Yenilenebilir enerjinin yükselişi baş döndürüyor

2015 yılı yenilenebilir enerji yatırımlarında adeta bir rekorlar yılı oldu.
2015 yılı yenilenebilir enerji yatırımlarında adeta bir rekorlar yılı oldu.

Yenilenebilir enerji, tarihin en ucuz dönemini yaşayan kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlara rağmen hızla gelişip büyüyor. Ucuzlayan maliyetler, gelişen teknoloji ve çevre hassasiyetinin artmasıyla yakalanan bu seyir ile yenilenebilir enerji dünya genelinde tahminlerin çok üzerinde bir gelişme kaydediyor. Özellikle 2015 yılı yenilenebilir enerjide olağanüstü bir yıl olurken, birçok ülke de enerji ihtiyaçlarının tamamını yenilenebilir kaynaklardan karşılamaya başladı.

Güneş, rüzgar, jeotermal, biyokütle, dalga ve hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar, harcanan paralar ve eklenen kapasite oranları son on yıldır artış seyrini koruyor. Ancak 2015 yılı yenilenebilir enerji yatırımlarında adeta bir rekorlar yılı oldu. 2016 BP Enerji İstatistikleri Raporu’na göre, elektrik üretiminde kullanılan yenilenebilir enerji yüzde 15,2 artarken yenilenebilir enerji kaynakları da küresel enerji üretiminin yüzde 6,7'sine ulaşarak rekor kırdı. Dünya enerji tüketiminde de yenilenebilir enerjinin payı yükseldi. Son on yılda yenilenebilir enerjinin dünya enerji tüketimindeki payı yüzde 1'den yüzde 2.8'e yükseldi.

21. yüzyıl için Yenilenebilir Enerji Politika Ağı'nın (REN21) yayınladığı 2016 yılı Yenilenebilir Enerji Küresel Durum Raporu’na göre, 2015 yılında, yenilenebilir enerjiye yapılan yatırım kömür ve doğal gaz projelerine yapılan yatırımın iki katına ulaştı. Geçen yıl yenilenebilir enerjiye 285.9 milyar dolar harcandı ve toplam 141 GW yeni kapasite eklendi. Bu ise tarihte karşılaşılan en büyük rakam. Bir başka deyişle, geçen yıl global elektrik üretimi artış miktarına neredeyse eşit oranda, yani 213 teravatsaat güneş, rüzgar, ve biyoyakıt kapasitesi eklendi.

Daha da çarpıcı ifade edecek olursak, geçen yıl dünya genelinde şebekeye bağlanan yeni elektrik santrallerinin yüzde 90’ını yenilenebilir enerji kaynakları oluşturdu. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) İcra Direktörü Fatih Birol’u ciddi ciddi düşündüren bu durum, temiz enerji açısından yaşanan devrimi işaret ediyor.

Yenilenebilir enerji neden atağa kalktı

Daha dört-beş yıl önce yenilenebilir enerji kaynaklarının pahalı ve istikrarsız olduğu düşüncesi hakim iken nasıl oldu da bu alana yapılan yatırımlar giderek artan oranlarda katlanarak arttı ve diğer fosil yakıt yatırımlarını geride bıraktı? Öncelikle maliyetlerdeki keskin düşüşlerin etkisi belirleyici oldu.

Maliyetlerdeki düşüşün yanında teknolojiler de ucuzluyor. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRENA) verilerine göre, 2009 yılına göre, solar PV fiyatları yüzde 80, rüzgar türbini fiyatları ise yüzde 30 ile 40 arasında düştü. Ve yine IRENA’nın son analizine göre, ekonomik büyüklükler ve teknolojik gelişmeler sayesinde, kurulu güç iki katına çıktığında solar PV’den elektrik üretimi maliyeti yüzde 20 düşerken, rüzgar santrallerinin maliyetleri ise yüzde 12 düşüyor. Yani kurulum arttıkça maliyetler daha da aşağı iniyor.

Ayrıca, enerji depolama alanında kaydedilen küçümsenemeyecek gelişmeler de yenilenebilir enerji toprağını sulayan bir diğer önemli faktör oldu. Yenilenebilir enerji üretiminin özellikle çatı üstü PV tesislerinin hızla artması ve bu üretimlerin elektrik şebekelerine yük getirmesi, depolama alanında hızlı gelişmelerin yaşanmasına kapı araladı. Depolamada başta bilinen doldurulabilir pil teknolojilerinin yanı sıra, yenilikçi çözümler de gündeme gelmeye başladı. IRENA, 2030 Yol Haritası’nda yenilenebilir kaynaklardan elde edilen gücün yüzde 45 düzeyine ulaşması halinde, 475 GW’lık enerji depolamaya ihtiyaç duyulacağını bildiriyor. Bunun 325 GW’ı pompaj depolamalı hidroelektrik, 150 GW’ı ise pil depolamalı olacağı yönünde.

Yine, COP21 Paris Anlaşması’nın da etkisiyle temiz ve sürdürülebilir enerjinin hayati önem taşıdığının altı giderek daha fazla çizilmeye başlandı. Politikacılar ve büyük uluslararası kuruluşlar kirli fosil yakıt kaynaklarının toprak altında kalması gerektiğini dillendirmeye başladılar. Hissedarlar dev şirketleri yenilenebilir enerjiye kaydırma konusunda lobi yapmaya başladı. Bazı büyük finans kurumları ve fonlar hidrokarbon bazlı şirketlere para akışını kesmeyi gündemlerine aldılar. Temiz enerji tedariki Facebook, Microsoft, Google, Lego, AT&T, DuPont, General Motors, HP, Sprint ve Walmart gibi dünyanın en büyük ve en kârlı şirketleri için standart bir uygulama haline geldi.

Tüm dünyadaki fosil yakıtları bir kenara bırakıp yenilenebilir kaynaklara yönelme eğiliminin gücünü ortaya koyan en son gelişme ise dünyanın en büyük ekonomilerini bünyesinde bulunduran G7 ülkelerinden geldi. Son yapılan G7 Zirvesi’nde, küresel ekonominin karbonsuzlaştırılmasını sağlayacak bir enerji sistemine geçiş için 2025 yılına kadar fosil yakıtlara verilen desteklerin durdurulması kararı alındı.

Gelişmekte olan ülkeler ilk defa gelişmiş ülkeleri geçti

Dünya’da ilk defa, gelişmekte olan ülkelerde yapılan yenilenebilir enerji yatırımları geçen yıl gelişmiş olan ülkelerde yapılanları geride bıraktı. Bunun nedeni söz konusu ülkeler açısından finans kaynaklarına erişimin kolaylaşması, yenilebilir kaynakların enerji güvenliği alanındaki avantajları ve çevresel etkiler olarak sıralanıyor.

Yenilebilir enerjinin, sadece maliyet değil, sosyal bazı katkıları da önemli. Öncelikle teknolojinin gelişmesiyle merkezi elektrik üretim sistemleri, yani doğalgaz, kömür ve nükleere dayalı elektrik üretim santrallerine oranla yenilenebilir kaynaklara dayalı tesisler, daha yüksek istihdam yaratıyor. Bunun nedeni de yenilenebilir santrallerinin görece küçük ve dağıtık bir karaktere sahip olması. Halen dünyada yenilenebilir enerji sektöründe doğrudan istihdam edilen insan sayısı yaklaşık 8.1 milyon kişi olarak hesaplanıyor.

Rüzgar liderliği elinde tutuyor

Güneş ve rüzgar geçen yıl gerçekleştirilen yenilenebilir kurulumları içinde yüzde 77 ile en fazla paya sahip kaynaklar oldu. Kalan kısmın büyük çoğunluğunu ise hidroelektrik santralleri kurulumları oluşturdu. Eklenen bu yeni kapasitelerle geçen yıl yenilenebilir kaynaklar elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 23.7'sini, hidroelektrik ise yüzde 16.6'sını karşıladı.

Bununla birlikte rüzgar yenilenebilir kaynaklar içinde en büyük kaynak olmaya devam ediyor. Dünya rüzgar kurulu gücü geçen yıl yüzde 17.4 büyüyerek 433 GW’a ulaştı. Rüzgarın yenilenebilir enerji kaynakları içindeki payı ise yüzde 52.2 oldu. İlk üç sırayı 145 GW ile Çin, 74 GW ile ABD ve 44 GW ile Almanya aldı. Türkiye’nin rüzgar enerjisinde 4.7 GW kurulu gücü bulunuyor ve bu da toplam kapasitenin yüzde 6,4’üne denk geliyor.

Ayrıca Türkiye rüzgarda hızlı büyüme kaydediyor. Global Rüzgar Enerjisi Konseyi (GWEC) verilerine göre, 2015 yılında yeni kurulan rüzgar enerji kapasiteleri sıralamasında ilk 10 sırada Türkiye de yer aldı. Türkiye 0,96 GW ile dünya sıralamasında onuncu sıraya yerleşirken, ilk dört sırada 30,50 GW ile Çin, 8,60 GW ile ABD ve 6,01 GW ile Almanya ve 2,75 GW ile Brezilya yer aldı.

Yine beklentiler rüzgar enerjisi maliyetlerinde düşüşlerin kaçınılmaz olacağı yönünde. Adwen, EDPR, Eneco, E.ON, GE, Iberdrola, MHI Vestas, RWE, Siemens, Statoil and Vattenfall şirketleri ortak bir açıklama yaparak, 2025 yılına kadar açıkdeniz rüzgar santrallerinde elektrik üretim maliyetlerinin şebekeye bağlanma da dahil olmak üzere megavatsaat başına 80 Euro'nun altına düşebileceğini duyurdu. Maliyetlerdeki düşüşün beklentiler yönünde -ya da daha hızlı- artması halinde, şu anda dünya genelinde 1 milyon kişiye istihtam sağlayan rüzgar enerjisinin yenilenebilir kaynaklardaki liderlik konumunu bir süre daha elinde tutacağını söyleyebiliriz.

Güneş hızlı büyüdü

2015'te en hızlı büyüyen enerji kaynağı güneş oldu. 2016 BP Enerji İstatistikleri Raporu’na göre, 2015 yılında güneş enerjisi üretimi bir önceki yıla göre üçte bir oranında (yüzde 32,6) arttı. Güneş enerjisi üretimi on yıl içinde 60 kat artış kaydetti. Ayrıca her 20 ayda bir güneş elektriği üretimi ikiye katlandı. Bu yılın Mayıs ayında ise güneş enerjisinden elde edilen enerji kömürü geçti. Ayrıca geçen yıl güneş enerjisi 2 milyon 800 bin kişiye istihdam sağlayarak rekor kırdı.

Güneş enerjisi üretiminde geçen yıl yüzde 69,7 büyüme ile Çin, ABD ve Almanya'yı geride bırakarak başı çekerken, Amerika yüzde 41.8, Japonya yüzde 58.6 oranında büyüme kaydetti. Fas, 160 MWlık PV kurulumu ile 2015 yılında en çok güneş kurulumu yapan ülke oldu.

Oldukça yüksek bir güneş potansiyeline sahip Türkiye'de ise henüz bu potansiyelin istenilen şekilde değerlendirilemediği açık.

Mayıs ayı sonu itibariyle güneş enerjisi kurulu gücü 443.3 MW'a ulaştı. Bu ise toplam kurulu kapasitenin sadece yüzde 0.6'sı.

Maliyetlerdeki düşüş beklentileri de dikkate alındığında güneşin önünün daha da açık olduğu kesin. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) tarafından yayınlanan Değişimin Gücü: Güneş ve Rüzgar Maliyet Düşüş Potansiyeli Raporu’na göre, solar fotovoltatikten elektrik üretiminde maliyetler 2025 yılına kadar yüzde 59, açık deniz rüzgarda ise maliyetler yüzde 35, karasal rüzgarda ise maliyetler 2015 yılına göre yüzde 26 düşebilir.

Biyo, hidro ve jeotermalde büyüme sınırlı

Kesintisiz elektrik üretimi yapabilmeleri nedeniyle yenilenebilir enerji kaynakları içinde özel bir yere sahip olan biyokütle ve jeotermal geçen yıl sınırlı bir büyüme kaydetti.

Jeotermalde dünya genelinde kurulu kapasite geçen yıl 13.2 GW’a yükseldi. Bir önceki yıl kapasite 12.9 GW idi. Biyo-elektrik kapasitesi de aynı şekilde sınırlı bir büyüme ile 101 GW’dan 106 MW’a yükseldi.

Biyoyakıt üretimi ise 2015 yılında yüzde 0.9 büyüdü. Biyoyakıt üretiminde yüzde 6.8 büyüme ile Brezilya başı çekerken, yüzde 2.9 ile ABD onu izledi. Endonezya ise biyoyakıt üretiminde yüzde 46.9, Arjantin ise yüzde 23.9 oranında bir düşüş kaydetti.

İklim değişikliğine bağlı olarak dünya su kaynaklarının azalması ve değerlendirilebilecek birçok su kaynağının da değerlendirilmiş durumda olması nedeniyle hidroelektrikte de kapasite artışı geçen yıl sınırlı kaldı. 2014 yılında 1036 GW olan hidroelektrik kapasitesi geçen yıl sadece 28 GW artışla 1.064 GW’a yükseldi.

Yüzde yüz yenilenebilir enerji hareketi güçleniyor

2016 başı itibari ile 173 ülkenin yenilebilir enerji hedefi var ayrıca 146 ülkenin ise yenilebilir enerjiyi destekleyen politikaları bulunuyor. Şehirler, topluluklar ve şirketler giderek daha fazla sayıda “yüzde yüz yenilebilir enerji” hareketinin parçası olarak küresel dönüşümün hızlanmasını sağlıyor. Ve birçok ülke enerji ihtiyacının tamamını artık yenilenebilir enerjiden sağlıyor.

Bu konuda İskandinav ülkeleri başı çekiyor. İzlanda neredeyse elektrik ihtiyacının tamamını ağırlıklı olarak jeotermal ve hidroelektrik olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlıyor. Norveç de hidroelektrik, jeotermal ve rüzgar enerjisini kullanarak enerji ihtiyacının tamamına yakınını yenilenebilir kaynaklardan karşılıyor.

Elektrik ihtiyacının üçte birini yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlayan İsveç, fosil yakıtlardan tamamen vazgeçen ilk sanayileşmiş ülke olma yolunda ilerliyor. İsveç enerji ihtiyacında, 2015 yılı sonu itibariyle yenilenebilir enerjinin payı yüzde 52 ile AB içindeki en büyük paya sahip. Hedef ise 2020 yılına kadar yenilenebilir enerji üretimini 25 TWH’e yükseltmek. Bu amacına ise biyoyakıt kullanımındaki artış ve rüzgar enerjisi programını genişletmesiyle yarıdan fazla yaklaşmış durumda. İsveç bu yıl yenilenebilir enerji kaynaklarına yaklaşık 546 milyon Dolar yatırım yapmayı planlıyor.

Danimarka elektriğinin yüzde 30’unu rüzgardan, yüzde 15’ini biyokütleden karşılıyor. Ayrıca zayıf ekonomileri ile dikkat çeken bazı Latin Amerika ülkeleri de yenilenebilir enerji ile enerji bağımsızlıklarına kavuşmak için yoğun bir çaba içindeler. Latin Amerika ülkesi Costa Rika bu yılın ilk üç ayında elektrik ihtiyacının yüzde 97’sini hidroelektrik santraller ağırlıklı olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarından elde etti. Geçen yıl ise elektrik ihtiyacının yüzde 99’unu yenilenebilir enerjiden sağladı.

Paraguay ise hidroelektrik santrallerinden elektrik ihtiyacının yüzde 90’ını karşılıyor.

Orta Amerika'nın en büyük ülkesi olan Nikaragua da 2020 yılına kadar yüzde 90 yenilenebilir enerjiyi hedefliyor.