Türkiye bölgesel veri hub’ı olur mu?

Veri merkezi işletmeciliği açısından Türkiye’nin büyük potansiyeli bulunuyor.
Veri merkezi işletmeciliği açısından Türkiye’nin büyük potansiyeli bulunuyor.

Her geçen gün artan büyük veri, bunların depolanması, kontrolü ve istenildiği zaman erişilebilir olması dünya çapında veri merkezi işletmeciliğinin hızlı bir gelişme göstermesini sağladı. Türkiye’de son yıllarda veri merkezleri hızlı bir gelişim gösterse de, veri akışının halen yüzde 95’i yurt dışı kaynaklı. Bu nedenle verilerin yurt içinde tutulması için veri merkezi yatırımlarının artırılmasına ihtiyaç var.

Hızlı dijitalleşme ve veri üretiminin sadece birkaç yılda insanlık tarihinden fazla artış göstermesi, veri merkezlerinin önemini arttırdı. Stratejik bir güç haline gelen verilerin depolanması, işlenmesi ve dağıtılması açısından veri merkezlerine olan ihtiyaç artarken, dünya çapında bu merkezlerin sayısı 10 milyonu aştı. Veri güvenliği açısından büyük öneme sahip olan fiziksel veri merkezleri küresel ölçekte 2 milyar metrekarelik bir alanı kaplarken, bu merkezlerin her türlü siber saldırının yanı sıra doğal afetler ya da fiziki müdahalelere karşı stratejik olarak korunması gerekiyor. Bu nedenle birçok teknoloji şirketi devasa alanlarda ve farklı coğrafyalarda veri depolamasına yatırım yapıyor.

Veri akışının yüzde 95'i dışarıdan

'Türkiye’nin nüfusu az olan Sofya ve Dubai gibi merkezlerin önüne geçmesi gerekiyor'
'Türkiye’nin nüfusu az olan Sofya ve Dubai gibi merkezlerin önüne geçmesi gerekiyor'

Halen Türkiye’nin veri merkezi alanı 100 bin metrekare olarak hesaplanırken, önümüzdeki 5 yıllık süre zarfında bu alanın 400 bin metrekareye ulaştırılması hedefleniyor. Bu alanda kamu ve iş dünyasının ihtiyacı olan veri merkezlerinde yüzde 95 oranında dışa bağımlılık, uzun vadede birçok riski de beraberinde getiriyor. Yabancı veri tabanlarına verilerini yükleyen kurum ve işletmeler, birçok hizmeti de dışarıdan temin ediyor.

Geçtiğimiz yıl öncelikli yatırım yapılacak sektörlerden biri ilan edilen veri merkezi işletmeciliği açısından Türkiye’nin büyük potansiyeli bulunuyor. Sofya ve Dubai bu bölgede öne çıkarken, Türkiye’nin Avrasya bölgesinde coğrafi konum avantajına sahip olunması dolayısıyla veri merkezi yatırımlarının artırılması, yurtdışı ile daha rahat rekabet edilebilmesini sağlayacak. Ayrıca sektörün yaratacağı istihdamın yanı sıra yurtdışına ödenen internet giderleri de azaltılmış olacak.

Veri merkezlerinin artık hayatımızın her parçasına giren teknolojinin ve ekonomimizin can damarı olan e-ticaretin tam ortasında durduğunu belirten Anatolia.Asia Consulting Group kurucusu & Pure Data Centres Group CMO'su Ömer Wilson, bu merkezlerin veri güvenliği acısından en kritik noktalardan biri olduğunu söylüyor.

“En özel ve değere sahip olan verilerimiz bu binalarda duruyor ve bir şekilde korunuyor...

Şu an dünyada verinin çok büyük kısmı bulut teknolojileri ile işleniyor ve tutuluyor. Yani ofislerde ve evlerde duran bilgisayar veya sunucularda değil - bulut sağlayıcı şirketlerin kendi veya kiraladığı veri merkezlerinde tutuluyor.

Bunlar dünyanın her yerinde var ve gittikçe çoğalan özel bina ve devasa kompleksler halinde büyümekte…” diyen Wilson, Türkiye’nin nüfusu az olan Sofya ve Dubai gibi merkezlerin önüne geçmesi gerektiğini belirtiyor. Türkiye’nin genç nüfusunun veri bakımından bir hazine olduğunun altını çizen Wilson, bazı gereksiz kaygılar ve ön yargılar nedeniyle Türkiye’nin şu an için bir ‘veri hub’ı olamadığını; ancak genç ve dinamik nüfusu ile büyük potansiyelinin olduğunu açıklıyor.

Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği (TELKODER) Veri Merkezi Çalışma Grubu Başkanı İlyas Turgut’a göre de veri merkezleri, veri güvenliğinin ilk aşamasını oluşturuyor. “Ülkemizdeki veri merkezi alanlarında meydana gelecek her artış, ekonomik değeri son derece yüksek olan verinin daha büyük kısmının ülkede kalması için zemin hazırlayacaktır. Bugün, bulut üzerinden hizmet veren bireysel ve kurumsal servisler veriyi ülkede tutabilmek için öncelikle güvenli veri merkezi alanlarına ihtiyaç duymaktadır” diyen Turgut, veri merkezlerinin ülke içerisinde faaliyet gösteren firmaların sistem odası kurulumu ve operasyonu gibi karmaşık ve maliyetli süreçlerle uğraşmak yerine asıl işlerine daha fazla odaklanabilmelerine imkân sağladığını da ifade ediyor.

Türkiye'nin ipek yolu olma özelliği var

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de artma eğiliminde olan veri merkezi hizmetleri özellikle bankaların birincil ve ikincil sistemlerini yurt içinde bulundurmaları zorunluluğu getirilmesi ile önemli bir gelişim süreci yaşadı. Bununla birlikte Türkiye’de veri merkezlerinin pazar ihtiyaçlarını tam olarak karşılaması için halen büyük bir potansiyel bulunuyor.

Türkiye’nin veri merkezleri alanını 400 bin metrekareye ulaştırma hedefinin özellikle bu konuda veri merkezi işletmeciliğine önem veren gelişmiş ülkeler ile kıyaslanarak belirlendiğinin altını çizen Turgut, bilişim sektörünün sürekli ve artan bir büyüme içerisinde olması dolayısıyla konjonktürün de bunu gerektirdiğini vurguluyor.

“Bilişim altyapı ekipmanları iklimlendirme ihtiyaçları ile de birlikte ciddi bir enerjiye ihtiyaç duyarlar. Bu tüketimin profesyonel veri merkezlerinde toplanmasını sağlamak enerji verimliliğini artırmasının yanında karbon ayak izinin de ciddi anlamda küçülmesine olanak vermektedir. Bunun haricinde, küresel ölçekteki firmalar verilerini hem güvenlik hem de ekonomik açıdan en uygun yerlerde saklamayı tercih ediyor” diyen Turgut’a göre veri merkezleri alanının büyümesi, bakım onarım ve yatırım ihtiyaçları sebebiyle sektörel talep de ortaya çıkaracak.