancılık, yeter mi? Akıl danıştığı şehirliler, “muhtar emmi farkındalık yaratacaksın” deyince kendisine rehberlik yapacak kurumlara, kişilere ihtiyaç duydu.

İlk iş Urla Rotary’nin kapısını çaldı, “bana yol gösterin” dedi. Böyle muhtar kırılır mı? Hemen elinden tutuldu. Köy doğrudan merkezi Londra’da olan çevre girişiminin (CDP) “şehirler” programına girdi. Dünyanın en prestijli çevre girişimi olarak kabul edilen CDP’nin Türkiye’deki partneri Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu. Koca ülkede Kadıovacık Köyü’nden başka Londra’nın yolunu tutan ikinci bir köy yok. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bile Kadıovacık Köyü’nden bir yıl sonra programa girdi.

İş ciddi, program yüklü. Diyeceksiniz ki, Kadıovacık Köyü dersini nasıl çalıştı? Yaptıklarını muhtar Nazif Çakıroğlu anlatıyor: “Köydeki tüm traktör ve arabanın envanteri çıktı. Ne kadar benzin ve mazot kullanılıyor, hesaplandı. Hayvan dışkısı da dahil, evlerde yakılan kömür, odun incelendi. Köyün yılda 700 ton civarında bir karbon emisyonu yaydığı ortaya çıktı. Bize“100 bin ağaç dikilecek” dendi. 100 bin ağaçtan oluşan orman büyüyor.”

İşte tarımda dipten gelen dalga bu! Olan biten birçok şeyin farkında değiliz. Örneğin, geçen ay İzmir’de Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği (TAGYAD), Uluslararası Tarım Gazetecileri Federasyonu “IFAJ” üyesi 21 yabancı tarım yazarını ağırladı. 42 davetlinin 21’i güvenlik kaygısıyla programı iptal etti. Gelen 21 yazar fabrika, sera, köy, demedi, yer gök gezildi. Güney Afrikalı ve Kanadalı iki gazeteci dışında diğerleri Avrupa’dan gelen yazarlardı. Onlar bile Türkiye’ye şaşırdı. En çok da İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 30 kardeş şehri olmasını anlayamadılar. İzmir , “tarım şehri” mottosuna çok kuvvetli sarılıyor. Yıllardır tarımsal sanayiye hizmet veren Selçuk Yaşar’ın kurduğu Yaşar Grubu da inovasyonla şehir için farklı bir açılım yapıyor. Fakat bir sorun var. İzmir’in iki sembol futbol takımından biri Karşıyaka’nın sponsoru Yaşar Holding ve takım bir sürpriz olmazsa ikinci ligde. Karşıyakalılar üzgün. Sonuçta rakip gördükleri Göztepe’nin “Mehmet Sepil” gibi Kürt petrolü dahil petrol çıkaran güçlü bir patronu var. Karşıyakalıların iddiası ise takımı, kutu açtıran, insan yarıştıran, bunları da paraya çeviren tv patronu Acun Ilıcalı alacak. Yine iddiaya göre aracı, Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedaroğlu.

Bendeniz ise futbola değil, 25 milyon hektar tarım toprağı, 112 milyar metreküp suyuyla dünyayı besleyecek potansiyele sahip Türkiye’nin neden tarımsal dönüşüm yapamadığına kafa yoruyorum.

İklim değişikliğinin Ortadoğu’yu kasıp kavurduğu bir dönemde, enerji üzerinden gelen dalga “su jeopolitiğine” kayıyor. Su da kaynak ülkeyiz ama suyu doğru kullanmayı bilmiyoruz. Kullandığımız 52 milyar metreküp suyun yüzde 73’ü tarımsal sulamaya, yüzde 12’si sanayiye gidiyor. Yüzde 15’i de içme suyumuz. Ne yazık ki, tarımda vahşi sulamadan vazgeçemedik. Çiftçiyi eğitmiyor, bilgilendirmiyor, toprağı korumayı öğretmiyoruz. Doğru finansman modelini sağlayamadık gitti. Eğer önlem almazsak yapamadıklarımız yüzünden bölge ve Türkiye büyük zarar görecek. Unutmayın, tarım sadece stratejik bir alan değil, bölgesel güç olmayı düşünen Türkiye’nin en önemli küresel güç enstrümanı. Bölgede petrolün yarattığı çekim gücünün karşısına “tarım” kartını açarak bir başka çekim gücü yaratabiliriz. Bu, mikro milliyetçiliği öldürür. Sonuçta NATO ordusu olmayalım, tarım ordusu kuralım