Cenevre’de Biden etkisi: Libya elden gidiyor mu?

SÜLEYMAN ŞAHİN
Abone Ol

Türkiye, en dış çemberden, Libya’dan başlamak suretiyle kuşatmayı yarmak zorunda. Libya’da başarılı hamleler yapabilirsek diğer planlarını da başarısızlığa mahkum edebiliriz. Savunma hattını en uzaktan itibaren sıkı kurmak, taarruz hamlesi geldiğinde düşmanın işini bir an önce görmeyi kolaylaştırır. Bu arada kafamızı karıştırmak, dikkatimizi dağıtmak için ellerinden geleni muhakkak yapacaklardır. Boğaziçi hadisesini buradan okumak ve buna göre tedbir almak gerekir.

Yıl 2016, aylardan Haziran. Joe Biden, Obama’nın başkan yardımcısı iken meşhur televizyoncu Charlie Rose’un konuğu olmuştu. Orada Libya’ya müdahale kararının yanlış olduğunu, zamanın Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile bu konuda aynı düşünmediklerini, karara şöyle itiraz ettiğini ifade etmişti:

  • “Tamam, Libya’ya müdahale edelim de sonra ne olacak? Kaddafi gitti diyelim, ülke bölünmeyecek mi? Aşırı dincilerin cirit attığı bir yere dönüşmeyecek mi? Söyleyin bana, o vakit ne yapacağız?”

Biden, Muammer Kaddafi’yi veya Libya’nın menfaatlerini savunmuyordu. Sadece Kaddafi sonrası ülkede oluşacak boşluğu görüyor, bu boşluğun Amerikan menfaatleri açısından mevcut durumdan daha kötü neticelere yol açacağını düşünüyordu. Kendi açısından bakıldığında haklı çıktı diyebilir miyiz? Kesinlikle...

Ülke alacakaranlığa gömüldü

Evet, Kaddafi düştü ve ülke bölünmenin eşiğine sürüklendi. Çünkü düşen sadece Kaddafi değildi. Ülkeyi yöneten 40 yıllık rejim de bütün kurumlarıyla; polisi, askeri, bürokratik yapısıyla yerle bir olmuştu. Müthiş bir kargaşa ortamı patlak verdi. Aşiretler silahlandı, çeteler teşekkül etti. Ülke, sabah evinden çıkanın akşama sağ dönüp dönmeyeceği belli olmayan tekinsiz bir alacakaranlık kuşağına dönüştü.

Biden, Muammer Kaddafi’yi veya Libya’nın menfaatlerini savunmuyordu.

Derken yıllarca CIA tarafından Kaddafi sonrası için hazırlanan Hafter piyonu sürüldü satranç tahtasına. Trablus hükümetinin imdat çağrısına Türkiye yetişmeseydi Libya çoktan elden gitmişti. Trablus-Bingazi-Fizan denkleminde iç çekişmelerin ve bu çekişmelere payandalık yapan dış mihrakların ülkeye yaşattığı belirsizlik, Türkiye’nin sahaya ağırlığını koymasıyla en azından bir nebze durulmuş, istikrar için bir umut ışığı yanmıştı. Fakat yıllarca kaostan beslenenler bundan hoşnut değildi.

Trump Arapları umursamadı

Trump döneminde ABD’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika politikası sadece İsrail’e endeksli bir seyir izledi. “Kahrolası Araplar” İsrail ile normalleşme dışında Trump’ın umurunda olmadı. Körfez’e duyulan sınırlı ilginin arkasında ise ekonomik gerekçeler vardı. Dolayısıyla Libya da bu durumdan nasibini aldı. İşin güzel tarafı, Trump’ın ilgilenmediği alanlar Türkiye’nin zaten hinterlandı sayılırdı. Dolayısıyla Suriye’den başlamak üzere Katar, Libya, Somali ve hatta sonrasında belirsizliğe uğrasa da Sudan hamleleri geldi.

Biden, Austin, Mcgurk Şeytan üçgeni iş başında: Suriye’de “Terör devleti” hazırlığı
Gerçek Hayat

İşin kötü tarafıysa, ABD’nin bıraktığı boşluktan Rusya da yararlanmak istedi. Suriye ve Libya örneklerinde görüldüğü gibi, Putin de gecikmeden buralara yöneldi. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ekseninde ABD’nin nüfuzu erimeye doğru giderken, Türkiye-Rusya rekabeti daha belirgin bir görüntü verir oldu.

“Amerika geri dönüyor”

ABD başkanlık seçimlerini kazanan Biden, Trump’ın “Önce Amerika” sloganını çöpe atmakla işe başladı ve peşinden yeni sloganı ilan etti: “Amerika geri dönüyor”. Bunun ilk göstergelerinden biri Trump’ın Almanya’daki 12 bin Amerikan askerini geri çekme kararının askıya alınmasıydı. Bir diğer önemli gösterge ise ABD’nin BM Büyükelçisi Richard Mills’in ağzından kamuoyuna duyuruldu:

“Rusya, Türkiye ve BAE başta olmak üzere dış güçlere çağrı yapıyoruz. Libya’nın egemenliğine saygı gösterin ve derhal ülkedeki askeri müdahalelere son verin.”

Biden’ın Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü sıfatıyla Brett McGurk’ü görevlendirmesi zaten buna dair ilk işaret fişeği olmuştu. Evet, Amerika geri dönüyordu. Nitekim Biden etkisi, BM marifetiyle Cenevre’de Libya için yeni bir yol haritasına dönüşüverdi.

Masa bu kez sahaya yansır mı?

Daha önceki BM insiyatiflerinin nasıl başarısız olduğunu çok iyi biliyoruz. 14-16 Nisan 2019 tarihlerinde Libya’nın Gadames kasabasında yapılması planlanan Millî Diyalog Konferansı’na hazırlık yapılırken, üstelik BM Genel Sekreteki Guterres Trablus’tayken Hafter’in başkente saldırı düzenlediği herkesin malumu. O günlerin BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame’ye kulak verelim.

“Güvenlik Konseyi üyeleri konferansın düzenlenmesini istemediler. Bir yıl boyunca uğraştığımız barış girişimleri sona erdi. Liderlerin vicdanı yok. İnsanların canını kurtarabilirlerdi. Bu önemli ülkelerin liderleri Libyalıların kanı pahasına, halkın geleceği ile oynadılar. Hafter’i destekleyenlerin ikiyüzlülüğü Libya’da 14 ay kan akmasına neden oldu.”

19 Ocak 2020’deki Berlin Konferansı’ndan çıkan 55 maddelik barış planının akıbeti de ortada. Yine Selame’ye ait şu sözleri kim unutabilir?

  • "Berlin Konferansının hemen ertesi günü masamda Güvenlik Konseyi üye ülkeleri tarafından Libya’ya gönderilen silahların, paralı askerlerin ve uçakların fotoğrafları duruyordu."

Masada alınan kararların sahadaki gerçeklerle uyuşmadığı zaman fiilayata dökülmesi pek mümkün değil. Dolayısıyla “Amerika geri dönüyor” sloganının ardından Biden’ın dile getirdiği “Diplomasi geri dönüyor”u Cenevre üzerinden okuduğumuzda ne çıkıyor karşımıza?

Amerika diplomasi hamlesiyle Libya’da geçici bir hükümet oluşturup “yabancı güçler ülkeyi terk etsin” söylemini daha yüksek sesle gündeme getirecek. Böylece Türkiye ve Rusya’yı sahadan silip meydanda sadece kendi beslemesi Hafter’in kalmasını sağlayacak. Hafter’in CIA beslemesi olduğunu akıldan çıkarmayalım. Rusya ile kurduğu ilişkinin, ABD’nin Trump döneminde bölgeyi boşlamasından kaynaklandığını da ilave edelim. Biden’ın Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü McGurk ile Hafter’in çok iyi anlaşacağına şüphe yok. Çok fazla ortak noktaları var çünkü. İkisi de azılı Türk düşmanı her şeyden önce.

Türkiye”nin var olma savaşı

Biden’ın gelmesiyle Ortadoğu’da müthiş bir hareketlenme söz konusu. Bağdat’ta bombalar patladı, PKK/PYD sevinç naraları atmaya başladı, Türkiye’de Boğaziçi Üniversitesi üzerinden yeni bir Gezi kalkışması deneniyor, Libya’da kartlar yeniden karılıyor. Bu arada Suudilere silah yasağı geldi, Yemen’de Husiler ile başbaşa kalacaklar.

Biden gelir gelmez Suriye’de hamlesini yaptı. PKK/PYD devleti için düğmeye bastı. Libya’da da “siyasi çözüm” bahanesiyle Türkiye’yi sahadan silmeyi kafasına koymuş durumda. Türkiye’nin var olma savaşına doğru giden bir sürece ilerliyoruz. Biden ABD’si, bizi yeniden kendi kabuğumuza hapsetmek, yüz yıllık uykuya geri döndürmek amacında.

Biden gelir gelmez Suriye’de hamlesini yaptı. PKK/PYD devleti için düğmeye bastı. Libya’da da “siyasi çözüm” bahanesiyle Türkiye’yi sahadan silmeyi kafasına koymuş durumda.

Türkiye, en dış çemberden, Libya’dan başlamak suretiyle kuşatmayı yarmak zorunda. Libya’da başarılı hamleler yapabilirsek diğer planlarını da başarısızlığa mahkum edebiliriz. Savunma hattını en uzaktan itibaren sıkı kurmak, taarruz hamlesi geldiğinde düşmanın işini bir an önce görmeyi kolaylaştırır. Bu arada kafamızı karıştırmak, dikkatimizi dağıtmak için ellerinden geleni muhakkak yapacaklardır. Boğaziçi hadisesini buradan okumak ve buna göre tedbir almak gerekir.

Libya bizim için son derece önemli.

Türkiye’nin var olma savaşı Trablus sokaklarında verilecek çünkü.