İnsan için vazgeçilemez şey

BAĞDAGÜL ÖZ
Abone Ol

Çok yiyenlerin, sık sık yiyenlerin, çok çeşit yiyenlerin hayat kaliteleri mutlaka bozuktur. Zira yemeği tuzsuz yapmışsanız sonra ekleyebilirsiniz. Ya çok tuz atmışsanız fazlasını çıkarabilir misiniz? Elbette olmaz. Çok yiyenlerin yolu eninde sonunda hastanelere düşecektir. Az yediği için hastalanan pek olmaz. Lakin çok yediği için ölenlerle dolu bir dünyada yaşıyoruz.

Hayatın denge üzerine kurulu olduğunu hepimiz biliriz. Yani ifrat ve tefrit, bir başka ifadeyle uçtan uca dolaşmak doğru değildir. Bu durum yiyip içme için de geçerli.

Yiyip içme, ne bedeni ayakta tutabilecekten daha az, ne de vücuda yük olacak kadar fazla olmalı. Yani tam dengede…

Kaldı ki, beslenmenin farz olduğu gibi haram olduğu durumlar da var. Farz, beden emanetini ayakta tutacak kadardır. Haram ise hiç yiyip içmemenin yanı sıra bedene yük olacak kadar. Aradaki mubah ve mekruh kısımlarını da eklemek zarureti var. Ayrıca Allah-ü Teâlâ’nın tayyibat vurgu ve talebi de büyük ehemmiyet arz ediyor.

Günümüzde hastalıkların bir bölümünün nedeni, gıdaların bozulması, kirletilmesi yani eşyanın mahiyetinin değiştirilmesi gerçeğidir. Fıtrata ne kadar müdahale ederse insan; gerçekten, iyiden, güzelden ve sıhhatten de o kadar uzaklaşıyor. Bu yüzden yiyip içmenin miktar ve zamanı son derece önemli.

Ölümsüzler diyarının bitmeyen çilesi
Gerçek Hayat

Allah-ü Teâlâ, Rad Suresinin 31. Ayetinde “Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez” buyurur ve insanlar da mânâsını pek bilmeden yemek dualarında bu ayeti okurlar. Mânâsını bilseler de israf bahsine değil, yiyip içme bahsindeki emirlere uymakla iktifa ederler.

İbn Sina’nın şu öğüdü herkes için hazine kıymetinde;

  • “Tıp ilmini iki satırda topluyorum:
  •  Yediğin vakit az ye!
  •  Yemek üstüne yeme.
  •  Çünkü şifa, hazımdadır. Kolayca hazmedeceğin miktarı ye.
  •  Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, yemek üstüne yemek yemektir.”

Kaldı ki, Lokman (a.s.) oğlu üzerinden tüm insanlığa şunu söylemişti:

“Ey Oğulcuğum! Miden dolu iken sakın yeme! Zira tokken yiyeceğin şeyi köpeğe atman, senin için onu yemekten daha hayırlıdır!”

O halde bazı mühim noktaları sıralayalım.

Her şeyden evvel içtiğimiz suyun miktar ve kalitesine dikkat etmek gerekiyor. İşin ehli zatlar, yeterince su içmeyen kimselerde her türlü hastalığın görüleceğini belirtiyor. Buna kanser türleri de dâhil. Ayrıca içilen suların içindeki toksik ağır metallerin varlığı da içenler için büyük tehlike arz ediyor. Yazın artan su ihtiyacının mutlaka karşılanması gerek.

Ortalama kilodaki kişilerin 2-3 litre günlük su alması gerekiyor. Bunu yazın artırmak şart. Çünkü yazın ter ile de büyük miktarlarda su kaybediyoruz. Pek çok kişiye göre, hiçbir sıvı suyun yerine geçmez. Mutlaka gerektiği kadar su içilmeli.

Ortalama kilodaki kişilerin 2-3 litre günlük su alması gerekiyor.

Ayrıca açlık hissettiğimiz zamanlarda da su içip, ardından bir süre beklenmesi tavsiye ediliyor. İçilen su, açlığı baskılamışsa gerçekten acıkmamışız demektir. Zira bazen susuzluk da açlık gibi algılanıyor. Yemeklerden önce su içmenin bir başka yararı ise az yemeye neden olur.

Çok aç karna içilen su biraz sarsıcı olabilir. Aynı şey tok karna su içildiği zaman için daha fazla geçerlidir.

Sıhhatin bir diğer şartı ise yenilip-içilenlerin ısısı. Aşırı soğuk da, aşırı sıcak da zararlı. Isıda da mutedil olunması icap eder.

Yiyeceklerin sıcak olanlarını soğuk olanlarla, tatlı olanları ekşi olanlarla, kabızlık yapma özelliğinde olanları da yağla dengelemek gerekiyor. Bırakınız sürekli yapılan yanlışları, bazen bir yanlış bile insanın dengesini bozar. Sürekli sıcak, sürekli soğuk, sürekli ekşi, sürekli tatlı yiyip-içmek beden için kısa veya uzun zamanda yıkım demektir.

Hayatın denge üzerine kurulu olduğunu hepimiz biliriz. Bu durum yiyip içme için de geçerli.

Öte yandan sofradaki yiyeceklerin çeşidinin çok olması da ifsat edici ve yıkıcıdır. Evet, yiyeceklerin lezzetli olanlarını yemeliyiz, fakat her lezzetli güzel değildir. Zira günümüzde yemeklere MSG gibi lezzet artırıcı katkılar eklenerek insanların fıtrî dengeleri bozuluyor. Bunun bir de çeşidinin artırıldığını düşünün… Vücut için tam bir felaket. Mümkünse iki-üç çeşitle yetinilmesi gerekir. Evet, her lezzetliden yiyebiliriz ama hepsini birbirine karıştırarak değil.

Zira önemli olan lezzetli yemekler yemek değil, onların besleyici olması ve onları hazmedip, içindeki besinlerin kana gönderilebilmesidir. Doldur-boşalt beden için faydalı olmayıp, aksine daha yorucu ve yıkıcıdır.

Çok yiyenlerin, sık sık yiyenlerin, çok çeşit yiyenlerin hayat kaliteleri mutlaka bozuktur.

Çok yiyenlerin, sık sık yiyenlerin, çok çeşit yiyenlerin hayat kaliteleri mutlaka bozuktur. Zira yemeği tuzsuz yapmışsanız sonra ekleyebilirsiniz. Ya çok tuz atmışsanız fazlasını çıkarabilir misiniz? Elbette olmaz. Çok yiyenlerin yolu eninde sonunda hastanelere düşecektir. Az yediği için hastalanan pek olmaz. Lakin çok yediği için ölenlerle dolu bir dünyada yaşıyoruz.

Kilolu kimselere bir sorun, hayatlarından memnunlar mı? Pek çoğu mutsuzluğunu dile getirecektir. ‘Memnunum’ diyenler ise kesinlikle doğruyu gizlerler. Gururları doğruyu söylemekten onları engeller. Yüksek kilo, beklenmedik anda sizi yolda koyan istiap hattinden fazla yük yüklenmiş araç gibidir.

Ölçü, ölçü, ölçü…

İnsan için en vazgeçilmez şeydir!