Toplumu ‘okumadan’ olmaz

Ali Saydam.
Ali Saydam.

Konu siyaset ve ekonomi olunca “Bence” diye başlayan, başlamasa da kişinin ruh hâline teslim düşünce yapıları çoğu zaman başarısızlığa mahkûmdur

O nedenle, bu konudaki navigasyon aleti vasfına sahip araştırmaları, çalışmaları incelemeden, yani toplumu okumadan hareket etmemek gerekir…

Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Aydın tarafından dokuz yıldır yürütülen “Türk Dış Politikası Kamuoyu Algıları Araştırması” da bu anlamda kıymetli çalışmalardan biri. 2021 yılı için sonuçlar yakın zamanda açıklandı…

Üniversitesi’nin Türkiye Araştırmaları Grubu ile Global Akademi ortaklığında yapılan araştırmanın saha çalışmaları, 29 Nisan-21 Mayıs 2021 tarihleri arasında Akademetre Araştırma ve Stratejik Planlama tarafından yürütülmüş. Türkiye’nin nüfus yapısını temsil eden 26 ilde, 18 yaş üstü 1.000 kişiyle yüz yüze görüşmelerle gerçekleştirilmiş.

Prof. Dr. Aydın’ın koordinasyonundaki 2021 yılı Proje Çalışma Grubu’nda yalnızca Kadir Has Üniversitesi’nden değil, Bahçeşehir Üniversitesi ve ODTÜ’den de akademisyenler var: Prof. Dr. Ebru Canan Sokullu, Prof. Dr. Mitat Çelikpala, Prof. Dr. Serhat Güvenç, Prof. Dr. Sinem Açıkmeşe, Doç. Dr. Özgehan Şenyuva, Sabri Deniz Tığlı ve Soli Özel.

Deniz Tığlı ve Soli Özel. Öncelikle haber kaynağı ile ilgili sonuçları ele alalım… Türk dış politikası ile ilgili haber alma konusunda, televizyon, yüzde 78,1 oranla birinci sıradaymış. Onu, yüzde 72,4’lük oranla sosyal ağlar ve internet haber portalları takip ediyor. Bu durum bazılarını şaşırtıyor olabilir. Özellikle de kendi hayatını kerteriz alarak somut gerçeklere eriştiğini zanneden ve “Sosyal medyayı kontrol eden kazanır” yaklaşımı içinde olanları… Hâlbuki, TV’nin hâlâ lider olan konumunu doğrulayan başka araştırmalar da var… Optimar’ın, “Türkiye’nin Nabzı Nisan Ayı Araştırması”nda da “Ülke ve dünya gündemine ilişkin haberleri nereden takip edersiniz?” sorusunun açık ara galibi yüzde 70,1 ile “Televizyon” olmuştu… Onu yüzde 37,8’le “İnternetten okunan gazeteler” takip ederken “Sosyal medya” yüzde 25,3 ile 3. sıraya yerleşebilmişti… Aradaki makas zamanla kapanıyor gibi görünse de televizyon hâlâ birinci…

Gelelim algılamalara…

-Araştırmada, ‘dış politikada belirleyici rol üstlenen temel kurumlar’ın Cumhurbaşkanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı olarak görüldüğünü ortaya konulmuş. Cumhurbaşkanlığı kurumsal çatısı altında değerlendirilebilecek yapılar, yakaladıkları yüzde 84’lük oranla son 5 yıl içerisindeki çıkış grafiğini sürdürmüşler.

-Güçlü bir Türk dış politikası için ağırlık verilmesi gereken unsurlar arasında ‘diğer ülkelerle siyasi ilişkilerin kuvvetlendirilmesi’ ilk sıradaki yerini korumuş.

-Azerbaycan (yüzde 56,6) ve KKTC (yüzde 49,7) Türkiye’nin en yakın dostu olan ülkeler olarak ifade edilmişler. Araştırmada, ‘Asla vazgeçilemeyecek kardeş ülke’ olarak öne çıkan KKTC’de “İki toplumlu, iki kesimli federal devlet” modeli yüzde 31 düzeyinde destek toplarken, “İki bağımsız devlet kurulmalı” seçeneği geçen yıla göre 2 puan azalıp yüzde 27,9’a düşmüş.

-Türkiye’nin en yakın dostu olan ülkeler arasında, Yunanistan son sırada yer almış. Gerekçeler arasında bu yıl ‘Ege adalarının silahlandırılması’ dikkat çekmiş. ‘FETÖ mensuplarının Yunanistan’a kaçması’nı en önemli sorun olarak görenlerin oranı 2020 yılına göre artarken, geçen sene iki ülke arasındaki en önemli sorun olarak görülen ‘Kıbrıs anlaşmazlığı’ bu yıl dördüncü sıraya (yüzde 37) gerilemiş.

  • Türkiye için tehdit olarak görülen ülkeler arasında ABD (yüzde 54), geçen yıla oranla yüzde 16’lık düşüş yaşasa da yine birinci sırada yer almış. İsrail (yüzde 41,8) de bu yıl da ABD’yi takip etmiş. Her 5 kişiden 3’ü ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerin negatif yönde olduğunu ifade etmiş.

-Buna karşılık, ‘dış politikada iş birliği yapılması gerektiği’ düşünülen ülkelerin başında yine ABD (yüzde 31,4) geliyor. Onu, Rusya Federasyonu (yüzde 27,8) ve AB ülkeleri (yüzde 23,4) takip ediyor. Geçen yıl bu tabloda ağırlığı hissedilen Türki Cumhuriyetlerin oranı yüzde 30,2’den yüzde 20,7’ye, Müslüman ülkelerin oranı ise yüzde 24,8’den yüzde 19,7’ye gerilemiş. Türkiye’nin Çin ve İngiltere ile iş birliği yapması gerektiğini düşünenlerin oranındaki kayda değer artış, bu yıl dikkat çeken bir başka sonuç olmuş.

-‘Türkiye’nin Avrupa’da daha aktif bir politika izlemesi gerektiğini’ düşünenler çoğunlukta olmasına rağmen, 2020 yılına göre bu oranda düşüş meydana gelmiş. Türkiye’nin ‘AB üyeliğini destekleme’ konusunda geçen yıla göre yaklaşık yüzde 12 oranında artış görülmüş.

-Uzakdoğu/Çin ve Karadeniz bölgelerinde aktif olunması gerektiğini düşünenler ise geçen yıla göre artmış. Ayrıca, ikili ekonomik ilişkileri riske atma pahasına olsa dahi yüzde 31,8’lik kesim Türkiye’nin, Çin’in Uygur Türkleri ile ilgili politikasında aktif bir rol oynaması gerektiğini belirtmiş.

-Katılımcılar, Türkiye’nin dış politikasında karşılaştığı en önemli sorun olarak, son üç yıldır artan oranlarla ‘sınır ötesi terörle mücadele’ (yüzde 23,5) yanıtını vermişler. Türkiye’nin terörle mücadele için sınır ötesi operasyonlar düzenlemesini destekleyenlerin oranı 2020 yılına göre 22 puan artış göstererek yüzde 50,4’e ulaşmış.

-‘Uluslararası terörizm’ (yüzde 36,3) ve ‘Küresel bir finansal/ekonomik kriz’e dair beklentiler (yüzde 36,1) ise katılımcılar nezdinde, önümüzdeki 10 yılda Türkiye’nin karşılaşacağı dış politika olaylarının ilk iki sırasında yer almışlar. Ayrıca ‘siber güvenlik sorunları’ ve ‘Rusya’nın aşırı güçlenmesi’ 2020 yılına göre artış gösteren hususlar olmuş.

Ne kadar yanılma payı olursa olsun, bu araştırmadan çıkacak en kritik sonuç; Türkiye’de millî bağımsızlık konusunda toplumun hassasiyetinin en üst noktada ve giderek artan bir eğilimde olduğudur. Buna dikkat edilmeksizin atılacak her türlü ekonomik ve siyasi adımın da hüsranla sonuçlanma ihtimali hayli büyüktür.