Uzay ekonomisi 2035’te 1,8 trilyon dolara ulaşacak: Türkiye nasıl konumlanıyor?

Uzay ekonomisi büyüklüğü: 1.8 trilyon dolar (2035 tahmini)
Uzay ekonomisi büyüklüğü: 1.8 trilyon dolar (2035 tahmini)

Dünya ekonomisinin yeni sınırı uzay, artık sadece bilim kurgu filmlerinin değil, küresel ekonominin de en hızlı büyüyen alanlarından biri oluyor. Uydu tabanlı iletişim, navigasyon, hava durumu ve gözlem hizmetlerinden roket fırlatmalarına ve uzay turizmine kadar geniş bir alanı kapsayan küresel uzay sektörü, her yıl katlanarak büyüyor. Dünya Ekonomik Forumu araştırmasına göre, 2024 itibarıyla 596 milyar dolarlık hacme ulaşan uzay ekonomisinin 2035’e kadar üç katına çıkarak 1,8 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Türkiye de bu büyüme dalgasını yakalamak için önemli adımlar atıyor. Hem uydu üretimi hem de Somali’de planlanan uzay limanı gibi projeler, ülkenin bu alanda küresel bir oyuncu olma hedefini güçlendiriyor.

Küresel ekonomide uzayın önemi

Dr. Oğuz Karasu.
Dr. Oğuz Karasu.

Uzay ekonomisi her geçen yıl büyümeye devam ederken, küresel güç dengelerini de yeniden şekillendiriyor. Teknolojideki hızlı ilerlemeler ve ülkelerin uzay alanında daha büyük bir hakimiyet kurma hedefleri, bu büyümeyi tetikleyen temel unsurlar arasında yer alıyor. Bugün birçok ülke Ay ve Mars’a yönelik projeler geliştirirken, dünya yörüngesinde aktif olan uydu sayısının artışı yeni ekonomik fırsatları da beraberinde getiriyor.

Uzay ekonomisinin mevcut dinamikleri ve gelecekte yaratacağı etkiler hakkında değerlendirmelerde bulunan Oxford Üniversitesi Araştırma Görevlisi Dr. Oğuz Karasu, küresel ekonominin artık bir uzay stratejisi olmaksızın düşünülemeyeceğini belirterek, “Bugün tüm uydular devre dışı kalsa, mevcut ekonomik aktiviteleri nasıl sürdüreceğimiz önemli bir soru işareti olur. Eğer uzay projeleri ve yatırımlar devam etmezse, mevcut teknoloji eskiyecek ve inovasyon yapabilen ülkeler, dünya üzerindeki güç dengesini de değiştirebilecek” ifadelerini kullandı.

Her sektör uzaya bağlanacak

Prof. Dr. Sayım Yorgun.
Prof. Dr. Sayım Yorgun.

Uzay 4.0 olarak adlandırılan yeni bir uzay çağına girerken, hükümetler, özel sektör, toplum ve siyaset arasındaki etkileşimin güçlendiğini görebiliyoruz. Uzay uygulamalarına yatırım yapan çok sayıda ülke ve şirketle birlikte küresel olarak uzay faaliyetleri genişliyor. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sayım Yorgun, uzay ekonomisinin sektörel etkilerini değerlendirerek, önümüzdeki yıllarda her sektörün uzay ekonomisiyle ilişkili hale geleceğini belirtiyor. Yorgun,

Uzayın potansiyeli anlaşıldıkça sektörel genişleme artacak. Ekonomik açıdan rekabet avantajı sağlama potansiyeli olan uzay temelli teknolojiler mevcut sektörleri geliştireceği gibi yeni sektörlerin doğmasına da vesile olacak

ifadelerini kullanıyor.

Yorgun’a göre uzay ekonomisinde ortaya çıkan gelişmeler, yeni gelir artışlarına yol açarken perakende, tüketim malları, yiyecek ve içecek, tedarik zincirleri, taşımacılık gibi ticari alanlarda da yaygınlaşacak. Ayrıca, afet uyarısı, insani yardımlar, iklim değişikliklerinin izlenmesi gibi alanlarda da önemli katkılar sunacak. Maliyetlerin düşmesi ve erişilebilirliğin artmasıyla bu teknolojilerin tüm sektörleri yeniden şekillendireceğini belirten Yorgun, “Uzay temelli teknolojiler, iş dünyası ve toplum üzerinde akıllı telefonlar ya da bulut bilişim kadar etkili olacak” diye ekliyor.

Uzay ekonomisinin büyümesini tetikleyen faktörler

Uzay ekonomisinin bu denli büyümesinin ardında birkaç kritik faktör bulunuyor. Uydu tabanlı iletişim, navigasyon ve gözlem hizmetleri, küresel ekonominin birçok sektörüne değer katıyor. Özellikle lojistik, tarım, savunma ve telekomünikasyon gibi sektörlerde uzaydan sağlanan veriler büyük önem taşıyor. Ayrıca, fırlatma teknolojilerinde maliyetlerin düşmesi, uzayı daha erişilebilir hale getiriyor. SpaceX’in tekrar kullanılabilir roket sistemleri sayesinde fırlatma maliyetleri son 20 yılda yüzde 70’e varan oranda azaldı.

Ticari uzay girişimleri, bu büyümenin en büyük destekçilerinden biri. Günümüzde küresel uzay ekonomisinin yüzde 78’i özel sektör tarafından finanse ediliyor. SpaceX, Blue Origin ve OneWeb gibi şirketler, hem yörüngeye uydu yerleştirme hem de uzay turizmi gibi yeni iş modelleriyle büyük yatırımlara yöneliyor.

Türkiye uzay ekonomisinde ne durumda?

Dr. Mehmet Kahraman.
Dr. Mehmet Kahraman.

Türkiye’nin küresel uzay ekonomisine tam entegrasyonu için gerekli adımları değerlendiren Delta V Genel Müdürü Dr. Mehmet Kahraman, ülkemizin fırlatma altyapısına, özel sektör teşviklerine ve üst düzey akademik araştırmalara yatırım yapmasının hayati olduğunu vurguladı. Uluslararası iş birliklerinin kritik önemine dikkat çeken Kahraman, özellikle uzay limanı projeleri, uzaktan algılama ve haberleşme uydularında ortaklıkların büyük faydalar sağlayacağını belirtti. Kahraman ayrıca, Türkiye’nin Ay ve Mars keşif programlarına katılımının uzun vadeli bir strateji olarak kritik önem taşıdığını ifade etti. Devlet-özel sektör iş birliklerinin artırılması, akademik kurumlarla daha etkin koordinasyon ve uluslararası projelere katılımın teşvik edilmesinin Türkiye’yi uzay sektöründe öne çıkaracağını belirten Kahraman, “Uzay madenciliği, yakıt depolama sistemleri ve ileri roket teknolojilerine yönelik Ar-Ge yatırımları Türkiye’yi önemli bir uzay oyuncusu haline getirebilir” dedi.

TUSAŞ’ın uzayda yükselişi

Prof. Dr. Lokman Kuzu.
Prof. Dr. Lokman Kuzu.

Türk Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş. (TUSAŞ) Uzay Sistemleri Genel Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Lokman Kuzu, Türkiye’nin uydu üretimi ve fırlatma sistemlerinde artık bölgesel bir oyuncudan küresel güç haline geldiğini ifade etti. Kuzu, bu başarıda TUSAŞ’ın merkezi bir rol oynadığını belirterek, “TUSAŞ, geliştirdiği özgün uydu platformları ve ileri seviye test süreçleriyle Türkiye’ye uluslararası alanda prestij kazandırdı” diye konuştu.

TUSAŞ’ın önemli projelerini de anlatan Kuzu, Türkiye’nin ilk yerli haberleşme uydusu olan TÜRKSAT 6A’nın geliştirme, entegrasyon ve test aşamalarının başarıyla tamamlandığını, uydunun 9 Temmuz 2024’te Cape Canaveral’den fırlatılarak Avrupa, Afrika, Orta Doğu ve Asya'da geniş kapsama sağladığını vurguladı. Kuzu ayrıca devam eden GÖKTÜRK Yenileme Uydu Sistemi projesi ile Türkiye’nin savunma ve çevre gözlem kapasitesinin büyük ölçüde artacağını belirtti. Yeni nesil GÖKTÜRK uydusunun yüksek çözünürlüklü elektro-optik görüntüleme yeteneğine sahip olduğunu aktaran Kuzu, Türkiye’nin ilk sentetik açıklıklı radar (SAR) uydusu GÖKTÜRK-3 projesi üzerinde de çalıştıklarını kaydetti. SAR teknolojisinin her hava koşulunda yüksek çözünürlüklü görüntü imkânı sağlayacağını ve bu yeteneğin askeri ve sivil alanlarda devrim niteliğinde olacağını söyledi. Kuzu, mikro ve takım uydu sistemlerinin afet yönetimi, çevre izleme ve şehir planlama gibi kritik alanlarda Türkiye’nin yeteneklerini artıracağını ekledi.

Türkiye’nin yeni stratejik hamlesi ‘Somali uzay limanı’

Son yıllarda küresel ölçekte uzay yatırımlarına yönelik ilgi hızla artarken, ülkeler arasındaki rekabet de yoğunlaşıyor.
Son yıllarda küresel ölçekte uzay yatırımlarına yönelik ilgi hızla artarken, ülkeler arasındaki rekabet de yoğunlaşıyor.

Türkiye’nin Somali’de kurmayı planladığı uzay limanı, küresel uzay ekonomisinde önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor. Projenin en büyük avantajı ise Somali’nin ekvatora yakın konumu olacak. Bu sayede roketlerin, dünyanın dönüş hızından yararlanarak daha az yakıtla daha fazla yükü uzaya taşıması mümkün olacak. Bu durum Türkiye’ye ekonomik olarak ciddi bir avantaj sağlayacak ve fırlatma maliyetlerini büyük ölçüde azaltacak.

Projeyi değerlendiren Kahraman, Somali’deki limanın konumunun stratejik önemine dikkat çekerek, “Türkiye'nin bu projeye dahil olması, ticari fırlatma pazarında bölgesel bir merkez haline gelmesine yardımcı olabilir” dedi. Kahraman ayrıca, şirketin geliştirdiği hibrit roket teknolojisinin Somali’de kurulacak uzay limanıyla entegre edilerek mikro fırlatma pazarında Türkiye’nin güçlü bir pozisyon elde edebileceğini belirtti.

Karasu ise dünya genelinde şu anda aktif olan yaklaşık 12 bin uydunun sayısının yakın gelecekte yüz binleri geçebileceğine dikkat çekti. Karasu, “Somali’deki liman, artan fırlatma ihtiyacını karşılamada önemli bir merkez olabilir ve SpaceX gibi firmaların oluşturduğu tekelleşmeyi dengeleyebilir” dedi. Ayrıca, limanın Orta Doğu ve Afrika bölgelerinde artan uzay faaliyetleri için kritik olduğunu belirtti.

Yorgun da Somali uzay limanının uluslararası iş birlikleri açısından önem taşıdığına dikkat çekti. Yorgun, “Uzay ekosistemini tek başına oluşturmak çok zor. Somali gibi ülkelerle ortak projeler geliştirmek süreci hızlandırarak Türkiye’ye rekabet avantajı sağlar” dedi. Ayrıca Somali’nin Hint Okyanusu’na doğru uzun menzilli roket testleri için güvenli bir ortam sağlayacağını belirten Yorgun, Birleşik Arap Emirlikleri gibi başka ülkelerin projeye katılımının da Türkiye’nin bölgesel ve ekonomik önemini artıracağını ifade etti.

Uzay yarışında rekabet kızışıyor

Son yıllarda küresel ölçekte uzay yatırımlarına yönelik ilgi hızla artarken, ülkeler arasındaki rekabet de yoğunlaşıyor. Uzay yarışının önemli aktörleri olan ABD, Çin ve Rusya'nın rollerini değerlendiren Karasu, Çin’in teknoloji açısından ABD’ye hızla yaklaştığını ancak Rusya’nın bu yarışta geride kaldığını söyledi. Karasu, “Rusya son dönemde uzayda büyük bir hamle gerçekleştiremedi. Çin ise özellikle teknoloji alanında ABD’ye ciddi şekilde yaklaşıyor” ifadelerini kullandı.

ABD'nin Uzay Kuvvetleri (Space Force) projesiyle uzaydaki üstünlüğünü koruma çabasında olduğunu hatırlatan Karasu, Çin’in ise kendi uzay istasyonunu tamamlayarak rekabette kritik bir adım attığını belirtti. Bu gelişmeler ışığında, uzayın artık ülkeler arasındaki küresel güç mücadelesinin merkezine dönüştüğüne dikkat çekti.

Bu rekabet ortamında Türkiye’nin de etkin bir şekilde yer alabilmesi için insan kaynağına yatırım yapılması ve özel sektörün sürece daha aktif katılım sağlaması büyük önem taşıyor. Kuzu, uzay sanayisinin en büyük ihtiyacının nitelikli insan kaynağı olduğunu belirterek, Türkiye’nin bu alanda önemli adımlar attığını dile getirdi. TUSAŞ’ın mühendislik programları, akademik iş birlikleri ve yürüttüğü Ar-Ge projeleri sayesinde genç mühendislerin ve bilim insanlarının uzmanlık kazandığını ifade eden Kuzu, özellikle TUSAŞ Akademi’nin lisansüstü eğitimleri ve özel eğitim programlarının, mühendislerin ileri teknolojilere hâkimiyetini önemli ölçüde artırdığını söyledi. Kuzu ayrıca, Türkiye’nin uzay alanında küresel rekabette daha güçlü bir konuma gelmesi için uzun vadeli insan kaynağı planlamasının önceliklendirilmesi gerektiğini kaydetti.

Devletlerin gücü mü, özel sektörün atılımı mı?

Dr. Mehmet Kahraman’a göre, uzay ekonomisindeki büyümenin itici güçlerinin başında özel sektör geliyor. Kahraman, özel şirketlerin artan yatırımları, mega uydu projeleri, ticari uzay istasyonları ve uzay turizminin sektöre büyük ivme kazandırdığını belirtiyor. Ayrıca, savunma sanayii ile bağlantılı projeler ve Ay gibi derin uzay görevlerinin de ekonomik büyümeyi hızlandırdığını ifade eden Kahraman, kamu ve özel sektör desteğinin teknolojik yenilikleri teşvik ettiğini vurguluyor.

Kahraman, fırlatma teknolojilerindeki gelişmelerin ve yeniden kullanılabilir roket sistemlerinin yaygınlaşmasının uzaya erişim maliyetlerini önemli ölçüde düşürdüğünü ve yeni oyuncuların sektöre girişini kolaylaştırdığını söylüyor. Uzay madenciliği, yakıt ikmali ve derin uzay keşiflerinin de gelecekteki büyüme açısından kritik alanlar olduğunu belirten Kahraman, “Özel sektörün dinamizmi ve yenilikçiliği, uzay ekonomisinin geleceğini şekillendirecek” ifadelerini kullanıyor.

Ancak Dr. Oğuz Karasu, uzay ekonomisinde en büyük yatırımcıların halen devletler olduğuna dikkat çekiyor. Karasu’ya göre, projelerin ulusal güvenlikle doğrudan bağlantılı olması ve uzun vadeli yatırımların özel sektör açısından belirsiz kârlılık riski taşıması, devletleri önemli oyuncu yapıyor. Bilimsel araştırmalar ve sivil uzay projelerinin büyük devlet destekleri olmadan sürdürülebilir olamayacağını vurgulayan Karasu,

Son yıllarda özel sektör uzay endüstrisinde daha fazla yer kazansa da, projelerin temel alıcısı halen devletler

diyor.

Karasu ayrıca, özel sektörün girişimlerinin ve üretim süreçlerinin teşvik edilmesinin önemini vurgulayarak, projelerin tekrar tekrar test edilebileceği esnek ve yenilikçi bir ortam yaratılmasının gerektiğini belirtiyor. Teknik hataların en aza indirilmesi gereken uzay sektöründe başarının azim ve kararlılık gerektirdiğini ifade eden Karasu, “Devlet-özel sektör ortaklığı bu süreçte büyük önem taşıyor” diyor.

Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.