İnsanlar Pele'ye saygı, ona hayranlıkduyarlardı: Çarpık bacaklı efsane Garrincha

​İnsanlar Pele'ye saygı, ona hayranlık duyarlardı: Çarpık bacaklı efsane Garrincha
​İnsanlar Pele'ye saygı, ona hayranlık duyarlardı: Çarpık bacaklı efsane Garrincha

"Belki şoför bile olabilecek bir zekayasahip değildi ancak Dünya Kupası’nda Brezilya’ya şampiyonluğu getirecek kadaryetenekliydi." Futbol topuyla yaptıklarını Pele'nin bile kıskandığı çarpıkbacaklı kral Garrincha'nın tuhaf yaşam hikayesi...

"Birçok kardeşten biriydi ve ona Garrincha adı verildi; bu çirkin ve işe yaramaz bir kuş ismiydi. Futbola başladığında doktorlar çok şaşırdılar. Bu anormalin hiçbir zaman sporcu olamayacağı teşhisini koydular. Cılızdı, çocuk felci geçirmişti; salaktı, topaldı, bir çocuk zekasına sahipti, omurgası S şeklindeydi ve iki bacağı da aynı tarafa doğru eğikti. Onun gibi bir sağ açık, bir daha dünyaya gelmedi."

Ünlü Uruguaylı yazar Eduardo Galeano böyle tarif ediyordu Manoel Fransisco dos Santos’u ya da ablasının ona taktığı isimle Garricha’yı.(Küçük kuş, Çit kuşu) 28 Ekim 1933 tarihinde Rio de Janerio’ya bağlı Pau Grande’nin fakir bir mahallesinde dünyaya geldi. Onun doğmasına vesile olan ebe ve ailesi Garrincha’nın vücudunda bir şeylerin düzgün olmadığını fark etmişlerdi. Raşitik yani parantez bacaklı doğmuştu Garrincha. Aslında bu çok nadir rastlanan bir durum değildi ancak Garrincha’nın durumu biraz daha farklıydı. Herkesin aksine onun sağ bacağı içe bakarken, sol bacağı ise dışa doğru kavis yapıyordu. Bir cümleyi kapatan iki parantez gibi.

İlk başta fark edilenler bunlardı. Sonradan bir hastaneye gidip muayene ettirildiğinde omurgasının yamuk olduğu ve sol ayağının sağ ayağından 6 santim daha kısa olduğu anlaşıldı. Sadece Garrincha’nın ailesinin değil Pau Grande’nin bu fakir mahallesinde yaşayan hiçbir ailenin böyle bir durumda gerekli tedaviyi yaptırabilecek maddi gücü yoktu. Zaten Kızılderili bir kökenden gelen aile, çeşitli batıl inançlarından dolayı böyle bir tedaviye pek de gönüllü değillerdi. Ne olacaktı sanki? En fazla futbolcu olmazdı, bir de arkadaşlarının ona takacağı paytak bacaklı lakaplarına katlanırdı. Olur biterdi işte…

Garrincha, çocukluğunda her Brezilyalı gibi sokakta futbol oynuyordu ancak ava çıkmak, balık tutmak, aylak aylak gezmek onu daha çok mutlu ediyordu. 14 yaşında, bölgedeki ailelerin can damarı olan tekstil fabrikasında çalışmaya başladı Garrincha. Çok tembel ve berbat bir işçi olmasına karşın onu işten çıkartamıyorlardı. Çünkü Garrincha öyle yetenekliydi ki, fabrikanın futbol takımının ona ihtiyacı vardı.

Yetenekliydi yetenekli olmasına ama o kadar gamsız ve hırsı olmayan bir karakteri vardı ki Brezilya, 1950 Dünya Kupası’nı finalde kaybedince herkes ağlarken o ağlayanlarla dalga geçiyordu. İnanılmaz bir yeteneği olduğu için onu büyük takımların seçmelerine götürüyorlardı ancak bazen ayakkabısını unutuyordu, bazen de son treni kaçırmamak için seçmelerden erken çıkıyordu. Bu yüzden 19 yaşına kadar hiçbir takıma giremedi. İlk defa Botafogo takımının seçmelerine Botafogolu bir futbolcuya hayran olduğu için istekli ve hırslı bir şekilde katıldı. Seçme maçında Garrincha sağ açıkta oynuyordu ve karşısında Botafogo’nun ve Milli Takım’ın sol beki Nilton Santos vardı. Garrincha, o gün Nilton Santos’u doğduğuna pişman etmişti. Santos’u attığı çalımlarla sürekli yatırıyor, bacak arası atıyor ona top aratıyordu. Bu hareketler Botafogo’ya seçilmesini sağlamıştı.

Yeteneği fark edildi ve Botafogo A Takımı’yla maçlara çıkmaya başladı. Sahada sergilediği hareketlerle yalnızca rakipleri değil, seyircileri de şaşkına çeviriyordu. Sağ kenarda topu ayağına alıp sürmeye başladı mı ondan topu geri alabilmek namümkündü. Sağa giderken bir anda bacaklarındaki hastalığın da etkisiyle yön değiştiriyor, rakiplerini çaresiz bırakıyordu. Bir yöne gidecekmiş gibi yapıp tam aksi yöne ok gibi fırlıyordu. Sahada bazen 3 4 futbolcuyu etrafına topluyor onlarla kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu. Onun hızıyla ve top tekniğiyle baş etmek imkansızdı! Aynı bacakları gibi kavisli ortalar yapıyor, bazen de kaleye şut çekiyor, topu adeta iğne deliğinden geçiriyordu.

Garrincha (Çit Kuşu ya da küçük kuş) ailesinin tahminlerini tam anlamıyla çürütmüş, yeşil sahalarda görülen en büyük top sürme ustası olmuştu. Brezilya Milli Takımı’na da yükselmiş, uluslararası arenada kendini kanıtlama şansına erişmişti. Garrincha’ya, küçükken arkadaşları ablasından farklı olarak Mane lakabını takmışlardı. Bu Manoel’in kısaltması gibi görünse de Brezilya Portekizcesinde “aptal” anlamına geliyordu. Garrincha’nın zaten pek zeki olduğu da söylenemezdi. 1958 Dünya Kupası öncesinde Brezilya Milli Takımı’ndaki bütün oyuncular psikolojik bir testten geçirilmiş ve Garrincha’nın zekası ortalamanın çok altında çıkmıştı. Hatta otomobillere tutkun olan ancak çok kötü bir şoför olan Garrincha’nın zekası şoförlük yapabilecek seviyede bile değildi.

Evet, belki şoför bile olabilecek bir zekaya sahip değildi ancak Dünya Kupası’nda Brezilya’ya şampiyonluğu getirecek kadar yetenekliydi. Nitekim Brezilya, 1958 Dünya Kupası’nda Pele ve Garrincha’nın muhteşem golleri ve asistleriyle finale çıkmış, finalde de Garrincha’nın harika asistleri ve Pele’nin golleriyle kupaya uzanmıştı. Maçtan sonra Brezilya’nın ünlü spor yazarlarından Nelson Rodrigues Garrincha’yla ilgili şunları yazıyordu: "Onun zeka seviyesinin düşük olduğunu söylediler. Ancak Garrincha Dünya Kupa’sında zeka seviyesinin düşük olanın bizler olduğu gösterdi. Onun yanında, onun müthiş oyununun yanında bizler sığır gibi, su aygırı gibi kaldık."

PELE’NİN TAM ZITTIYDI

Garrincha çok yetenekliydi ancak o, bu yeteneğini günümüz futbolunda asla hoş görülmeyecek bir biçimde kullanıyordu. “Garricha’nın ayağındaki topu almak imkansızdı” sözü bazen takım arkadaşları için de geçerli oluyordu. Topu ayağına aldı mı rakipleriyle dalga geçmeyi ve uzun süre onunla vakit geçirmeyi çok seviyordu. O dönemdeki futbol anlayışı bunu kaldırabiliyordu.

Takım arkadaşları aslında buna pek de isyan etmiyorlardı. Artık onu olduğu gibi kabul etmişlerdi. Çünkü Garrincha hayatı da sahada olduğu gibi yaşıyordu. Başına buyruk, kural tanımayan, gamsız, inatçı. Pele ile sahada müthiş bir uyum içindelerdi evet ama saha dışında her şey bunun tam tersiydi. Pele, profesyonel bir sporcu gibi yaşayan, kurallarına bağlı, planlı ve disiplinli bir karaktere sahipti. Yani Pele tam bir profesyonelken, Garrincha amatör bir futbolcu gibiydi. Garrincha’nın biyografisini yazan ünlü Brezilyalı yazar Ruy Castro, çarpık bacaklı yıldız için şöyle diyordu: "Profesyonel futbolun çıkardığı en amatör futbolcu. Bu yüzden Pele Kral’dı ve ona saygı duyuluyordu. Garrincha’ya duyulan ise hayranlıktı. O futbol seyircisine gülmeyi öğreten "Brezilya’nın neşesi"ydi. Seyirciler Garrincha’nın rakip defans oyuncusuna yaptıkları karşısında gülmekten kırılıyorlardı."

Burada yine Eduardo Galeano’ya kulak verelim ve Garrincha’nın sahada yaptıklarını bir de ondan dinleyelim;

  • "O içinde olduğunda saha bir sirk, top da iyi eğitilmiş bir hayvancık oluveriyordu. Maç mı dediniz? O da tabii ki güzel bir eğlenceye dönüşüyordu. Garrincha oyuncağını kıskanan bir çocuk gibi topu kimseye bırakmıyordu, top ile öyle şeytanlıklar yapıyordu ki halk gülmekten iki büklüm oluyordu. Kah o topun üzerinden atlıyor, kah top onun üzerinden aşıyordu; top saklanıyor, o kaçıyordu, o kaçtığında top onu kovalıyordu. Tüm bunlar olup biterken önlerine çıkan rakipleri, kendi aralarında çarpışıyor, ayakları dolaşıyor, fenalaşıyorlar ve yere yığılıyorlardı. Garrincha yaramazlıklarını orta sahadan uzak, yan çizgilerden sağdakine yakın bir yerlerde yapıyordu. Kenar mahallelerde yetişmişti ve sahanın da kenarında oynuyordu."

1962 Dünya Kupası’ndan sonra Garrincha’nın dizleri artık sorun çıkarmaya başlamıştı. Her maçtan sonra dizi şişiyor ve su topluyordu. Doktorlar ameliyat olmasının şart olduğunu söylediler ancak o, her zamanki gibi bildiğini okudu ve 1971 yılına kadar doktorları hayretleri içinde bırakarak futbol oynadı.Garrincha futbolu bıraktıktan sonra kendini alkole verdi. Alkol yüzünden önce maddi problemler yaşamaya başladı. Akıllanacağına yeşil sahada olduğu gibi kafasının dikine gidiyordu. Daha da beter oldu ve eşi tarafından terk edildi. 19 Ocak 1983 sabahı alkol komasına girerek hastaneye kaldırıldı. Ancak 3 4 savunma futbolcusun arasından çıktığı gibi alkol komasından çıkamadı.

Cenazesinde kalabalık Pau Grande’nin sokaklarından taşıyordu. Evinin önünde hayranları tarafından açılan bir pankart o an herkesin hislerine tercüman oluyordu: "Garrincha sen herkese gülmeyi öğrettin; oysa şimdi herkes senin için ağlıyor."