Kato Dağları’nın iki cevheri

Meliha Okur.
Meliha Okur.

Geçen ay ortasında Siirt’te bir maden ocağı çöktü. İhmal, bilgisizlik, cehalet 16 insanımızı toprağa gömdü. Toplum olarak madenciliği kazalarla anıyoruz artık. Madenlerimizin tarımla birlikte “ hammadde ekonomisinin” beyni olduğunu unuttuk gitti… O yüzden madencilik karnemiz kırıklarla dolu. Kıt sermaye, olmayan teknik ile madencilik yapmaya çalışan şirketler yüzünden de insanlarımızı kaybediyoruz. Madene ve madenciliğe bakış açımız bir an önce değişmeli. Eğer iş ve aş yaratacaksak, katma değerli üretimle dünya piyasasında söz sahibi olacaksak, madenciliğimizi ciddiye almalıyız. Zira madencilik katma değerli üretimin olmazsa olmaz koşulu.

Örnek verelim mi?

Bor cevheri. Çıkartıyoruz, ergitemiyoruz. O yüzden Japonlara ancak cevher olarak satıyoruz. Japonlar ne yapıyor? Arı gibi işliyor, katma değer yaratıyor ve hem bize hem de tüm dünyaya fiber kablo satıyor. Ülkeleri fiber ağlarla örüyor. Fiber kablo demek “inovasyon” demek. Ya da savunma sanayimiz? Yerli üretim için büyük bir hamle başlatıldı. Savunma sanayinin metal fırtınasına öyle çok ihtiyacı var ki? Güçlü ve ulusal bir savunma sanayi için ne yapıp ne edip, elaleme dayalı işlenmiş metal bağımlılığından kurtulmamız gerekiyor.

Bunun yolu belli. Bakırı, kurşunu, çinkoyu, boru ve diğer madenleri çıkartmak, ergitmek ve kendi sanayimize verebilmekten geçiyor. Anadolu coğrafyası maden denizi gibi… Türkiye, bu denizi doğru kullanmayı artık öğrenmeli. Çünkü doğru yönetemeyeceğimiz hammadde ekonomisi, Türkiye’yi “Endüstri 4’e” filan taşıyamaz. Devlet kapitalizmi yeniden şekillenirken dersimizi iyi çalışmalıyız. Maden arayan, ruhunu ve gönlünü madene adayan cevherleri atlamamalıyız.

İşte iki cevherimiz, iki bilim insanımız.

İkisi de jeoloji mühendisi. Prof. Dr. Hüseyin Öztürk ile Doç Dr. Nurullah Hanilçi, dünyanın dört bir köşesinde maden arıyor. Bilim adına çalışıyorlar. Hüseyin Öztürk, İstanbul Üniversitesi Maden Yatakları Jeokimya Anabilim Dalı Başkanı. Nurullah Hanilçi’de aynı fakültede öğretim üyesi. İkisi de dur durak bilmiyor. Öztürk’ün gitmediği ülke, maden aramadığı dağ yok. En çok kayaların kuma dönüştüğü, kumlardan maden aradığı Tanzanya’da zorlanmış.

İşte bu ikili 10 yıl önce Türkiye’de bambaşka bir yolculuğa çıktı. 10 yıldır Hakkari, Çukurca, Şırnak Beytüşşebap’ta maden arıyor. Fakat Hakkari, Çukurca, Şırnak üçgeninde hayat farklı. Üç şehri kucaklayan Kato Dağlarında, ölümle umut birlikte yolculuk ediyor. Ölümle umudun maden kardeşliği bambaşka bir yol açıyor Kato’da…

Çünkü bu iki öğretim üyesi konularıyla ilgili hem bilimsel çalışma yapıyor, hem de yerel maden şirketlerine destek veriyorlar. Etkilenmemek mümkün mü? Her an bombaların patladığı bir bölgede bilimsel çalışma yapmak kolay mı? Zira İstanbul Üniversitesi ile TÜBİTAK’ın 10 yıl önce birlikte başlattığı madenlerle ilgili bilimsel projeyi ısrarla ve inatla sürdürüyorlar.

Projeye başladıkları dönem dağlar suskundu… Son yıllarda maden ararken yanlarına düşen havan, patlayan bombalar, dağa çıkanlar, dağdan kaçanlar, askerler, hepsi bir film karesi gibi önlerinden akıp gidiyor. Fakat iki bilim insanı belki de bilimin sorumluluğuyla, dağlarla ilgili hiçbir yorum yapmıyor.

Terörle anılan, arazisi sarp ve kayalık, güvenlik riskleri fazla bir bölgede bilim insanı olarak ayakta durmak! Ne derseniz deyin, bu ikili ya maceraperest, ya cesur yürek, ya da Kato Dağlarının iki cevheri.

Acaba Türk halkı maden cevheri yüklü Kato Dağları’nı tanıyor mu? Terörle anılan bir ortamda yerel madenci, bilim adamı nasıl rahat çalışır? Prof. Öztürk ,“ Katolar bir dağ silsilesi. Yaşı, 250 ile 40 milyon yıl arasında. 5-6 yerel maden şirketi ile çalışıyoruz. Araştırmalarımızı yapıyoruz. Kimse kimsenin işine karışmıyor. Bizim yaptığımız bu” diyor.

Peki, bu proje nasıl gündeme geldi?

Prof. Dr Öztürk anlatıyor:

“Her şey 2005 yılında başladı. O yıllar ben Türkiye Kurşun -Çinko Çalışma Grubu başkanıydım. Hakkari’den yerel madenciler kapımızı çaldı. ‘ Zapsu Boyunda çok zengin çinko ve kurşun cevheri var. Yatakları incelemenizi istiyoruz’ deyince başvuruyu ciddiye aldık. Nurullah Hanilçi ile birlikte bölgeye gittik, inceleme yaptık. Zengin kurşun, çinko yataklarıyla karşılaştık. ‘Bugüne kadar kimse niye bunu göremedi?’ diye hayrete düştük. ‘Buraya bir fabrika kurun, metal işlensin’dedik. Yerel işletmeler fabrika için para yatırdı, İstanbul Üniversitesi bilimsel katkı sundu. Arkasından TÜBİTAK devreye girdi. Ve, yılda ortalama 100 bin ton cevher çıkmaya başladı. ”

Hesap yapalım mı?..

Cevherin tonu 140 ile 200 dolar arasında. Hakkari en az 20 milyon dolar ihracat yapmaya başladı. Hatta 2014’te 364 milyon dolar ihracatla 14 il arasından sıyrılarak Doğu Anadolu’nun ihracat şampiyonu oldu.

Az mı?

Hakkari, milli gelir paylaşımında son sıralarda, toplumsal refahtan pay alamayan bir il. Eğer madenini çıkarabilse, işleyebilse, bölgeye refah gelecek. Veriler ortada. Bunun için de güvenlik, güvenli yatırım iklimi şart. O yüzden şimdi Hakkarili madenci ve Hakkari’ye gönül veren iki bilim adamı biraz hayal kırıklığı yaşıyor. Çünkü hem istenilen metalürji fabrikası yatırımı yapılamadı. Hem de beş ocak kapalı. Hakkari’de her şeye rağmen çalışan beş maden ocağı 600 kişiye iş ve aş sağlıyor.

Hakkari Ticaret ve Sanayi Odası (HATSO) Başkanı Servet Taş, “5 maden şirketimiz çıkardığı cevheri 140 dolara İran’a satıyor. İşlenmiş ürünü 2 bin 500 dolara İran’dan ithal ediyoruz” diye bir metalürji fabrikasının bölge için ne anlam ifade ettiğininin ve eksikliğinin altını bir daha çiziyor. HATSO Başkanı olarak Ankara’ya mesaj gönderiyor:

“Hakkari’deki madenler için devlet envanter çıkarmalı. Madenci ocaklarda mazot kullanıyor, ucuz mazot desteği verilmeli. Terör yüzünden patlatma izni çıkmıyor. Bu düzenlenmeli. İran’a sınır ticareti kapsamında kapıda iç gümrükleme uygulamasına başlanmalı.”

Hakkari’de yaşam kolay değil elbette ama açılan bowling salonu bile herkesi mutlu etmeye yetiyor. Kato Dağı’nın iki cevheri bilim adamı ise Irak’ta yürürlüğe girecek maden yasasına dikkat çekiyor. Çünkü yerel madenci iş olanaklarının peşinde, çıkış arıyor. Eğer silahlar susarsa, bölgede terör biterse, huzur ortamı sağlanırsa, yatırımcı yatırım yaparsa, üretim yapılırsa, burası dünyanın en sayılı metalürji bölgesi olur. Tıpkı Iran’daki Zencan Bölgesi gibi.