Kimya sektörü 2024’te 28,1 milyar dolarlık ihracatla ikinci sırada yer aldı

Kimya sektörü, 2024’te de Türkiye’nin stratejik sektörü konumunu korudu. Gıdadan otomotive, sağlıktan tekstile kadar geniş bir yelpazede hammadde ve yarı mamul sağlayan sektör, diğer 27 sektöre doğrudan etki ederek ülke ekonomisinin sürdürülebilir büyümesinde kritik role sahip.

2024 yılı, sektör için büyük hedeflerin yanı sıra küresel ve bölgesel zorlukların da damga vurduğu bir dönem oldu. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, sektörün karşılaştığı jeopolitik riskler, küresel enflasyon, azalan talep, yüksek faiz oranları ve artan enerji maliyetlerinin ihracatçıları zorladığını vurguladı. TL bazlı maliyet artışlarının Dolar/TL kurunun üzerinde seyretmesinin, sektörde rekabet zorluklarını artırdığını belirten Pelister, “Bu süreçte İKMİB olarak ihracatçılarımıza destek sunmaya ve sektörün rekabet gücünü artıracak çözümler üretmeye odaklandık” dedi.

Türkiye’nin ihracatında ikinci sırada yerini koruyor
- 2024 yılında ihracatta genel olarak pozitif bir performans sergileyen sektör, ilk 11 ayda ihracatını yüzde 1,25 artırarak 28,1 milyar dolarlık bir hacme ulaştı.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, sektör bu dönemde Türkiye’nin toplam ihracatında yüzde 13,7’lik pay alarak, en çok ihracat gerçekleştiren ikinci sektör oldu. Pelister, bu başarıyı sektörün stratejik öneminin ve dayanıklılığının bir göstergesi olarak nitelendirdi.
Yılın ilk yarısında sektör, dikkat çekici bir yükseliş trendi yakaladı. Ocak-Mayıs döneminde ihracat rakamları, bir önceki yılın aynı dönemini aşarak büyüme kaydetti. Mart ayında aylık ihracat yüzde 6,9 artışla 3 milyar 78 milyon dolara ulaşılırken, Mayıs ayında yüzde 23,6 oranında artışla 3 milyar 17 milyon dolar ihracat gerçekleştirildi. İlkbaharda yakalanan bu ivme, sektörün toparlanma sinyalleri verdiğini gösterdi ve umutları artırdı.

Ancak yılın ikinci yarısı daha zorlu geçti. Haziran ayından itibaren ihracatta dalgalanmalar başladı. Eylül ayında ihracat, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 21 oranında düşüşle 2 milyar 205 milyon dolara gerilerken, Kasım ayında yüzde 11,8’lik bir azalma ile 2 milyar 535 milyon dolara indi. Artan enerji maliyetleri, küresel ekonomik belirsizlikler ve azalan talep, sektörün performansını olumsuz etkileyen başlıca faktörler oldu.
MÜSİAD Kimya Metal ve Maden Sektör Kurulu Başkanı Muhittin Can, 2024’ü hammadde sektöründe beklenen toparlanmanın gerçekleşmediği bir yıl olarak değerlendirdi. Can, artan enerji maliyetleri ve azalan istihdam gibi sorunların hem Türkiye’de hem de Avrupa’da sektörel toparlanmayı geciktirdiğini vurguladı. Bu zorlukların, daha stratejik ve planlı adımların atılmasını gerektirdiğine dikkat çekti.

2030 hedefi 50 milyar dolar
Sektör, 2025 yılına ihracat odaklı büyüme, katma değerli üretim ve yeşil dönüşüm hedefleriyle büyük bir potansiyel barındırarak giriyor. Ancak sektör, döviz kurlarındaki belirsizlikler, yüksek enerji maliyetleri ve yeşil dönüşüm sürecinin gerektirdiği büyük yatırımlarla önemli zorluklarla karşı karşıya bulunuyor. Pelister, sektörün ihtiyaçlarını yakından takip ettiklerini belirterek, küresel ekonomik yavaşlama beklentileri ve Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi düzenlemelere uyum sürecinin ihracat üzerinde belirleyici olacağını ifade etti. Pelister, “2025 yılında 35 milyar dolarlık ihracat hedefliyoruz. Ayrıca, 2030 yılı için kimya sektöründe 50 milyar dolarlık ihracat hedefimizi gerçekleştirmek adına, önümüzdeki beş yıl içinde yaklaşık yüzde 50’lik bir büyümeyi hedefliyoruz” dedi.
Bu büyüme için dijitalleşme ve e-ticaretin yanı sıra Ar-Ge çalışmalarına ağırlık verilmesi gerektiğini vurgulayan Pelister, “Avustralya, Güney Amerika, Uzak Asya ve Çin gibi uzak pazarlara odaklanmamız gerekiyor. Zor bir süreç ama zoru başaran bir milletiz” ifadelerini kullandı.
Sektör 2025’te yeşil dönüşüm ve rekabet için hazır
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) verilerine göre, Türkiye’de kimya sektöründe yaklaşık 13 bin 500 üretici firma faaliyet gösteriyor ve sektörde 693 bin kişi istihdam ediliyor. Pelister, “Zorlu şartlara rağmen sektördeki istihdamın her yıl arttığını görüyoruz. 2025 yılında yeni kapasite artırımları ve yatırımlarla bu rakamın daha da yükseleceğini ümit ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Pelister ayrıca, sürdürülebilir büyüme için hem yurtiçi hem de yurtdışı piyasalarda rekabetçiliği artıracak adımların kritik olduğunu vurguladı. “Yeşil dönüşüm ve teknolojik yatırımlar, Türk kimya sektörünün küresel arenada daha güçlü bir konuma ulaşması için hayati önem taşıyor” diye konuştu.
Muhittin Can ise sektördeki belirsizliklere ve küresel dinamiklere dikkat çekerek, “2024’te bir toparlanma gerçekleşmesi ve 2025’in yeşil dönüşüm hamlelerinin yoğunlaşacağı bir yıl olması bekleniyordu. Ancak, gerçekleşmeyen beklentiler ve artan maliyetler bu hamlelerin ertelenmesine yol açabilir” dedi.
2025 yılına ilişkin beklentilerini paylaşan Can, yeşil dönüşümün sektör için kaçınılmaz bir hedef olmaya devam ettiğini belirtti. Bu süreçte, devlet desteğinin stratejik önemine dikkat çekerek, “Dünya yeni bir döneme girerken, Türkiye’nin bu değişime geriden gelme lüksü yok. Yeşil dönüşümde atılacak adımlar, hem rekabet gücümüzü artıracak hem de ülkemizin bu süreçte öne çıkmasını sağlayacaktır” diye konuştu. Can, yeşil dönüşüm ve stratejik desteklerin Türk endüstrisinin küresel rekabet gücünü artıracağına inandığını belirterek, bu alandaki yatırımların sektörün geleceğini şekillendireceğini vurguladı. 2025 yılı, sektör için hem fırsatların hem de stratejik adımların şekillendireceği bir dönem olacak. Sektör temsilcileri, yeşil dönüşüm projeleri ve teknolojik yatırımlarla sektörü küresel rekabetin merkezine taşımayı hedefliyor.

Küresel rekabet kızışıyor
Çin’in düşük enerji maliyetleri ve artan üretim kapasitesiyle Avrupa üzerindeki baskısını artırdığına dikkat çeken Can, bu durumun küresel piyasalarda daha agresif bir rekabet ortamı yarattığını belirtti. Çin’in bu stratejik hamleleri, Avrupa’nın endüstriyel yapısını zorlar hale gelirken, Türkiye için de rekabet gücünü artırmayı zorunlu kılıyor. Ayrıca, ABD’de beklenen Trump yönetiminin korumacı ticaret politikalarına dönüş yapabileceğini öngören Can, bu politikaların küresel ticarette daralmaya neden olacağını ifade etti. “Geçmiş Trump döneminde olduğu gibi, ithalata yönelik yüksek vergiler ve içe kapanık politikalar yeniden gündeme gelecek. Türkiye’nin de bu süreçte kendi pazarını koruma yönünde adımlar atması gerekebilir” dedi.
Hammadde ve sanayi sektörlerinin finansmana erişim konusundaki zorluklarını vurgulayan Can, bu durumun ekonomik büyüme ve sürdürülebilirlik açısından önemli bir engel oluşturduğunu söyledi. “Hammaddeci ve sanayicinin finansal enstrümanlara kolay ve uygun maliyetle erişimi kritik bir öneme sahip. Devletimizin bu alanda atacağı adımlar, sektörleri rahatlatacak ve ekonomik çarkların yeniden hızlanmasını sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.