Osmanlı'nın Tunus'taki nişaneleri: Türkçe kitâbeler

YUSUF SAMİ KAMADAN
Abone Ol

Fethettiği topraklarda îmâr ve ihyâ girişimlerinde bulunmaya büyük önem veren Osmanlı, 1574 - 1881 yılları arasında 300 yıldan fazla hakim olduğu Tunus topraklarında da benzer faaliyetlerde bulunur. Ayrıca îmâr faaliyetlerinden başka, Osmanlı'nın kendisinden önceki dönemlere ait eserlere yaptığı ekleme ve onarımlar da mevcuttur. Meşhur Zeytûne Camii'ne yaptığı ekleme ve onarımlar bunların başında gelir. Osmanlı mimarî anlayışında oldukça önemli bir yere sahip olan ve Osmanlı sanat erbâbının becerisiyle yapıların tamamlayıcı, estetik bir unsuru haline gelen kitâbeler de aynı şekilde Tunus'ta inşâ edilen yapılarda da ihmal edilmez.

Fethettiği topraklarda îmâr ve ihyâ girişimlerinde bulunmaya büyük önem veren Osmanlı, 1574 - 1881 yılları arasında 300 yıldan fazla hakim olduğu Tunus topraklarında da benzer faaliyetlerde bulunur. Özellikle bu dönemde yapılan ve günümüzde de çoğu ayakta duran, hatta kimileri hâlâ kullanılan yapıların sayısı bir hayli fazladır.

Külliyeler, camiler, medreseler, zaviyeler, türbeler bu eserlerin arasında ilk akla gelenlerdir. Bunların dışında savunma yapıları, çarşıları, hanları, köprüleri, çeşmeleri ve saraylarıyla Osmanlı'nın burada ne denli büyük bir îmâr faaliyetinde bulunduğu anlaşılabilir. Ayrıca îmâr faaliyetlerinden başka, Osmanlı'nın kendisinden önceki dönemlere ait eserlere yaptığı ekleme ve onarımlar da mevcuttur. Meşhur Zeytûne Camii'ne yaptığı ekleme ve onarımlar bunların başında gelir.

Osmanlı mimarî anlayışında oldukça önemli bir yere sahip olan ve Osmanlı sanat erbâbının becerisiyle yapıların tamamlayıcı, estetik bir unsuru haline gelen kitâbeler de aynı şekilde Tunus'ta inşâ edilen yapılarda da ihmal edilmez. Genel olarak eserin kim tarafından, ne zaman yapıldığı; onarımdan geçmişse de bu tamirin kimin tarafından yapıldığıyla alakalı bilgiler veren kitâbeler ile Arapça olarak karşılaşabildiğimiz gibi, kitabeler çoğunlukla da Türkçe olarak karşımıza çıkabiliyor.

Sadece başkent Tunus’ta değil, Tunus'un birçok şehrinde bulunan Osmanlı dönemine ait yapılarda karşılaştığımız bu Türkçe kitâbeler, bir zamanlar hakimi olduğumuz bu coğrafyadaki nişan taşlarımız konumunda. Yine Tunus'ta Osmanlı döneminde yapılan kimi yapılarda Türkçe değil de Arapça kitâbe kullanılması da Tunus'ta o dönemde kullanılan bu iki dilin âhengi ile açıklanabilir.

Osmanlı'nın Akdeniz kıyısındaki sancak şehri
Mecra

Yazımı çok da uzatmamak için Türkçe kitâbelere örnek olması bakımından sadece iki cami, iki kışla, iki de kale kitâbesini sunmakla yetineceğim. Bunun dışında kalan Türkçe kitâbe örnekleri bahsedildiği gibi, bu sayının çok daha üstünde. Özellikle Tunus'ta yaşadığım bir yıllık zaman zarfında pek çok noktasına seyahat etme imkanı bulduğum şehirde bu örneklerle karşılaşma imkanı bulabildim.

Burada bu çalışmamın bir ilk olmadığını da ifade etmem gerekir. 1985 - 1986 yılları arasında Tunus'ta bulunan Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden Prof. Dr. Mehmet Şeker'in "Başşehir Tunus’taki Türkçe Kitabeler" başlıklı, kısa ama faydalı çalışması her ne kadar sadece başkent Tunus'taki kitâbeleri incelemiş olsa da bu sahada Türkçe yapılmış ilk çalışmalardan olması hasebiyle büyük önem arz ediyor.

Fransız tarihçi Robert Mantran'ın da bu konuyla alakalı daha önce yapmış olduğu bir çalışma vardır. Yapılan çalışmaların en kapsamlısını şüphesiz Kadir Pektaş'ın "Tunus'ta Osmanlı Mimari Eserleri" adlı çalışması oluşturuyor. Osmanlı döneminde Tunus'ta inşa edilen eserler bu çalışmada kapsamlı bir şekilde incelenmiş olmakla birlikte, bu hacimli eserde bile kimi ciddi eksikliklerin var olduğunu ifade etmek gerekir. İncelediği yapıların kitâbelerini de veren Pektaş, kimi yerlerde okuma hatası yapar. Yazımı, dijital fotoğraflarla sunuyor olmak bu yazının orijinal kısmını oluşturabilir ama bu yine de bu konuyla alakalı kapsamlı bir heyet çalışmasının gerekliliğini ortadan kaldırmayacaktır.

Cezayir’de Fransızların Müslümanları hapsettiği Osmanlı köyü: Kasbah
Mecra

Dayı Yusuf [Yûsuf Dey] Camii

Dayı Yusuf Camii, Dayı Yusuf'un yaptırdığı birçok eserden biridir.

  • Osmanlı hakimiyeti altındaki Tunus tarihine baktığımızda karşımıza iki aile çıkar. Bunların ilki Murâdîler, ikincisi de 1957 yılına kadar hükümranlığı devam eden Hüseynîler'dir.

Fakat özellikle 17. yüzyılın ilk yarısına gelinceye kadar kendisinden bahsedilen bir başka güç daha vardır ki bu da "dayılık" müessesesidir. Osmanlı kuvvetlerinin başına serdâr-ı ekrem olarak tayin edilen Koca Sinan Paşa, Kılıç Ali Paşa’nın başında bulunduğu Osmanlı donanması ile 1574 yılında Tunus'u ele geçirince burada 3000 yeniçeri bırakır. İşte bu "dayı" unvanlı kişilerin ortaya çıkışı da yeniçeriler vasıtasıyla olur. Yeniçerilerin seçtiği bu kişiler, arkalarındaki bu kuvvet ile doğal olarak ülke yönetimi konusunda, bir askerî güç olarak, söz sahibi olacak bir konum elde ederler.

Dayı Yusuf da bu dayılardan biridir. Murâdîler kelimesinin kendisine nisbet edildiği kurucu lider Murad Bey ve oğlu Hammûde Paşa zamanlarında bu görevde bulunur. Kimi isyan faaliyetlerini bastırma konusunda gösterdiği başarının yanında Tunus'un çeşitli yerlerinde îmâr faaliyetlerinde de bulunur. Bunlardan biri de 1614 yılında başlanıp, 1615 yılında tamamlanan kendi adıyla anılan camidir. Tunus merkezde, başbakanlık sarayının yanında bulunan bu caminin avlusunda aynı zamanda 1637 yılında vefat eden Dayı Yusuf'un türbesi de mevcuttur. Caminin giriş kapısı üzerinde mermer üzerine sülüs olarak işlenmiş şu Türkçe kitâbe yer alır:

Dayı Yusuf Camii'nde bulunan Türkçe kitâbe.

Yaptı Yusuf Dayı emr-i hakla

Câmi-i sihr-âferin sihr-i helâl

Sâhibine hak mübârek eylesun

Kim müyesser eyledi ol zül-celâl

Ehl-i hayr ve ehl-i hak sâhib-i kerem

Rahmet ide ana nîrû bî-zevâl

Ruhunu tâ haşr olunca dâimâ

Hayırla yâd ideler budur meal

Seyr idüp ol câmii ins ü melek

Didiler târîhini cennet misâl

Gâru'l-milh Ulu Camii

Gâru'l-milh Ulu Camii Dayı Mustafa Laz tarafından inşa ettirilmiştir.

Gâru'l-milh, Tunus'taki Osmanlı hakimiyetinin önemli askerî merkezlerinden biridir.

Başkent Tunus'un yaklaşık 60 km kuzeyinde yer alan Gâru'l-milh kasabasında, dayılardan biri olan Dayı Mustafa Laz tarafından 1659 - 1660 yılları arasında inşâ ettirilen cami de aynı şekilde giriş kapısı üzerinde sülüs bir Türkçe kitâbeye sahiptir.

Tunus'taki Osmanlı hakimiyetinin önemli askerî merkezlerinden biri olan Gâru'l-milh'te Dayı Mustafa Laz tarafından inşa ettirilen başka yapılar da vardır.

  • 1654 veya 1655 yılları arasında Gâru'l-milh'e saldıran İngilizlerle mücadele eden Dayı Mustafa Laz, ayrıca burada aşağıda Türkçe kitâbesinden bahsedeceğim iki tane de kale inşasında bulunmuştur.

Dayı Mustafa Laz da, yukarıda bahsettiğim Murâdîler'den Hammûde Paşa zamanında görev yapmıştır. Bununla birlikte, örnekleri çoğaltarak yazımı uzatmak istemediğimden dolayı yer veremeyeceğim Hammûde Paşa'nın kendi adıyla yaptırdığı camide de güzel bir Türkçe kitâbe bulunur. Kendisinden bahsettiğimiz Gâru'l-milh Ulu Camii'nin Türkçe kitâbesi ise şöyledir:

Gâru'l-milh Ulu Camii'nde bulunan kitabe.

Sâî hayrât olan ehl-i sehâ

Hân Mehmed devrinde cûdî hüdâ

Hacı Mustafa o sâhib-i hayrçün

Eyledi câmii şerîfe ibtidâ

Râh-ı hakda eyleyüp sa'y füzûn

Hamdülillâh bulup âhir intihâ

Devleti efzûn ömri mezîd

Her nemâz içün kılındıkça duâ

Hâtif-i gaybî dedi târîh içün

Eyle beş vaktini sen anda edâ

Lûtânî Burcu

Lûtânî Burcu Tunus şehrini korumak için inşa edilen yapılardan biridir

Lûtânî Burcu Dayı Mustafa Laz tarafından yaptırılmıştır.

1659 veya 1660 yılına tekâbul eden hicrî 1070 yılında yine Dayı Mustafa Laz tarafından Gâru'l-milh'te yaptırılan Lûtânî Burcu, günümüzde oldukça iyi bir durumda. Geniş iç avlusunda çeşitli kültürel aktivitelerin de yapıldığı bu yapıda, ben de bir aktiviteye katılmıştım. Burası da beş beyitten oluşan sülüs Türkçe bir kitâbeye sahiptir:

Lûtânî Burcu'nda bulunan kitâbe.

Bihamdillâh zehî kal’a binâsına niyet oldu

Sefâyin-i Ehl-i İslâmı hırâsetine ruhsat oldu

Ki limân-ı ğâri’l-milh bir hâlî menzilgâh iken

Hân Mehmed zamânında yeniden imâret oldu

Serasker Hacı Mustafa sa’y edüp fî sebîlillâh

Müyesser kıldı itmâmın Feyz-i Hakk’dan vüs’at oldu

Zeyyin idüp müntehâ toplar câ be câ düşmana nâzır

Ki etrâfa iştihâr olup küffâra pek heybet oldu

Aceb hısn-ı hasîn oldu denildi iş buna târih

Münâsib geldi binâsı bu kal’aya iyi himmet oldu

Sene 1070

Tunus Burcu

Tunus Burcu 1070 yılında Dayı Mustafa Laz tarafından yapılmıştır

Her ne kadar şimdi büyükçe bir sahil kasabası durumunda olsa da Osmanlı zamanında Kuzey Afrika'daki önemli stratejik askerî merkezlerinden biri olan Gâru'l-milh'te üç kale bulunur.

Birbirlerine yakın mesafelerde bulunan bu kalelerden birincisi yukarıda kitâbesini verdiğimiz Lûtânî Burcu, diğeri Vüstânî Burcu, bir diğeri de Tunus Burcu'dur.

Bu kaleler şehre gerçekleştirilen saldırılara karşı kenti korumak adına inşa edilmiştir. 17. yüzyılın Avrupası'nın en büyük amirallerinden biri olan İngiliz Robert Blake, Akdeniz'deki İngiliz menfaatlerini muhafaza etmesi dolayısıyla Akdeniz'e gönderilmiş, dolayısıyla bir Türk gölü konumunda bulunan Akdeniz'de Osmanlı ile karşı karşıya gelmek durumunda kalmıştı.

Batı dillerinde Porto Farina adı verilen Gâru'l-milh'te 1655 yılında ciddi bir mücadele yaşanmış, o zaman sadece Usta Musa el-Endülüsî tarafından 1638 - 1640 yılları arasında yaptırılan Vüstânî Burcu ile şehir Blake'in saldırılarına karşı muhafaza edilebilmiştir.

Benzer saldırılara karşı hazırlıklı olmak bakımından daha sonra iki kale daha inşa edilmiştir. Vüstânî Burcu'nun deforme olan kitâbesi okunamamakla birlikte Tunus Burcu'nun Türkçe kitâbesi net bir şekilde okunabilmektedir. Kadir Pektaş kitabında bu kalenin Hammûde Paşa tarafından yapıldığını ifade etse de, bu yapı hicrî 1070 yılında Dayı Mustafa Laz tarafından yapılmıştır:

Tunus Burcu'nda bulunan kitabe.

İlâhî rahmet eyle kulına dârü’r-rahmanda

Gâzî Sultan Mehmed’in eyyâm-ı devrinde

Târîh bin yetmiş senesinde

Hacı Mustafa mâliyle yaptı zamânında

Başmakiye Kışlası

1782-1814 yılları arasında Tunus valiliği yapan, Osmanlı'ya bağlı Hüseynî ailesinden biri olan Hammûde Paşa tarafından inşa ettirilen Başmakiye Kışlası, kitâbesindeki tarihten anlaşıldığı kadarıyla Hammûde Paşa'nın vefat ettiği 1814 yılında tamamlanır. İnşa edildiği tarihten 60 yıl kadar sonra hastaneye tebdîl olunan yapı, günümüzde de Azîze Osmâniyye adıyla aynı şekilde hastane amacıyla kullanılır.

Birden fazla Türkçe kitâbenin yer aldığı kışlanın özellikle giriş kapısında üç bölüm halinde 21 beyitten oluşan uzunca bir kitâbe bulunur. Kitâbenin ilk 7 beyitlik kısmı besmele ve Hz. Peygamber'e salât ü selâmın ardından şöyle devam eder:

Başmakiye Kışlası'nın girişinde bulunan Türkçe kitâbe.

Bihamdillâh şeref buldu yine ceyş-i gazâbiyân

Yapıldı anlara böyle müferreh dâr-ı sultânî

Olup tevfîk-i bâriye muvaffak re'y ü tedbîri

Şürû' itdükde inşâya bu dâr-ı nusret erkânî

O sultân-ı kerem-kârâ serîr-i saltanat-ârâ

Ki a'nî Hammûde Pâşâ kerîmü'ş-şân keremkânî

O zât-ı ma'delet-kânın bu dem evsâf u medhiyle

Acep mi eylesem tahrîk ben ol kilk-i dürr-i efşânî

Ki zirâ nezd-i adlinde benim sırr hâce-i sultân

Hem ol dem hüsn-i ta'birle bu vaktin sırrı sühandânî

Şecâat bahsine dâir idersem zâtını ta'rîf

Odur iklîmi garb içre zemânın ser-i kahramânî

Adüvvi eyledi teshîr şuâ-i seyfi hûnrîzi

Edince semt-i bednâme derûnî atf-i peykânî

Başmakiye Kışlası'ndan başka bir kitâbe örneği.

Başmakiye Kışlası'nın içerisinde zamanında koğuş olarak kullanılan odaların girişlerinde, üzerinde "Latîf", " Sağır Ahmed", "Kara Öküz" gibi muhtemelen orada kalanların isimleri veya lakaplarının yazılı olduğu mermer levhalar yer alır.

Başmakiye Kışlası'ndaki koğuşların üzerinde asılı olan levhalar.

Çakmakçılar Kışlası

Kitâbesine göre Hammûde Paşa tarafından inşa ettirilen Çakmakçılar Kışlası'nın yapımı 1809 yılında tamamlanır. Kışlanın giriş kapısının üzerinde yer alan uzun, sülüs karakterle işlenmiş Türkçe kitâbe, 18 beyitten oluşur. Bilindiği gibi 19. yüzyıl Osmanlı'nın birçok problemle baş etmek durumunda olduğu bir zamandır. Bu durum her ne kadar merkez dışında otoriterinin zayıflamasına yol açmış olsa da İstanbul'dan böylesine uzak bir noktada 19. yüzyıl başında bile yapılan bir esere Türkçe kitâbe konması Osmanlı nüfûzunun aslında ne kadar da canlı olduğunun bir delilidir.

Kitâbenin ilk 6 beyitlik kısmı besmele ve Hz. Peygamber'e salât ü selâmın ardından şöyle devam eder:

Çakmakçılar Kışlası'nda bulunan kitâbe.

Hüdâya sad hezâr olsun senâ vü hamd-i bî-pâyân

Salât ile selâm dahî resûlüllâh-i ulyâya

Ki oldur lütf u fadlıyla ider tevfîkını ihsân

Ser-i tâc-ı ocâklıyân şeh-i Hammûde Paşa'ya

Gelüp ol zât-ı âlîşân nazar kıldıkda hayretle

Cüyûşa eyledi Hakka muhabbet gâyetü'l-gâye

Cihâd kasdiyle ancak tevekkül eyleyüp Hakka

Derûnî azm u cehd itti ocağı cehr u ihyâya

Olup tevfîk-i bâriyle muzaffer zât-ı pür-cûdî

Sehâ kenzinden ol dâra idüp inâm züafâya

Bin iki yüz yirmi birde kula nân-ı azîz-i tertîb

İdüp ol mâh-ı şa'bânda muvaffak oldu ı'tâya

Çakmakçılar Kışlası'nda bulunan, kenarlarında ''Yâ Fettâh'', ''Yâ Rezzâk'' yazan kitâbe.

Bu kitâbenin altında yer alan mermer levhada ise sağında "Yâ Fettâh", solunda "Yâ Rezzâk", üstünde ise "Mâşallâh" kelimelerinin bulunduğunu şu ibâre bulunur: "Açıldukça kapansun ayn-ı a'dâ, bi-hakkı sûre-i innâ fetahnâ"

Türkçe kitâbeye sahip kışlalar yukarıda verdiğim iki örnek ile sınırlı değil şüphesiz. Tunus'un merkezinde bulunan Attârîn Kışlası ile Sîdî Âmir Kışlası da aynı şekilde Türkçe kitâbeye sahipler. Türkçe kitâbeler sadece askerî yapılarda kullanılmamış, yukarıda örneğini verdiğimiz eserlerin dışında başka yapılarda da kullanılmıştır. Mesela kendisinden bahsettiğimiz Dayı Muhammed Laz'ın, Tunus'un Kasba Meydanı'nda yer alan türbesi 16 satırdan oluşan bir kitâbeye sahiptir. Aynı şekilde başkent Tunus'un 60 km kadar kuzeybatısında yer alan Binzert'te Dayı Yusuf tarafından yaptırılan ve kendi adıyla anılan çeşme de 6 beyitlik, Türkçe bir yapım kitâbesine sahiptir. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Türkçe kitâbeye sahip yapılardan bir diğeri de devlet yönetimiyle alakalı müzâkerelerin yapıldığı dîvân yapısıdır.