Şeyzerî’nin yönetim felsefesi

Hz. Peygamber: Allah bir yöneticiye hayır dilediği zaman ona sadık bir vezir nasip eder.
Hz. Peygamber: Allah bir yöneticiye hayır dilediği zaman ona sadık bir vezir nasip eder.

Siyasetnâme literatürümüzün adalet kavramı etrafında döndüğünü söylemek yanlış olmaz. Ancak, akıl olmadan adalet tanımlanamaz; düzenli olmadan da adalet gerçekleştirilemez. Siyasetnâmelerimizde akıl ve adalete o kadar vurgu yapılır ki, siyasî (ve iktisadî) düzenin diğer ilke ve kurallarına pek sıra gelmez. On ikinci yüzyılda yaşayan Şeyzerî’nin Selahaddin Eyyubî’ye sunduğu Nehcü’s-Sülûk’u askerî stratejinin ayrıntılarına girme bakımından bir istisna oluşturur.

Akıllı, adil ve düzenli olun!

Siyasetnâme literatürümüzün adalet kavramı etrafında döndüğünü söylemek yanlış olmaz. Ancak, akıl olmadan adalet tanımlanamaz; düzenli olmadan da adalet gerçekleştirilemez. Amasyalı büyük siyasetnâmecimiz Ahmed bin Hüsameddin Amâsî, meşhur vasiyetinde akıl olmadan sadece siyasetin değil, ilim ve dinin de olmayacağını vurguluyor: Hükemâ-i Arab rivâyet kıldı ki bazı enbiyâya ferişte geldi, eyitdi ki: “Sana akıl ve din ve ilim getirdim. Hangisini kabul edersin?” Eyitdi: “Aklı ihtiyâr kılurum (seçiyorum).” Pes ferişte ilim ile dine eyitdi: “Götürülün gidin.” (Iskartaya çıktınız, başınızın çaresine bakın.) İkisi dahi eyitdi: “Bize şöyle emr olundı ki, akıldan ayru olmayavuz. (Üçümüz bir fidanın güller açan dalıyız.)”1

Kırk yıllık yöneticilik ve danışmanlık hayatımda, dindar insanlara anlatmada en çok zorlandığım husus işbu akıl/din meselesi olagelmiştir. Çoğu kez kendi akıllarını başka akıllara hiç değişmedikleri halde, belki de dinî otoritelere aşırı bağlılıktan, din varsa akıl da, ilim de var demektir diyorlar. Onlara hemen Hz. Musa’yı misal gösteriyorum.

Allah-u Teala kendisine doğrudan hitap ediyor, daha ne olsun? Fakat o, aldığı görevi tek başına yerine getiremeyeceğini farkedecek kadar akıllıdır! İnatçı bir kavme, “dilindeki düğümle” (kekemelik?) hitap edemeyeceğini, onları Allah’ın buyruklarına iknada zorlanacağını hesaba katarak, şöyle dua ediyor: “Bana ailemden bir de vezir ver, kardeşim Harun’la arkamı kuvvetlendir.” Mâverdî bu ayeti yorumlarken, Hz. Peygamber’in şu hadisini hatırlatıyor: “Allah bir yöneticiye hayır dilediği zaman ona sadık bir vezir nasip eder. Bu vezir, yönetici unuttuğunda ona hatırlatır, hatırladığı hususlarda ise ona yardımcı olur. Eğer Allah, bir yönetici için bundan başkasını murad ederse, ona kötü bir vezir verir. Bu vezir ise yönetici unuttuğunda ona hatırlatmaz, hatırladığı hususlarda ona yardımcı olmaz.”2

Stratejinin on yedi ilkesi

Esnek bir strateji belirlenmeli.
Esnek bir strateji belirlenmeli.

Siyasetnâmelerimizde akıl ve adalete o kadar vurgu yapılır ki, siyasî (ve iktisadî) düzenin diğer ilke ve kurallarına pek sıra gelmez. Onikinci yüzyılda yaşayan Şeyzerî’nin Selahaddin Eyyubî’ye sunduğu, Nahîfî Mehmed Emin Efendi’nin ise Sultan I. Abdülhamid için tercüme ettiği Nehcü’s-Sülûk’u askerî stratejinin ayrıntılarına girme bakımından bir istisna oluşturur. Siyasetnâmesinin 14. Bölümü askerî stratejinin tam 17 ilkesine işaret eder:

1. Donanım. Asker harekete geçmeden önce binecekleri atlara dikkat gerekir. Elverişsiz at, savaşçı için bir zaaftır. Atlarla beraber, silahlar ve diğer savaş aletleri de iyice gözden geçirilmelidir.

2. Ahenk. Harekat boyunca ordunun alacağı yol ile askerlerin dayanma gücü uyumlu olmalı, zayıf askerler hesaba katılmalıdır.

3. Tatmin. Askerlerin her sınıfına, harac ve ganimetlerden statülerine uygun ödemeler yapılmalı ki, sadakatleri teminat altına alınmış olsun.

4. Tasnif. Orduyu iyi yönetmek için subaylar atanmalı ki, savaş iyi idare edilebilsin.

5. Tefrik. Her sınıfın komutanlarına belli bir flama verilmeli ki, diğer sınıflardan ayırt edilebilsin.

Savaş için su sorunu olmayan elverişli bir konum seçilmeli ki, sonradan sıkıntı çekilmesin.
Savaş için su sorunu olmayan elverişli bir konum seçilmeli ki, sonradan sıkıntı çekilmesin.

6. Tetiktelik. Askerleri düşmana karşı savaştan caydırmaya çalışan casus veya ayrılıkçılar iyi araştırılıp, ordudan uzak tutulmalıdır.

7. Tefrika bilinci. Düşmanla karşı karşıya gelindiğinde, akide, mezhep vs bakımından farklı kişilerle tartışılmamalı, gerektiği durumlarda bile bunlara ceza vermekten sakınılmalıdır. Bu durumlar ihtilaf doğurur ve askerin gücünü kırar.

8. Teyakkuz. Düşmanın aklını okumalı, plan, hile ve tuzaklarını sezmeli ki, ordumuz bir pusuya düşmesin.

9. İstihbarat. Güvenilir casuslar salmalı ki, düşmanın bize yapmak istediğini biz onlara yapabilelim.

10. Konumlanma (Positioning). Savaş için su sorunu olmayan elverişli bir konum seçilmeli ki, sonradan sıkıntı çekilmesin.

11. Tedarik. Askerin başta yiyecek ve giyeceği olmak üzere bütün ihtiyaçları karşılanmış olmalı ki, tüm enerjilerini düşmanla çarpışmaya harcasınlar.

12. Dinamiklik. Esnek bir strateji belirlenmeli, savaşın seyrine göre komutanların yerleri değiştirilmeli; eksiklik görülen noktalar takviye edilmelidir.

13. Motivasyon. Askerin moral gücü hep yüksek tutulmalı, zafer fikri bütün orduya yayılmalı, çatışmada üstün başarı gösterenlere “prim” verilmelidir.

14. Maneviyat. En büyük ödülün ise ebedî yurdumuz olan Cennet olduğu sık sık hatırlatılmalıdır.

15. İstişare. Komutan, savaş stratejisine vakıf komutanlarla daima istişare etmeli ve zor meselelerde beraberce planlar yapılıp bazı işler onlara havale edilmelidir.

16. Helal/Haram bilinci. Mücadele boyunca askerlerin helal ve harama uygun hareket edip etmedikleri titizlikle denetlenmelidir. Harama ve fesada alışan askerlerin kalbine Allah “düşman korkusu” yerleştirir.

17. Taş yerinde ağırdır. Ordu mensuplarının ticaret ve tarım gibi işlerle meşgul olması önlenmelidir. Böyle yaparlarsa, akıl ve fikirleri savaş yerine “yarım kalmış işlerinde” olur.3

Düzenli yönetici testi

Çağdaş dünyanın savaşları büyük ölçüde iktisat meydanlarında gerçekleştiğinden, akıl, düzen ve stratejiyi daha çok şirketler dünyasında aramamız gerekiyor.

Yıllar önce Adrian Furnham’den aktardığım bir tehircilik testini4, sonra başka kaynaklarla biraz daha geliştirip danışmanlık yaptığım işletmelerde yönetimde düzenlilik testi olarak uygulamıştım. Bir arkadaşın ifadesiyle “ziyadesiyle faideli” bulunan bu test için hazırsanız, başlayalım!

Aşağıdaki soruların her birine EVET veya HAYIR diye net cevap verin; sonra en alttaki anahtardan puanınızı hesaplayıp, size uygun reçeteyi okuyun.

1. Dosyalarındaki gerekli bir evraka bir dakika içinde ulaşabiliyor musun?

2. Sekreterin/asistanın istediğin evrakı beş dakika içinde dosyasından çıkarıp getirebiliyor mu?

3. Sabahleyin bürona adım atarken, birinci derecede yapman gereken üç işin ne olduğunu biliyor musun?

4. Bu işleri günün sonunda genellikle bitirebiliyor musun?

5. Sekreter veya asistanınla günlük, elemanlarınla haftalık mutat değerlendirme toplantını yapıyor musun?

6. Elemanlarına, yetki alanlarına giren, amaçları ve bitirme tarihleri belli görevler veriyor musun?

7. Görevlerin zamanında yapılmasını sağlamak için, her zaman elemanlarını yönlendiriyor musun?

8. Başvuru kaynakları dışında, masanda en az bir haftadır bakmadığın evrak oluyor mu?

9. Son üç ayda, masanda/bilgisayarında kaybolduğu için cevap yazamadığın önemli bir mektup/email oldu mu?

10. Düzenli biçimde, “Bana hâlâ cevap vermedin, o halde...” tarzında mektup, telefon veya mailler alıyor musun?

11. Son üç ayda, programlanmış herhangi bir randevu, toplantı veya özel günü unuttuğun oldu mu?

12. Haftada bir günden fazla, çanta dolusu evrakla eve gittiğin oluyor mu? (Bu soru galiba eskidi biraz! İş hayatınla özel hayatını dengeleyebiliyor musun?)

13. İş saatlerinde, telefon veya ziyaretçi şeklinde, konsantre olma kabiliyetini etkileyen sık kesintilerden gına geliyor mu?

14. Üzerine almış olduğun görevleri aciliyet veya panik durumuna düşünceye kadar erteliyor musun?

15. Astlarından, içinden birkaç anahtar noktayı bizzat çıkarmak zorunda kaldığın upuzun raporlar alıyor musun?

16. Kendi hazırladığın raporlar aşırı ayrıntılı oluyor mu?

17. Masanda/bilgisayarında dergi ve gazeteler okunmadan üst üste yığılıyor mu?

18. Sık sık kendi işlerine ek olarak, elemanlarının işlerinin bir kısmını da yapmaya yelteniyor musun?

19. Ayrıntılara dalıp, saatler süren toplantılarla oyalanıp, yeni iş fırsatlarını göz ardı ettiğin oluyor mu?

Anahtar:

1-7. sorulara verilen her HAYIR cevabına 1 puan; aynı şekilde, 8-19. sorulara verilen her EVET cevabına 1 puan veriniz.

Puanınız 1-5 arası ise, kendini çok iyi örgütlemiş bir yöneticisiniz. Tebrik ederiz. Puanınız 6-8 arasında seyrediyorsa, biraz özenli bir çalışmayla “organize yönetici” olabilirsiniz. Puanınız 9-12 aralığındaysa, ciddi sorunlar var demektir. Mutlaka planlı bir çalışmaya ihtiyacınız vardır. Puanı 13-19 aralığında olanların özel konsültasyona ihtiyaçları vardır. Bir tür tıbbî terapi bile gerekli olabilir!

Testten 1-5 arası puan alanları “Organize Yönetici” sınıfına koyuyoruz. Bunlar için tek önemli tehlike, “Biz bu işi öğrendik!” tarzındaki mağrur tavırdır. Öğrenmekten asla geri durmamalı, değişimin en önemli hayat yasalarından biri olduğunu hatırdan çıkarmamalıdırlar.

Puanı 6-8 arasında seyredenlere “Hafif Dağınık Yöneticiler” diyoruz. Bunlar en kritik “yanlış cevap” üzerinde odaklanmalı ve o yanlarını törpüleyecek çarelere başvurmalıdırlar. Sonra ikinci en önemli hataya geçmeli, onu yok etmeye çabalamalıdırlar.

Puanı 9-12 arasında seyredenlere “Yarı Dağınık Yöneticiler” diyebiliriz. Düzensizlik bunlar için son derece yıkıcı olabilecek düzeye ulaşabilir. Onlar için 7-adımlı bir süreç öneriyoruz. Lâkin yerimiz doldu, reçetelerin ayrıntısı Mart ayında. Kalın sağlıcakla.

1. Mehmet Şakir Yılmaz: Sultanların Aynası (Ahmed bin Hüsameddin Amâsî ve eseri Mirâtu’l-Mülûk), İstanbul: Büyüyen Ay, 2016, s. 117. (parantez içindeki ifadeler bana ait.)

2. Ebü’l-Hasen El-Mâverdî: Bilge Yöneticinin Elkitabı (Edebü’l-vezîr), İstanbul: Klasik, 2019, s. 24.

3. Ebü’n-Necîb Şeyzerî: Nehcü’s-Sülûk fî Siyaseti’l-Mülûk (Siyaset Stratejileri), İstanbul: Büyüyen Ay, 2013, s. 239-44. (Maddelerin başlarındaki çoğu tek kelimelik kısa adlandırmalar bana aittir.)

4. Mustafa Özel: Yöneticilik Dersleri, İstanbul: Küre, 2018, s. 212.