Trump’ın Çin’e ek vergileri küresel ticarette yeni korumacılık dalgası yaratıyor

Pekin Yönetimi başına gelecekleri adeta önceden sezerek önlemini almış durumda...
Pekin Yönetimi başına gelecekleri adeta önceden sezerek önlemini almış durumda...

ABD Başkanı Donald Trump’ın temelde Çin’i hedef alan gümrük tarifeleri küresel ticarette korumacılık duvarlarının daha da yükselmesine neden olacak. Trump’ın Çin ürünlerine yönelik vergiyi yüzde 84’ten yüzde 125’e çıkarmıştı. Mevcutta uygulanan yüzde 20'lik vergileriyle toplamdaki yük yüzde 145'e ulaşıyordu. Nisan ayının sonralarına doğru ABD yönetimi söz konusu oranı yüzde 245’e çıkarabileceği mesajını verdi. Her durumda Çin ve ABD arasında derinleşmesi beklenen ticaret savaşlarının uluslararası ticareti ciddi oranda daraltması ve 1990’lı yıllardan bugüne süregelen ‘küreselleşme’ doktrininin ciddi zarar görmesi anlamına geliyor.

3,6 trilyon dolarlık ihracat devi

Birçok stratejiste göre dünya ekonomisi yeni bir döneme giriyor. Bu süreçte 3,58 trilyon dolarla dünyanın en büyük ihracatçısı konumunda olan ve Dünya Ticaret Örgütü’nün rakamlarıyla 992 milyar dolarlık dış ticaret fazlası veren Pekin yönetiminin yeni bir ticaret politikası belirlemesine kesin gözüyle bakılıyor. Bu yeni politikanın ana hatları ise ABD’ye alternatif olabilecek veya kaybını en aza indirecek pazarlara yönelmek olarak gösteriliyor. Çin aslında ABD’nin olası yaptırımlarına karşı 2010’lu yıllardan itibaren hazırlanıyordu.

Orta kuşak projesi ve limanlarla ülke pazarlarını ele geçiriyor

İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) Nisan ayı meclis toplantısındaki ana gündem ticaret savaşlarıydı.
İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) Nisan ayı meclis toplantısındaki ana gündem ticaret savaşlarıydı.

Çin'in tarihi İpek Yolu güzergahında 2013'te başlattığı Kuşak ve Yol Girişimi'ne bugüne kadar 155 ülke katılırken 70'ten fazla ülkede yürütülen projeler, dünya nüfusunun 3'te 2'sini, küresel gayrisafi hasılanın yarısını kapsayan coğrafyaya yayılmış durumda. Proje, Çin mallarını dünyaya yayacak ve hammadde temini sağlayacak. Son 12 yılda ise katılımcı ülkeler ve Çin arasındaki ticaret yüzde 6,4 artışla 20 trilyon dolara yaklaştı. Çin benzer şekilde Afrika, Asya ve Avrupa’da stratejik limanların işletmeciliğini alarak Denizden İpek Yolu’nun rotasını emin adımlarla çizdi. Çinli şirketlere ait sadece Avrupa’da 20 kadar liman bulunuyor. Benzer şekilde hammadde zengini Afrika ülkelerine alt yapı faaliyetleri yapan Çin kıtada ciddi karayolu, demiryolu ve liman yatırımlarına sahip.

Stratejik sektörlerimiz için Çin malları tehdit

Birçok sektör temsilcisi, Çin istilasına karşı yerli üretimin korunmasının önemini vurguluyor.
Birçok sektör temsilcisi, Çin istilasına karşı yerli üretimin korunmasının önemini vurguluyor.

Sadece birkaç örnekte de görüldüğü gibi, Pekin Yönetimi başına gelecekleri adeta önceden sezerek önlemini almış durumda. Ticaret savaşları döneminde ise Çin’in bu yatırımlarını aktif kullanması bekleniyor. Çin mallarının uygun fiyatlarla küresel pazarlara sunulması ve ABD’ye ihracatta doğacak kayıpların bir şekilde yeni müşterilerle en aza indirilmesi bekleniyor. ABD, AB, Kanada, Meksika gibi ülkelerin karşılıklı gümrük vergisi misillemesine başvurduğu bu konjonktürde Türkiye'nin de dış ticaret tarifesini gözden geçirmesi kaçınılmaz görülüyor. Bu sene için 390 milyar dolarlık mal ve hizmet ihracatı yapma hedefi belirleyen Türkiye’nin bu rakama ulaşabilmesi için özellikle ihracat pazarlarını koruması gerekiyor. Buradaki en önemli sorun alanlarından biri Çin’in Orta Doğu, Kafkasya, Afrika ve orta Asya gibi önemli ihracat pazarlarımıza ucuz mal satması olarak gösteriliyor. Züccaciye, aydınlatma, mobilya, plastik ve daha birçok alanda önemli ihracat pazarlarımızı hedef almasından endişe ediliyor. Çin malları aynı zamanda iç pazarımız için de tehdit oluşturabilir. Pekin Yönetimi’nin agresif ihracat politikasından yerli üretici olumsuz etkilenebilir. Bu nedenle, birçok sektör temsilcisi iç pazarı ve tüketiciyi koruyacak önlem ve teşviklerin gerekliliğine dikkat çekiyor. Ülkemizin dış ticaret açığında Çin başta olmak üzere bazı Uzak Doğu ülkelerinin üstünlüğü bulunuyor. İçeride üretilebilecek ürünleri tespit edip, ithalatı yapılan aynı mallara yüksek vergi getirilmesinin önemine değiniliyor. Aksi takdirde iç pazarın Çin mallarının istilasıyla karşılaşmasından endişe ediliyor. Bu durum, yerli üreticiyi ve ihracatı korumak için mecburi görülüyor.

Sadece 4 ülkeye 60,3 milyar $'lık açık

Çin aslında ABD’nin olası yaptırımlarına karşı 2010’lu yıllardan itibaren hazırlanıyordu.
Çin aslında ABD’nin olası yaptırımlarına karşı 2010’lu yıllardan itibaren hazırlanıyordu.

Ticaret Bakanlığı verilerine göre, Çin’e meyve, hayvansal ve bitkisel yağlar, Antep fıstığı, hububat, un, su ürünleri, süt ürünleri, mermer, metal cevherleri, kurşun, krom, bakır, demir, çinko ve bor cevherleri gibi ürünleri satarak geçen yıl 3,1 milyar dolarlık ihracat yaptık. Bunun karşılığında 44,9 milyar dolar gibi devasa ithalat gerçekleştirdik. Özellikle döviz kurunun dengeli seyrettiği ve TL’nin değer kazandığı zamanlarda, ithalatçıların ucuz ürün iştahıyla Çin’den yüklü miktarda alım yaptığı biliniyor. Türkiye aleyhine oluşan bu devasa ticaret dengesizliğini kırmak için yurt içinde üretemediğimiz mallara vergi getirilmesi tartışılıyor. Birçok sektör temsilcisi, Çin istilasına karşı yerli üretimin korunmasının önemini vurguluyor. Züccaciye, tekstil, mobilya ve plastik gibi sektörlerde yerli üreticiyi teşvik edip, ithalatı caydırıcı önlemler alınmasının bu dönemde mecburiyet olduğu söyleniyor.

Üçüncü ülkelere ucuz mal satacak

İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) Nisan ayı meclis toplantısındaki ana gündem ticaret savaşlarıydı. İTO Başkanı Şekip Avdagiç, “Çin’in agresif rekabet politikası Türkiye için önemli bir risk olarak öne çıkabilir. Çin, yüksek vergilerden dolayı ABD’ye satmakta zorlanacağı ürünleri fiyat kırarak üçüncü ülkelere ihraç etme yoluna gidebilir ve bu durum Türk ihracatçıları üçüncü ülke pazarlarında Çin’in sert fiyat rekabeti ile karşı karşıya getirebilir” açıklamasını yaptı. Ev ve Mutfak Eşyaları Federasyonu (EVFED) Başkanı Güçlü Kaplangı ise “Vergiler şu an bir fırsat gibi görünse de Çin, ABD'nin vergileri karşısında diğer pazarlara ağırlık verecektir ki bu pazarlardan bir tanesi de Türkiye'nin en güçlü olduğu pazar Avrupa Birliği (AB) olacak. Ülkemiz, AB'ye ABD'den daha fazla ihracat gerçekleştiriyor. AB ihracatına ulaşabilmesi için söz konusu ülkeye olan ihracatını yüzde 100 artırması gerekiyor. Türkiye'nin birçok üründe ABD'de geçerli ETL ve NSF belgeleri alması gerekiyor. Bu aslında en önemli sorun. Onayı veren ise yabancı kurumlar. Örneğin; belgeleri almak için bir ürünümüzü teste göndermemiz, 4 ay sıra beklememiz ve 50-60 bin dolar masraf ödememiz gerekiyor. Bunun için de Türkiye'de akreditasyon merkezlerinin kurulması lazım” ifadelerini kullandı.

Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.