Bir politik fenomen: “Anadolu fırtınası” Osman Bölükbaşı

ŞAHKURT EMİRDAĞLI
Abone Ol

Fransa’da eğitim görmüş 35 yaşında kendi halinde birmatematikçiyken Demokrat Parti saflarından siyasete atılmasıylakişisel macerası fırtınalı bir yolculuğa dönüşmüş ve çok kısa birsüre içerisinde dönemi için politik fenomen sayılabilecek düzeydebir popülerliğe ulaşmıştır; Osman Bölükbaşı ya da halkın kendisinetaktığı lakabıyla Anadolu fırtınası.

“Ben Anadolu’nun boz toprağının uşağıyım.

Sarayım çalı dibidir.

Siyasette davam, hayattan nasibini almamış,

benzi sarı ve boynu büküklerin davasıdır.”

Osman BÖLÜKBAŞI

Türk siyasi hayatının en renkli siması deyince ‘Besim Tibuk, Kamer Genç’ gibi isimler akla gelir hemen. Yaşı 40’dan küçükler için durum muhtemelen böyle. Ama 70’lik dedeler-nineler için bu sorunun tek bir cevabı var hala.

Tek kişilik düzensiz ordu: Osman Yüksel Serdengeçti
Cins

İsmi her zaman yüzlere yansıyan bir gülümsemeyle birlikte anılan unutulmaz siyasetçi Osman Bölükbaşı’ndan bahsediyoruz. Sivri dili, bıçkın üslubu, ateşli konuşmaları ve kalabalık mitingleriyle Türk siyasi hayatına damga vurmuş Kırşehirli nüktedan hatip. Bölükbaşı, şair Cemal Süreya’nın bile (Turgut Özal’a birlikte intihar etme teklifinde bulunacaktır yıllar sonra) ara sıra konuşmalarını dinlemeye gittiği renkli ve alışılmadık bir kişiliktir. Ve ‘siyasi yasaklı ilk parti genel başkanı’ unvanını gururla omuzlarında taşır. Meclisin manevi şahsiyetini sık sık tahkir ve tezyif ederek 30 yıla yakın kaldığı siyaset sahnesinde üç partiye liderlik edecektir. Sağlı-sollu dalmıştır hep mevzuya. Mahkemeler, hapishaneler ve adliyeler neredeyse ikinci evidir; ama hiç değişmeyen bir şey varsa o da her seçimde daima ilk sıradan Kırşehir milletvekilidir.

Siyasi hayatımda beni en çok üzen, ne zaman konuşmaya başlasam İsmet Paşa’nın kulaklığını çıkarıp masaya koymasıydı

Fransa’da eğitim görmüş 35 yaşında kendi halinde bir matematikçiyken Demokrat Parti saflarından siyasete atılmasıyla kişisel macerası fırtınalı bir yolculuğa dönüşmüş ve çok kısa bir süre içerisinde dönemi için politik fenomen sayılabilecek düzeyde bir popülerliğe ulaşmıştır; Osman Bölükbaşı ya da halkın kendisine taktığı lakabıyla Anadolu fırtınası. Siyasi hayatını sıklıkla Yemen cephesinde asker olmaya benzetiyordu Bölükbaşı, buna da hakkı vardı doğrusu. DP mitinglerinde kitleleri heyecanlandıran konuşmalarıyla halka 23 yıllık CHP iktidarını yıkmayı vaat ederken, ‘Kızıl Sultan’ dediği İnönü’yü hedef almaktan hiç çekinmiyordu.

  • DP’nin misyonu için biçilmiş kaftan olarak meydanlarda ‘’Sesiniz gür olacak / Vicdanlar hür olacak / Efendi bir olacak / O da millet olacak!’’ sözleriyle, yapılacak çok partili seçimlerin galibini ilan ediyordu adeta. DP’nin halk nezdinde karşılık bulmasındaki etkisi hiç yadsınamayacak kadar büyüktü aslında.

DP’nin CHP karşısında etkili bir muhalefet sergileyemediğini söyleyerek 9 Eylül 1947’de DP’den istifa ederek kendi şarkısını söyleyeceği ‘Millet Partisi’ni kurması ve 1950 seçimlerinde Millet Partisi’nin tek vekili olarak memleketi Kırşehir’den meclise girmesi ümit verse de, partisi MP’nin, laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu gerekçesiyle kapatılmasıyla, siyaseten ilk raundu kaybetmiştir.

İlk yenilgisinden sonra tekrar ayağa kalkarak ‘mitingleri en kalabalık siyasetçi’ unvanıyla ringlere geri dönen Bölükbaşı, bu kez Cumhuriyetçi Millet Partisi’ni kurmuş ve bu partinin genel başkanı sıfatıyla girdiği 1954 seçimlerinde Kırşehir’den rekor oyla milletvekili seçilmesiyle dikkatleri yeniden üzerine çekmiştir. Bu siyasi başarı Demokrat Parti hükümetinin hazımsızlığıyla büyük bir skandala dönüşerek Bölükbaşı’na oy veren Kırşehir’in ilçe yapılarak cezalandırılmasına yol açacaksa da, Anadolu fırtınası yine aynı sertlikte esmeye devam etmekte kararlı görünüyordur. 1957’de CMP’den milletvekili seçildiğinde hapistedir ve milletvekili yeminini Ankara Merkez Cezaevi 10. Koğuşu’nda mahkûmların önünde yaparak bir kez daha tarihe geçer. Dokunulmazlığı yoktur, herkes dokunur Bölükbaşı’na.

Yine bir gün hapisteyken kızı Hürriyet açar gözlerini dünyaya ve bu müjdeli haberi koğuştaki arkadaşlarına şöyle verir; “Hürriyet dünyaya geldi, İnşallah Türkiye’ye de gelir!”

“Çok sevilen ama oy verilmeyen siyasetçiler ekolünün (Muhsin Yazıcıoğlu gibi) ilk temsilcilerindendir Bölükbaşı. Sürekli %5 civarında bir oy alsa da, yaptığı açık hava toplantılarında havadan iğne atılsa ihtimal ki yere düşmeyecektir. Mitinglerini doldurup, pusuladaki arti amblemini boş bırakan seçmene de diyecek bir sözü vardır elbet...”

1958’de Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin (CKMP) genel başkanıdır ve hemen akabinde 1959’da 10 ay hapis cezasına çarptırılacaktır. 27 Mayıs darbesinden sonra koalisyon hükümetine katılmayı reddetmesi, partisi CKMP İnönü koalisyonuna katılınca istifa ederek yeniden Millet Partisi’ni kurması, kabinede görev almayı reddederek hükümeti eleştirmeye devam etmesi ve nihayetinde 9 Eylül 1973’te aktif siyasetten çekilmesi, son dönem siyasi hayatının -namına yakışacak düzeydeki- özet hamleleri olarak hatırlanacaktır.

Çok sevilen ama oy verilmeyen siyasetçiler ekolünün (Muhsin Yazıcıoğlu gibi) ilk temsilcilerindendir Bölükbaşı. Sürekli % 5 civarında bir oy alsa da, yaptığı açık hava toplantılarında havadan iğne atılsa ihtimal ki yere düşmeyecektir. Mitinglerini doldurup, pusuladaki parti amblemini boş bırakan seçmene de diyecek bir sözü vardır elbet; “Bizim tanesi çıkmayan harmanımız boldur. Sapı uzun, tanesi kıt Türk milleti; meydanlarda veriminiz bol, benden alkışlarınızı esirgemezsiniz, ama sandık başına gidince başkasına oy verirsiniz.”

  • Halk merkezli bir politika oluşturup, siyasi dilini de ona göre belirleyen Bölükbaşı’nın, “Kimse Türk milletine tepeden bakmasın, memleketi bir vakıf kendisini de mütevelli sanmasın” sözü, son 50 yılımızın ibretlik bir özeti olarak okunabilir.

Meclis kürsüsünde bol miktarda gazete kupürü okuyan, oturumlarda kendisine laf atanları diliyle pişman eden, enerjisi, ince zekâsı ve hitabetiyle kıskandıran, o an gündemde olan popüler benzetmeler/ kıssadan hisse fıkralarla konuşmalarını inci gibi süsleyen ve son tahlilde halkla kan uyuşmazlığı sorunu yaşayanlara bizatihi varlığıyla ders olan bir adamdı Bölükbaşı. Elit dilin yumuşatılarak, popülist siyasetin oluşumuna sunduğu katkılar asla unutulamaz. ‘Halka rağmen, halk için’ anlayışını kelimenin tam anlamıyla sinesinde eritmiştir. Siyasete yüksek ideallerle birlikte renk ve neşe de getirerek, hem İnönü hem de Menderes’le amansız bir mücadele yürütmeyi başarmıştı Bölükbaşı. Şöyle diyordu mesela:

‘’Siyasi hayatımda beni en çok üzen, ne zaman konuşmaya başlasam İsmet Paşa’nın kulaklığını çıkarıp masaya koymasıydı.’’

Fransa’da Yüksek Matematik-Astronomi okusa da, huzuru Anadolu miting meydanlarında bulan, siyasette gördüğü ihanetleri ’ne yapalım, bağrımız Karacaahmet Mezarlığına döndü’ diyerek karşılayan, parti gezilerinde arabasına aldığı Muharrem Ertaş’ın sazı-sözü eşliğinde Anadolu’yu turlayan, 27 Mayıs darbesinden sonra askeri vesayetle uzlaşmayan, irticalen yaptığı ateşli konuşmalarında araya sıkıştırdığı fıkra ve anekdotlarla daima halkın nabzını tutmayı başaran, İnönü ve Bayar’ı öldürmek için gizli örgüt kurmak iftirasıyla hapse atılan, 1962’deki Talat Aydemir İsyanında dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye “Birlikte Meclis’e gidelim, gelsinler orada bizi öldürsünler veya teslim alsınlar” teklifini yapan,

Amca, başardık!
Cins

Düzce’de yaptığı bir mitingde tam 8,5 saat konuşarak rekor kıran, Çorlu mitinginde “iktidar konuşmayı yasakladı, bakışmayı da yasaklamadan önce birbirimizi doya doya süzelim” dedikten sonra halkla uzun uzun bakışan, hep hazırcevap, müzmin muhalif ve nüktedan, tek kişilik dev kadroyu temsilen nevi şahsına münhasır yalınkılıç bir Anadolu fırtınasıydı Osman Bölükbaşı. Aslında -eğer anlayabilselerdi- Halk Partisi’ne karşı Millet Partisi’ni kurması bile çok ince bir nükteydi. ‘Meydan’ yine onundur.

Bu siyasi başarı Demokrat Parti hükümetinin hazımsızlığıyla büyük bir skandala dönüşerek Bölükbaşı’na oy veren Kırşehir’in ilçe yapılarak cezalandırılmasına yol açacaksa da, Anadolu fırtınası yine aynı sertlikte esmeye devam etmekte kararlı görünüyordur.

Not: Güftesi Osman Bölükbaşı’na ait olan ‘’Bende Aşk Tükendi, Ateşim Yanmaz’’ şarkısını Behiye Aksoy’un inci gibi sesinden dinlemek lazım gelir o halde. O ne can yakan bir muhayyer kürdi’dir öyle. -Siyaset günleri ömrüm çalmadan-