Dr. Kefokeris'le "Avrupa'nın İslam Tarihi" üzerine

YUSUF SAMİ KAMADAN
Abone Ol

Dr. Kefokeris: Müslümanlar, kendilerinin de bu kıtanın bir parçası olduğunu, İslam'ın Hristiyanlık ve Yahudilik kadar Avrupa'nın bir parçası olduğunu bilmeli.

Dr. Stefanos Kefokeris, yaygın kullanıldığı şekliyle Stef Keris kimdir, kısaca kendinizden bahseder misiniz lütfen?

1972 yılında Atina'da doğmuş olmakla birlikte üniversite de dahil olmak üzere eğitimimi aldığım Almanya'da büyüdüm. Çalışmalarım sırasında rastladığım İslam, beni hakkında yoğun bir okumaya sevk etmiş, hayatımda bir kırılma noktasını meydana getirmişti. Kısaca ifade etmem gerekirse, üç yıl süren bir iç mücadelenin ardından, 1992 yılında İslam’ı kabul ettim ve yeni yaşam tarzım hakkında Arapça da dahil olmak üzere daha fazla şey öğrenmeye başladım.

Pek çok ülkeye seyahat etme imkânım oldu; Hollanda, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve İngiltere gibi ülkeler bunlardan bazıları. Seyahat ettiğim ülkelerin bir çoğunda da öğretmen olarak çalıştım. Siyaset bilimi sahasında master ve doktora sahibi olarak son 25 yıldır da bu şekilde devam ediyorum. İngilizce, Almanca, Yunanca, Fransızca, İspanyolca, Felemenkçe, Arapça gibi çeşitli dilleri de kullanabiliyorum.

Vatanım olan Yunanistan'ın İslâmî tarihi ile diğer Akdeniz ülkelerine olan ilgim bir dönem beni turizm sahasında çalışmaya da sevk etti. Uzunca bir seyahat döneminin ardından 2001'de İngiltere'ye taşındım ve burada kimi İslâmî çalışmalarda bulundum. Nihayet 2010 yılında Müslüman bir vaiz olma sıfatına eriştim.

Alman Meclisinde 'Müslüman karşıtı ırkçılık ve ayrımcılık' konulu önerge reddedildi
Mecra

İngilizce ve Almanca konuşulan ülkelerde “Avrupa'da Osmanlı ve İslam mirası” hakkında sunumlar yapıyorum. Daha önce de Avrupa ve dünyada İslam mirası mevzusunda Mısır menşeli Huda TV ile Unity FM'de (Birmingham) ve Birleşik Krallık'ta, ayrıca yurt dışında çeşitli cemiyet merkezlerinde, üniversitelerde ve organizasyonlarda çeşitli programlar yaptım. Hâlâ da başta Yunanistan olmak üzere kimi ülkelerde İslâmî faaliyetlerde bulunuyorum.

İngiltere ve yurt dışındaki bazı kuruluşların konferans, konuşma ve atölye çalışmalarında yer alıyorum. İngiltere Birmingham’ta yaşıyor ve halihazırda hem Birmingham’ta hem de Londra'da dünyadaki İslam mirasıyla ilgili atölye çalışmaları yapmaya çalışıyorum. Hakkında konuştuğum meselelerle alakalı kitaplar da yazdım. Üzerinde konuşacağımız Avrupa'nın İslam tarihi ve İslam'ın Avrupa'nın bir parçası haline geldiğiyle alakalı yazdığım son kitabım hariç “Dünyamızın Gizli İslam Mirası” dizisiyle kaleme aldığım üç kitabım var:

Bunlar sırasıyla, “Unutulmuş Osmanlı Mirası Yunanistan”, “Bilinmeyen Osmanlı Macaristan” ve “Görünmeyen Osmanlı Viyana” isimlerini taşıyor. Bu üç kitap da Avrupalı okuyucuya bu ülkelerdeki Osmanlı geçmişi ile alakalı gerçek bilgi verme gayesi taşıyor. Bunların dışında Yunanistan'daki, Macaristan'daki ve Viyana'daki Osmanlı mirası ile üç Osmanlı başkenti olan Bursa, Edirne ve İstanbul hakkında üç belgesel çalışmam oldu.

Son kitabınız “Avrupa'nın İslam Tarihi” başlığı ile yayınlandı. Kitabınızdan bahseder misiniz biraz, sizi böyle bir kitabı hazırlamaya iten sebep ne oldu?

Dr. Stefanos Kefokeris'in “Avrupa'nın İslam Tarihi” başlıklı kitabı.

Son yıllarda Batı’da, özellikle de Avrupa’da, İslam ve Müslümanlarla alakalı birçok tartışma meydana geldi. Birçok farklı kafadan birçok fikir dile getirildi. Bu tartışma, mevzuyla alakalı kimi eksiklikleri de meydana çıkarmış oldu.

İslam mirası ve Avrupalı Müslümanlar hakkında gerçekten ne biliyoruz? İslam, Avrupa için gerçekten çok mu garip? İspanya ve Portekiz'deki 700 yıllık Müslüman egemenliği nedir? Müslüman Sicilya ne anlama geliyor? Balkan ülkelerinde Osmanlılar ve mirası hakkında kim bir şey biliyor? Tartışmalar bu gibi soruları da gün yüzüne çıkarmış oldu.

Müslümanların İngiliz Adalarını ve buradaki nüfusu etkilediği bilinmez bile. 50 yıl öncesinden değil, çok daha öncesinden bahsediyorum.

Ne zaman biri Müslümanlar ve Avrupa hakkında konuşsa, çatışma ve savaş fikri akla geliyor.

Ortalama bir Avrupalı bile İslam'ın Avrupa'ya ait olmadığına ve burada yabancı bir olgu olduğuna inanıyor. Tarih bize, Müslümanlarla Hristiyanlar arasındaki ilişkilerin sadece savaşlara ve kavgalara değil, aynı zamanda kültürel ve dilsel, ticari ve diplomatik alışverişe dayandığını da öğretiyor.

  • Haçlıların, Kutsal Topraklardaki Müslümanlara saldırdığı, ancak onlardan temizlik ve hoşgörü kurallarını öğrendiği bugün artık bilinen bir gerçek.

Müslümanlar, Orta Doğu'dan İskandinavya ve Rusya'ya kadar ticaret yapıyorlardı ve diplomatik ilişki içerisinde de bulunuyorlardı. Ayrıca, İskandinavya'daki Vikingler ile Endülüs’teki Müslümanlar arasında da bağlantı vardı.

Polonyalı ressam Henryk Siemiradzki tarafından çizilen resimde, Vikinglerin Müslüman bir alim ve seyyah olan Ahmed ibni Fadlan'ın tasvirlerinden hareketle düzenlediği bir cenaze töreni görülüyor.

Genel bir bakış açısıyla baktığımızda İslam'ın çok eski dönemlerden itibaren Avrupa’ya girdiğini görebiliyoruz. İber Yarımadası, Balkanlar ve Doğu Avrupa giriş yerleri mevkinde olmuş. Tabi 18. yüzyıldan itibaren, hemen hemen tüm Avrupa uluslarının sömürge yönetimi, dünyadaki bütün kıtalardaki tüm Müslüman halkları etkilerken, Müslüman göçü ve dönüşümü de Avrupa'daki demografiyi değiştirmiştir. Bahsettiğim ihtiyaca cevap vermesi için kaleme alınan bir eser "Avrupa'nın İslam Tarihi". Kitap beş bölüm halinde İslam'ın ve Müslümanların Avrupa'ya nasıl ulaştığını izah etmeye çalışırken, İslam'ın bu kıtanın nasıl ayrılmaz bir parçası haline geldiğini de vurguluyor.

Kitabınızı beş bölüme ayırdığınızdan bahsettiniz. Okuyucularımız için kitabınızın bu başlıklarından kısaca bahseder misiniz lütfen?

Ana hatlarıyla kitabımı; Endülüs, Osmanlılar, Tatarlar, Vikingler ve İslam ile İngiliz Adaları ve İslam şeklinde bölümlere ayırdım. Endülüs'teki Müslümanların altın dönemi ve Avrupa'daki Osmanlı dönemi kadar etkili, ama ihmal edilen başka dönem yoktur.

Ayrıca, Müslüman Tatarlar ve İslam'ın İskandinavya'daki Vikingler üzerindeki etkisi hakkında çok az şey söylenmiştir. Bu dört vakıanın hepsi de, sadece dinî olarak da değil, aynı zamanda yüksek kültürü, değerleri, normları, eğitim ve bilim anlayışı ile Avrupa'nın geleceğini şekillendirmiştir.

Hristiyan Avrupa'da yalnızca rahipler okuyup ve yazabiliyorken, İber Yarımadası'ndaki Müslümanlar arasında köylüler de bu beceride ustalaşmıştı.

Matematikten eczacılığa, astrolojiden sağlığa kadar Müslümanlar, Hristiyanların "Karanlık Çağlar" olarak adlandırılan batıl inanç ve şarlatanlık içerisinde bulundukları dönemde onlara bu ilimleri öğrettiler.

1349 yılında, Granada Sultanı I. Yusuf döneminde kurulan Granada Medresesi, Endülüs/İspanya.

Avrupa'daki ilk üniversiteler; Oxford, Paris veya Köln'de değil, Hristiyan ve Hristiyan olmayan öğrencilerin bilgi aradıkları ve hatta onların ana dilleri olan Arapça'yı öğrendikleri Endülüs'te kurulmuştu. Müslümanlar sadece Aristoteles, Plato, Sofokles gibi kadim Yunan kaynaklarını kopyalayan ve tercüme eden kişiler olarak değil, aynı zamanda bunları düzelterek geliştiren kişiler olarak görülmelidir.

Kraliçe Victoria'nın Müslüman dostu
Mecra

Sadece Endülüs'ün başkenti Cordoba'da 70 kütüphane ve bunların birinde de yarım milyondan fazla kitap vardı. Avrupa'daki Müslüman çocuklar ve yetişkinler için İslami tarihleri ve Müslüman ataları hakkında daha fazla bilgi edinmek inanılmaz derecede önemlidir.

Kurtuba'nın bilim ve kültür merkezi olduğu 900'lerdeki Emir Abdurrahman döneminde inşa edilen Kurtuba Camisi, bugün katedral olarak kullanılıyor.

Bu bilgi, güçlü bir kimlik oluşturmalarına ve Avrupa Müslümanları olarak öz güven geliştirmelerine yardımcı olacaktır. Avrupa toplumuna olumlu bir katkı yapmanın ve şu anda Müslümanlara yönelik ön yargılara ve hatta saldırılara direnmenin tek yolu bu.

Avrupa'nın Müslümanlara kapanan kapısı
Mecra

Endülüs'ün dağılmasından sonraki uzun süreçte Hristiyan dünyası tarihi gerçekleri gizlemeye ve hatta Müslümanlar hakkında yalanlar yaymaya çalıştı. Bugün bile kimi yerlerde Osmanlılar Balkanlar'daki fakir Hristiyan nüfusa baskı yapan ve hatta ilerlemelerini engelleyen kana susamış canavarlar olarak kabul ediliyor. Nihai olarak, Müslümanların kendilerini ve çocuklarını İslami geçmişleri ve İslam'ın Avrupa'da sahip olduğu etkiler konusunda eğitmeleri gerekiyor. İslam olmadan Avrupa'nın bugün olduğu gibi olmayacağı ve bu dinin bu kıtanın bir parçası olduğu gerçeğiyle gurur duymalıyız.

Kitabınızı hazırlama aşamasında araştırma yaparken sizi şaşırtan herhangi bir şey oldu mu?

1840'larda İrlanda'da yaşanan patates kıtlığı sırasında Osmanlı Sultanı Abdülmecit, İrlanda'ya 1,000 £ bağışladı. Bu mektup da sultana minnettarlıkları iletmek için İrlanda'nın öne çıkan isimleri tarafından kaleme alındı.

8. yüzyıla kadar uzanan İngiliz Adalarında İslam'ın tarihi hakkında çok şey keşfettim. Bunu şahsım adına oldukça şaşırtıcı buldum. Bu durum burada, İngiltere'de bile öğretilmez. Dahası, İrlanda'daki Büyük Kıtlık ve Osmanlı İmparatorluğu'nun yardımları, ve bu iki ülke arasındaki bağlantıya da bir hayli şaşırdım.

İrlanda'daki kıtlık sebebiyle acı çeken İrlandalılara Osmanlı Sultanının İngiliz Kraliçesinden çok daha cömert olduğunu gördüm.

Avrupa insanının kıtanın İslâmî geçmişinin farkında olduğunu söyleyebilir miyiz?

Pek sayılmaz. Avrupa'daki Müslümanlar bile bu kıtadaki tarihlerinin farkında değiller. En büyük sorun, Avrupa tarihinde İslam'ın okullarda bile okutulmaması, görmezden gelinmesidir. Bu nedenle, İngiliz okullarında okuyan çocukların Avrupa Müslümanları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaları için, bazı çalışma kitapları hazırlama teşebbüsünde de bulundum. Tabi ayrıca, Arnavutluk, Bosna, Kosova, Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Kuzey Makedonya gibi Avrupa'da birçok Müslümanların yoğunlukta olduğu ülke bulunduğunu ve tarihlerinin de Avrupa tarihi olduğunu unutmamalıyız

Kitabınızın Avrupalı okuyucu nezdinde gerekli tesiri meydana getireceğine inanıyor musunuz?

Bu kitaba alternatif bir ders kitabı olarak bakacak ve bundan istifade edecek insanlar olduğuna inanmak istiyorum. Bu kitap ilk olarak, Avrupalı Müslümanların
öz güvenlerini geliştirmelerini ve Müslüman Avrupalı kimlikleri hakkında daha iyi bir fikir edinmelerini sağlamak için kesinlikle Avrupalı Müslümanlarla konuşma gayesi taşıyor.

  • Müslümanlar, kendilerinin de bu kıtanın bir parçası olduğunu, İslam'ın Hristiyanlık ve Yahudilik kadar Avrupa'nın bir parçası olduğunu bilmeli.

İkincisi, Müslüman olmayanlar, İslâm'ın ve Müslümanların Avrupa tarihini çok etkilediğini ve Endülüs'teki Müslümanlar olmadan Avrupa'nın tarihinin çok farklı olacağını anlamalı. Kitabın tercüme edilerek, Türkçe olarak da yayınlanmasını ve aynı zamanda Türk okuyucularına da ulaşmasını ümit ediyorum. Türk halkı, geçmişlerinin Avrupa tarihinin büyük bir parçası olduğunu anlamalı.

Son olarak; yükselen yabancı düşmanlığı, fanatiklik, milliyetçilik göz önüne alındığında İslam'ın ve Müslümanların Avrupa'daki mevkini gelecekte nasıl görüyorsunuz?

Özellikle son yıllarda ırkçılık, İslamofobi ve milliyetçilikte ciddi bir artış gördük, tabi bunların tamamı İslam'a karşı olan ideolojiler. Biz Avrupalılar geleceğin neler taşıdığını bilmiyoruz. Avrupa Birliği'nin İngiltere ile arasındaki meseleleri aslında Avrupa'nın geleceği hakkında da kimi belirsizlikler barındırıyor.

Her yerde, iktidar ya da muhalif en büyük ikinci partinin ırkçı partiler olduğunu görüyoruz. Bugünlerde ırkçılığın Müslümanlara karşı da nefret anlamına geldiğini göz önüne alırsak bu çok rahatsız edici oluyor. Sokaklarda saldırıya uğrayan Müslümanlar var, camiler yakıldı ve Müslüman Avrupalılara sözlü tacizler yapıldı, yapılmaya devam ediliyor.

Filibe: Doğu'nun Gırnatası
Mecra

Almanya'da ırkçıların saldırısına uğrayan bir camii.

Bununla birlikte, İslam'a dönüşlerin sayısında da her geçen gün artış kaydediliyor. Avrupa'nın hemen hemen her yerinde, kendi ülke vatandaşlarını eğitmeye çalışan yerli Müslümanlar bulabiliyoruz. Yani, bir yandan İslamofobyanın artarken, aynı zamanda da İslam'a olan ilgi artıyor. İslam inşallah galip gelecektir...