Horasan’ın haricîleri

YAKUP KONUK
Abone Ol

Suriye devrimini sırtından hançerleyen Bağdadî’nin sözde İslam Devleti, şaşalı bir propaganda furyasıyla pompalandı ve cihad saflarında hızlı bölünmelere yol açtı. Bu dalganın, bir kara ülkesi de olsa, Afganistan’a vurmaması düşünülemezdi. Mart 2014’te El-Kaide’den kopmuş 9 Arap, Bağdadî’ye bağlılığını bildirdi.

Bağdadî’nin hayatı da sözde hilafeti de kısa sürdü ama hayaleti yaşamaya devam ediyor. DEAŞ’ın ‘Horasan eyaleti kolu’, adından söz ettirmeyi sürdürüyor.

Geçtiğimiz hafta istihbarat şefi öldürüldü. Aynı günlerde 3 militan, Celalabat’taki hapishaneyi bombalı araç eşliğinde basıp, artlarında 20 ölü bırakarak, onlarca militanın firarını sağladı. Tam da Taliban kurban bayramında 3 günlük ateşkes ilan etmiş, Kabil hükümeti de 5 bin Taliban tutsağını serbest bırakacağını açıklamışken… Kim bunlar ve Taliban’la mazileri, hesapları ne?

En baştan başlayalım: Suriye devrimini sırtından hançerleyen Bağdadî’nin sözde İslam Devleti, şaşalı bir propaganda furyasıyla pompalandı ve cihad saflarında hızlı bölünmelere yol açtı. Bu dalganın, bir kara ülkesi de olsa, Afganistan’a vurmaması düşünülemezdi. Mart 2014’te El-Kide’den kopmuş 9 Arap, Bağdadî’ye bağlılığını bildirdi. Ekimde ise, cihadı eşkıyalığa çevirmiş, işkence ve cinayetleriyle ünlü Özbekistan İslâmî Hareketi de aynı şeyi yaptı. Peştulardan biatini duyuran ilk kişiyse Müslim Dost oldu.

Saat 12'ye 12 Kala

Abdul Rahim Muslim Dost

Acayip bir sireti vardı şahsın. 1979’daki Cüheyman’ın Kâbe baskınında bulunmuş, tutuklanmış, nasılsa salıverilmiş ve Peşaver’e dönmüştü. 2001’de Guantanamo’ya götürülmüş, 2005’te 16 Afgan’la birlikte serbest bırakılmıştı. ‘Guantanamo’nun Kırılan Zincirleri’ adında bir hatırat kaleme almış, esirlerin vebalinin Pakistan istihbaratının boynunda olduğunu yazdığından ötürü 2006’da ISI tarafından kaçırılmıştı. Pakistanî Taliban (PT), 2008’de ülkenin Afganistan elçisini kaçırarak kendisiyle takas etmişti.

Biatinin gerekçesi şuydu: Guantanamo’dayken bir rüya görmüştü. Geniş kapılı bir saraydı gördüğü; sözde halifenin evi olduğu malûm olmuştu kendisine. Duvarda bir saat vardı ve 12’ye 12 kalayı gösteriyordu. “Aklıma geldi ki, (sözde) hilafet 12 yıl sonra kurulacak inşallah. Şimdi ise bu rüyam gerçek oldu.”

  • Rüyalarla, videolarla, bildirilerle fitne kazanı kaynıyordu. İlk müjdeyi ABD’nin Kâbil büyükelçisi verdi: Bazı Taliban unsurları DEAŞ’la temastaydı. Çok geçmeden DEAŞ’ın Pakistan’a elçiler göndererek Pakistanî Taliban (PT) yetkilileriyle görüştüğü ve aylar süren müzakereler sonrasında biat ilanlarının altyapısının hazırlandığı anlaşıldı. Ekim ayında Taliban emirlerinden, eski Guantanamo tutsağı Abdurrauf Hadim Irak’ı ziyaret ederek geri döndü. Altyapı hazırdı.

‘Din ile Geleneği Birbirine Karıştırıyorlar’

Bağdadi

Afganistan’ın pek çok eyaletinde ve Peşaver’de bildiriler dağıtılıyor, sözde İslam Hilafeti’ne katılma çağrısı yapılıyordu. Urduca, Peştuca ve Dari dillerinde yayımladığı bu bildirilerle DEAŞ, propaganda sanatında rakiplerinden daha hünerli olacağını daha o zamandan gösteriyordu.

Ekime gelindiğinde pandoranın kutusu açıldı. PT’nin Orakzai Emiri Hafız Sid Han, PT’nin sözcüsü Şehidullah Şehid ve Kurram, Hayber, Peşaver, Hangu bölgelerinin emirleri bir araya gelerek PT’den kopuşlarını açıkladı. Hayber Geçidi’nin en kritik kısımlarının bu grupların elinde olması açıklamayı daha bir stratejik kıldı.

Hafız Sid Han

1972 doğumlu Sid Han, Hekimullah’tan sonra PT’nin lideri olacağı düşünülen isimdi, hâlbuki posta oturan Fazlullah olmuştu. DEAŞ’ın koskoca Horasan (Afganistan, Pakistan ve Orta Asya) reisi olarak kaybını telafi edebilirdi. 11 Ocak’ta hareketin dergisi Dabiq’ta kendisiyle yapılmış bir mülâkata yer verildi. Hafız Sid Han, Taliban ve El-Kide’yi Pakistan istihbaratıyla irtibatlı olmak, Din ile geleneği birbirine karıştırmak, afyon ekimine ve eroin ticaretine izin vermek ve nemalanmak, milliyetçi bir harekete dönüşmekle itham ediyordu.

26 Ocak 2015’te örgütün şirret sözcüsü Adnanî, Sid Han’ın sözde hilafetin Horasan Vilayeti temsilcisi olduğunu bildirdi. Eski Guantanamolu, Taliban’ın son Konar valisi Abdurrauf Hadim de onun naibiydi. Bağdadî sağlam bir kadroyla sahaya çıkıyordu. Leşker-i Tayyibe’den, Cemaat-üd Dava’dan, Hakkanî şebekesinden katılımlarla Taliban’ı tahtından edip Afganistan cihadının patentini üstüne almaya namzetti artık.

Molla Ömer Hafızahullah

Molla Ömer

Taliban tek ayaküstüne sağlam bir kroşeye yakalanmıştı. Kuetta Şûrası, Molla Muhammed Ömer’in 2013’teki vefatını 2015 ortasına dek saklamıştı. Ne var ki sır tutamayışlarıyla tanınan Peştular arasında haber çoktandır yayılmış ve hareket içinde klikler, kabileler kıran kırana bir üstünlük kavgasına girmişti. Molla Ömer’in mistik karizmasından mahrum merkezî liderlik hiç olmadığı kadar zayıflamış, mahallî liderlerin özerkliği hiç olmadığı kadar artmıştı. Taliban’ın derdi kendine yeterdi, DEAŞ’la uğraşmaya takati yoktu. Kabil hükümetiyle de barış masasına oturmuştu üstelik. İç savaş için çok berbat bir zamandı.

DEAŞ’ın Horasanlıları ise, “Bu görüşmeler bizi bağlamaz, biz Irak ve Suriye’de muzaffer olmuş bir hareketin parçasıyız!” diye meydan okuyorlardı.

2 milyar dolar bütçesi olan bir hareketin parçası olmak elbette ki cazipti ve sahada Bağdadî’nin dolarlarının alım gücü hayli yüksekti. Yüksek motivasyonlu DEAŞ, yılgın Taliban’ın hakkından gelebilirdi.

Taliban, 2015 Haziran’ında Bağdadî’ye bir mektup yolladı. “Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtuhu” diye başlıyordu mektup. Bağdadî’den gelecek olsa elbette ki böyle başlamazdı; Taliban’ın yeni emiri Molla Ahtar, belli ki muhatabını Müslüman ve mücahid olarak görüyordu. Nitekim mektup boyunca nazik ve ılımlı bir dil kullanıyor, iyi dileklerini sıralıyordu. Molla Ömer’den “Hafızahullah (Allah onu korusun)” diyerek bahsetmesi, Taliban’ın yalanı taktik bir silah olarak kullanmaktaki ısrarını gösteriyordu. “Dears (Canlar)” hitabından, yapmayın etmeyin tarzındaki dostça nasihatlerden sahiden bir şey umuyorlar mıydı? Haricî’ye Haricî diyemeyen, Irak ve Suriye’de yaptıkları sayısız cürüme ses etmeyen bir hareket dövüşürse sadece kendisi için dövüşecekti. Cihadın prestijini ve kaynakları bölüşmemek için.

Ev Sahiplerine Karşı Savaşırken

Ayağa kalk Beyrut!
Gerçek Hayat

Afganistan’ın 34 eyaletinden 14’ünde kapıştılar. Cengin ağırlık merkezi, ayrılıkçıların 2010’dan beri ailecek yerleştiği Nangarhar oldu. Komşu eyaletlerde kamplar açmış, türbelere saldırılara başlamışlardı. Abdurrauf Hadim de Hilmend’de 300 adamıyla bölgeyi Taliban’dan neredeyse çatışmasız almıştı. Taliban 2015 Temmuz’unda sürpriz bir hücumla Nangarhar’da savaşa ağırlığını koydu. 16 Temmuz ramazan bayramıydı, DEAŞ geri geldi; bir düzine Taliban’ı öldürdü ve onlara destek olduğunu iddia ettiği 10 aşiret liderini mayınların üstüne oturtup havaya uçuşlarını tüm dünyaya izletti.

Afganistan

Dehşetlerine rağmen kaybediyorlardı. Ferah’ta ağır kayıp verdiler. Özbek Haricîler Zabul’da yoğunlaşmıştı; eyalet Mansur Dadullah gibi güçlü bir Taliban komutanının elindeydi, Ağustosta başlayan cephe savaşı Aralıka kadar sürdü. Tahir Can’dan sonraki lider Osman Gazi öldürülenler arasındaydı. Özbekistan’da İslam devleti kurmak için hicret edenler, senelerdir kendilerini barındıran ev sahiplerine karşı savaşırken can verdi.

2016 Mart’ında Afgan Cumhurbaşkanı Eşref Gani, DEAŞ’ın ülkeden temizlendiğini işgüzarca ilan etti. Gerçekten de örgüt elindeki toprakların hemen tamamını kaybetmişti fakat fedai eylemleriyle yıkılmadım ayaktayım mesajını veriyordu. Büyük bir yıkıma sebep olarak.

‘Beyaz Saray'a Tevhid Sancağını Dikeceğiz!’

2017 Nisan’ıyla 2018 Nisan’ı arasında yaptığı 175 eylemde 1291 kişiyi öldürdü. İlk zamanlar Afgan güvenlik güçleriyle çatışmaya girmemiş olsa da o yıl ölenlerin 634’ü güvenlik mensubuydu. 411’i Şii, 207’si Taliban, 31’i Amerikan ve 8’i de Türk askeriydi.

Sonraki yıllarda ise daha çok Şia’yı, türbe ve camileri hedef alacak, sivil ve “yumuşak” hedeflere daha fazla yönelecekti.

Kurucularının hemen tamamını ve militanlarının çoğunu kaybetmiş bir hareket için en büyük kayıp halktı. Hanefî ve sufi bir havzada Selefîlik dayatmasının bir geri tepmesi bittabi olacaktı. Aşiret reisi ve mollaları öldürerek toplumu sindirme projesi de ters tepecekti. “Beyaz Saray’a ve Kudüs’e tevhid sancağını dikeceğiz” diyerek yola çıktı, mücahidlerle ve halkla savaştılar. Hilafet iddiasıyla İslamî Emirlik’le çarpıştı, sıkışınca da, 2018 Nisan’ında Mevlevi Habiburrahman’ın 200 adamıyla yaptığı gibi, Amerikan ordusuna teslim oldular.

Horasan

Horasan’ın tılsımlı adı Peştularda bir yankı uyandırmadı; Tacikler, Özbekler daha duyarlı oldular. Belki bundan, 2019 Mayıs’ında örgüt, Pakistan ve Hint Eyaleti adıyla yeni yapılanmalara yöneldi.

ABD’nin ondan rahatsız olduğuna bin şahit gerek. Irak ve Suriye’de olduğu gibi onun üzerinden operasyon tasarlama peşindeler. İran da Suriye’deki Fatimiyyun ve Zeynebiyyun Tugayları’nı bunlarla savaşmak için bölgeye nakletmenin hesaplarını yapmakta. Taliban’sa, artık eskisi kadar dişli bir rakip olmayan örgütü kendi emelleri için kullanmanın derdinde. Onun adına eylem yaptığı gibi, vurmak istediği hedefleri onun eliyle de vurabilir. Bilhassa Hakkanî şebekesinin buna en yatkın yapı olduğu söyleniyor.

Geçişkenlik

Suriye devrimini sırtından hançerleyen Bağdadî’nin sözde İslam Devleti, şaşalı bir propaganda furyasıyla pompalandı ve cihad saflarında hızlı bölünmelere yol açtı. Bu dalganın, bir kara ülkesi de olsa, Afganistan’a vurmaması düşünülemezdi.

2017 Ağustos’unda Mirza Olang’ta şöyle bir şey yaşandı: Hazara köyünü birlikte basıp 54 kişiyi öldürdüler. Komutanlardan Molla Nadir Taliban, Şir Gazanfer DEAŞ’a bağlıydı; bunlar yakın akraba ve birkaç ay öncesine kadar silah arkadaşıydı. Bu bitişiklik ve geçişkenlik başından beri var. Çoğu Taliban birimi, DEAŞ’a karşı silah kullanmayı reddetti ve savaşın sonucunu bekledi. Zihniyetler ve şahsiyetler sanıldığı kadar uzak değil.

2016 Ekim’inde Ğor’da 30 köylü kaçırılarak öldürüldü. Baş zanlı DEAŞ’tı ama sonradan anlaşıldı ki, rakip aşiretler DEAŞ heyulası arkasına saklanarak, kendi savaşlarını veriyordu. Aynı şeyi Pakistan, Hindistan, İran, ABD, Çin de yapmaz mı?

Horasan’ın köpekleri bile böyle yapar.