Sürdürülebilir geleceğin anahtarı: Biyokütle

Yenilenebilir kaynaklar ve geri dönüşüm projeleri hayati önem taşıyor.
Yenilenebilir kaynaklar ve geri dönüşüm projeleri hayati önem taşıyor.

Türkiye enerjisinin yüzde 20’sini barajlardan, yüzde 10’unu rüzgâr, yüzde 5’ini güneş, yüzde 3’ünü jeotermal kaynaklardan üretirken yüzde 4’lük bir dilimini ise biyokütle tesislerinden elde ediyor. Türkiye’de 2015 itibarıyla bilinç kazanılan biyokütle, diğer enerji kaynaklarına göre sadece enerji üretimi değil, aynı zamanda tarımsal verimliliğe, istihdama ve ekonomiye de destek sağlıyor. Yaklaşık 8,6 milyon ton petrole eşdeğer olan Türkiye'nin biyokütle atık potansiyeli, daha sürdürülebilir yarınların kapılarını açıyor.

Rüzgar güneş ve jeotermal enerjiden sonra biyokütle enerji konusundaki faaliyetler de son yıllarda hız kazanmaya başladı. Su, rüzgar ve güneş gibi sınırsız doğal kaynaklardaki enerjinin modern hayatta kullanılabilir enerji formuna dönüştürülmesi için faydalanılan teknolojiler çeşitlenip gelişirken, binlerce tona ulaşan atıkların enerji üretiminde kullanımı da arttı. Organik malzemelerin yakılmasıyla elde edilen biyokütle ve atık ısı sayesinde Türkiye, nisan sonu itibarıyla 74 ilde bulunan santrallerle 2 bin 380 megavat kapasiteye ulaştı.

Tüm dünyayı etkisi altına alan kuraklık tehdidi, ham madde yetersizliği ve küresel ısınma etkilerinin her geçen gün daha şiddetli hissedildiği bir ortamda yenilenebilir kaynaklar ve geri dönüşüm projeleri hayati önem taşıyor. Fosil kökenli enerji kaynaklarının tükenmek üzere olması, mevcut kaynakların verimli olarak kullanım zorunluluğunun yanı sıra yenilenebilir enerji kaynaklarının da daha etkin kullanımını öne çıkarıyor. Rüzgar enerjisi, güneş enerjisi ve hidroelektrik santraller günümüzde aktif rol oynamaya ve sürdürülebilir geleceğimize çözümler üretmeye devam ediyor. Ancak tüm bu enerji kaynaklarının tek işlevi var; enerji üretmek. Oysa sürdürülebilir enerji kaynağı olan biyokütle enerjisi, enerji üretiminin dışında, çevre kirliliğini önlüyor, atık bertarafı sağlıyor, atıkları işledikten sonra toprağa geri kazandırarak tarımsal verimliliği artırıyor ve atık toplama, işleme, gübre dağıtımı zincirinde istihdamı ve ekonomiyi de destekliyor.

Kurulu güç içindeki payı yüzde 2,93’e ulaştı

  • Dünyanın dördüncü en büyük enerji kaynağını oluşturan biyokütle, birçok gelişmiş ülke tarafından geleceğin temel enerji kaynağı olarak gösteriliyor.

Öyle ki İsveç enerjisinin yüzde 16’sını, Avusturya enerjisinin yüzde 13’ünü biyokütleden elde ediyor. Türkiye ise son yıllarda yenilenebilir enerji kullanımı konusunda artış göstermeye devam ediyor. Biyokütle ve atık ısı enerjisinin kurulu güç içerisindeki payı 2023 Nisan ayı itibarıyla yüzde 2,93’e ulaştı. 2023’te açıklanan Türkiye Ulusal Enerji Planı’nda ise Türkiye’nin 2035 yılına kadar jeotermal ve biyokütle enerji santrallerindeki toplam payını 5,1 GW seviyesine yükseltmesi planlıyor. Son açıklanan verilere göre; biyokütleden elektrik enerjisi kurulu gücü nisan sonu itibarıyla 74 ilde 2 bin 380 megavat kapasiteye ulaştı.

Başlıca biyokütle kaynakları.
Başlıca biyokütle kaynakları.

5.5 milyon ailenin enerjisi biyokütle tesisinde sağlanıyor

  • Türkiye enerjisinin yüzde 20’sini barajlardan, yüzde 10’unu rüzgâr, yüzde 5’ini güneş, yüzde 3’ünü jeotermal kaynaklardan üretirken yüzde 4’lük bir dilimini ise biyokütle tesislerinden elde ediyor. Türkiye’de bulunan 345 lisanslı biyokütle tesisinde ahşap, çamur, evsel atıklar yakılarak enerjiye dönüştürülüyor.

Ortalama biyokütle tesisleri saatte bin 832 mwh’lik üretim yaparak dört kişilik bir ailenin ortalama aylık enerji tüketimini karşılıyor. Böylelikle toplamda 5.5 milyon ailenin enerji arzı, biyokütle tesisleri tarafından karşılanıyor.

Fatih Eren.
Fatih Eren.

Türkiye’nin biyokütle ile 2015 yılında tanıştığından bahseden Geri Dönüşüm ve Geri Kazanımcılar Derneği Kurucu Başkanı Fatih Eren, Paris İklim Anlaşması ile birlikte Türkiye’nin de karbon salınımını azaltma, sıfır atık çalışmalarını hızlandırma ve hayata geçirme taahhüdü verdiğini söylüyor. Öyle ki Türkiye'nin biyokütle atık potansiyelinin, yaklaşık 8,6 milyon ton petrol eşdeğeri ve bu kaynaktan üretilebilecek biyogaz miktarının da 1,5-2 milyon ton petrol eşdeğeri olduğu tahmin ediliyor. Biyokütle tesislerine yatırım trendinde her geçen gün artış gözlemlediklerini de ekleyen Eren, “20 milyon yatırımla saatte 8 mw’lik bir tesis kurarak, beş yıl içinde amorti edebilirsiniz. Devlet bu tesiste ürettiğiniz enerjiyi de satın alıyor” diyor. Devletin sürdürülebilirlik altında bulunan teşvikleri, biyokütle tesislerini de desteklemeye devam ediyor. Zira Paris İklim Anlaşması, AB Eylem Planı’nda da kömür kullanımının azaltımı konusunda Türkiye’de mutabakat imzaladı. Hal böyle olunca da biyokütle tesislerine büyük görev ve sorumluluk düştü.

“Türkiye, potansiyelini tam olarak kullanmıyor”

Cem Özkök.
Cem Özkök.

Enerji Yatırımcıları Derneği Başkanı Cem Özkök, biyokütleden elektrik enerjisi üretiminin mevcut durumda diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına kıyasla henüz hak ettiği yerde olmadığını belirtiyor. Özkök, bazı mevzuatsal engeller, finansman ve maliyet açısından zorluklar, kaynakların etkin bir şekilde toplanması ve işlenmesi gibi faktörlerin biyokütle enerji kapasitesinin tam olarak kullanılmasını sınırladığına değiniyor. Özellikle kaynak temininin en önemli hususlar arasında yer aldığına değinen Özkök, “Tesislerin işletilmesi için yeterli miktarda ve kaliteli kaynağın temin edilmesi ve bu kaynakların sürekli ve güvenilir bir şekilde tedarik edilmesi ön koşul. Nasıl ki, akarsu barajlarında havza bazlı planlama yapılması gerekiyorsa, burada da bölge bazlı planlama yapılması gerekir” diyor.

Elektrik üreten en yüksek kapasiteye sahip 10 il ve kurulu güçleri.
Elektrik üreten en yüksek kapasiteye sahip 10 il ve kurulu güçleri.

Çevrenin potansiyeline göre ve ekonomik veriler doğrultusunda ulaşım maliyetleri dikkate alınarak bölgelerin belirlenmesi gerektiğine ve her bir bölge bazında kaynak planlaması ve yönetimi yapılarak lisanslama yapılması gerektiğine dikkat çeken Özkök, “Ancak bu şekilde hem kaynak kullanımı maksimum seviyeye çıkar hem de finansman israfı ve tesislerin atıl kalması önlenir” diyor.

Sanayi üretiminde ortaya çıkan atık ısı enerjiye dönüşüyor

Doğanın sunduğu fırsatlardan yararlanan ve geleceğe yönelik çevre dostu bir enerji seçeneği sunan biyokütlenin enerjiye dönüştürülmesi işlemi sırasında açığa çıkan ısı da geri dönüşümde ciddi bir önem taşıyor. Büyük ölçekli üretim sektörlerinde, demir-çelik ve cam sanayi gibi ısıtmanın söz konusu olduğu süreçlerde genellikle belli bir miktar ısı kullanılırken, kalan bölüm ise değişik yollarla ve çoğunlukla da baca gazları vasıtasıyla atılıyor. Atık ısı olarak adlandırılan bu enerji türüyle elektrik üretimi yapılabiliyor. Böylece ücretsiz yakıt kullanılarak üretilen elektrik çevre duyarlılığı açısından önemli katkı sağlıyor. Bunun yanı sıra Türkiye'de çöpten elektrik üretimi, atık yönetimi sürecinin bir parçası olarak da çevresel açıdan önemli bir rol oynuyor. Özellikle sıfır atık projeleriyle Türkiye’nin çöpten elektrik üretimi konusunda yol almaya başladığından bahseden Özkök, “Çöpten elektrik üretimi, hem atıkların etkin bir şekilde yönetilmesini sağlar hem de yenilenebilir enerji üretimine katkıda bulunur. Türkiye'nin çöpten enerji üretimi potansiyeli oldukça yüksek ve çöpten elektrik üretimi alanında daha fazla ilerleme kaydedilmesi gerekiyor” diyor. Çöpten elektrik üretimi için biyogaz tesislerinin özellikle büyükşehirlerde yaygın olarak kullanıldığından bahseden Özkök, çöplerin ayrıştırılması ve anaerobik sindirim süreciyle biyogazın üretilmesini sağlayarak; metan ve karbondioksit gibi gazların kullanımı ile birçok hanenin ve belediye tesisinin elektriğini sağladığını ekliyor. Türkiye’de artan çöp ve biyokütle kaynağı kapasitesi bu alanda daha fazla yatırım ve gelişmeyi de beraberinde getiriyor. Ancak, hala potansiyelinin altında kalan çöpten enerji üretimi için çöpten elektrik üretimi teknolojilerinin daha yaygın olarak benimsenmesi ve teşvik edilmesi gerekiyor.

Enerji kaynakları içinde biyokütlenin payı.
Enerji kaynakları içinde biyokütlenin payı.