Terör sevici akademisyenler ve terör yuvası haline gelen üniversitelerimiz

22 Temmuz 2015'te Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde gece yarısı sinsice 2 polisin evine giren PKK'lı teröristler, evde uyuyan 2 polisi şehit etmişti. O günden itibaren terör örgütü PKK ile mücadele aralıksız devam etti. Doğu ve Güneydoğu'da sürdürülen operasyonlarda büyük başarılara imza atan güvenlik güçleri, PKK'yı köşeye sıkıştırdı. Sokak sokak, ev ev süren meskun mahal çatışmalarında birçok ilçe terörden arındırıldı. PKK'nın sözde liderleri 'Barış için uzak değiliz' şeklinde açıklamalar yapıyor, güvenlik güçlerinin operasyonlarını durdurması için Avrupa ve ABD'den yardım istiyordu. İşte tam da bu dönem de yüzlerce terör sevici akademisyen “Bu suça ortak olmayacağız" adlı ihanet bildirgesine imza attı.

Bu bildirge 'demokrasi' istiyoruz şeklinde savunuluyordu ancak bildirgede devlet katil olarak gösterildi, devletin halka işkence ettiği iftiraları atıldı. Güvenlik güçlerinin operasyonları durdurulmasının istenildiği bu kağıt parçasında, PKK'nın şehirleri yakıp yıktığı, hendekler kazarak sivilleri öldürdüğü ile ilgili bir satır bile yer almıyordu.
İşte böyle deşifre oldu: Şehitlerimizi yok sayan o akademisyen üniversiteden atıldı
Son KHK ile de ihraç edilen 330 akademisyenin 115'i bu bildiriye imza atanlar oldu. Kendi görüşüne uymayan öğrencileri dışlayan akademisyenler ve desteklediği zihniyet, bilim yuvası olan üniversitelerimizi terör yuvası haline getirdi.

Birçok üniversitemizde terör propagandasının yapıldığı, PKK ve DHKP-C gibi terör örgütlerinin buralardan eleman ihtiyaçlarını karşıladığı belirlendi.

İşte terör örgütlerinin propagandasını yapan sempatizanlar ve üniversitelerimizin içler acısı durumu...