Otomotiv ve tekstil dönüşümü 2026’da başlayacak

Karbon ayak izini azaltmak için dünya genelinde üretimin lineer modelden döngüsel modele geçilmesi bir zorunluluk haline geldi.
Karbon ayak izini azaltmak için dünya genelinde üretimin lineer modelden döngüsel modele geçilmesi bir zorunluluk haline geldi.

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) konusundaki geçiş dönemi çalışmaları alüminyum, demirçelik, çimento, elektrik gibi altı önemli sektörde hızlı bir şekilde devam ederken, otomotiv ve tekstil gibi sektörler de sürece 31 aralık 2025’e kadar dahil olabilecek. Türkiye’nin en önemli ihracat kollarından biri olan otomotiv satış sonrası sektörü, her geçen gün artan elektrikli araç sayısı ile karbon nötr hedefinde başarılı adımlarla ilerliyor. Küresel karbon emisyonlarının azaltılmasında hacimce en etkili olacak tekstil sektörü ise tüm kurumları ile sürece hazırlandıklarını ve dönüşüm için genç istihdamına ihtiyaç duyduklarını söylüyor.

İklim değişikliğinin olumsuz etkileri Sanayi Devrimi’nden sonra her geçen yıl daha da görünür biçimde hissedilmeye devam ediyor. Sıcaklık artışının 1.5 °C ile sınırlandırılmasını konu alan Paris Anlaşması sonucuna göre, dünyanın 2050 net sıfır emisyon hedefine ulaşması için karbonsuzlaşmaya ihtiyacı var. Karbon ayak izini azaltmak için ise dünya genelinde üretimin lineer modelden döngüsel modele geçilmesi bir zorunluluk haline geldi. Kısaca ‘kullan-at’ şeklinde de ifade edilen lineer ekonomi modelinde, hammaddeler kullanılarak üretim yapılırken tüketim sonunda da atık oluşuyor. Buna karşılık döngüsel ekonomi modeli ise ürünlerin kaliteli bir şekilde üretilerek uzun süre kullanılmasını ve tüketim ömrü sonunda tekrar hammadde olarak yeni bir üründe kullanılmasını öngören bir sistemden oluşuyor. Böylece hiçbir ürün ve atık ziyan edilmezken daha az kaynak kullanılarak üretime de devam ediliyor.

Pınar Taşdelen Engin.
Pınar Taşdelen Engin.

Avrupa Birliği Komisyonu verilerine göre de tekstil sektörü, döngüsel ekonomiye geçiş ile birlikte karbon-nötr olması durumunda, küresel karbon emisyonlarının azaltılmasında hacimce en etkili olacak sektörlerin başında geliyor. Bu nedenle tekstil sektörünün sürdürülebilir dönüşümde merkezileşmiş konumu, toplumsal kalkınma ve iklim değişikliği konusunda atılacak stratejik adımların temelini oluşturuyor. Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) Başkanı Pınar Taşdelen Engin, 2 milyon kişinin istihdam sağladığı tekstil sektöründe geleceğe dair umutları güçlü tutmak ve bu topraklarda tekstil sektörünün daha da ileriye taşınması için küresel dönüşüm ve trendlere eş zamanlı olarak hazırlanmak gerektiğine değiniyor. Engin “Yeşil ve dijital dönüşüm bu anlamda bizim çok önem verdiğimiz konular arasında üst sıralarda yer alıyor. Yaratıcılığın ve teknolojinin entegrasyonu için kurumlar arası işbirliği önem arz ediyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı’na ve karbon sıfır üretimi noktasında sektörümüzün geleceğini şekillendirmek için tüm kurumlarımızla bir araya gelmeye devam edeceğiz” dedi.

AB ülkelerinin gerisinde değiliz

İklim değişikliğinin olumsuz etkileri Sanayi Devrimi’nden sonra her geçen yıl daha da görünür biçimde hissedilmeye devam ediyor.
İklim değişikliğinin olumsuz etkileri Sanayi Devrimi’nden sonra her geçen yıl daha da görünür biçimde hissedilmeye devam ediyor.

UTİB Başkanı Pınar Taşdelen Engin, 29 Aralık 2025’e kadar dahil olmaları gereken süreçle ilgili “Eğitim çalışmaları yapıyor, uzman akademisyenlerle firmalarımızı bir araya getiriyor, onları sürece en iyi şekilde hazırlıyoruz. Amacımız su ve enerji başta olmak üzere AB’nin Yeşil Mutabakat çerçevesinde SKDM’ye yönelik talep ettiği değişimleri yerine getirmek, tasarrufu maksimuma çıkarmak. Bu konuda AB ülkeleri ve rakiplerimizin de çok fazla gerisinde değiliz” dedi.

Engin, firmaların SKDM’ye hazırlanmaları için yapacağı çalışmaların sağlayacağı tasarrufun da aynı zamanda maliyetlerini verimli yönetmelerine vesile olacağına değindi. Uzun vadede firmaların bu yönde yapacağı yatırımların aslında işletmelerinin sürdürülebilirliğini sağlayacak önemli bir destek mekanizması olarak değerlendirdi.

Gençleri sisteme dâhil etmeliyiz

Yeşil ve dijital dönüşüme entegre olabilmek için inovatif bir bakış açısına sahip olmaları gerektiğine değinen Engin, bu noktada da gençleri en iyi şekilde sisteme dahil etmek ve onlara fırsatlar sunmak gerektiğini de ekledi. Engin, “Yeni nesil mühendislerimiz başarılarımızın devamlılığında kilit bir rol oynayacak. Bu nedenle, özellikle gençlerin gelişimine büyük önem veriyor ve start-up destekleri, eğitimler, seminerler, projeler gibi çeşitli alanlarda her türlü desteği sunuyoruz” dedi.

Otomotivde tarihi dönüşüm

Ali Özçete.
Ali Özçete.

İkiz dönüşümü, otomotiv satış sonrası sektörünü doğrudan etkileyecek en önemli gelişmelerden biri olarak değerlendiren Otomotiv Satış Sonrası Ürün ve Hizmetleri Derneği (OSS) Başkanı Ali Özçete ise otomotiv ve otomotiv satış sonrası sektörlerinde tarihi bir dönüşüm yaşandığını, bu yıllarda elektrikli araçlara geçiş sürecinin ikiz dönüşüm kavramıyla paralel şekilde yol alabilecek bir noktada olduğuna değindi. Geleneksel içten yanmalı motorlu araçlardaki 5 bin dolayındaki parçanın yerini, çevre dostu ve enerji verimliliği açısından büyük fayda sağlayan elektrikli araçlarla beraber dijitalleşme ve araç içi yazılımsal sistemlerin alması, karbon emisyonu da minimum seviyelere indirdi.

Ülke ekonomisine sağladığı katkı açısından en önemli ihracat kollarından biri olan Türkiye otomotiv satış sonrası sektörü, Uzakdoğu ülkelerinde pandemi krizinin üretim ve dağıtım ağlarını tamamen kısıtlanması sebebiyle Avrupa’nın da görevini devraldı. Özçete, “Bu dönemde tüm dünyaya karşı oldukça başarılı bir sınav verdik. Ülkemizde hem otomotiv hem de otomotiv satış sonrası sektörüne bir ivme katan bu durumun sürdürülebilirliği açısından AB tarafından belirlenen SKDM gibi birçok prosedüre uygun şekilde hareketle ürünler ihraç etmemiz, Türkiye’nin Avrupa ülkelerine ihracatını da her zaman güçlü ve daimi kılacaktır” dedi.

Yeşil ve dijital dönüşümün sadece çevresel sürdürülebilirlik açısından değil, aynı zamanda yatırım getirisi konusunda da yeni fırsatlar sunmasının küresel ekonominin gelişimine büyük katkı sağladığına değinen Özçete, bu katkıyı en çok sağlayan ülkelerden birisinin de Türkiye olduğunu ekledi.