Musul deyip geçmemek lazım

İbrahim Acar.
İbrahim Acar.

Türkiye’nin yaklaşık 100 yıl önce terk etmek zorunda kaldığı topraklar arasında en değerlisi bana göre Musul. Çoğunlukla Kerkük ile birlikte andığımız kentin bugün yeniden büyük bir çekişme alanı olması, önemini anlamaya yetiyor… Büyük güçler 19. yüzyıldan beri Musul petrollerini denetim altına alma ve bu bölgede imtiyaz elde etme politikaları güdüyor. Burada yaşanan petrol çekişmesi durulmuyor, aksine kızışıyor. Petrol ve gaz gibi enerji kaynakları her ülkenin ekonomisi için bel kemiği niteliğinde. Ancak bazı ülkeler için bu emtia daha çok şey ifade ediyor.

Ham petrol fiyatlarının dünya piyasalarında 120 dolarlardan 50-60 dolara kadar gerilemesi, geliri petrole dayalı olan ülkeleri sarstı. Şu anda 52 dolar seviyesinde bulunan fiyatın böyle devam etmesi, petrodolarları tüketmekten başka bir mahareti olmayan birçok ülkeyi mali krizin eşiğine getirdi. Örnek mi? Fazla uzağa gitmeye gerek yok; Irak ve Rusya… Hem Bağdat yönetimi hem de Kuzey Irak Bölgesel hükümeti, petrol gelirlerinin düşmesi ve düzensiz seyretmesi nedeniyle memurlara maaş ödeyemez duruma düştü. Bu sıkıntı Rusya’da ise büyük bir resesyon ile etkisini gösterdi. Petrol gelirlerinin düşmesi nedeniyle Rusya ekonomisi toparlanmakta güçlük çekiyor.

OPEC’in en önemli ülkelerinden olan Irak, küresel ihtiyacın karşılanmasına katkı veren ana petrol üreticilerinden biri. Petrol ve doğalgaz rezervleri anlamında Irak için sınırlar gökyüzü adeta… Çünkü petrol ve gaz dendiğinde dünyada Irak gibi pek az ülke akla gelir. 150 milyar varillik petrol rezerviyle beşinci zengin ülke burası. Irak’ta üretim petrol maliyetleri de çok düşük. Kerkük petrollerinin yüzeye yakın olması petrol çıkarma faaliyetlerinin öncelikle buraya yoğunlaştırmış.

Ekonomik ve siyasi çalkantıların eksik olmadığı Irak, açıklarını daha çok petrol arzıyla kapatmaya çalışıyor. Irak geçen yıl, 1979 yılındaki günlük 3,8 milyon varillik zirve üretiminin ardından ilk defa yıllık petrol üretimini yüzde 23 yükseltti. Bu yüksek arz yanlısı tutum, fiyatların 50 dolar/varil altına sarkmasıyla yaşanan paniğin bir işareti. Ülkedeki karışıklık ve mali darboğaz bu yüksek arz trendinin devam edeceğini gösteriyor. Sadece Kuzey Irak’ta petrol üretiminin, 2019 itibarıyla günde 5 milyon varile çıkarılması planlanıyor. Şu anda Irak'ın petrol üretiminin yüzde 70'i Basra’dan.

Irak, doğal gaz zengini de bir ülke. Kuzey Irak’ta tahmin edilen doğalgaz rezerv miktarı 3,2 trilyon metreküp. Yani Türkiye’nin 300 yıllık gaz ihtiyacını karşılayabilecek bir büyüklükten bahsediyoruz. Bu nedenle Irak’taki petrol ve doğalgaz kaynaklarının geleceği üzerinden yürüyen kavga büyük. Bölgemizi üçüncü bir dünya savaşına zorlayan gelişmeler, Musul ve Kerkük’teki kaynaklara kimin hâkim olacağıyla ilgili. Irak’ta son bir ayda yaşananlar sadece Irak'ı ve komşularını değil, dünya enerji pazarlarını ve bu alanda faaliyet gösteren firmaları yakından ilgilendiriyor.

Türkiye ile yeniden hesaplaşmak isteyen güçler, Musul ve Kerkük ile tarihten gelen kuvvetli bağlarımızı gözardı ederek hareket ediyor. Sultan II. Abdülhamit’in, Bağdat ve Musul vilayetlerini Hazine-i Hassa mülkü hâline getirmesini unutmamamız lazım. Petrol yataklarının öneminden dolayı Abdülhamit Han, buraları şahsi mülk zırhı içinde korumaya almış. Olası dış müdahalelerin önünü kesmeye matuf bu stratejik manevrayı okumakta güçlük çeken bir anlayış da var maalesef. Hükümetin, Musul operasyonunda yer alma çabasına karşı çıkan çevreler bu tarihi gerçeğin derinliğini anlamaktan uzaklar… Özellikle ana muhalefet partisi Mezopotamya petrolleri üzerinde Osmanlı ailesinin mülkiyet haklarını korumaktan uzak bir çizgide duruyor. Bugün emperyalist güçlerin uzak kıtalardan gelip çökmek istediği Musul ve Kerkük’ün; Osmanlı Devleti’nin Musul vilayetinin bir parçası olduğunu unutmayalım.

Bunca kavga ve gürültünün arasında Türkiye’yi enerji güzergâhı olmaktan çıkarmak için hesap yapanlar da var. Irak'ın Kerkük ve diğer üretim sahalarından elde edilen ham petrol, boru hatlarıyla Ceyhan (Yumurtalık) üzerinden dünya pazarlarına ulaşıyor. Türkiye, bu hattan arz edilen petrol miktarının artması yönünde çapa harcıyor. Kuzey Irak Bölgesel Kürt yönetiminin de bu konuda ikinci bir muhatap olarak kabul etmesi Bağdat yönetimini rahatsız ediyor.

Son gelişmeleri de fırsat bilen Irak merkezi hükümeti, Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattına alternatif üretme çabasında. Bağdat’ın bunun için Lübnan hükümetiyle dirsek temasında olduğu anlaşılıyor. Lübnan tarafının Kerkük'ten çıkartılan ham petrolü Trablus kentine ulaştıracak boru hattının kurulması için Irak Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı’na bir komitenin oluşturulmasıyla ilgili mektup gönderdiğini resmi ağızlardan duyduk. Mevcut siyasi ve güvenlik koşulları altında bu çok zor görünen bir işbirliği teklifi. Coğrafi yakınlık olarak da Lübnan üzerinden Akdeniz’e ulaşma düşüncesi hem masraflı hem zorlu.