Türk vergi sisteminin rekabet gücü

Prof. Dr. Ahmet Ulusoy - Beykent Üniversitesi İ.İ.B.F. İktisat bölümü öğretim üyesi.
Prof. Dr. Ahmet Ulusoy - Beykent Üniversitesi İ.İ.B.F. İktisat bölümü öğretim üyesi.

Bir ülkenin vergi sistemi, ekonomik performansının en önemli belirleyicisidir. İyi dizayn edilmiş bir vergi sistemi öncelikle kamu hizmetleri için yeterli finansmanı sağlarken, diğer yandan ekonomik kalkınmayı teşvik eder. Eğer vergi sistemi iyi yapılandırılmamış ise ekonomik işleyişi bozabilir, vergi sistemlerini daha maliyetli hale getirebilir.

Bütün ülkeler vergilerin hem kamu gelirleri açısından hem piyasa ekonomi üzerindeki etkisi açısından ne derece önemli olduğunun farkına varmış ve bu nedenle son yıllarda vergi kanunlarında önemli reformları gündeme almışlardır.

OECD araştırmasına göre ekonomik büyümeye en fazla zarar veren verginin kurumlar vergisi olduğu, bireysel gelir ve tüketim vergilerinin olumsuz etkisinin nispeten düşük düzeyde kaldığı tespit edilmiştir.

Bu araştırmayı destekler şekilde OECD ülkelerinde başta kurumlar vergisi olmak üzere, bireysel gelir üzerindeki marjinal vergi oranları önemli ölçüde düşürülmüştür. Yine katma değer vergisi gibi geniş kitlelere hitap eden vergilerin yaygınlaştığını ve önemli düzeyde bir gelir sağlandığını görmekteyiz.

Günümüz dünyasında sermayenin oldukça hareketli olduğu bilinmektedir. Firmalar en yüksek getiriyi garanti eden herhangi bir ülkeye yatırım yapabilir. Burada düşük vergilendirme sistemine sahip ülkelerin, söz konusu firmalar için, daha cazip olacağı açık.

Rekabetçi bir vergi kanunu marjinal vergi oranlarının düşüklüğünü ifade etmektedir. Bir ülkenin vergi oranlarının yüksek olması, daha az yabancı yatırım çekerek daha düşük ekonomik büyüme gerçekleştirmesine neden olacaktır. Aynı zamanda yüksek marjinal vergi oranları vergiden kaçınmayı da teşvik edecektir.

İdeal vergi sistemi rekabetçi ve tarafsız olmalıdır. Tarafsız bir vergiden anlaşılması gereken, ekonomik faaliyetleri etkilemeden en fazla vergi gelirini sağlayan bir yapıdır. Bu sistem; bir taraftan devletin yeterli gelir elde etmesini sağlarken, diğer yandan sürdürülebilir ekonomik büyümeyi ve yatırımı teşvik eder. Bir ülkenin ekonomik performansını tek başına vergiler belirlememekle beraber, sağlıklı bir ekonomi inşa edebilmek için de vergilerin çok önemli bir rol oynadığını söylemeliyiz.

Washington merkezli düşünce kuruluşu olan Tax Foundation ülkelerin vergi sistemleriyle ilgili bilgilerinden hareketle Uluslararası Vergi Rekabeti Endeksi (ITCI) hesaplamaktadır. Endeksi hesaplarken 35 OECD ülkesine ait kurumlar, bireysel gelir, tüketim, servet vergileri ve uluslararası vergi kuralları ana kategorisi altında 42 değişkeni dikkate almaktadır. Bu değişkenlerle sadece vergi düzeyi değil, vergilerin nasıl yapılandırıldığı da ölçülmektedir. Endekste ülkelerin çeşitli vergi düzeylerine bakılmakta ve ülke dışına çıkabilecek vergi sonrası kârlılıklar karşılaştırılmaktadır.

Estonya üst üste 5 yıl OECD ülkeleri arasında en iyi vergi sistemine sahip (bütün kategorilerde 100 puan almış) bir ülke olarak karşımıza çıkmaktadır. Letonya, Yeni Zelanda ve İsviçre onu takip ediyor. Vergi rekabeti en kötü ülkeler ise Yunanistan, Portekiz, İtalya ve Fransa’dır.

Türkiye’nin uluslararası vergi rekabet endeksi genel sıralamasında 68,8 puanla 12. sırada yer almıştır. Vergi grupları sıralamasına bakıldığında ise; kurumlar vergi sıralamasında 13, bireysel gelir vergisi sıralamasında 5, tüketim vergisi sıralamasında 14, emlak vergisi sıralamasında 17 ve uluslararası vergi kuralları sıralamasında ise 10. sırada yer aldığını görmekteyiz.
Türkiye’nin uluslararası vergi rekabet endeksi genel sıralamasında 68,8 puanla 12. sırada yer almıştır. Vergi grupları sıralamasına bakıldığında ise; kurumlar vergi sıralamasında 13, bireysel gelir vergisi sıralamasında 5, tüketim vergisi sıralamasında 14, emlak vergisi sıralamasında 17 ve uluslararası vergi kuralları sıralamasında ise 10. sırada yer aldığını görmekteyiz.

Türkiye’nin uluslararası vergi rekabet endeksi genel sıralamasında 68,8 puanla 12. sırada yer almıştır. Vergi grupları sıralamasına bakıldığında ise; kurumlar vergi sıralamasında 13, bireysel gelir vergisi sıralamasında 5, tüketim vergisi sıralamasında 14, emlak vergisi sıralamasında 17 ve uluslararası vergi kuralları sıralamasında ise 10. sırada yer aldığını görmekteyiz.

Yine, vergi rekabet endeksi raporunda göze batan bir diğer gelişme de Türk vergi sistemindeki karmaşık yapının varlığıdır. Şöyle ki, karmaşık vergi yapısı sıralamasında 35 ülke arasında tüketim vergilerinde 30., bireysel gelir vergilerinde 17. ve kurumlar vergisinde 32. sırada olunması Türk vergi mevzuatı açısından ciddi bir karmaşa olduğunu gözler önüne sermektedir.

Göstergelerden hareketle Türk vergi sisteminin OECD ortalamaları üzerinde bir rekabet gücüne sahip olduğunu açık olarak söyleyebiliriz. Ak Parti iktidarında vergilerle ilgili oran indirimleri, yatırıma, üretime ve istihdama yönelik teşvikler ve yatırım ortamı iyileştirmeleri bu başarıyı (rekabet gücünü) sağlamıştır.

Buna karşılık, sahadaki ilgili çevrelerin yakınmalarından da anlaşılacağı gibi, ülkemizde mevzuattan kaynaklı ciddi bir vergi karmaşası yaşanmaktadır. Oransal ve diğer düzenlemelerle gerçekleştirilen vergi rekabet gücünü; vergi mevzuatını basitleştirerek ve benzer vergileri konsolide ederek daha etkin hale getirmeyle, mükellef uyumunu teşvik eden düzenlemelerle daha da sağlamlaştırmak gerekir.