Hangi çılgın aşı vurulacakmış şaşarım!

HABER MASASI
Abone Ol

Bu kadar kısa bir zaman içiresinde, bu kadar büyük bir aşılama kampanyasıyla tüm dünyayı aşılamadan önce, bu şüphelerin giderilmesi gerekiyor. Geri dönüşsüz genetik hasarlar ortaya çıkmadan önce, aşıların güvenilirliği ispatlanmalı yâhut aşı uygulamasından derhal vazgeçilmeli. Çin aşısında da durum bundan farklı değil ki, Çin’in önce birkaç ayda koronadan nasıl kurtulduğunu tüm dünyaya izah etmek gibi bir mecburiyeti var.

Neredeyse başından sonuna korona haberleriyle geçen 2020’nin son günlerinde, İngiltere’den koronavirüsün mutasyona uğradığına yönelik haberler geldi. Dünyada yaklaşık 80 milyon insana bulaşan koronanın, mutasyana uğramış haliyle yüzde 70 daha fazla bulaşıcı olduğu söyleniyor. İngiltere Başkanı Boris Johnson'ın "Koronavirüs mutasyona uğradı. Şimdi yüzde 70 daha bulaşıcı" açıklamasının ardından İngiliz Sağlık Bakanı Matt Hancock'un yaptığı "Koronavirüste kontrolü kaybettik" açıklaması insanları paniğe sevk etti. Bu açıklamaların ardından "Yeni geliştirilen korona aşıları işe yarayacak mı?" sorusu gündeme geldi.

İngiltere’den koronavirüsün mutasyona uğradığına yönelik haberler geldi.

Koronavirüs aşısı uygulamaları dünyada ilk kez İngiltere'de başlamıştı. Bütün dünya İngiltere'de uygulanan aşı sonuçlarına odaklanmışken, yine İngiltere'den gelen koronanın mutasyona uğradığına yönelik haberler, koronayla aşı arasındaki bağın yeniden gözden geçirilmesine sebep oldu. Şimdi bütün dünyada gözler bilim adamlarından gelecek haberlere çevrildi.

Yeni nesil korona

Bilim insanları yeni geliştirilen koronavirüs aşılarının mutasyona uğramış koronavirüsü alt edemeyeceğine dair yorum yaparken, korku ve panik yüzünden birçok ülke, bazı ülkelerle uçuşları durdurdu. İngiliz hükümetine danışmanlık yapan bilim insanı Chris Whitty, açıklamasında, “Yaptığımız incelemeler ve verilerle bir model yaratma çabamız sonucunda bu virüsün güneydoğuda yaygın görüldüğünü tespit ettik. NERVTAG isimli danışma kurulu virüsün daha hızlı yayıldığını düşünüyor. Bu sebeple Dünya Sağlık Örgütü’ne haber verdik ve verileri analiz etmeye devam ediyoruz” ifadelerini kullanmıştı. Analizden kastı ise laboratuvara alınıp incelenmesi, antikora nasıl tepki verdiği ve Covid-19 aşısına göstereceği tepkiler. Bu izlemelerin en az iki hafta sürmesi bekleniyor.

Bilim insanları yeni geliştirilen koronavirüs aşılarının mutasyona uğramış koronavirüsü alt edemeyeceğine dair yorum yaparken, korku ve panik yüzünden birçok ülke, bazı ülkelerle uçuşları durdurdu

Şimdilik SARS-CoV-2 VUI 202012/01 ismi verilen mutasyona uğramış koronavirüsle ilgili olarak Dünya Sağlık Örgütü’nün de incelemelerini sürdürdüğü açıklandı. Wellcome Sanger Enstitüsü’ndeki Covid Genom İnisiyatifi’nin Direktörü Jeffrey Barrett, “23 harflik virüsün genetik kodu değişti ve bunlardan 17’si virüsün davranışını etkileyebilir” açıklamasında bulundu. Bu açıklamaya göre hazırlanan aşının işe yaramayacağı düşünülmesi gerekirken, bir biri peşine aşının etkisinin azalmayacağına yönelik açıklamalar geliyor. Almanya Sağlık Bakanı Jens Spahn, "Aşıların yeni tür üzerinde de aynı şekilde etkili olacağını söyleyebiliriz" diyerek, araştırmalar sonuçlanmadan olumlu açıklamalarda bulundu.

Zorunlu çocuk aşıları

Bütün bunlar bir tarafa, birçok bilim adamı mRNA Covid-19 aşısıyla ilgili endişelerini dile getirmeye devam ediyor. Geçen hafta ABD’nin Connecticut eyaleti Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) tarafından geçtiğimiz yıl kasım ayında sunulan “tüm aşıların çocuklarda zorunlu kılınması” hakkındaki kanun teklifine, ülkenin tanınmış çocuk doktorlarından Lawrence Palevsky’nin yaptığı itirazı ve ortaya koyduğu delillerin özetini yorumsuz sunmuştuk. Oradan bazı başlıklar:

  • • Çocuğunuz aşı olduktan 5 ay sonra aşı nedeniyle nöbet geçirirse, size bunun aşıyla ilgisi olduğu söylenmeyecek. Çünkü bu konuda hiçbir çalışma yapılmıyor. Bebek daha 9 saatlikken yapılan aşılamanın, bundan aylar hatta yıllar sonra ortaya çıkacak tıbbi bir olayla alakası olup olmadığına hiç bakılmamış.
  • • Aşı olan çocuğun o mikrobu taşımayacağı öğretiliyor bize. Tüm bilimsel yayınlar bu minvalde. Oysa bunun bilimsellikle alakası yok. Aşının bir mikrobun kökünü vücuttan kazıdığını gösteren tek bir bilimsel kanıt, çalışma yok.
  • • Aksine, bilimsel araştırmalar gösteriyor ki aşıyla bu mikroorganizmaların mutasyona uğramasına sebep oluyorsunuz. Aşılanmadan sonra, hedeflenen bakteri virüs tipinin yerini yenilerinin aldığını gösteren yığınla yayın var. Yoğun kullanım nedeniyle antibiyotikler nasıl ortaya yeni bakteri tiplerinin çıkmasına neden oluyorsa, burada gözlemlenen de o.
  • • Fakültedeyken bize vücudun bir “kan-beyin bariyeri” olduğu öğretildi. Bu kan beyin bariyeri dediğimiz şey beynin hazine kasası gibidir. Kan dolaşımı bileşenleri (ilaçlar, virüsler ve bakteriler) bu bariyer sayesinde beyne geçemez.
  • • İlaç firmalarının ise beyne etki edecek ilaç geliştirmesi lazım. Bu bariyeri geçmek için, onlar da “nano partikül” denilen parçacıkları ilaç etken maddesine bağlıyor. Bu sayede beyne ulaşabiliyorlar.

Beyin bariyeri aşılıyor

Aşı tarihte ilk defa kullanılmıyor. Eskiden de farklı şekillerde aşı uygulaması yapılarak hastalıklardan korunma amaçlanıyordu. Mesela hasta olan kişinin tükürüğünü çocuklara sürerek aşılama yapmak en yaygın olanlarından. Damardan enjekte aşı, Osmanlı’da 1500’lerde, Avrupa’da ise 1850 sonrasında uygulandı. Bugünkü her tip/tür aşının diğerlerinden farkı; muhtevası ve teknolojisi.

Aşı tarihte ilk defa kullanılmıyor. Eskiden de farklı şekillerde aşı uygulaması yapılarak hastalıklardan korunma amaçlanıyordu.

Eskiden sadece zayıflatılmış virüs enjekte edilirdi. Bugün ise içine ağır metaller, ceninler eklenmekle kalmıyor, aynı zamanda beyin bariyerini aşacak teknolojiler kullanılıyor. Allah-ü Teâlâ’nın koyduğu o muhteşem beyin bariyerini aşmak kimsenin haddi değil.

İnaktif aşı mı genetik aşı mı?

Kovid aşısında olduğu gibi dünya artık inaktif aşı yerine mRNA dediğimiz yeni nesil genetik kodların kullanıldığı aşılara yöneldi. Klasik aşı teknolojisi olan inaktif aşı üretme yöntemi pahalı, zahmetli ve zaman alan bir süreç olduğu için, bu yöntem bugünlerde kabul görüyor. İnaktif aşı için öncelikle çok fazla miktarda virüs üretmeniz, sonra bunları inaktif hale getirmeniz gerekir. Bu da ciddi bir zaman kaybı demek. Ve de bunun için özel altyapılara, mesela üçüncü derece güvenlikli laboratuvara sahip olunması gerekiyor.

Kovid aşısında olduğu gibi dünya artık inaktif aşı yerine mRNA dediğimiz yeni nesil genetik kodların kullanıldığı aşılara yöneldi.

Koronavirüs salgınında geliştirilen RNA aşısı veya mRNA (haberci RNA) aşısı ise RNA moleküllerini insan hücrelerine transfer eden yeni bir aşı türüdür. Burada genetik malzemenin nakli (transfeksiyon) söz konusudur. Konunun uzmanlarının anlatımından özetle; bu aşıda diğer aşılarda olduğu gibi vücuda güçten düşürülmüş virüs enjekte edilmiyor. Onun yerine vücuda bir ulak görevi gören mRNA enjekte ediliyor. İçeri giren mRNA, bizim kendi vücut hücrelerimize virüse ait bir proteini üretme emri veriyor. Böylece bağışıklık sistemi virüse maruz kalmadan onu tanımaya, ona karşı antikor üretmeye başlıyor. RNA aşılarının etki mekanizması ve bunlara ait ilaç taşıyıcı araçlar henüz yeni olduğundan, aşının orta ve uzun vadeli yan etkileri hakkında yeterince bilgi olmadığı yine uzmanlar tarafından dillendirilen önemli konulardan.

2020 yılı tamamlanmadan, iki yeni mRNA aşısına Covid-19 aşısı olarak acil durum kullanım izni verildi. Dünya çapındaki aşı ve ilaç düzenleme kurulları, mRNA Covid-19 aşılarında kullanılan yeni mekanizmanın olası yan etkilerine dair orta ve uzun vadeli veri bulunmamasına rağmen aşıları onayladı.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca geçen hafta yaptığı açıklamada “İnaktif yöntemle üretilen aşılar daha güvenilirdir. Tarihte bilinen en iyi yöntem budur. Bunun uzun vadeli sonuçlarını biliyoruz. Virüsün genetik yoluyla geliştirilen mRNA aşıları, kısa vadede iyi sonuç verdi. Ama orta ve uzun vadede nasıl bir etkisi olacağını bilmiyoruz” ifadelerini kullanmıştı.

mRNA Covid-19 aşısının yan etkileri

Tayland asıllı Alman vatandaşı Mikrobiyoloji ve bulaşıcı hastalıklar uzmanı bir tıp profesörü olan Prof. Dr. Sucharit Bhakdi, mRNA Covid 19 Aşılarının tehlikeleri ve yan etkilerini katıldığı bir televizyon programında şu ifadelerle açıkladı:

• “Tıp tarihinde ilk defa yabancı bir gen insan vücuduna enjekte edilecek. Ve bu bir virüsün geni olacak. Genetiği değiştirilmiş bitkileri istemiyorsunuz, genetiği değiştirilmiş hayvan deneyleri istemiyorsunuz, bu endişelerinizi anlayabiliyorum. Ama nasıl oluyor da insanın genetiği ile oynamaya onay verebiliyorsunuz? Benim telaşım çocuklarım ve torunlarım için. O komik aşılarınızı çocuklarımıza ve torunlarımıza uygulayacaksınız. O zaman bu toplum biter.

Bu aşının 4 ayrı potansiyel tehlikesi var:

• Birincisi: Aşının yan etkileri çok ağır. Test aşısı yaptıran genç ve sağlıklı kişilerin yarısı ateş, titreme, kas ağrısı, vücut ağrıları, baş ağrısı ile hastalandı. Eğer bu aşıları yaşlı ve kronik rahatsızlığı olanlara uygularlarsa, neler olabileceğini bilmek bile istemiyorum.

• İkinci tehlike: Bu aşının bileşenleri kötü alerjik reaksiyonlara sebep olabilir.

• Üçüncüsü: Garip bir şekilde yüksek derecede başka bir gribal enfeksiyona sebep olabilir. Sars Cov1 aşısı hayvan deneylerinde bağışıklığa bağlı olarak hastalığı daha da güçlendirdiği görülmüştür. Aşılanan hayvanlar ölecek duruma gelmişlerdi. Gen bazlı aşılarda, aşıyı kolunuzdan alıyorsunuz ve dakikalar içinde vücudunuza dağılıyor, virüsle alakası olmayan diğer hücrelerinize giriyor. Bundan sonra hücreleriniz fabrika görevi görerek virüs proteini üretiyor.

• Dördüncü tehlike: Otoimmün hastalığı ve bağlantılı olarak bağışıklık bozukluğu. Buna bağlı olarak ölümcül vakalar görülebilir. Kadınlarda kısırlığa yol açabilir. Bunlar teorik olarak belirtilmiş. Biontech’in aşı prospektüsünde hamilelerin aşı olmaması gerektiğini, ‘oluşabilecek zararlar bilinmiyor’ şeklinde açıklıyor. ‘Eğer bir kadın aşı yaptırıyorsa, aşıyı olduktan sonraki iki ay içinde hamile kalmamalıdır’ diye şimdiden belirtilmiş. Çoktan yapılması gerekmesine rağmen kontrol edilmemiş.”

Saklanması ve uygulanması zor

Pensilvanya ve Duke Üniversiteleri araştırmacıları da mRNA aşılarının potansiyel riskler taşıdığını bildirmişti. Bu yan etkileri, lokal ve sistemik inflamasyon (iltihabi ödem), oto-antikor üretimi (vücudun kendi dokularına karşı antikor üreterek otoimmun hastalıklara neden olma potansiyeli), ödem ve yaygın pıhtılaşma bozuklukları olarak tanımlanıyor. Bunların hafife alınmayacak yan etkiler olduğunu söyleyen uzmanlar, daha önce üretilen birçok aşının başarısızlığının da zemininde olan yan etkiler olduğunu vurguluyor.

Aşı olmalı mı, olmamalı mı?
Gerçek Hayat

Ayrıca uzmanlar, genetik materyalde olduğu gibi -80 derecede muhafaza edilmesi gereken bu aşının dünyanın en iyi aşı tevzi, tatbik ve muhafaza sistemine sahip ülkemizde bile saklanması ve uygulanmasının fevkalade zor olduğunu ifade ediyor.

Toplum sağlığı tehdidi

“Aşı olmayı hevesle bekleyenleri anlayabiliyorum. Küçük bir iğne olup, bir sene önceki normal hayatlarına dönmeyi umuyorlar” diyen Fitoterapist Dr Ümit Aktaş, Twitter hesabından şu açıklamalarla neden korona aşısına güvenmediğini belirtti: “Aslında tüm umut, normal hayata dönebilmek...

  • • Fakat maalesef mevcut aşılar normale döndüremez.
  • • Ya pandemiden kötüsü aşıyla gelirse?
  • • Bugün itibarıyla hiçbir aşının koruyuculuğu gösterilmemiş durumda.
  • • Hiçbir aşının güvenilir olduğundan emin değiliz.
  • • mRNA aşılarının genetik yapımızı nasıl etkileyeceğine dair elimizde hiçbir veri yok.

Dünyada her sene nüfusun binde biri viral hastalıklardan dolayı ölür. Viral hastalıklara bağlı ölümlerin yüzde 8-17’si koronavirus kaynaklıdır. Matematik bilen hesaplasın. Dünya tarihinde hiçbir pandemi, aşıyla bitmemiştir. Tüm pandemiler toplum bağışıklığı ile sonlanmıştır. Ortada her senekinden daha farklı bir tablo yokken, bilimsel olarak koruyucu ve güvenilir olduğu ispatlanmamış aşıları bir an önce tüm insanlara uygulamak için bu heves neden? Bilimsel olarak ikna edici kanıt sunulmadığı sürece koronavirüs (COVID-19) aşısı olmayı reddediyorum. Reddeden herkesi de, açıklamaya davet ediyorum. Bu aşı zorunlu olmamalıdır, güvenli olduğu ispatlanmadan uygulanması, ciddi bir toplum sağlığı tehdididir.”

Vatikan fetvayı verdi

Katolik mezhebinin yönetim merkezi olan Vatikan, koronavirüs aşısının kürtaj edilmiş fetüslerden elde edilen hücre zincirini kullandığından dolayı bu aşıların kullanılmasının dinen sakıncası olup olmadığına dair açıklama yapmak zorunda kaldı.

‘Plandemi’nin bel kemiği: PCR
Gerçek Hayat

Katolik Kilisesi'nin ruhanî lideri olan, kadınların kürtaj yaptırmasını ‘kiralık kâtil tutmaya’ benzeten Papa Francis tarafından onaylanan metinde, kürtaj edilmiş fetüslerden elde edilen hücre dizileri kullanılarak geliştirilen koronavirüs aşılarının kullanımının "ahlâkî açıdan kabul edilebilir" olduğunu duyurdu. Vatikan'ın açıklamasında, herhangi bir alternatifin olmadığı durumlarda bu tür aşıların kullanılabileceği belirtildi. Bizim ülkemizde de aşı olmak istemeyenleri ikna etmek için din görevlilerinin tavsiyesinden faydalanılmak istenmişti. İlerleyen süreçte Diyanet böyle bir fetva verir mi, bilinmez. Lâkin ‘aşıda cenin mi olur’ diye alay edenler veya cahilane fetva verenler her halde artık biraz olsun utanıp susar.

Bu sorulara acil cevap

Bir taraftan mutasyona uğramış korona, diğer tarafta güvenli olmayan aşılar mevzusu gündemi meşgul etmeye devam ederken, vatandaş haklı olarak şu sorularla boğuşuyor:

  • • Bu aşıların söz edilen güvenlik riskleri ne olacak?
  • • Aşının koruyuculuğu bir yana, olası yan etkilerinden nasıl haberdar olacağız? Dahası, orta ve uzun dönem yan etkilerini nasıl bileceğiz?
  • • Aşılar enfeksiyon riskini artırabilir mi?
  • • Aşılara bağlı yan etkiler neler?
  • • Aşılara bağlı ölümler oldu mu, olabilir mi?
  • • mRNA aşılarını kullan insanlarda genetik problemlere yol açar mı?
  • • Firmalar aşılarla ilgili garanti veriyor mu?
  • • Aşılar, altta yatan başka hastalıkları olanlarda ne kadar güvenli?
  • • Koronanın en çok etkilediği 65 yaş üstü kişiler aşı deneklerinde yer almamışsa, yani 65 yaş üstü için olası yan etkileri bilinmiyorsa, hafif belirtilerle atlatma ihtimali yüksek kişiler neden aşı olsun?

Bu kadar kısa bir zaman içiresinde, bu kadar büyük bir aşılama kampanyasıyla tüm dünyayı aşılamadan önce, bu şüphelerin giderilmesi gerekiyor. Geri dönüşsüz genetik hasarlar ortaya çıkmadan önce, aşıların güvenilirliği ispatlanmalı yâhut aşı uygulamasından derhal vazgeçilmeli. Çin aşısında da durum bundan farklı değil ki, Çin’in önce birkaç ayda koronadan nasıl kurtulduğunu tüm dünyaya izah etmek gibi bir mecburiyeti var.