Kıbrıs'ın bekçisi: Hala Sultan

ABDULSAMET DOĞAN
Abone Ol

Hala Sultan Hazretleri ve türbesi, Kıbrıs için kabri İstanbul’da bulunan Eyüp Sultan Hazretlerinin istirahatgâhı gibi önemli bir semboldür. Aslında mana olarak bir mühürdür. İstanbul'un fethinden evvel İstanbul’a gelen Eyyüb el-Ensari Hazretlerinin İstanbul’a kattığı mananın aynısını Hala Sultan Hazretleri de Kıbrıs adasına yaşatmıştır. Bu vesileyle aslında Ümmü Harâm Hazretleri, Peygamber Efendimizin Kıbrıs’a bir hediyesidir. Resulullah’ın “annemden sonra annem” dediği Ümmü Harâm Hazretleri, Kıbrıs’ın kızgın ve sıcak topraklarına bambaşka bir mana yüklemiştir.

“Akdenizin nûru” demek yetersiz kalır belki de. Çünkü o sevgili Peygamberimizin çokça sevdiği süt teyzesi Ümmü Harâm Hazretlerinin ta kendisidir.

Peygamber Efendimizin ona beslediği muhabbet öylesine derin ve sevgi doludur ki hadislerde rivayet edilenlere göre Kuba Mescidi’ni ziyaret ettiğinde Ümmü Harâm'ın evinde konaklar, yemek yer, hatta çoğu zaman öğle vakti orada istirahat eder, namaz kılıp imamlık yaparmış.

Halid el-Ensariyye el-Hazrecciye’den aldığı Hala Sultan künyesi ile anılan Ümmü Haram binti Milhan, aslen Medineli olup, Medineli Müslümanların yani ensarın ilklerindendir. Annesinin adı Melike, babasının adı Milhan bin Halid’tir. Hazrec kabilesinin Neccaroğulları koluna mensuptur. Anneannesi Selma binti Amr bin Lebid el-Hazreci, Haşim bin Abdumenaf el-Kureyşi (Peygamberimizin büyük dedesi) ile yaptığı ilk evliliğinden Şeybe’yi / Abdülmüttalib’i (Peygamberimizin dedesini) doğurmuştur.

Hz. Peygamber’in hicreti sırasında Medine’den önce son durağı olan Kubâ’da yapılan Kuba Mescidi.


Haşim’in vefatından sonra yaptığı ikinci evliliğinden Melike (Muleyke) doğmuştur. Melike’nin iki kızı ise Ümmü Haram, Ümmü Suleym (gerçek adının Rümeysa veya Gumeysa olduğu biliniyor, meşhur sahabelerden Enes bin Malik’in annesidir.) Ümmü Haram, Enes bin Malik’in teyzesi olur.

Aynı zamanda yukarıda bahsettiğim yakın akrabalık bağından dolayı Peygamber Efendimiz ile ikinci yeğen olurlar fakat Peygamberimizin kendisine teyze diye hitap etmesi ve mahremi muamelesi yapmasının sebebi, mübarek anneleri Hz. Amine ile Hala Sultan’ın süt kardeşi olmalarından kaynaklanırdı. Yani Hala Sultan Peygamberimizin süt teyzesidir.

  • “Hâle” kelimesi, Arapçada “teyze” demektir. Bu yüzden, Osmanlı tebaası ismi ile hitap etmekten çekinerek Arapçadan gelen bu kelimeyi olduğu gibi kullanmış ve günümüze Hala Sultan olarak gelmiştir.

Ümmü Harâm’ın rivâyet ettiğine göre, bir defasında Resûl-i Ekrem onun evinde öğle uykusundan gülerek uyanmış. Ümmü Harâm niçin güldüğünü sorunca uykusunda kendisine ümmetinden fetih maksadıyla Akdeniz’e açılan bazı kimselerin gösterildiğini ve onların cennetlik olduğunu söylemiş. Bunun üzerine Ümmü Harâm kendisinin de onların arasında bulunması için dua etmesini istemiş ve Hz. Muhammed de dua etmiş. Ardından tekrar uykuya dalmış, yine gülerek uyanmış. Ümmü Harâm’ın bu defa ki sorusu üzerine de ümmetinden bazılarının İstanbul'u fethetmek amacıyla sefere çıkacağını, onların da günahlarının bağışlanacağını haber vermiştir. Ümmü Harâm kendisinin de onların arasında bulunması için dua etmesini isteyince Resûl-i Ekrem ona Akdeniz’i fethedenler arasında olduğunu söylemiştir.

Hz. Muhammed'in müjdesine mazhar olan Ümmü Harâm'ın Akdeniz kıyılarındaki kabri.

Peygamber Efendimizin muhabbet beslediği Ümmü Harâm Hazretleri birçok sefere ve savaşa katılmıştır. Bu seferlerde ve savaşlarda yaralılara yardım etmiş, erzak taşımış ve dahi birçok hizmette bulunmuştur. Huneyn ve Uhud gibi çetin savaşlarda bulunmasının yanı sıra zevci ile birlikte İslâm ordularının Suriye Seferlerine de katılmıştır.

Şam’ın kalbi: Emevî Camii
Mecra

Ümmü Harâm Hazretlerinin yüreğinde hep Peygamber Efendimizin ona müjdelediği Akdeniz seferinin hasreti vardı.

Hz. Osman halifeliğinde İslâm ordularının Kıbrıs’ın fethi için ilk kez donanma seferine çıkacağını öğrendiğinde ona müjdelenen şehadete kavuşma aşkıyla zevci ile beraber İslâm ordusuna katılmıştı.

Bu seferde Peygamber Efendimizin sahabelerinden Ebû Zer el-Gıfârî, Ebü’d-Derdâ, Talha bin Ubeydullah, Eyyüb el-Ensâri gibi isimler de bulunmaktaydı. Tamamen gönüllülük esası üzerine kurulan İslâm ordusu, 648 yılında Kıbrıs’ın güneydoğusunda yer alan Larnaka tarafına çıkarma yaptı.

Kıbrıs o dönemde Bizans İmparatorluğu’nun kontrolü altındaydı. Çok fazla direnç gösterilmeden zafer İslâm ordusuna nasip oldu. Kıbrıs seferi, Müslümanların denizcilik alanındaki ilk başarısıdır. Böylelikle Bizans gölgesindeki Akdeniz kıyılarına İslâmiyet ile birlikte yeni bir anlayış ve güç dengesi gelmiştir.

  • Hala Sultan Hazretleri, Kıbrıs'a ulaşıldığında gemiden indikten sonra bindiği katırdan düşerek boynunun kırılması sonucu Larnaka'da şehadete ermiştir. Şehit düştüğü yerde defnedilmiştir.

Osmanlı Devleti'nin Kıbrıs’ı fethi, 1571. Kıbrıs fethedilince Hala Sultan’ın kabri ihyâ edilmiştir.

Hazîresi, bugün Güney Kıbrıs Rum kesiminde kalan Larnaka yakınlarındaki Tuzla'da bulunmaktadır. Hala Sultan, toprağa düştüğü ilk andan itibaren nuru ile Akdeniz’i ve Akdeniz'e kıyısı olan tüm medeniyetleri aydınlatmıştır.

Osmanlı Devleti 1571 yılında Kıbrıs’ı fethedince Hala Sultan’ın kabri ihyâ edilmiş ve 1760 yılında üzerine Şeyh Hasan Efendi tarafından türbe inşâ edilmiştir. Türbenin çevresi sonradan yapılandırılmıştır. 1795’de Kıbrıs muhassılı Silâhdar Kaptan başı Mustafa Ağa tarafından şadırvan, 1797 yılında ise tekke inşa edilmiştir.

Hala Sultan'ın türbesi, Hala Sultan Camii'nin hemen arka tarafında bulunmaktadır.

1816 senesinde de Kıbrıs muhassılı Seyyid Mehmed Emin Efendi tarafından cami yaptırılmak suretiyle küçük bir külliye haline bürünmüştür. Hala Sultan Tekkesi’nde düzgün taş kesme işçiliği yapılmaktadır. Tekkenin batı tarafında iki adet kapısı bulunur. Bu kapılardan biri bugün hâlen aktif olarak kullanılmaktadır.

Girişi takip eden avlu, kuzey, batı ve güney yönlerinden tekke birimleriyle kuşatılmış, girişin kuzeyine şadırvan, sağına cami, arkasına da türbe yerleştirilmiştir.

1816'da Kıbrıs muhassılı Seyyid Mehmed Emin Efendi tarafından yaptırılan Ümmü Harâm Camii'nin uzaktan görünüşü.

Larnaka'daki Hala Sultan Tekkesi. Tekke, Kıbrıs’ın Rum kesiminde, Larnaka şehri dışında Tuz gölünün yakınında yer almaktadır.

Hala Sultan Hazretleri ve türbesi, Kıbrıs için kabri İstanbul’da bulunan Eyüp Sultan Hazretleri'nin istirahatgâhı gibi önemli bir semboldür. Aslında mana olarak bir mühürdür. İstanbul'un fethinden evvel İstanbul’a gelen Eyyüb el-Ensari Hazretlerinin İstanbul’a kattığı mananın aynısını Hala Sultan Hazretleri de Kıbrıs adasına yaşatmıştır. Bu vesileyle aslında Ümmü Harâm Hazretleri, Peygamber Efendimizin Kıbrıs’a bir hediyesidir. Rasulullah’ın “annemden sonra annem” dediği Ümmü Harâm Hazretleri, Kıbrıs’ın kızgın ve sıcak topraklarına bambaşka bir mana yüklemiştir.

Malta’da bir Osmanlı şehitliği
Mecra

İlk zamanlar Hala Sultan Tekkesi’ne "gül bahçesi" anlamına gelen “gülşen-i feyz” adı verilmiştir. Önemli bir ziyaret yeri olması nedeniyle Kıbrıs’a gelenler tekkeyi ziyaret etmeden adadan ayrılmazlardı. 1650 yılına gelinceye dek hiçbir Arap ve Osmanlı kaynağında Hala Sultan’ın mezarının yeri belirtilmemiştir. Bu mezarı inceleyen, tam manasıyla yerini tespit eden 1683'de Kıbrıs’ı ziyarete gelen Cornelis van Bruyn ve 1760'lı yıllarda Kıbrıs’ı ziyaret eden Mariti’dir.

''Gül bahçesi” anlamına gelen “gülşen-i feyz” adı verilen Hala Sultan Tekkesi’nin eski hali.

Bu tarihin türbe kaynakçasında milat olduğu düşünülür. Bu tarihten sonra mezarın yeri Arap kaynaklarında da belirtilmeye başlanmış ve mezarın halk arasında “ihtiyar kadının mezarı” adıyla bilindiği ve Müslümanlar ile Hristiyanlar tarafından ziyaret edildiği de belirtilmiştir.

Hz. Muhammed'in süt teyzesi Hala Sultan’ın mezarı.

  • 1760-1767 tarihleri arasında Kıbrıs’ta bulunan keşiş G. Mariti’nin kaynaklarında Hala Sultan’ın kabrinin Müslümanlar tarafından kutsal görüldüğü ve Osmanlı döneminden başlayarak I. Dünya Savaşı’nın başlangıç tarihi olan 1914 yılına kadar Larnaka açıklarından geçen Osmanlı bandıralı gemilerin bayraklarını indirdikleri ve top atışlarıyla Hala Sultan’ı selamladıkları aktarılır.

Kıbrıs’taki İslâm mirasının en eski izlerini teşkil etmesi sebebiyle Osmanlı'nın fethinden sonra da adada yaşayan Müslümanların ve özellikle Müslüman Türk halkının en önemli ziyaretgahı olmuştur. Türbe birçok devlet erkânı ve padişahlarca değerli hediyeler ile süslenmiştir.

Hala Sultan Camii'nin içi. Caminin bir imamı bulunmasına rağmen camide ezan okunması yasaktır.

1959’da onarılan ve Kıbrıs Evkaf Dairesi tarafından içine bir kütüphane tesis edilen tekke, 1963’te Rumlar mezaliminde tahrip edilmiş ve bir süre askerî karargâh olarak kullanılmıştır. Savaş sonrasında Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin kontrolünde olan Larnaka şehrinde bulunan Hala Sultan Türbesi, bugün sadece belirli kutsal günlerde kuzeyden gelen Türklerin ziyaretine açılmaktadır. Ayrıca tekke içerisinde bulunan caminin bir imamı bulunmasına rağmen ezan okunması yasaktır. Ama tekke yönetimi ve Kıbrıs Vakıflar İdaresi'nin bu konuda girişimleri bulunmaktadır. Tekke Rum idaresindeki bölge içerisinde kaldığı için politik konulardan ötürü zaman zaman ziyaretler zorlaştırılabiliyor.