Yeni sistemin son çıktısı: Katalizör partiler

16 Nisan 2017’de yapılan Referandum.
16 Nisan 2017’de yapılan Referandum.

Türkiye’nin 16 Nisan 2017’de yapılan Referandum’la geçtiği cumhurbaşkanlığı sistemi, yeni bir siyasi kültür üretiyor.

Aşkın Baysal.
Aşkın Baysal.

Başkanlık sistemine geçildikten sonra Siyasi Partiler ve Milletvekili Seçim Kanunlarında yapılan değişikliklerle ittifakların yasal hale getirilmesi, bu kültürü şekillendiren diğer ana faktör oldu. Referandum sonrasında 24 Haziran 2018’de kurulan ilk sandık olan Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve Genel Seçimler, ittifakların ilk imtihanı oldu. Bu seçimde kurulan ittifakların fiilen 31 Mart Yerel Seçimlerinde de sürdürülmesi, halen şekillenmekte olan yeni siyasi kültürün kodları hakkında önemli ipuçları sundu.

Beş benzemez bir arada

Bu yeni kodların en çarpıcısı, daha önce bir araya gelmesi düşünülemeyecek siyasi partilerin ve seçmenlerin, aynı siyasi hedeflere odaklanabilmesi, somut olarak ise aynı adayları destekleyebilmesi şeklinde tecelli etti. Cumhur İttifakı cephesine bakıldığında muhafazakar, milliyetçi, ulusalcı ve bir ölçüde Kürt seçmenlerin aynı adaylara oy verebildikleri görüldü. Millet İttifakı tarafında ise, CHP’de bir araya gelmiş sol ve ulusalcı kesimlerin yanısıra Alevilerin, İYİ Parti’nin temsil ettiği kentli seküler milliyetçiler, HDP’ye oy veren seküler ağırlıklı Kürtler ve Saadet Partisi’nin muhafazakar seçmenleri ile birlikte hareket ederek, aynı adaylara oy verebildiklerine, bazı politikalar konusunda tek şemsiye altında bir araya gelebildiklerine şahit olduk. (HDP’nin, resmen Millet İttifakında yer almamasına ve -kendi ifadesiyle- üçüncü yolu tercih etmiş olmasına rağmen, son iki seçimde Millet İttifakı ile büyük ölçüde paralel bir şekilde hareket ettiğini belirtmek gerekiyor.)

Bu ittifaklara biraz daha yakından bakıldığında, birbirinden epey farklı –hatta zıt- parti ve seçmenleri bir araya getiren iki büyük partiyi diğerlerinden ayrı bir yere koymak gerektiği gerçeği açıkça fark ediliyor. Bu iki partinin yokluğunda diğer küçük partilerin bir araya gelmesi mümkün olmadığı gibi, elde ettikleri oy oranları itibariyle anlamsız kalmaya da mahkum olurdu. Farklı siyasi eğilimleri bir araya getirip kaynaştırdıkları, farklı siyasi aktörleri ortak siyasi hedeflere yöneltme kapasitesi taşıdıkları için söz konusu iki partiye ‘katalizör partiler’ demek yerinde olur

İki katalizör parti

Mevcut ittifak denklemleri çerçevesinde Cumhur İttifakının katalizör partisi Ak Parti, Millet İttifakının katalizör partisi ise CHP elbette. Bu partilerin Türkiye’nin mevcut siyaset sahnesinde nasıl bir fonksiyon gördüğünü daha net bir şekilde ifade etmek için, şu somut durumları bir kez daha dile getirmek gerekiyor: Ak Parti olmasaydı MHP’li bir ülkücü ile muhafazakar bir Kürt’ün aynı partiye oy vermesi mümkün olmazdı. Aynı şekilde CHP olmasaydı seküler milliyetçi bir İYİ Parti’li ile seküler bir Kürt’ün, muhafazakar bir Saadet Partili ile aynı adaya oy vermesi de mümkün olmazdı.

Özetle, bu iki kitle partisi olmadan diğer partilerin ittifak etmesi ihtimal dahilinde olmayacağı gibi, bir şekilde bir araya gelmiş küçük partilerin oluşturduğu ittifakların genel siyasi manzaraya kayda değer bir etkisi de olmazdı.

Katalizör partilerin yeni sistemde taşıdığı önemi, seçim pratiğinde yapılan bazı ciddi hamlelerde çok net bir şekilde müşahede edebildik. Özellikle CHP’nin attığı bazı kritik adımlar, bu açıdan bilhassa dikkate değer. Seçime girememe riskini bertaraf etmek üzere İYİ Parti’ye TBMM’de grup kuracak sayıda milletvekilini ödünç verme ya da Saadet Parti’sinin cumhurbaşkanlığı adayı Temel Karamollaoğlu’nun aday olabilmesi için eksik kalan imzaları tamamlamak için verilen destek, katalizör bir partinin seçim denklemlerini bir anda nasıl alt üst edebileceği konusunda epey ipucu sunuyor.

Yeni sistemi tasarlayan ve ittifakların önünü açan kanuni düzenlemeyi yapan kurucu akıl, muhtemelen bu sonuçları öngörmemiştir ama tarih, özellikle de siyasi tarih tam da böyle işler: Öngörülmemiş sonuçların beklenmedik etkileri, bir anda manzarayı radikal bir şekilde değiştirebilecek ihtimaller doğurur. Siyaset ve anayasa tarihine ilgi duyanlar açısından eşi benzeri zor bulunur günlerden geçiyoruz gerçekten…