Zengezur Koridoru gündemde yer etmeye başladı

Robert M. Cutler.
Robert M. Cutler.

Bu yazıyı yazarken, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın üçlü bildirgenin dokuzuncu maddesinin uygulanmasını görüşmek üzere 26 Kasım’da Soçi’de (ve sonrasında 15 Aralık’ta Brüksel’de) bir araya gelecekleri haberini duydum. 10 Kasım 2020’de imzalanmış olan bu bildirge, başta Zengezur Koridoru olmak üzere, iki ülke arasındaki ulaşım ve iletişim bağlantılarının açılmasını kapsıyor.

Paşinyan, Ermenistan’ın demiryolu ve otomobil bağlantısı sağlamaya hazır olduğunu, ancak Azerbaycan’ı Nahçıvan’a bağlayan yolun hangi bölgelerden geçeceğine kendisinin karar vereceğini açıkladı.

Söz konusu bağlantıların hangi rotayı izleyeceği son derece aşikar olduğu için, Paşinyan’ın açıklaması gerçekten de ülke dışılığa karşı bir bildiri. Bu, Ermenistan’ın bu tür iletişim bağlantılarının geçebileceği topraklar üzerinde resmi hukuki egemenliğini korumaya çalıştığı anlamına geliyor.

“Koridor,” farklı durumlarda farklı insanlar için farklı anlamlara gelebilir. Sözgelimi 20’nci yüzyılda yaşanan iki dünya savaşı arasında Polonya’nın denize erişimini sağlayan Danzig Koridoru, Polonya devletinin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Aynı şekilde Laçın Koridoru ise Azerbaycan’ın bir parçasıdır.

Bununla birlikte, Paşinyan’ın kendisinin gündeme getirdiği Laçın Koridoru’yla kurulan paralellik, bir yanda Nahçıvan’ın statüsünün, diğer yanda da Rus barış gücünün geçici olarak konuşlandığı ve eskiden, artık mevcut olmayan Dağlık-Karabağ Özerk Bölgesi’nin bir parçası olan Azerbaycan topraklarının statüsünün benzetilmesine veya karşılaştırılmasına kapı aralayacaktır. Azerbaycan kesinlikle böyle bir karşılaştırmayı kabul etmeyecektir.

Kasım 2020’de yayınlanan üçlü bildirgede, bölge dışı statünün bazı unsurlarını gösterebilecek iki ifade yer alıyor. Birincisi, “insanların, araçların ve eşyaların engelsiz hareketi” sağlanmalıdır. “Engelsiz” ifadesi, beyanname metninde tam olarak açıklığa kavuşturulmamasına rağmen, sınır kontrollerinin ve gümrük kontrollerinin yapılmaması olarak yorumlanabilir. İkinci olarak, “Rusya Federasyonu Federal Güvenlik Servisi Sınır Muhafıza Servisi iletişim bağlantılarını denetlemelidir.” Bu ifade Ermeni kontrolünün askıya alınması anlamına geliyor olabilir.

Analitik olarak daha fazla incelenmesi gereken ilginç konulardan biri de, Rusya’nın böyle bir koridordan ne kazanacağı ve ne kaybedeceğidir. Bir yandan, eski Sovyetler Birliği’nin sınırını İran’ın saldırılarına karşı koruyabilmek kesinlikle Rusya’nın çıkarına olacaktır. Bu saldırılar sadece askeri alanı değil, aynı zamanda İran’ın insan ve uyuşturucu kaçakçılığını da kapsayacaktır. Zira İran bu faaliyetler için Birinci ve İkinci Karabağ Savaşları arasında daha önce Ermeni işgali altındaki Azerbaycan topraklarını kullanıyordu. Diğer yandan, Zengezur Koridoru, Türk Konseyi’nin 12 Kasım’da sekizincisini düzenlediği zirve sırasında kurulan Türk Devletleri Teşkilatı’nın ardından Türk dünyasındaki ekonomik işbirliğinin genişlemesinin anahtarıdır.

Ermenistan ayak direyebileceği için, Zengezur Koridoru anlaşması nihai bir barış anlaşmasının parçası olabilir veya olmayabilir. Zira bu Erivan’ın Bakü üzerinde üstünlük kurabileceği birkaç müzakere kaldıracından biri, hatta en önemlisi olabilir. Öte yandan, barış anlaşması hem bölge için, hem de Paşinyan’ın Ermenistan’ın iç siyasetindeki gücünü pekiştirmesi ve uluslararası Ermeni diasporasını kapsayan “savaş partisi”ne, İran’ın Devrim Muhafızları Ordusu’na, ve eski cumhurbaşkanları Robert Koçaryan ve Serj Sarkisyan’ın 20 yılı aşkın yönetimi sürecinde elde ettikleri konumlarına tutunmaya devam eden Karabağ Klanı’nın hala güçlü olan kalıntılarına karşı koyması için son derece elzemdir.

Rusya’nın Zengezur Koridoru’nun geliştirilmesine yönelik tutumu henüz belli değil. Şu durumda, Rusya, Orta Asya’daki Türk etkisinin artmasını istemez. Ancak böyle bir Türk etkisi, Rusya’nın bölgedeki Çin etkisine karşı denge kurmasına yardım edebileceği için işler değişebilir.