Tarife savaşları küreselleşmenin sonunu mu getiriyor?

Son yıllarda, özellikle ABD ile Çin arasında yaşanan tarife savaşları ve buna bağlı olarak artan korumacı politikalar, küreselleşmenin geleceğine dair soru işaretlerini artırdı.
Son yıllarda, özellikle ABD ile Çin arasında yaşanan tarife savaşları ve buna bağlı olarak artan korumacı politikalar, küreselleşmenin geleceğine dair soru işaretlerini artırdı.

Değişen küresel dengeler, insan kaynakları stratejilerini yeniden tanımlıyor. Artık yetenek yönetimi kadar krizlere hazırlık ve bölgesel esneklik de rekabetin anahtarı haline geldi.

İstihdam ve insan kaynakları üzerindeki etkiler

Hüseyin Yavuztürk.
Hüseyin Yavuztürk.

Küreselleşme, son otuz yılda dünya ekonomisinin temel dinamiklerinden biri oldu. Artan ticaret hacmi, sınırların azalması, bilgi ve teknolojinin hızlı paylaşımı ile şekillenen bu süreç, özellikle istihdam ve eğitim politikalarında derin etkiler oluşturdu. Ancak son yıllarda, özellikle ABD ile Çin arasında yaşanan tarife savaşları ve buna bağlı olarak artan korumacı politikalar, küreselleşmenin geleceğine dair soru işaretlerini artırdı. Bu yeni dönemde istihdam ve insan kaynakları uygulamalarında da önemli dönüşümler yaşanması bekleniyor.

Küreselleşmenin istihdam ve eğitim üzerindeki ilk etkileri

Küreselleşmenin ilk yıllarında şirketler, daha düşük iş gücü maliyetlerinden yararlanmak amacıyla üretim tesislerini gelişmekte olan ülkelere taşıdı. Bu durum, söz konusu ülkelerde istihdamın artmasına ve eğitim sistemlerinin küresel iş gücüne uygun hale getirilmesine yol açtı. Yabancı dil eğitimi, dijital okuryazarlık ve uluslararası ticaret bilgisi, bireylerin kariyer yolculuklarında önemli beceriler haline geldi. Aynı zamanda şirketler, daha çeşitli ve çok kültürlü iş gücü yapıları oluşturdu.

2024 yılında Kuzey Amerika’da faaliyet gösteren şirketlerin yüzde 58’i, tedarik zincirlerini yakın ülkelere kaydırdıklarını belirtti. (Kaynak: McKinsey Global Institute)
2024 yılında Kuzey Amerika’da faaliyet gösteren şirketlerin yüzde 58’i, tedarik zincirlerini yakın ülkelere kaydırdıklarını belirtti. (Kaynak: McKinsey Global Institute)

Tarife savaşlarının yeni dinamikleri

Tarife savaşları, bu dengeleri önemli ölçüde değiştirdi. Yüksek tarifeler ve artan ticaret engelleri, şirketlerin üretim ve tedarik zinciri stratejilerini yeniden gözden geçirmelerine neden oldu. “Nearshoring” (yakın ülkelere üretimi kaydırma) ve “reshoring” (üretimi tekrar ana ülkeye getirme) gibi eğilimler, uluslararası üretimin coğrafi dağılımında kaymalar başlattı.

Bu gelişmeler, özellikle gelişmekte olan ülkelerde bazı sektörlerde istihdam daralmasına yol açarken, gelişmiş ülkelerde üretim sektörlerinde yeniden istihdam oluşturulmasına imkan sağlıyor.

Ancak bu yeni istihdam biçimleri, daha yüksek teknoloji, verimlilik ve nitelikli iş gücü gerektiriyor.

İnsan kaynakları politikalarında değişim ve yeni beklentileri

Tarife savaşlarının ve korumacı politikaların insan kaynakları yönetimine etkisi çok katmanlı şekilde hissediliyor. Şirketler artık yalnızca düşük maliyetli iş gücü arayışında değil; aynı zamanda siyasi ve ekonomik riskleri minimize edebilecek esnek ve yetkin kadrolara ihtiyaç duyuyor.

Bu doğrultuda, insan kaynakları yönetiminde üç ana alanda önemli değişimler yaşanıyor:

Yetenek Yönetimi: Globalleşen yetenek havuzları daralıyor; şirketler daha bölgesel kaynaklara yöneliyor. Çok uluslu yetenek programları yerini, coğrafi ve politik risklere karşı daha dirençli, yerel ve bölgesel yetenek programlarına bırakıyor.

Eğitim ve Gelişim Programları: Eğitim yatırımları hızla değişiyor. Şirketler artık sadece teknik beceriler değil, belirsizlik yönetimi, kriz senaryolarına hazırlık, kültürlerarası iletişim ve esnek çalışma yetkinliklerini de eğitim gündemlerine alıyor.

İşgücü Planlaması: İnsan kaynakları ekipleri daha fazla senaryo analizi yapıyor. Olası ticaret engelleri, tarifeler veya bölgesel krizler için esnek iş gücü planlamaları oluşturuluyor. Bu, hem üretim hem de beyaz/altın/dijital yaka çalışanların lokasyonlarının ve yetkinlik havuzlarının yeniden düzenlenmesini gerektiriyor.

Özellikle yeni dönemde işveren markalarının da değişen koşullara uyum sağlayarak yeniden şekillendiği görülüyor. Çalışanlar artık sadece kariyer fırsatlarına değil, aynı zamanda işverenin krizlere karşı dayanıklılığına ve uluslararası belirsizliklerde sunduğu istikrara da önem veriyor.

Çalışan tercihleri:

Bir araştırmaya göre, çalışanların yüzde 72’si işveren seçerken artık “kriz zamanlarındaki yönetim becerilerini” dikkate alıyor. (Kaynak: Deloitte Insights 2024)

Sonuç: Bölgesel bir küreselleşme dönemi mi?

Tarife savaşları küreselleşmenin kesin sonunu getirmese de, daha bölgeselleşmiş, daha temkinli ve korumacı bir küresel ekonomik düzenin işaretlerini veriyor. Bu süreç, hem uluslararası iş dünyasını hem de insan kaynakları uygulamalarını derinden etkilemeye devam edecek.

Önümüzdeki dönemde başarılı olacak şirketler, yalnızca küresel pazarlarda rekabet edebilmekle kalmayacak, aynı zamanda hızla değişen jeopolitik ve ekonomik ortamda insan kaynaklarını stratejik bir avantaj olarak kullanmayı bilenler olacak.

Tarife savaşları ve değişen küresel dengeler karşısında, şirketlerin insan kaynakları stratejilerini sadece bugünü değil, geleceği de öngörecek şekilde kurgulamaları büyük önem taşıyor.

Rekabet avantajı sağlamak için esnek, çevik ve çok boyutlu insan kaynakları politikalarına yatırım yapmak, önümüzdeki dönemde iş dünyasının en belirleyici unsurlarından biri olacak diyebiiriz.