Susuzluk

Dünyayı bekleyen büyük tehlike.
Dünyayı bekleyen büyük tehlike.

Tüm dünyada kullanılan su miktarı, nüfusun artması ve sanayinin gelişmesi ile birlikte giderek artıyor. Su kıtlığı, 21. Yüzyılın en büyük sorunlarının başında yer alıyor. Doğal hayatı koruma örgütü, kaynakların doğru kullanılmaması halinde dünyayı büyük bir su sıkıntısının beklediği konusunda uyarıyor. su sorunu yaşayacak kentler arasında İstanbul da var. peki, dünyada su sorununa yönelik olarak hangi önlemler alınıyor? Hangi çözümlere başvuruluyor?

1850 yılından bu yana yapılan ölçümler, 2020’nin en sıcak iki yıldan biri olduğunu ortaya koydu. Avrupa Orta Vadeli Hava Tahmin Merkezinin (ECMWF) ERA5 küresel değerlendirme verilerine göre, dünyada 2016 yılı en sıcak yıl olarak kayıtlara geçmişti. 2020 yılı ise ölçümlenen en sıcak ikinci yıl oldu. 2020 yılını sırasıyla 2019, 2017, 2018, 2015, 2010, 2014, 2005 ve 2013 yılları takip etti.

2020 yılı boyunca yaşanan sıcak hava dalgaları, kasırgalar, orman yangınları ve benzeri doğa olayları da aşırı ısınmadan dolayı meydana geldi. Avrupa Birliği İklim İzleme Servisi’nin verilerine göre, bu ısınmanın gelecek büyük felaketlerin yolunu açtığına dikkat çekti. 2020 yılında dünya, yine sıcak bir yıl olarak kayda geçen 2019’a göre yarım santigrat derece daha fazla ısındı. Yetkililer bu oranın, 2030 yılında 1 buçuk santigrat dereceyi bulabileceğini belirtiyor.

İklim değişikliği, endüstriyelleşme ve nüfus artışı dünya genelinde su kaynaklarının etkin kullanımının önemini artırıyor. 2030’a kadar 700 milyon kişinin su kıtlığı nedeniyle yaşadıkları bölgelerden göç edeceği tahmin ediliyor. Gıda güvenliği, ekonomik büyüme, iklim değişikliği ile mücadele gibi birçok alanın temelinde, su kaynaklarının sürdürülebilirliği yer alıyor. Fakat bugün geldiğimiz noktada, su kıtlığı tüm dünyanın yaşadığı en büyük sorunlardan biri olarak ön plana çıkıyor.

Tatlı su her bölgeye eşit dağılmıyor

Doğal Hayatı koruma Örgütü (WWF) gelecekte su sorunundan yoğun olarak etkilenecek bölgeler arasında Güney Asya, Ortadoğu, Güney Amerika ve Afrıka’nın yani sıra Pekin, İstanbul ve Rio de Janeiro gibi kalabalık metropollerin de adını saydı.
Doğal Hayatı koruma Örgütü (WWF) gelecekte su sorunundan yoğun olarak etkilenecek bölgeler arasında Güney Asya, Ortadoğu, Güney Amerika ve Afrıka’nın yani sıra Pekin, İstanbul ve Rio de Janeiro gibi kalabalık metropollerin de adını saydı.

Her bölgenin kendine yetecek kadar suyu bulunsa da tatlı su kaynakları dünyada eşit şekilde dağılmıyor. Bu da tatlı su kaynaklarının kıtalar, bölgeler ve hatta ülke içinde farklılık gösterdiği anlamına geliyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütüne (FAO) göre, Amerika kıtası dünyada yıllık olarak yenilenebilir tatlı su kaynaklarının yüzde 46’sına sahip olmasıyla dünyada su bakımından en zengin kıtaların başında geliyor. Kıtada, kişi başına yenilenebilir tatlı su kaynakları günde ortalama 55 bin 500 litreden oluşuyor.

Okyanusya ise yıllık yenilenebilir tatlı su kaynaklarının yalnızca yüzde 2’sini barındırdığından yerküredeki en kuru kıtalardan birini oluşturuyor. Ancak düşük nüfus yoğunluğu nedeniyle kişi başına düşen tatlı su miktarı birçok bölgenin önünde yer alıyor. Asya, günlük 7 bin 750 litre ile kişi başına düşen yenilenebilir tatlı su kaynakları miktarı bakımından en düşük bölgelerin başında geliyor.

İstanbul, su sorunu yaşayacak kentler arasında

Doğal Hayatı Koruma Örgütü (WWF) tarafından yapılan bir araştırmaya göre, 2050 yılında dünya nüfusunun yarısından fazlasının ‘çok yüksek su riski’ olan bölgelerde yaşamlarını sürdürmek zorunda kalabileceğine dikkat çekildi. WWF, gelecekte su sorunundan yoğun olarak etkilenecek bölgeler arasında Güney Asya, Ortadoğu, Güney Amerika ve Afrika’nın yanı sıra Pekin, İstanbul ve Rio de Janeiro gibi kalabalık metropollerin de adını saydı.

Yakın gelecekte öngörülen krizler arasında hem yıkım gücü hem de çözümsüzlük açısından en üst sırada yer alan su kıtlığı artık kapıda. Dünya Doğal Kaynaklar Enstitüsü’nün 2019 tarihli raporuna göre dünyadaki nüfusun dörtte biri su sorunu yaşamaya başladı bile. Sayısal veriler ve yapılan çalışmaların tümü, global düzeyde çok büyük bir krizin kapıda olduğunu ve harekete geçmek için pek fazla zamanımızın kalmadığını gösteriyor. Peki, dünyada su sorununa yönelik olarak hangi önlemler alınıyor?