Kuraklık sanayi üretimini tehdit ediyor

Kuraklık sonrasında azalan su seviyeleri sadece hane tüketicisi için değil genel olarak ekonomi ve üretim için de tehdit oluşturuyor.
Kuraklık sonrasında azalan su seviyeleri sadece hane tüketicisi için değil genel olarak ekonomi ve üretim için de tehdit oluşturuyor.

Birleşmiş Milletler ve UNESCO başta olmak üzere ilgili kuruluşların raporlarına göre, dünyada ve Türkiye’de artan nüfus, küresel ısınma, kuraklık gibi nedenlerle her geçen yıl suya olan talep artmaya devam ederken, tatlı su kaynakları da giderek azalıyor. Dünya nüfusunun yüzde 40’ını barındıran 80 ülke şimdiden su sıkıntısı çekiyor. Dünyada artan nüfus ve sanayileşme süreci, su tüketimini ciddi ölçüde artırdı. Bu durum, su kıtlığını 21. yüzyılın en büyük risklerinden biri haline getirdi. İçme suyundan daha fazla su tarım ve sanayide kullanılıyor. Kuraklık tehlikesi, içme suyunun yanında ekonomi ve üretim için de tehlike sinyalleri vermeye başladı.

Dünya yüzeyinin dörtte üçü sularla kaplı olmasına rağmen, insan kullanımına uygun tatlı su miktarı oldukça sınırlı bulunuyor. Dünya üstünde yaklaşık 35 milyon kilometreküp tatlı su bulunurken, bunun sadece 105 bin kilometreküpü elverişli tatlı su kaynakları arasında yer alıyor. Dünya yüzeyindeki mevcut suyun yüzde 1’den daha az bir kısmı ekosistem ve insan kullanımına elverişli tatlı su kaynaklarından oluşuyor. 2030’da su ihtiyacının yaklaşık yüzde 50 oranında artacağı tahmin edilirken bu tarihte, artan nüfus, küresel ısınma, kuraklık gibi etkenler dikkate alındığında, 4 bin 500 kilometreküp civarında olan küresel su ihtiyacının 6 bin 900 kilometreküpe kadar çıkacağı tahmin ediliyor.

IPCC Raporlarına göre küresel ısınma 1.5°C’de kalsa dahi her 10 yılda bir kuraklık oluşma sıklığı yüzde 50, 2°C’ye ulaşması halinde ise yüzde 70 oranında artacak. Su sıkıntısı çeken insan sayısının 2040 yılında 5.7 milyara ulaşabileceği tahmin ediliyor. Üretilen gıdanın yüzde 80’i yalnızca yağmur suyuna dayalı üretimin yapıldığı kuru tarım arazilerinden geliyor. Bu nedenle kuraklık tarımsal üretimi etkiliyor ve kuraklığa bağlı olarak önemli ölçüde verim kayıpları oluşabiliyor. Çevresel etkilerinin yanı sıra ekonomik etkileri de kuraklığın şiddetine bağlı olarak çok ağır şekilde hissediliyor. Kuraklıktan en fazla etkilenen sektör, tarım sektörü olsa da sanayi alanında da kuraklık, tehlike çanlarının çalmasına neden oluyor.

Kuraklık sonrasında azalan su seviyeleri sadece hane tüketicisi için değil genel olarak ekonomi ve üretim için de tehdit oluşturuyor.

  • Sanayi devrimiyle başlayan ve günümüze kadar devam eden süreç içerisinde dünya nüfusunda meydana gelen hızlı artış, ürünlerin üretiminde aşırı su kullanımına neden oldu.

20. yüzyılda insan nüfusu 3 kat artmasına karşın tüketilen su miktarı 7 kat artış gösterdi.

Kuraklığın dünyadaki her sektörü etkilediği bir gerçek

IPCC Raporlarına göre küresel ısınma 1.5°C’de kalsa dahi her 10 yılda bir kuraklık oluşma sıklığı yüzde 50, 2°C’ye ulaşması halinde ise yüzde 70 oranında artacak.
IPCC Raporlarına göre küresel ısınma 1.5°C’de kalsa dahi her 10 yılda bir kuraklık oluşma sıklığı yüzde 50, 2°C’ye ulaşması halinde ise yüzde 70 oranında artacak.

Suya ve su kaynaklarına olan bağımlılık nedeniyle kuraklığın toplum üzerinde çevresel, sosyal ve ekonomik etkileri bulunuyor. Suyun azalması tarım ürünlerinin, ormanlık alanların ve doğal kaynakların azalmasına ve toplum içinde iklim krizinin ciddi olarak etki göstermesine neden oluyor.

Gelişmekte olan ülkelerde tarım sektörü, suyu en çok tüketen sektör olarak bilinirken, yeryüzünde en fazla su tüketen ikinci sektör olan sanayi (enerji, ticari ve endüstriyel sektörler) ise ülkeden ülkeye çok farklılık göstermekle birlikte küresel anlamda yüzde 19’luk su kullanımı gerçekleştiriyor. Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2020 verilerine göre, Asya bölgesinde tarımda kullanılan su oranı yüzde 81 civarındayken yüzde 10’luk kısmını ise sanayi sektörleri kullandı. Avrupa’da ise tarımda kullanılan su oranı yüzde 25 civarındayken yüzde 54’lük kısmını ise sanayi sektörleri kullandı.

Kaynaklardan çekilen su ve doğrudan alıcı ortamlara deşarj edilen atıksu miktarı - 2018
Kaynaklardan çekilen su ve doğrudan alıcı ortamlara deşarj edilen atıksu miktarı - 2018

Türkiye’de sanayide kullanılan suyun nereden geldiğine baktığımızda TÜİK verilerine göre, 2018 yılında imalat sanayi işyerleri tarafından kullanmak üzere yüzde 71,2’si denizden, yüzde 15,5’i kaynak ve kuyudan, yüzde 4,8’si organize sanayi bölgesi (OSB) şebekesinden, yüzde 3,6’sı barajdan, yüzde 1,5’i şehir şebekesinden, yüzde 1,4’ü akarsudan ve yüzde 2’si diğer su kaynaklarından çekildi. Sektörel olarak incelendiğinde ise su kaynaklarından çekilen suyun yüzde 40,8’inin belediyeler, yüzde 36,4’ünün termik santraller, yüzde 12,8’inin imalat sanayi işyerleri, yüzde 8,6’sının köyler, yüzde 1’inin organize sanayi bölgeleri (OSB) ve yüzde 0,5’inin maden işletmeleri gibi endüstriyel alanlarda kullanıldığı görülüyor. Su sanayi için oldukça önemli bir hammadde. Bir dilim ekmek üretmek için 40 ton, 1 kilo buğday için bir ton, 1 kg kahve için 21 bin litre, 1 kg’lık çelik üretimi için 240 litre, bir A4 kâğıdı üretmek ise 10 litre su gerekiyor. Gün geçtikçe tüketilen su miktarı daha da artıyor. Su arıtma sistemleri, gri su arıtma sistemleri, yağmursuyu arıtma sistemleri ve atıksu geri kazanım sistemleri ile üreticiler önlem alabilir ve bu oranları düşürülebilirler.

Gizli su tüketiminin en yüksek olduğu sektör: Tekstil

  • Tekstil endüstrisi, yoğun su tüketen bir diğer endüstri olarak biliniyor. Tekstil üretiminin her aşamasında çok fazla su kullanılıyor. Dünyada en yaygın kullanılan elyaflardan biri olan pamuğun üretilmesin büyük miktarda suya ihtiyaç duyuyor. Bu ihtiyaç boyama ve baskı aşamalarında da devam ediyor.

Sadece bir kg pamuk lifi üretebilmek için tarla aşamasında ortalama (dünya ortalaması) 8,2 ton su kullanılırken, boya-baskı işlemleri gibi yaş işlemlerde ise, kg başına 150-200 litre civarında suya ihtiyaç duyuluyor. Bir jean pantolonun üretimi için ortalama 3,7-11 ton civarında su harcanırken, bir tişörtü üretmek için 2 bin 700 litre yani 3 tona yakın suya ihtiyaç duyuluyor.

Ahmet Öksüz.
Ahmet Öksüz.

Türkiye ekonomisine en fazla döviz girdisi kazandıran Türk tekstil sektörünün küresel ölçekte dünyanın en büyük 5., AB’nin ise en büyük 2. tedarikçisi olduğunu söyleyen İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz, Türkiye’de yıllık 700 bin ton ile 1 milyon ton seviyelerinde pamuk üretimi gerçekleştirildiğini ve 2021 yılında 2,5 milyar dolar değerinde ithalat yapıldığını belirtiyor. Türkiye’nin 1,2 milyon tona tekabül eden yıllık pamuk ithalatının 2022 yılında çok daha arttığına dikkat çeken Öksüz, 2022 yılında pamuk ithalatının 3,3 milyar dolar değerinde gerçekleştiğini söylüyor.

Tekstil sektörünün en büyük ithalat kalemi pamuk. “Pamuğu ne kadar çok üretirsek o kadar ülke ekonomisine faydalı olur. Pamukta su kullanımına dikkat ederek vahşi sulama yapmamak gerekiyor. Depremden sonra ise bazı kuyularda su seviyesi düştü. Kuraklık her sektörü etkilediği gibi tekstil sektörümüzü ve dolayısıyla pamuk sektörümüzü de etkiledi” diyen

  • Öksüz, pamuk sektöründe alınabilecek önlemleri kuraklıktan bağımsız olarak çevreci bir yaklaşımla benimsenmesi gerektiğini ve bu çerçevede politika oluşturulması gerektiğini söylüyor.

Birleşik Devletler Çevre Koruma Ajansı’na (EPA) göre, yoğun bir şekilde su tüketen bir diğer sektör ise et üretimi ve meşrubat endüstrisi. Su Ayak İzi Ağı’na göre, tek bir fincan kahve yapmak için gerekli içeriklerin üretiminde yaklaşık 130 litre su kullanılıyor. Küresel otomotiv endüstrisi, çeşitli üretim süreçlerinde kullandığı için önemli miktarda su tüketen başka bir endüstri. Bazı tahminlere göre, bir araba üretmek için yaklaşık 147 bin litre su tüketiliyor.

Dünyada kullanılan suyun sektörel dağılımı - 2020
Dünyada kullanılan suyun sektörel dağılımı - 2020

Tepe, “Kuraklık tedarik zincirinde kırılmalara sebep oluyor”

Sultan Tepe.
Sultan Tepe.

İklim krizinin, alışkanlıklarımızın gözden geçirilmesini ve sürdürülebilirlik yaklaşımına uygun olarak değişmesini gerektiren önemli bir faktör olarak küresel gündemdeki yerini en güçlü şekilde koruduğunu ifade eden İSO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi, İSO Sürdürülebilirlik Platformu Başkanı Sultan Tepe, kuraklığın bu bağlamda geleceğimizi tehdit eden en önemli iklim değişikliği başlıklarından biri olduğunu söylüyor.

Kuraklığın aynı zamanda insanlığı ve doğal hayatı gıda, enerji, sürdürülebilir ekonomik büyüme ve güvenlik başlıklarını da en güçlü şekilde tehdit etmeye başlayan iklim krizi risklerinin başında geldiğini belirten Tepe, “Su güvencesinin risk haline geldiği bir ortamda küresel ekonomik sistemin sekteye uğrayacağı aşikâr. Avrupa son 500 yılın en kötü kuraklığını yaşarken, elbette ülkemiz de bu durumdan hayli olumsuz etkileniyor. Kuraklığın üst üste ve uzun periyotlarla yaşanıyor olması tedarik zincirinde de kırılmalara sebep oluyor” diyor.

Su kısıtları nedeniyle sanayi üretimi durabilir

NACE kodlarına göre sanayide su tüketimi (TÜİK, 2016)
NACE kodlarına göre sanayide su tüketimi (TÜİK, 2016)

Kuraklık, yağış miktarının uzun yıllar boyunca gerçekleşen yağışların ortalama değerinden daha az olması ile ortaya çıkıyor. Türkiye, yarı kurak/yarı nemli orta enlem bölgesinde bulunuyor. Düzensiz bir yağış rejimine sahip olan Türkiye, şiddeti değişmekle birlikte dönemsel olarak kuraklık riskiyle karşı karşıya kalıyor. Ülkemizin coğrafik ve topoğrafik özellikleri nedeniyle iklim ve bilhassa tarımsal üretimde en önemli etkiye sahip olan yağış faktörü, zamansal ve mekânsal olarak büyük değişimler gösteriyor.

Üç tarafı suyla çevrili bir ülke olmasına rağmen Türkiye, tatlı su varlığı açısından zengin bir ülke olarak sayılmıyor. 2022 sonbahar ve yaz aylarında mevsimsel sıcaklıklar Türkiye genelinde normalden daha yüksek geçti ve yağış görülmedi. Barajlar, akarsular ve göllerde ciddi su açıklarının ortaya çıktığına vurgu yapan Tepe, Haziran ayı baz alındığında durumun değişmediğini söylüyor. Ülkemizin sanayi ve nüfus yoğun bölgesi olarak niteleyebileceğimiz.

Marmara bölgesi için Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün istatistiklerine göre yağışlarda yüzde 22’lik bir azalma söz konusu olduğunu belirten Tepe, tehlike çanlarının toprağın suyla buluşamaması, suyun depolanamaması durumunda çalacağını zira böyle bir durumda tarım ürünlerinde rekolte düşüşleri yaşanabileceğini, sanayide ise su kısıtları nedeniyle üretimde durmaların meydana gelebileceğini ifade ediyor.

Kuraklık sanayide yeni stratejileri gündeme getiriyor

Memiş Kütükcü.
Memiş Kütükcü.

Küresel iklim değişikliğinin sanayi üretimini etkilediğini söyleyen Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK) Başkanı Memiş Kütükcü, iklim değişikliğinin sanayide yeni stratejileri gündeme getirdiğini belirtiyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın önemine dikkat çeken Kütükçü, “Bu sürece mutlaka intibak etmeliyiz” diyor. İklimde yaşanan değişimlerle birlikte üretimi kaynak kullanımından bağımsız hale getirmeyi hedefleyen Avrupa Yeşil Mutabakatı sürecinin başladığını, Türkiye’nin de taraf olduğu bu sürecin önümüzdeki dönemin en kritik konularından birisi olduğunu ifade eden Kütükcü,

Avrupa, 2050 yılına kadar karbon nötr olmayı hedefliyor. Ülkemiz ise, 2053 net sıfır emisyon hedefi ile çalışmalar yürütüyor. Bu süreç Türkiye’nin toplam sanayi üretiminin yüzde 45’ini gerçekleştiren organize sanayi bölgelerimiz için çok kritik öneme sahip. Zira ihracatımızın önemli bir kısmını Avrupa ülkelerine yapıyoruz.

diyor.

Kütükcü, OSBÜK olarak organize sanayi bölgelerini yeşil dönüşüm sürecinde Türk sanayisine rol model haline getirmek için önemli çalışmalar yaptıklarını, bu çalışmalardan birisinin de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın öncülüğünde yürütülen Yeşil OSB çalışmaları olduğunu belirtiyor.