İstanbul'a senenin ilk karı düşünce o gün gazetelerin ilk sayfasını süsleyen şiir: Elhan-ı Şita

Eskilerden kalma manidar ve ince bir gelenek. Cenap Şehabeddin'in Elhan-ı Şita'sını yeniden keşfedelim.

Yaklaşık 4 gündür aralıksız kar yağan İstanbul ve bu kadar yoğun kar yağışına alışık olmayan İstanbullular haliyle biraz şaşkınlar. Bu şaşkınlığı fırsat bilip eskilerin yaptığı bir geleneği tekrar hatırlatalım dedik.

Eskiden İstanbu'la senenin ilk karı düşünce İstanbul'da basılan gazetelerin ilk sayfalarında Cenap Şehabeddin'in kaleme aldığı Elhan-ı Şita şiiri yayımlanırmış. Temiz ve nazik kar tanelerini daha güzel bir karşılama olabilir mi?



İsmet Özel, Elhan-ı Şita için şunları söylemiş: "Eğer Elhan-ı Şita şiirinin bize ne fayda sağladığını anlamak istiyorsak oturup bu şiirin yazıldığı dilin özelliklerini, bu dilin renklerini anlayacak düzeye gelmemiz gerekiyor. 'Olmasa da olur' dediğiniz zaman ne demiş oluyorsunuz. 'Biz dünya toplumları arasında bir yere sahip olmasak da olur' demiş oluyorsunuz.

Yani siz Ahmet Haşim'i, Yahya Kemal'i, Tevfik Fikret'i, bunları dilleri bakımından; bugün konuşulan, bugün kullanılan Türkçeye olan mesafeleri bakımından zikrediyorum, bir kenara attığınız zaman, siz dünya toplumları içinde bir kenara atılan bir insan, bir zümre haline dönüşüyorsunuz. 'Böyle de yaşanabilir' diyenler mutlaka vardır, ama ben böyle yaşamanın ölmekten beter olduğu görüşünde olduğum için bu sözleri ediyorum. Yani bizim hem dünyada şiirin vardığı yerleri fark etmek adına, hem de toplumumuzda bir yükselişi sağlamak adına şiirle, ama nasıl; bize bugüne kadar geniş bir yaşama sahası temin eden şiirle bağ kurmak mecburiyetindeyiz.

Şimdi bu Elhan-ı Şita şiirini sahip olunan estetik endişeyle hem dinlemek, hem okumak gerekiyor. Bunu yapmadığımız zaman hangi formu aradığımız sorusu da ortadan kalkıyor. Biz bir form arıyor olmalıyız. 'Formumuzu bulduk' dediğimiz zaman aslında hayatımızı da sönümlendirdik anlamına geliyor. Neden? Çünkü yaşayan şey her zaman karşı duran bir özellik gösterir. Çelişki taşımayan durum, ölüm hali olabilir. Yaşamak dediğimiz şey mutlaka ulaşmaya ve yer değiştirmeye, dolayısıyla kaçınılmaz bir harekete bağlı bir durum. O yüzden eğer canlı kalmak ve canlılığımızı artırmak istiyorsak, Elhan-ı Şıta'yı anlayacak bir çabayı da kendimizden uzak tutmamamız gerekiyor."
Bugünün gazete manşetleri için tıklayın >