Musul savaşında Jeopolitik ve petrol

Dr. Memdouh G. Salameh uluslararası arenada tanınmış bir petrol ekonomistidir. Aynı zamanda Londra merkezli Avrupa Business School (ESCP)’de enerji ekonomisi profesörü olarak dersler vermektedir.
Dr. Memdouh G. Salameh uluslararası arenada tanınmış bir petrol ekonomistidir. Aynı zamanda Londra merkezli Avrupa Business School (ESCP)’de enerji ekonomisi profesörü olarak dersler vermektedir.

Irak’ta orta ve Kuzey bölgelerindeki çok sayıda noktayı 10 Haziran 2014’te ele geçiren DAEŞ, dünyayı büyük bir şaşkınlığa sürüklemişti. Bunların en çarpıcı olanı ise Irak’ın en büyük ikinci şehri Musul’a almasıydı. Örgüt ayrıca şimdi Kürt güçlerinin kontrolünde olan petrol zengini Kerkük’ü de ele geçirmeye çalışmıştı. DAEŞ saldırıları Irak’ı mezhepsel ve etnik bir çatışmaya sürükledi.

Ancak ağırlıklı olarak Iraklı güçlerden oluşan ve yaklaşık 30 bin kişilik bir ordu, Iraklı Kürt (Peşmerge) kuvvetleri ile birlikte Musul’a yürüyor ve Batı’nın da hava desteğini alıyor.

Musul, bedeli ne olursa olsun kurtarılacak. Ancak bu zaferin jeopolitik etkileri de olacak. Bu Irak’ın toprak bütünlüğünün yeniden tesisi, DAEŞ’in Suriye’de kaçınılmaz yenilgisi, Irak Kürdistanı’nın bağımsızlığı ve Irak’ın kuzeyindeki arasında Kerkük’ün de bulunduğu petrol kaynaklarına olan etkisi bunlardan bazıları.

Petrol fiyatlarına etkisi ve Irak'ın kuzey petrol sahaları

Bağımsız bir Kürdistan bölgeyi daha da büyük bir karışıklığa sürükleyebilir.
Bağımsız bir Kürdistan bölgeyi daha da büyük bir karışıklığa sürükleyebilir.

Musul’un kurtarılması petrol fiyatlarında bir artışa yol açmayacaktır. Bir etkisi olacaksa da bu Irak ve Irak Kürdistanı’nın halen DAEŞ’in elinde olan Kerkük ve bazı diğer petrol sahalarına ulaşmasını sağlayacağı için fiyatlar aşağı yönde etkilenecektir. Bu, şu anda Irak’ın toplam günlük 4.63 milyon varillik petrol üretiminin ve 3.69 milyon varillik ihracatının, sırasıyla 5 milyon varil üretime ve 4 milyon varil ihracata çıkabileceği anlamına geliyor.

Kürt bölgesindeki petrol kuyuları Irak’ın en büyük rezervlerinden biri. Buradan yapılan ihracatın nasıl paylaşılacağı tartışması çok uzun süredir Bağdat ve Kürdistan Bölgesel Hükümeti (KRG) arasında sorunlara neden olmakta.

Bağdat’ın 2014 başında KRG’ye para göndermeyi kesmesi üzerine Kürtler bir boru hattı üzerinden Türkiye’nin Akdeniz kıyısındaki Ceyhan limanı aracılığıyla bağımsız olarak petrol ihracatına başladı.

Irak’ın devlet şirketi North Oil Company (NOC) Mart 2016’da Kerkük’te işlettiği sahalardan boru hattına petrol pompalamayı durdurdu. Bu hareketle Kürt petrol gelirlerinin dörtte biri kesilirken, bir yandan düşük petrol fiyatları diğer yandan da DAEŞ ile mücadele eden Erbil’deki bütçe krizini daha da kötüleştirdi.

Yakın zaman önce üzerinde mutabık kalınan son anlaşmaya göre ise günde 150 bin varil petrolün, KRG ve Bağdat arasında yüzde 50-50 bölüşülmesi karşılığı musluklar açıldı.

KRG ve Irak arasındaki bir anlaşma, ülkenin tüm petrol ve gaz rezervinin üçte birine sahip bölgeye yabancı yatırım akmasını sağlayabilir. Kürtler 47 milyar varil petrol ve 43 trilyon metreküp gaz rezervinin üzerinde bulunuyor.

Bölgesel Kürt Yönetimi (KRG), Bağdat ile arasında şua ana dek sorun oluşturan birçok bölgeyi ele geçirme fırsatını yakalamış durumda. DAEŞ ile çatışma sonrası hem Kürdistan, hem Irak, hem de bölge için enerji güvenliği açısından kritik öneme sahip Kerkük’ü ele geçirdi. Buna paralel olarak Kürtler bağımsızlığa doğru gidecek şekilde daha güçlü bir otonomi talep etmeye başladı.

KRG bu otonomiyi desteklemek ve petrol ihracatını artırmak amacıyla Irak Kürdistanı tarafından Dohuk’tan Türkiye sınırındaki Fishkabur’a uzanan 25 millik bir boru hattı inşa etti. Bu hattan günde 150 bin varil petrol ihraç edilecek ve zaman içinde bu 300 bin varile çıkacak. Bu önemli bir gelişme çünkü Kerkük-Ceyhan arasındaki Irak-Türk Boru hattına bir alternatif olma niteliği taşıyor.

Kürt Bölgesi 2020 yılına kadar 1 milyon varillik petrol üretimine ulaşabilir. Ancak Irak’ın geri kalanı gibi altyapı ve ihracat kapasitesinden yoksun. Daha da ötesi merkezi Irak hükümeti ile bir tür anlaşma olmadan birçok uluslararası petrol şirketi bölgeye ciddi bir yatırım konusunda çekimser davranacaktır. Bu da daha önce planlanan 2020’deki 825 bin varillik üretim artışını sadece 325 bin varille sınırlayabilir.

Irak Kürdistanı'nın artan bağımsızlık çağrıları

Kürtler bağımsızlığa doğru gidecek şekilde daha güçlü bir otonomi talep etmeye başladı.
Kürtler bağımsızlığa doğru gidecek şekilde daha güçlü bir otonomi talep etmeye başladı.

Iraklı Kürtlerin (Peşmerge) 17 Ekim’de başlayan Musul savaşında kritik bir rol oynaması bekleniyor. Onların beklediği mükâfat bağımsızlık, ya da en azından daha geniş bir otonomi. Ne yazık ki bu kararı vermek Kürtlere ait değil ve hiçbir zaman da onlara ait olmadı.

Irak’ın ABD tarafından işgal edildiği 2003’ten bu yana Kürtler Kuzey’de yaşadıkları bölgeyi yarı otonom şekilde kontrol ediyorlar. Musul’un DAEŞ’in eline geçmesinin ardından geçen iki yılın sonunda Kürtler de zafere ortak olmak istiyor. Eğer koalisyon Musul’da başarılı olursa, bunun onlar açısından da bir sonucu olacak. Irak Kürdistan bölgesi Başkanı Mesut Barzani, bağımsızlık için bastırıyor.

Ancak bağımsız bir Kürdistan bölgeyi daha da büyük bir karışıklığa sürükleyebilir. Ekonomisi doğal kaynaklarını ihraç etmeye dayalı bir ülke şiddetli bir çatışmanın ortasında iken nasıl hayatta kalabilir?

Üstelik petrol Iraklı Kürtler için her derde deva bir ilaç değil. Gelirler hem fiyatlar nedeniyle, hem de Iraklı hükümet ile olan anlaşmazlık nedeniyle bu kadar düşükken. Sonuçta, hem DAEŞ ile savaş, hem de düşük fiyatlar Kürtlerin bütçesini zorluyor.

Bu sebeplerle Kürtlerin bağımsızlığı ertelenecek gibi görünüyor. Kürt bölgesinin self determinasyona ilerlediği konusunda şüphe yok ancak bağımsızlık, kısa vadede imkansız görünüyor.

Öteki jeopolitik etkiler

Iraklı Kürtlerin (Peşmerge) 17 Ekim’de başlayan Musul savaşında kritik bir rol oynaması bekleniyor.
Iraklı Kürtlerin (Peşmerge) 17 Ekim’de başlayan Musul savaşında kritik bir rol oynaması bekleniyor.

Musul’un özgürleştirilmesinin bir başka etkisi de Türkiye’den Suudi Arabistan’a ve İran’dan Suriye’ye uzanacaktır. Musul’da bir zafer DAEŞ’in belini kıracaktır ve nihayetinde de Suriye’de kaybetmesine de yol açarak, Rusya, İran ve Suriye ekseninin 2011’den bu yana süren iç savaştan galip çıkmasıyla sonuçlanacaktır. Tam tanımıyla bunu Suudi Arabistan, Türkiye ve ABD’nin yenilgisi olarak ifade etmek yanlış olmayacaktır.

Daha da ötesi Musul’da bir zaferin bölgesel güç dengelerine ciddi bir etkisi olacaktır. Bilinen dostluk-düşmanlık hatlarının ötesinde yeni ittifaklara yol açacaktır. Türkiye ve İsrail halihazırda Kürdistan ile iyi ilişkilere sahip, İran ve Irak hükümeti de eskisinden daha yakın ilişkilere sahip.

Ancak Ankara, Irak Kürdistanı’nın bağımsızlık ilan ederse, Suriye ve Türkiye’deki Kürt grupların da aynı yolu izleyerek Ankara’nın toprak hâkimiyeti ile petrol nakil yollarını tehdit edeceğinden endişe ediyor.

ABD hükümeti henüz Irak’taki Kürt bağımsızlık taleplerini desteklemiyor. Bunun bir sebebi bölgede daha büyük bir kaos yaşanabileceğine dair kaygılar. Diğer sebep ise Türkiye ile alakalı.

Musul’da zafer sonrası beklenen en tehlikeli çatışma ise cesaretlenmiş bir Irak’ın Kerkük’ü kendi idaresi altına geri istemesi ve KRG’nin Irak Kürdistan’ında bağımsızlık taleplerine açıktan karşı çıkması olacaktır. Böylesi bir çatışma İran, Türkiye ve Suudi Arabistan’ı da içine çekecektir.

Özet olarak, Musul’da zafer kazanılsa bile Irak krizden çıkamayabilir.