Sultan İkinci Murad'ın yönetim felsefesi

II. Murad.
II. Murad.

II. Murad “duygusal, iyi kalpli, tasavvufa, sanata ve ilme meraklı olduğu kadar azimli bir şahsiyet” idi. Bununla kalsa iyi, iki yıl sonra, devletin kendisine ihtiyaç duyduğunu hissedince, tekrar kılıcını kuşanıp tahtına geçiyordu. Fedakârlık kadar, sorumluluk duygusu da zirve noktasındaydı. Öyle anlaşılıyor ki, II. Murad’ın çeliğine savaş içinde su verilmişti. Buna rağmen ilme ve sanata karşı derin bir kavrayış geliştirdi. Tahtını iki defa teslim ettiği oğlu Fatih Sultan Mehmed’e öğütleri ise bütün çağdaş yöneticiler için vazgeçilmez değerdedir.

Osmanlı tarihi bağlamında lise yıllarımın kahramanı II. Murad, üniversite yıllarımın II. Bayezid, yazarlık çağımın favorisi ise Osman Gazi idi. İkinci Murad bahsinde hoşuma giden, bir insanın sultanlık zevkini tattıktan sonra 12 yaşındaki oğlu lehine tahttan feragat etmesiydi. Çocuk biraz büyük olsaydı belki işin içinde zorlama var diyebilirdik. Üstelik II. Murad “duygusal, iyi kalpli, tasavvufa, sanata ve ilme meraklı olduğu kadar azimli bir şahsiyet”1 idi. Bununla kalsa iyi, iki yıl sonra, devletin kendisine ihtiyaç duyduğunu hissedince, tekrar kılıcını kuşanıp tahtına geçiyordu. Fedakârlık kadar, sorumluluk duygusu da zirve noktasındaydı.

Aynı yıllarda II. Bayezid’e biraz gıcık olduğumu itiraf edebilirim. Belki Cem Sultan’ın talihsiz serüveni, masum yüzlü portreleri; belki Sofu (Sûfî) Bayezid sıfatını yiğit bir padişaha o yaşta yakıştıramayışım, üzerimdeki olumsuz izlenimde rol oynamış olabilir. Bu kötü tahayyülü sarsan, Palmira Brummett oldu. Bilgince eserinde, II. Bayezid’in “keşifler çağının eşiğinde Osmanlı donanmasını geliştiren idareci” olduğunu o kadar çarpıcı biçimde resmediyordu ki, hayran kalmamak mümkün değildi. Eserine “Ya Osmanlılar Amerika’yı keşfetmiş olsalardı? Daha ileri gideyim, ya Osmanlılar Amerika’yı sömürgeleştirmiş olsaydı?”2 cümleleriyle başlayacak kadar 16. yüzyıl Osmanlı deniz gücünü önemseyen tarihçi, bu süreçte anahtar şahsiyetin II. Bayezid olduğunu belirtiyordu. Kafamdaki olumsuz imaj tamamen silinip gitti: İyi yönetici, istikbalin güç kaynağına yatırım yapmayı bilendi!..

Osman Gazi ise ileri yaşlarımın kahramanıydı.

Aile şirketlerine danışmanlık yapma sürecinde şunu keşfetmiştim: Tahsil düzeyi düşük de olsa bilime önem veren, sorunları ehil insanlarla istişare eden patron veya yöneticiler kesinlikle çok daha başarılı oluyorlar. Buna Osman Gazi Modeli diyorum ben. Okur-yazar olmayan bir savaşçıydı Osman bey.

Uç bölgelerde “Türkmenleri ve (yersiz yurtsuz) garipleri gazâ savaşları için örgütleyen subaşılardan bir alp gazi.” Başarısında kılıcın rolü elbette önemliydi; fakat kalıcı başarı kılıçtan çok akılla sağlanabilirdi. Osman Gazi, fethettiği topraklardaki insanlara nasıl muamele etmesi gerektiği hususunda “din âlimlerine danışır ve uygulamada onlara uyardı. Şeyh Edebâli ve Dursun Fakı onun danışmanlarıydı.”3 Hülasa, kılıçla kalem, bilekle kafa, uygulama ile nazariye birleştiği zaman büyük bir inşâ faaliyetinin önü açılmış oluyordu. Kaba güç yıkar fakat yapamaz; kazanır fakat yönetemez.

Ölçülü ve akıllı ol!

İleride oğlu Mehmed’i oniki yaşında tahtına oturtacak olan İkinci Murad, “Oniki yaşına girince Amasya, Tokat, Sivas, Çorum ve Osmancık bölgelerini içine alan Rum vilâyeti beyliğiyle Amasya’ya gönderildi. Bir yıl sonra Börklüce Mustafa isyanını bastırmak üzere Saruhan ve İzmir tarafına hareket emri aldı. O sırada babası Çelebi Mehmed Selanik’te Düzme Mustafa ile uğraşıyordu; Venedikliler Gelibolu’da Türk donanmasını yakmış, Boğazı kesmişlerdi.”4 Öyle anlaşılıyor ki, II. Murad’ın çeliğine savaş içinde su verilmişti. Buna rağmen ilme ve sanata karşı derin bir kavrayış geliştirdi. Tahtını iki defa teslim ettiği oğlu Fatih Sultan Mehmed’e öğütleri ise bütün çağdaş yöneticiler için vazgeçilmez değerdedir. Abdullah Uçman’ın güzel bir Türkçeyle okuyucuya sunduğu bu özlü nasihatnâmeyi kaç yöneticimiz okudu acaba?

Önce o güzel üsluba bir nazar eyleyelim, ardından öğütlerden bir demet sunalım: “İy benüm devletlü sultânum ve saâdetlü babam! Mübârek hâtır-ı şerifünüze bî-huzûrlık vâki’ olmazsa, bir su’âl eylerdüm ki anlayup malûmum olmasında gâyetle ârzûm vardur.” Ve babanın cevabı: “İy benüm ciğer-kûşem oğul! Su’âlün nedür işideyin, inşâallah cân u gönülden cevab vireyin.”5

Babanın oğula öğütlerinden beşini seçtim:

1-İlk olarak şunu bilmek gerekir: Akıl bütün saadet ve mutluluğun tükenmez kaynağıdır. Aklını kullanmayanlar yaşlandıkları zaman şöyle derler: Hayatın bu kadar çabuk gelip geçeceğini hiç ummuyorduk. Onu lâyıkıyla yaşayamadan, anlamadan elimizden kaçırdık. Bu kadar çabuk, bu kadar tez yaşlanacağımızı hiç beklemiyorduk. Hayattan şikâyette bulunan ihtiyarlar çoğunlukla boğazlarına, zevk ve isteklerine düşkün kimselerdir.

2-Herhangi bir şeyin, devamlı olarak kaba kuvvet, kılıç, kahramanlık ve ezici güç zoruyla meydana gelmesiyle; akıl, tedbir, sabır, ileri görüşlülük, imtihan ve yorucu tecrübeler sonucu, dilediğimiz şekilde meydana gelmesi arasında büyük farklılıklar vardır. Birinci yol, her zaman geçerli olmadığı gibi, sakıncaları da çoktur.

3-Fatih, babasına şöyle der: Muhterem sultanım! Halkın iyi idaresinde akıl, ileri görüşlülük ve sağlam kanunların sağladığı kolaylığın, silah gücünden ve kaba kuvvetten daha iyi, daha faydalı olduğunu buyurdunuz. Fakat halk şimdi çok değişmiş, isyancı bir karakter kazanmıştır. Bence, bunlar ancak kılıç gücüyle idare edilebilirler. Eski çağlarda İskender-i Zülkarneyn ve İran padişahlarından Hüsrev, Nûşirevân gibiler âdil ve doğru kişilermiş. Fakat bunlar bile akıl ve kanun kuvvetinden çok, kılıç kullanmış, büyük ülkeleri bu şekilde ele geçirmişlerdir. Sizse sadece sertlik ve kaba kuvvetten çok, akıl ve fikir kullanmanın, meseleleri iyilik ve güleryüzlülükle sonuca bağlamanın gerekliliğinden bahsediyorsunuz.

Babanın cevabı: Kılıcı kullanıp, onun yardımıyla ülkeler fethetmek için yine akıl ve fikre danışmak gerekir. Çokları tek başına kuvveti kullanarak savaşlara girmiş, tabii sonunda bozguna uğramışlardır. İsimlerini andığın padişahlar kılıç yardımıyla muzaffer olmuş, ama düşünce, ileri görüşlülük ve ön tedbirlerden de ayrılmamışlardır. Aklın gücü kılıçtan daima üstündür.

4-Tecrübeli yaşlılara her zaman değer verip danışmak gerekir. “İhtiyarlar, bir gemide oturmuş, hiçbir iş yapmaz gibi görünen bir dümenciye benzerler. Geminin diğer mürettebatı bir aşağı, bir yukarı devamlı çalışma halindedir. Kimi yelkenleri toplar, kimi su çeker, kimi ipleri bağlar, kimi de serene çıkar; fakat dümenci olduğu yerde durur. Onu görenler, hiçbir iş yapmadığını sanırlar, halbuki geminin bütün sorumluluğu onun üzerindedir. Dümenci, gemiyi gereği gibi iyi kullanamazsa, gemi devrilir veya karaya oturur; o zaman da gemi içindeki diğer bütün çalışmaların hiçbir anlamı kalmaz... Gençler savaş sırasında düşman ülkelerine akınlar yapmakta, daha yeni yeni kopuz çalmayı öğrenen bir adama benzerler. Büyüklerse, dinleyenleri kendinden geçirecek şekilde kopuz çalmayı bilen usta bir ozana benzerler.”

5-İyi bir yöneticinin temel vasfı ölçülü olmasıdır. Ölçü, sağlığına dikkat etmekten başlar. “Aşırı şekilde çok yiyip çok içenler, kendilerini zehirlemektedir. İnsanların çoğu, hiç zahmete katlanmadan, bir anda zengin olmayı tasarlayan simyacılara benzer. Gençler de çok yaşamak ister, ama bunun gerekli şartlarının başında gelen perhize uymayı bilmezler. Her şeyin tabiatına, yani kanunlarına uymak en büyük akıllılıktır.”

Açıklık, birlik ve çeviklik

II. Murad’ın (1402-1451) şehzadelik döneminde kabak oyunu minyatürü.
II. Murad’ın (1402-1451) şehzadelik döneminde kabak oyunu minyatürü.

Geçen ay fikirlerinin bir kısmını paylaştığım Stratejik Sürat kitabının yazarları, tıpkı Sultan Murad devrinde olduğu gibi, bugün de insanları sadece kaba kuvvetle zorlayarak başarılı sonuçlar alınamayacağını; şirket başarısının ve sürdürülebilirliğinin anahtarının akıllı ve ölçülü hareket etmek olduğunu söylüyorlar.6 Kullandıkları üç anahtar kelime: Sürat, Basitlik ve İtimat. “İnsanların hızlı hareket edip süreçleri basitleştirmelerini istiyorsanız, onlara yüksek derecede itimat aşılayınız. İnsanlar kendilerine ve liderlerine güvenmek isterler; nereye niçin gitmekte olduklarını bilmek isterler. İnsanlar korkuyorlarsa ilerlemeye meyletmez, yerlerinde donakalırlar. İnsanlar hareket etmeyince, iş de hareket etmez!”

Birkaç yüz yönetici üzerindeki araştırma gösterdi ki, hızlı şirketlerdeki etkin yöneticilerin “stratejik hızı arttırmak için” arttırmaya çalıştıkları üç şart vardır:

(A) Açıklık (Clarity): Durum ve istikametinize dair açık ve paylaşılmış kavrayış (vuzuh);

(B) Birlik (Unity): Tutulan istikametin değerini üzerinde içten uyuşma ve ilerlemek için ortak çalışma ihtiyacı;

(Ç) Çeviklik (Agility): Stratejik hedefleri akılda tutarken, gelişmelere süratle uyarlanabilme arzusu (esneklik).

Seçkin koşucular gevşemeyi (relax) amaçlar ve sonuç daha fazla hız olur! İş hayatında da hıza ulaşmak istiyorsanız, hızdan başka bir şeye odaklanmanız gerekir! Araştırmamız gösterdi ki, ABÇ’ye odaklanmak gerek: Açıklık, Birlik, Çeviklik.

Açıklık

Kıdemli yöneticiler birbirleriyle yakından irtibatlı ve işe adanmışlardır.

İnsanlar işin nasıl seyrettiğini gözden geçirmeye vakit ayırırlar.

Ekipler öğrenilen dersleri kavrar ve iletirler. Yeni girişimler başlatıldığında, çalışanlar/yöneticiler eğitim alırlar.

Açıklık, açık bir ilanda bulunmak veya o ilanı defalarca tekrarlamaktan gelmez! Açıklık, karşılıklı konuşmanın sonucudur; insanlar böylelikle soru sorar, soruları tartışır ve öğrenirler! Böylece yürünecek yolu kavramış oluruz. Açıklık, hızlı gitme vizyonudur. (the vision to go fast)

Birlik

Kıdemli yöneticiler yakından irtibatlı ve kendilerini işe adamışlardır.

Ekip üyeleri birbirlerinin işini kolaylaştırmak için sorumluluk kaydırmada esnektirler.

Ekip üyeleri sorunları ve ihtilafları tartışırken rahattırlar.

Yönetim sistemleri ana hedefleri desteklemede ahenkli çalışırlar.

Sadece elemanlarınızla değil, şirket içi ve dışı diğer paydaşlarla da birlik oluşturmak gerekir. Birlik, hızlı gitme kudretidir. (the strength to go fast...)

Çeviklik

Şirket başarısını yeni teknoloji ve yöntemler araştırmaya dayandırır.

Şirket yenilikçi ürün ve hizmetler geliştirir.

Önemli kararlar verdiklerinde, kıdemli yöneticiler genellikle yaratıcı ve yenilikçi fikirler öne sürerler...

Çeviklik, hızlı gitme esnekliğidir. (the flexibility to go fast...)

Temel ABÇ soruları

1. Nereye ve niçin gitmekte olduğumu biliyor muyum? (Açıklık)

2. Oraya ulaşmak için bu insanlarla çalışmaya kendimi adıyor muyum? (Birlik)

3. Oraya ulaşmak için birçok farklı yol önermeye ve denemeye istekli miyim? (Çeviklik)

Öncelik açıklıktadır. Birlik, açıklık temeli üzerinde yükselir. Gerçek çeviklik ise açıklık ve birlik olmadan imkânsızdır. Yapay hızdan kaçınmalıyız. Değer yaratmadığı müddetçe, yüksek hız sadece maliyet arttırır.

1. Halil İnalcık: “Murad II,” TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 31, 2006, s. 169.

2. Palmira Brummett: Ottoman Seapower and Levantine Diplomacy in the Age of Discovery, Albany: State University of New York Press, 1994, s. 1.

3. Halil İnalcık: “Osman I,” TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 33, 2007, s. 444-5.

4. İnalcık, “Murad II,” s. 164.

5. Sultan Murad Han: Fatih Sultan Mehmed’e Nasihatler, İstanbul: Büyüyen Ay, 2015, s. 85.

6. J. R. Davis, H. M. Frechette ve E. H. Boswell: Strategic Speed: Mobilize People, Accelerate Execution, Harvard Business Review Press, 2010.