Tekstil ve hazır giyimde kalıplar sil baştan: Gümüş nesil teknoloji ile birleşiyor

Sürdürülebilirlik ve dijitalleşme uygulamalarının devreye girmesi, tekstil ve moda endüstrisi için devrim niteliğinde bir değişimin ortaya çıkması anlamına geliyor.
Sürdürülebilirlik ve dijitalleşme uygulamalarının devreye girmesi, tekstil ve moda endüstrisi için devrim niteliğinde bir değişimin ortaya çıkması anlamına geliyor.

Günümüzde yaklaşık olarak 25 trilyon dolar civarında olan ülkelerarası dünya ürün ticaretinin yüzde 3.7’sini ve yaklaşık 930 milyar dolarını tekstil ve konfeksiyon sektörü kaplıyor. Bu rakamın 350 milyar doları tekstilden, geriye kalan 580 milyar doları ise moda ve hazır giyim endüstrisi tarafından geliyor. Bu endüstri, hammadde kaynakları açısından uzak Asya ve özellikle de Çin, Hindistan, Bangladeş, Pakistan gibi ülkelere oldukça bağımlıyken, moda trendleri ise Fransa, İtalya, Almanya, İngiltere ve ABD tarafından belirleniyor.

Ancak moda trendlerinde yakın zamanda büyük bir değişim yaşanması bekleniyor. McKinsey & Company ve Business of Fashion’ın verilerine göre bugüne kadar moda dünyasının odağında hep gençler olsa da bugünden sonra gençlerden ayrılan alanı, ‘Gümüş Nesil’ olarak nitelendirilen 50 yaş üzeri kişilerin devralması bekleniyor. Bu devralışa sebep olarak ise teknoloji, ekonomi ve sürdürülebilir sebepler gösteriliyor.

Son yıllarda özellikle genç kuşağa yönelik tasarım yapan ve bunları hızlı bir şekilde insanların beğenisine sunan genç kuşak modacıların oluşturduğu akım, dünya genelinde ortaya çıkan döngüsel ekonomi ve sürdürülebilirlik anlayışının etkisi altında yavaşlamaya başladı. Bu yavaşlama ile beraber gençlerden boşalan alanı, kendisini ispatlamış ve orta yaş üstü tüketiciler doldurmaya başlarken, 2025 yılında küresel harcamadaki büyümenin yüzde 48’ini 50 yaş üzeri tüketicilerin oluşturacağı düşünüldüğünde de bu değişim çok da zor gözükmüyor.

Fast Fashion’dan geri dönüştürülmüş ürünlere

Prof. Dr. İsmail Usta.
Prof. Dr. İsmail Usta.

Özellikle tekstil ve konfeksiyon sektörünün yılda yaklaşık 92 milyon ton atık oluşturduğu göz önüne alındığında, çevresel etkilerin sürdürülemez boyutlara ulaştığı pek çok otorite tarafından ifade ediliyor. Marmara Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Usta’ya göre, ‘fast fashion’ diye tabir edilen bu olgunun yerine daha uzun süre kullanımı hedeflenen ve geri dönüştürülebilir ürünlerden üretilen giysilerin kullanımının artma eğilimi ve özellikle Avrupa bölgesinde zorunlu hale getirilmesi, tekstil ve konfeksiyon sektörünün yapısında radikal değişikliklere sebep olabilir.

Dünya genelinde büyük bir istekle başlatılan ve yürütülen sürdürülebilirlik uygulamaları, tekstil ve moda endüstrisinin alışkanlıklarını derinden etkilemeye hazırlanıyor. Özellikle 2050 yılına kadar hedeflenen sıfır atık anlayışına uygun üretim faaliyetlerinin organize edilmesi ve aynı zamanda dijital kaynaklarla takibinin yapılması, tekstil ve konfeksiyon endüstrisi için zorunluluk arz ediyor. Bu açıdan bakıldığında insanların tekstil ve konfeksiyon ürünlerini talep etmede, bu yeni anlayışa ayak uydurmada belirgin bir dönüşümün başladığı anlaşılıyor. Özellikle orta yaş üstü insanların giyinme taleplerinde klasik moda anlayışının etkisini artıracağını söyleyen Usta’ya göre, sürekli değişen moda olgusu yerine daha stabil ve daha uzun kullanım ömrü olan ve aynı zamanda biyolojik olarak bozulabilir ürünlerin kullanımı, bilinç düzeyi yüksek olan orta yaş üstü bireylerde karşılık bulacak. Bu da yıllık tekstil ve konfeksiyon endüstrisine ait atık miktarının azalmasına da katkıda bulunacak. Usta, özellikle yaşlı nüfusun arttığı Avrupa ve Amerika bölgesinde yavaş moda akımlarının etkisini arttıracağını ve daha klasik ürünlerin bu yaşlı nüfus tarafından uzun süreli kullanımının ortaya çıkacağını da ekliyor.

Yeni süreçte tecrübeli istihdam da artacak

Usta, özellikle tekstil sektöründe bilgi birikimi yoğun, üretim kaynaklarına hakim, teknik eleman ihtiyacının da arttığına değiniyor. Tekstil sektöründeki profesyonellerin üst düzey deneyimleri ile yeni gelişen bu anlayışın sürdürülebilmesinin zorunluluk arz ettiğine de değinen Usta, “Yeni süreçte tekstil ve konfeksiyon değer zincirinin tüm aşamalarına hakim tecrübeli ve işine bağımlı bireylerin istihdamı söz konusu olacak. Dolayısıyla sektör deneyimine sahip tecrübeli personellerin tekstil sektöründeki sürdürülebilirlik anlayışını yaygınlaştırmada önemli rolü de devam edecek. Bu durumun, tekstil ve konfeksiyon sektörünün daha verimli çalışmasını ve hedefe yönelik aksiyon alınmasını da kolaylaştıracağını umuyoruz” diyor.

Satılacak her bir ürünün dijital ürün pasaportu olacak

Dünya genelinde orta yaş ve üstü nüfusunun artması ve bu bireylerin bilinç düzeylerinin daha yüksek olması nedeniyle uygulanmakta olan sürdürülebilirlik anlayışının her geçen gün daha da yaygınlaşması bekleniyor. Yeni anlayışa göre satılacak her bir ürünün bir dijital ürün pasaportu olması zorunluluğu bulunacak ve tüm yaşam döngüsü bilgileri üretimden mağazaya kadar izlenebilir hale gelecek.

  • Ürünlerin kullanım ömrü tamamlandığında, bu ürünlerin geri dönüşüm yol haritalarının belirlenmiş olması da bir zorunluluk haline gelecek. Tüm üretim ve tüketim zincirinin dijital olarak izlenmesi ve şeffaf bir şekilde görünür olması planlanıyor.

Bu durum tekstil ve moda endüstrisinin tüm faaliyetlerinin izlenebilir olması anlamına gelirken, ürünlerin sürdürülebilirlik kapsamında takibinin yapılmasını sağlıyor. Bu kapsamda tüm ürünlerin sosyal gereklilikler, karbon ayak izi, su ayak izi ve enerji tüketim durumları dijital ürün pasaportlarına yansıtılacak.

Sürece uyum sağlamayan oyun dışı kalacak

Tüm bu süreçlerden dolayı Usta, döngüsel ekonomi ve sürdürülebilirlik kapsamındaki gereklilikleri sağlayan işletmelerin üretim kapasitelerinin artacağını, bu gereklilikleri sağlayamayan üreticilerin ise pazarda yer almasının güçleşeceğini düşünüyor. Tüketici bazında ortaya çıkacak olan bu yeni durum, farkındalığı arttırarak işletmelerin üretim süreçlerini yeniden gözden geçirmelerine sebep olacak. Artık bir tüketici bir ürünü almaya karar verdiğinde ürünün hammaddeden mağaza vitrinine kadar ki sürecini kontrol etme ve sürdürülebilirlik gerekliliklerinin yerine getirilip-getirilmediğini belirleme durumunda bulunacak. Bu açıdan Usta, teknik gelişimini tamamlamış dijitalleşme safhalarına geçmiş ve sürdürülebilirlik ilkelerine göre üretim yapan tüm işletmelerin sistem içerisinde yer almaya devam edeceğini, bu aşamaları sağlayamayan işletmelerin ise oyun dışı kalacağını söylüyor. Kısaca sürdürülebilirlik ve dijitalleşme uygulamalarının devreye girmesi, tekstil ve moda endüstrisi için devrim niteliğinde bir değişimin ortaya çıkması anlamına geliyor. Bu durum tüm hammadde üretimi, ürüne dönüşüm ve ürünlerin kullanım süreçlerini uçtan uca değiştirecek.