Okullarda 'adam' değil 'insan' yetişecek

15 Temmuz'dan sonra okul değişiklikleri nedeniyle, bazı okullarda sınıf mevcutlarının artış yaşandı. Bu okullarda birtakım sıkıntılar oluştu.
15 Temmuz'dan sonra okul değişiklikleri nedeniyle, bazı okullarda sınıf mevcutlarının artış yaşandı. Bu okullarda birtakım sıkıntılar oluştu.

Örgütsel dokusunu ve paradigmasını 'eğitim hizmetlerini kullanarak yayan' FETÖ'nün kamudan tasfiyesi sürecinde yaşanan sıkıntıları, her şeye rağmen öğrencisi, öğretmeni, velisi sırtlıyor. İlk, orta, lise ve üniversitelerde okuyan 138 bin öğrenci, okul kapatmalarından doğrudan etkilendi.

Hiç şüphe yok ki, 15 Temmuz darbe girişimi her alanda birçok etkiye neden oldu, en çok da eğitimi etkiledi. FETÖ kapsamında gerek açığa alınan, meslekten atılan öğretmenler ve akademisyenler olsun; gerek kapatılan özel öğretim kurumları ve üniversiteler olsun; gerekse kamu okullarında bazı ders kitaplarının değiştirilip yeniden basılması olsun; eğitim etkilendi. 28 bin 163 öğretmen FETÖ soruşturması kapsamında kamudan ihraç edildi, açığa alınan binlerce öğretmen bir an önce durumunun neticelenmesini bekliyor. Okulların açılmasının üzerinden belli bir zaman geçmesine rağmen bazı ders kitapları ise hâlâ öğrencilere ulaşmadı.

1058 Eğitim kurumu kapatıldı

23 Temmuz 2016 tarihli OHAL kararnamesiyle kapatılan okul sayısı: 1058
23 Temmuz 2016 tarihli OHAL kararnamesiyle kapatılan okul sayısı: 1058

23 Temmuz 2016 tarihinde yayınlanan ilk Olağanüstü Hal Kararnamesi'yle (OHAL) 934 okul, 109 öğrenci yurdu, 15 üniversite, toplam 1058 eğitim kurumu kapatıldı. Bakanlığın 11 Ekim 2016 tarihli yazısında kapatılan bu kurumlardan 53’nün faaliyetlerine devam etme kararı verildi. Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılmaları, buna karşılık bakanlık genelgesiyle yeniden faaliyetlerine izin verilmesinin hukuki sorun doğuracağı düşünülerek 1 No'lu Kanun Hükmünde Kararname'nin TBMM görüşmeleri esnasında Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi imzasıyla verilen değişiklik önergesiyle, bu uygulamadaki hukuki boşluk doldurulmuş oldu.

Eğitim-Bir Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, "FETÖ, herkesin bildiği gibi, örgütsel dokusunu, paradigmasını 'eğitim hizmetlerini kullanarak yayan', mensup ve militanlarını kendisine ait özel öğretim kurumları ile kendi mensuplarının görev yaptığı resmi eğitim kurumlarından devşiren bir yöntem izledi.

Eğitim alanındaki 'balon başarılar' üzerinden özel öğretim alanında ve resmi eğitim kurumlarında örgüt mensuplarının sayısını artırmaya odaklandı. FETÖ’nün eleman edinme, militan yetiştirme konseptinin eğitim ağırlıklı olması; FETÖ tasfiyelerinde öğretmen unvanlı kamu görevlisi sayısının fazla olmasının öncelikli nedenidir" diyerek, eğitim sektöründe oluşan, bu ara dönemdeki sorunların ana kaynağının tarihsel bir geçmişi olduğuna işaret ediyor.

Haliyle, FETÖ’nün tamamen çökertilmesi ve olası tehditlere karşı hızlı tedbir alma sürecinin işletilmesi kapsamında, açığa alınma ve ihraç işlemlerinde mağdurların oluşması da, gözden kaçırılanların olması da mümkün gözüküyor. Bu nedenle olsa gerek, çocuklarının terör örgütüyle ilişkilendirilmiş okullarda okumasını istemeyen velilerin okul değişikliklerine gittiği gözleniyor. 15 Temmuz'dan sonra okul değişiklikleri nedeniyle, bazı okullarda sınıf mevcutlarının artış yaşandı. Bu okullarda birtakım sıkıntılar oluştu.

Öğrenci de öğretmen de etkilendi

kapatılan üniversitelerde okuyan 65 bin; ilk, orta ve lise seviyesinde eğitimi süren 138 bin öğrenci, bu süreçten doğrudan etkilendi.
kapatılan üniversitelerde okuyan 65 bin; ilk, orta ve lise seviyesinde eğitimi süren 138 bin öğrenci, bu süreçten doğrudan etkilendi.

OHAL Kararnamesi'yle kapatılan FETÖ/PDY okulları, bu örgüte ait tüm eğitim kurumlarını içermiyor. Çünkü bu örgüt ile adı özdeşleşmiş; Samanyolu, Yamanlar gibi okullara 15 Temmuz öncesinde kayyum atanmış bazıları da kapatılmıştı. 2014 yılında çıkarılar dershanelerin temel liselere dönüştüren kanunla bu örgütün dershanelerin üçte ikisinden fazlası kapatılmıştı. Bu konudaki gerçek rakamlar Aralık ayında yayınlanacak Milli Eğitim Bakanlığı istatistiklerinde belli olacak. 15 Temmuzun birinci perdesinde Özel Öğretim Kurumları Yasası kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı'nın bünyesinde faaliyet yürüten kurumlar bulunurken; ikinci perdesinde askeri okulların kapatılması yer alıyor. 31 Temmuz 2016 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan 669 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı olarak kurulan Milli Güvenlik Üniversitesi’ne aktarıldı. Harp Akademilerindeki öğrenciler, kararnamenin 105. maddesine göre koordinatör üniversitelere aktarıldı. Bu uygulamadan 4 bin 000 kadar öğrenci etkilendi.

Devlet ve vakıf üniversitelerinde 5 bin 247 akademik personele yönelik işlem başlatıldı, bunlardan 4 bin 225’i hakkında görevden uzaklaştırıldı, 2 bin 341’i de kanun hükmünde kararnamelerle ihraç edildi. Hakkında işlem başlatılan idari personel sayısının 1545, görevden uzaklaştırılan idari personel sayısının ise bin 117 olduğu belirtiliyor. Toplamda 6 bin 792 akademik ve idari personel hakkında işlem yapıldı.

Algılar ve hatalara karşı uyarı

Mağduriyetler konusunda, "Eğitim Bir-Sen olarak 'mağdur üretilmemeli, varsa göreve iade edilmeli' çağrısını ve uyarısını ilk andan itibaren yaptık, yapıyoruz" diye hatırlatma yapan Ali Yalçın, öncelikle, "FETÖ’cü tespitinde, süreci zehirlemeye yönelik FETÖ faaliyetleri olduğu gibi mağdur belirlenmesinde de FETÖ’nün kumpas ve tezgahına düşülmemesi gerekiyor. Bunun yanında, süreçte sorumluluk alan kurumların ve bürokratların da, ne 'herkes FETÖ’cü ilan ediliyor' ne de 'FETÖ’cüler korunuyor' algısı üretecek hatalardan kaçınması gerekiyor" diye uyarıda bulunuyor. Sonrasında da okullardaki son durumu şu görüşle ifade ediyor:

"Olağanüstü Hâl kapsamında FETÖ’yle ilişkili olduğu gerekçesiyle bin 43 özel öğretim kurumu ile 15 üniversite kapatılarak kamuya devredildi. Bu özel öğretim kurumlarında toplam 138 bin öğrenci vardı. Çocuğunu devlet okullarına göndermek isteyen anaokulu ve ilkokul öğrenci velileri, bu okullara adreslerine göre çocuklarının kayıtlarını yaptırdı. Ancak lisede okuyan öğrenciler taban puana göre liselere geçiş yaptı. Bu geçişte kontenjan şartı aranmadı ve sadece taban puana bakıldı. Bu öğrencilerin kamu okullarındaki öğrenciler içindeki payı yüzde 1’den daha az bir orana sahiptir. Tümünün kamu okullarına gittiğini varsaysak bile kabaca her 100 öğrencili bir okula 1 kişi düştüğünü söyleyebiliriz. Bu bize okulların sınıf mevcutlarını o kadar artırmadığını göstermektedir. Kaldı ki ekonomik durumu iyi olan veliler yine çocuklarını başka bir özel kuruma göndermeyi tercih etmişte olabilir. Burada veliye ekonomik anlamda yansıyan bir şey söz konusu değildir."

FETÖ stratejilerinin başlangıcını reddetmek gerek

Özel öğretim kurumlarının geleceğine ilişkin Eğitim-Bir-Sen'in yaklaşımını, "Eğitimin 'kamu hizmeti' niteliğinden 'özel sektör yoğun' bir faaliyet alanına dönüşmesini makul ve makbul bulmuyoruz" diye açıklıyor Ali Yalçın; diğer taraftan da realiteye, mevcut görünüme de gözleri kapamamak gerektiğini belirterek. Çünkü özel öğretim kurumlarının ve bu kurumlarda öğrenim gören öğrencilerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu kurumlara devam eden öğrencilerin, tüm öğrenciler içindeki karşılığı yüzde 7-8 bandına ulaşmış bulunuyor. "Bunda temel liselerin açılması ve özel öğretim öğrencilerine yönelik eğitim-öğretim destek ödemeleri, bu orana ulaşılmasında etkili oldu. Özel öğretim kurumlarının eğitim hizmetleri sunumundaki payı, oransal düzlemde artacaktır" diye belirtiyor Ali Yalçın. Diğer taraftan, FETÖ bağlantılı kurumların kapatılmasının ürettiği bir boşluk olduğunu da kabul ediliyor. Bu bağlamda, yeni dönemde, özel öğretim alanıyla ilgili yeni eğitim yatırımlarının gerçekleşeceği, özel öğretim alanına dair yeni konseptlerin belirleneceği tespiti yapılıyor. Bu noktada uyarısı var Eğitim-Bir-Sen Başkanı Ali Yalçın'ın. Bunu şöyle belirtiyor:

"Özel öğretim alanında faaliyet gösterenlerin, faaliyet gösterme eğilimi olanların; eğitim hizmetini kâr maksimizasyonu alanı olarak değil, ülkesine, milletine, insana ve insanlığa katkı alanı olarak kabul etmeleri gerekiyor. Eğitimi ve kurumları adam yerleştirme aracı ve aparatı gören FETÖ’nün bu stratejisini başlangıçta reddetmeleri mutlak şart. Eğitimi ve özel öğretim kurumlarını, adam yerleştirme sistemi değil, insan yetiştirme hizmeti olarak tanımlamaları vizyonlarının çerçeve değeri olmalıdır. Aksi halde, eğitime dönük bir yatırımdan değil, insanı, insana sunulan hizmeti 'kar ve zenginleşme nesnesi' gören 'konjonktürel sermaye aktarımı' ve 'kapkaç fırsatı' zemininden bahsetmek gerekir."

Bu arada; 17 Ağustos'ta çıkarılan kanun hükmünde kararnameye göre, kapatılan okullara ödeme yapan velilere ödeme yapılacağı belirtildi. Buna göre, kapatılan okulların öncelikle kamuya ve finans kurumlarına olan borçları, ardından elektrik, su ve iletişim borçları ödenecek. Tüm bu ödemeler yapıldıktan sonra öğrencilerin kayıtları esnasında ödeme yapan velilerin alacaklarına sıra gelecek. Velilerin ödemelerini geri alması için 60 gün içinde Maliye Bakanlığı ya da Vakıflar Genel Müdrülğü'ne başvuruda bulunması gerekecek.