Mısır'ın yerli Hristiyanları: Kıptîler

SELİM TEKE
Abone Ol

Henüz İslâmiyet ile tanışmadan önce, Hristiyanlık ile ilişki içine giren topraklarda, yüzyıllardır devam eden Hristiyan gelenekleri mevcut. Mısır’daki Kıptî kilisesi, köklü tarihi, kendine has kilise anlayışı ile bu geleneklerin en çarpıcı örneği konumunda.

Tüm semavi dinlerin neşet ettiği zemin olan Ortadoğu günümüzde farklı inançlara ev sahipliği yapıyor. Zihinlerde daha çok Avrupa kıtası ile ilişkilendirilen Hristiyanlık da bu dinlerden biri.

Evanjelist Markos'un Kıptî Kilisesi tarafından yapılan bir tasviri.

Henüz İslâmiyet ile tanışmadan önce, Hristiyanlık ile ilişki içine giren topraklarda, yüzyıllardır devam eden Hristiyan gelenekleri mevcut. Mısır’daki Kıptî kilisesi, köklü tarihi, kendine has kilise anlayışı ile bu geleneklerin en çarpıcı örneği konumunda.

Ortadoğu’daki en kalabalık Hristiyan grubu olan Kıptîleri bünyesinde barındıran Mısır’a Hristiyanlık M.S. 42 yılında Evanjelist Markos tarafından getirildi. Her ne kadar Kıptî kilisesi Hz. Meryem’in, Hz. İsa henüz bebekken Mısır’a sığınmak zorunda kaldığını savunsa ve Mısır’daki Hristiyanlığın köklerinin bu olaya dayandığını iddia etse de birçok araştırmacı tarafından Mısır’da Hristiyanlığı getiren kişinin Markos olduğu kabul edilmekte.

İznik konsülünde dört büyük İncil’den biri olduğuna karar verilen Markos İncili'nin yazarı olan Havari Markos yaptığı Mısır yolculuğunda, bölge halkına bu yeni dini tebliğ etmekten de geri durmamıştı.

Mısır'da Kıptîlere ait, St. Mercuruis adıyla da bilinen eski Ebu Seyfeyn Kilisesi.

Markos’un tebliğlerinin sonucuyla ortaya çıkan Kıptî Kilisesi, Batı’da teşekkül eden Katolik kilisesi ve Bizans’ın temsil ettiği Ortodoks kilisesinden farklı bir yapı ortaya çıkardı. Yunanca “Aigyptos” kelimesinden gelen ve şimdilerde sadece Hristiyan Arapları tanımlamak için kullanılan Kıptî kavramı, o zamanlarda bütün Mısırlılar için kullanılan bir isimdi. Fakat 635’te (Hicrî 13) Mısır’ın Müslümanlar tarafından fethedilmesiyle bu kullanım değişti, Mısır’ın dinî atmosferinin değişmesi gibi…

Mısır’ın fethine kadar Mısır’da oldukça yayılan Hristiyanlık, Mısırlıların Müslümanlık ile tanışması ile gerileme kaydetti. Geleneksel dinlerinden Hristiyanlığa geçen Mısırlıların büyük bir çoğunluğu Müslümanlaşırken, Kıptî kelimesi de sadece Hristiyan Mısırlılar için kullanılan bir sözcüğe dönüştü. Kısa sürede değişen Mısır atmosferi Kıptîleri de etkiledi. Mısır’a yayılmaya başlayan ve Müslümanlar tarafından kullanılmaya başlayan Arapça Hristiyanlar arasında da yayılırken, Kıptîce Kıptî Kilisesi altında yaşamaya devam etti. Mısır’ın Müslümanlaşmaya başladığı ilk dönemlerde Kıptîler, başa geçen Müslümanların yönetimi altında rahat bir yaşam sürdüler. Ta ki Fâtimî Halifesi Hâkim Biemrillah dönemine dek...

Hakim Biemrillah döneminde Kıptîlerin birçok kilisesi yıkıldı.

Hâkim’in Hristiyanlara karşı yürüttüğü katı politikalar çerçevesinde Kıptîlerin kiliseleri yıkıldı. Toplumsal yapı içerisindeki pozisyonlarını kaybeden Kıptîler Eyyûbîlerin 1171’de Fâtimî Devleti'ni sonlandırmasıyla kısmen rahat bir nefes alsalar da, 8'inci Haçlı Seferleri sırasında Mısır’ın bir kısmını ele geçiren Haçlılar karşısında yine zor dürüme düştüler.

Her ne kadar bölgeyi ele geçiren Haçlılar Hristiyan olsa da, Mısır halk üzerinde uyguladıkları eylemlerinde Kıptîleri Müslümanlardan ayırmadılar.

1250’de Memlûkler’in Mısır’da bir devlet tesis etmesi ve yavaş yavaş Haçlıları bölgeden bertaraf etmesi ile eski yerel haklarını elde eden Kıptîler 1517’de Memlûkler’den iktidarı devralan Osmanlı yönetimi altında da aynı şekilde yaşamlarını sürdürdüler. 1805 yılında Osmanlı idaresi tarafından Mısır Valisi olarak atanan Kavalalı Mehmed Ali Paşa döneminde Kıptîlerin toplumsal konumu oldukça yükseldi. Mısır’da güçlü bir yapı tesis etmeye çalışan Kavalalı vergiden muaf tuttuğu Kıptîlere yerel yöneticilikler verdi.

  • Tanzimat Fermanı’nın bir uzantısı olan Hatt-ı Hümayun ile birlikte Osmanlı Hristiyan tebaası Müslümanlarla eşit konuma gelmesiyle, Kıptîler, kendi yasalarını ile yargılanma, Kilise inşa etme, orduya katılma gibi haklar kazandı.

Mısır'ın İngiliz yönetimi altında olduğu dönemde başbakanlık yapmış iki Kıptî: Butros Gali (sağda) ve Yusuf Vahbe Paşa (solda).

Mısır 1882’de tam olarak İngiliz hâkimiyeti altına girdiği Kıptîler kendi kimlikleriyle siyasetin içine girdi. 1908’de Mısır’ın başbakanı olan Butros Gali’nin ve 1919’da aynı makamda göre yapan Yusuf Vahbe Paşa’nın birer Kıptî olması, Hristiyan Arapların Mısır siyaseti içerisindeki konumunu gösteren en büyük örneklerdi.

Malumun ilamı
Mecra

Amerika'ya yerleşen Kıptîler, kimliklerini korumuş ve ABD'de kendi Kıptî kiliselerini açmışlardır.

1919da bir devlet kurmak için mücadele eden Mısır halkı içerisinde yerlerini alan Kıptîler, 1952’de Cemal Abdünnâsır’ın önderliğinde yapılan darbeyi bütün Mısırlılar gibi sevinçle karşıladılar fakat ortaya çıkan sonuç hiç de bekledikleri gibi olmadı. Cemal Abdünnâsır’ın yönetime geçmesi ile milliyetçiliğin Mısır’da yükselmesi Kıptîlerin Mısır’daki toplumsal rollerini kaybetmelerine neden oldu. Kendilerini ifade etme yöntemleri, partilerin kapatılması yoluyla ellerinden alınınca ve milliyetçi ideoloji kendini daha çok göstermeye başlayınca ilk Kıptî göç dalgası baş gösterdi. İlki Kanada’ya, ikincisi Amerika’ya olmak üzere gerçekleşen göçlerde 10 binin üzerinde Kıptî Mısır’dan ayrıldı. Bugün Amerika’da oldukça yaygın olan Kıptî kiliselerinin menşei de bu göçtü.

Abdünnâsır döneminde ve Sedat Enver döneminde Kıptî Kiliselerine birçok saldırı düzenlendi.

Protokole kurşun
Mecra

Milliyetçiliğin Mısır’da yükselişi Kıptîlerin üzerinde baskı oluşmasına sebep oldu. Envar Sedat’ın Mısır’daki komünist düşünceyi bastırmak için parlattığı “İslâmcı” tutumu bu baskının daha da artmasına sebep oldu. Her ne kadar Sedat halkın kutuplaştığını hissedip, bunun önüne geçmek için din ve düşünce özgürlükleri için çalışmalar yapmış olsa da, bu 1972’de kiliselere karşı yapılan saldırılara engel olamadı. Sedat’ın iktidarı boyunca Kıptîlere karşı gerçekleştirilen saldırıların sayısı arttı. Kundaklanan kiliseler, saldırıya uğrayan rahipler ve Hristiyanlar

Sedat’ın 1981’de suikasta kurban gitmesinin ardından başlayan Hüsnü Mübarek döneminde, saldırılar kısmen sürmüş olsa da, Kıptîler daha rahat bir yaşam sürdüler. Siyaseti boykot etme kararı veren Papa, Hüsnü Mübarek döneminde verdiği bu karardan geri dönünce, Kıptîler sosyal alandaki statülerini tekrar kazanmaya başladı. Fakat 1987’de Kutup Camii’nin yakılmasının ardından, Hristiyanlardan şüphelenen Müslüman gruplar tekrar kiliselere saldırmaya başladı. Devam eden yıllarda iki grup arasında süregelen çatışmalar, Kıptîlerin en ağır darbeleri almasına sebep oldu.

Bu tatlının hikâyesinde acı var
Mecra

Kıptî Kilisesinin Sisi ile yakınlığı Mursi destekçilerinin tepkisini çekti. Kıptîler, 2011'de Hüsnü Mübarek'e karşı yürütülen halk ayaklanmasında Mısır halkının yanında oldu.

Özellikle Müslüman Kardeşler’e menfi bir bakışları olan Kıptîler 2011’de Hüsnü Mübarek’in devrilmesiyle sonuçlanan halk ayaklanmasına katılmış olsalar da, seçimlerde Müslüman Kardeşler bağlantılı olan Muhammed Mursi’ye destek vermediler. Yine aynı saiklerle 2014’te Mursi’nin, General Abdülfettah Sisi tarafından devrilmesinin ise destekçisi oldular. Bu siyasî tercihin sonucu ise Kıptî Kilisesi açısından ağır oldu. Muhammed Mursi destekçileri, Sisi tarafında yer alan Kıptîleri cezalandırmak için kiliselere saldırılar düzenledi.

  • Mısır nüfusunun yüzde 10’unu oluşturan Kıptîler, özellikle Mısır’ın modern tarihi içerisinde, yer yer kendi konumlanışlarının sonucu olarak, birçok sıkıntıyla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bugün hâlâ, toplumsal anlamda sabit bir pozisyon elde edemeyen Kıptîler, Mısır’ın azınlık halkı olmaya devam ediyor.