Yeni yükseliş trendimiz savunma

İbrahim Acar.
İbrahim Acar.

Bir ülkenin güçlü olması coğrafi alan büyüklüğü ile değil; sahip olduğu teknoloji, yetişmiş insan gücü ve finansal birikimiyle ölçülür.

Teknolojik gelişimin ölçüsü ise insan hayatını kolaylaştıran yatırımlar kadar can ve mal güvenliği ile yurt savunmasında öne çıkan unsurlar olarak büyük önem taşır. Bu anlamda savunma ve havacılık sanayii, ülkelerin en çok üzerinde titrediği alanların başında gelir.

Geçmişin cephe savaşlarının yerini teknolojik üstünlükle öne çıkan yeni savunma stratejileri aldı. Kaderinde coğrafyasının baskın bir karakter olarak rol oynayan Türkiye gibi ülkeler, güçlü savunmaya daha çok ihtiyaç duyar. Bu politik gerçekliğe yeniden uyanmış bir ülke olarak savunma teknolojilerinde iyi işler yapıyoruz. Emekleme evresini geride bırakıp ayaklarımızın üzerinde durabilecek bir güce ulaştık. Önümüz açık olan bu yolda yürümeye başladık. Evet; savunma sanayimizin yüzde 68’ini yerlileştirmiş olmamız önemli bir başarıdır. Ancak bu yolda daha büyük adımlarla yürümeye hatta koşmaya ihtiyacımız var. Türkiye fiziki ve ekonomik tehditlere açık bir ülke. Özel sektörü ve kamu şirketleriyle senkronize olarak daha büyük başarılara imza atmak zorundayız.

Teknolojik üretim yapmak önemli ancak ürettiğini pazarlamak daha da önemli. Küresel savunma harcamasının büyüklüğü yıllık 1,7 trilyon dolara ulaştı. Bunun 300 milyar doları ekipman harcaması, 100 milyar doları ise konvansiyonel silah ihracatı oluşturuyor. Bu kategorinin birinci liginde bulunan ABD ve Rusya ((20 milyar dolardan fazla ihracat yapan ülkeler); sektördeki toplam ihracatın yüzde 57’sini yapıyor. Fransa, Almanya, Çin ve İngiltere’nin ihracatı ise 4-7 milyar dolar arasında değişiyor. İhracatı 1-3 milyar dolar arasında olan İspanya, İsrail, İtalya, Hollanda, Güney Kore, Ukrayna, İsviçre, Türkiye ve İsveç de diğer oyuncular olarak dikkat çekiyor.

Kendi ihtiyacını büyük ölçüde yerli ve milli üretimle karşılayan Türkiye, ürettiklerini dışarıya satma konusunda da önemli adımlar atıyor. Türkiye’nin toplam ihracatı son 6 yılda yüzde 10 civarında artarken, savunma ve havacılık sanayinin ihracatı yüzde 61,3 arttı. Son yıllarda sektörün ihracatı ile ithalatı arasındaki makas iyice kapattı. Türkiye’nin genel ihracatının kilogram birim değeri 1,3 dolar civarında seyrederken, savunma ve havacılık ihracatında kilogram değer 47 dolara çıktı. Savunma ve havacılık sanayiinin ihracatı son 12 aylık dönemde 2,8 milyar dolara erişti. 2018 yılı itibariyle 8,7 milyar dolarlık ciro yapan sektör, 67 bin çalışanıyla 2023’te 10,2 milyar dolarlık ihracata ulaşmayı hedefliyor.

Türk savunma ve havacılık sanayiinin son yıllarda gösterdiği gelişim uluslararası işbirliği ve ihracat potansiyelini ürün ve yetenek anlamında da nemli ölçüde arttırdığını görüyoruz. Potansiyeli daha yukarılara taşımak için mevcut durumu analiz çalışmaları yapılıyor. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığı’nın son raporuna göre; bu alanda 27 şirket öne çıkıyor. Bu şirketlerin ortaya koyduğu hedefler Türkiye’nin 2023’te 10,2 milyar dolarlık savunma ve havacılık ihracatına ulaşmasında önemli kilometre taşı olacak. Belirlenen hedefe en büyük destek 3,7 milyar dolarla havacılık alanındaki ihracattan gelecek. 1,9 milyar dolar kara, 1,8 milyar dolar elektronik-yazılım, 1,1 milyar dolar deniz, 338 milyon dolar ise silah ve mühimmat satışından elde edilecek. Önümüzdeki dört yılda sektörün yerlilik oranının yüzde 68’den yüzde 75’e çıkarma hedefi de var.

Savunma sanayiindeki hızlı yükselişin sürmesi yeni ürün ve platformların ortaya çıkmasıyla mümkün. Türk firmaları yeni ürünler yaptıkça, bunlar hayata geçirildikçe, yeni pazarlara ulaşıldıkça daha büyük cirolar ve karlar yazmak zor değil. Dünyanın en büyük 100 savunma sanayi şirketi arasında 2011 yılında Türkiye’den sadece ASELSAN vardı. 2019 yılı araştırmasına göre bu sayı 5’e yükseldi. ASELSAN’ın yanısıra TUSAŞ, STM, BMC ve ROKETSAN da devler listesine girmeyi başardı.

Savunma sanayi ve havacılık alanında Türkiye’nin şu anda takip edilen 690 tane projesi var. Toplam değeri 60-70 milyar dolar bandında olan bu projelerin bir kısmı karar aşamasında, bir kısmı ise yürüyor. Pahada ağır ürünlerle küresel pazardaki payımızı arttırmamamız için bir neden yok. Yeterki koyduğumuz hedefleri gerçekleştirmek için sektörün bütün paydaşları stratejik davransın.