Yunan bayrağı sallayalım mı yoldaş?

RAŞİT ULAŞ
Abone Ol

Bugün Hikmet Kıvılcımlı’nın samimiyetlesöylediğini söyleyebilecek olan, Kıvılcımlıadını ağzına alan kaç sosyalist tanıyoruz?Muhtemelen Kıvılcımlı, şimdikilere görefeodal değerleri zihninde aşamamış ilkel birsosyalistti. Çünkü Türkiye’yle kavgalı değildi.

SYRIZA. Yunanistan’ın mevcut iktidar partisi. Türkçe açılımı “Radikal Sol Koalisyon.” Partinin yakışıklı bir lideri var; Alexis Çipras. İnsanın sevesi geliyor görünce.

Her şeye garşısınız siz de la!
Cins

Türkiye’de, 70’li yılları anlatan dizilerde çizilen, yakışıklı solcu erkek tipi, bazı çevrelerin dikkatini çekmiş olmalı ki artık dünyadaki sol parti liderleri de bu halkla ilişkiler çalışması neticesiyle seçiliyor. Genç, matruş, yakışıklı, esprili falan…

SYRIZA, Ocak’taki erken seçimde yine birinci parti oldu. Akşam seçim sonuçları açıklandığında Çipras, zafer konuşmasını yapmak için balkona çıktı. SYRIZA taraftarı radikal solcular, yani sosyalist ve komünistlerden oluşan partizanlar, zaferlerini ellerinde parti bayrakları ve Yunan bayraklarıyla birlikte kutluyorlardı. Evet, radikal sol parti mensupları, kendi milletlerinin bayraklarıyla kutlama yapıyorlardı…

Hâlbuki biz hep sosyalistin, Türk bayrağından çok Küba bayrağını sahiplenenini gördük Türkiye’de. Kendi devletinden çok Sovyet Rusya’ya bağlı olanını…

Bir radikal solcunun, sevincini kendi devletinin bayrağı ile beraber kutlaması bize ne kadar yabancı geliyor. Buna şaşırdığımızı onlara söylesek belki de onlar bizim buna şaşırdığımıza şaşırıp, bunun gayet tabiî olduğunu, elbette ki kendi devlet ve milletlerinin bayraklarını sallayacaklarını söyleyecekler.

“Ama hani enternasyonalizm?” desek, muhtemelen enternasyonalizmden bizimkilerin anladığından çok başka şeyler anlamış olduklarını göreceğiz. Hâlbuki biz hep sosyalistin, Türk bayrağından çok Küba bayrağını sahiplenenini gördük Türkiye’de. Kendi devletinden çok Sovyet Rusya’ya bağlı olanını… Hepsinin ise kurduğu tek cümle vardır: “Ama bize cezaevinde işkence yapmak için İstiklâl Marşı dinletip zorla bayrağı öptürdüler.” El-hak doğrudur, bunlar başlarına gelmiştir ama Muhsin Yazıcıoğlu da aynı insanlar tarafından işkence gördü. Hüseyin Kurumahmutoğlu, namaz kılarken kafasına dipçikle vurulup şehid edildi; fakat ne o insanlar, ne de o insanların aileleri devletlerine yâhut bayraklarına düşman oldu, kin güttü. Bugün dillerde dolanan bu bahaneler, çalınan minareye kılıf uydurmaya çalışmaktan başka bir şey değil. Fransa’daki saldırıların ardından sosyal medyada, profil resimlerini Fransa bayrağı yapmak için sıraya giren içimizdeki Fransızlar’dan elbette âdil olmalarını beklemiyoruz ama en azından fikir namusuna sahip olmalarını beklemek biraz da olsa hakkımız.

Muhtemelen Kıvılcımlı, şimdikilere göre feodal değerleri zihninde aşamamış ilkel bir sosyalistti. Çünkü Türkiye’yle kavgalı değildi.

Düşünelim, farzı muhal Türkiye’de, Yunanistan’da olduğu gibi bir radikal sol ittifak kuruldu ve bu ittifak girdiği seçimlerde zafer kazandı. Akşam seçim kutlamaları yapıyorlar. Zafer konuşması yapan parti liderinin ağzından dökülecek cümleleri tahmin etmek zor olmasa gerek. “Türkiye halkları, eşitlik, özgürlük, adalet falan…”

Peki biz bu insanların âdil ve hakkaniyetli olduklarını hiç görebildik mi? Daha geçenlerde şair-ressam Bünyamin K.’nın Galatea Art tarafından sansüre uğradığını gördük. Bünyamin K.’ya galerilerinde resimlerini sergilemesini teklif eden Galatea Art görevlileri, K.’nın galeride alkol ikramını istememesi üzerine yaptığı teklifi geri çekiyor ve ilan edilen tarihte galeri açılmıyor. Sebep? Sanatkârın ve eserlerini ziyaret edecek olan insanların içki içmemesi. Bu denli basit bir konuda dahi hazımsızlık yapan, birinin içki içmemesini kabul edemeyenlerin, farzı muhal iktidar olduklarında seçim kutlamalarını Türk bayrağı sallayarak yapabileceklerini düşünmek ironi olamayacak kadar imkânsız.

  • Belki sosyal demokratlar iktidara gelseler bunu yapabilirler ama onların da bugünkü bayrağımızın aslında Osmanlı’nın bayrağı olduğunu bildiklerini, İstiklâl Marşı’nın da ne söylediğini anladıklarını sanmıyorum.

Şüphesiz bir insanın solcu, sosyalist, komünist hatta kamalist olmasını bile anlayabiliriz ama her kim olursa olsun doğup büyüdüğü topraklara ve birlikte yaşadığı insanlara düşman olmasını anlayamayız. Devletini, başka devletlere, milletini başka milletlere şikâyet etmesini anlamamızın imkânı yok. Bu, bırakın insanı, yaratılmış herhangi bir canlının fıtratına aykırı bir durum.

Bakın, Hikmet Kıvılcımlı diye bir sosyalist yaşadı bu ülkede. Parti kurdu, onlarca kitap yazdı, inandığı dava uğruna mücadele etti.

Kıvılcımlı, 1957 yılında, devrin Vatan Partisi adına Eyüp’te yaptığı seçim konuşmasında şöyle seslenerek başlıyor insanlara:

“Muhterem vatandaşlarım! Sevgili işçi kardeşlerim! Bugün Müslüman İstanbul’umuzun, İstanbul’dan önce Müslüman olan Eyüp bölgesinde Vatan Partisi’nin sesini duyurmaya geldik” diyerek devam ediyor. Haktan, adaletten, gelir dağılımındaki adaletsizlikten, yoksulluktan, kapitalizmden bahsediyor. Ama gerçekten bahsediyor. Nefret ettiği insanları yok etmek için kendi savunduğu değerleri kullanmadan, var olduğu topraklarla kavga etmeden, gerçekten inandığı gibi konuşuyor.


Ali ve at, gelip kurtarır mı bizi darağacından?
Cins

Bugün Hikmet Kıvılcımlı’nın samimiyetle söylediğini söyleyebilecek olan, Kıvılcımlı adını ağzına alan kaç sosyalist tanıyoruz? Muhtemelen Kıvılcımlı, şimdikilere göre feodal değerleri zihninde aşamamış ilkel bir sosyalistti. Çünkü Türkiye’yle kavgalı değildi.

Beyler, biz sosyalistin Bolşevik devrimden ithal olanını değil, bu topraklara ait olanını; biz kamalistin İstiklâl Marşı’nı o kötü bestesiyle coşkuyla söylerken, aynı zamanda da “Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli” mısraına iman edenini severiz. Varsa böyleleri, gerçekten severiz.