Nihayet'den kitaplar

NİHAYET DERGİ
Abone Ol

Nihayet Dergisi Türkiye'den ve dünyadan kitapları sizler için derledi.

Türkiye'den kitaplar

  • Ercan Kesal, genç bir doktorken taşrada yaşadıklarını Evvel Zaman’da anlatıyor. Günlüğü okurken yazarın öznel yolculuğundan çıkıp kendimizi hiç de yabancı olmadığımız bir filmin içinde buluyoruz: Bir Zamanlar Anadolu’da. Kesal, tam da bunu yapmak istiyor. Yıllar önce hekim kimliğiyle yaşadığı bir gece yolculuğunun nasıl filme dönüştüğünü anlatıyor. Yolculuk boyunca merkeze alınan insanlar hayal kırıklıkları, iniş çıkışları, ümitleri, vazgeçişleri, kabulleniş ve itirazlarıyla o kadar gerçek ki! Kitap da öyle basit bir kamera arkası değil. Bir filmin tüm gerçekliğiyle seyrüseferi. Ahlat Ağacı gösterime girsin diye beklediğimiz günlerde, Nuri Bilge Ceylan’ın kült filmlerinden birinin perde arkasını hikâyenin sahibinden Ercan Kesal’ın kaleminden okumanın tam zamanı.
  • Ercan Kesal, İletişim Yayınları
  • Gurbetnâme, altmış yıl önce, İstanbul zarafetinin hakiki mümessi Dr. Süheyl Ünver’in ailesiyle bir yıllığına Amerika’ya gitmesi esnasında Uğur Derma’la vedalaşırken “Kardeşim, orada nasıl bunlacağımı tahmin edebiliyorum. Memlektimden alacağım mektuplar beni kendime getirecek, ayakta tutacak. senden istediğim beni mektupsuz bırakmamandır” demesi üzerinde 11 ay süren mektuplaşmaların Süleymaniye Kütüphanesi arşivinden kitaba aktarılması ile karşımıza çıkmaktadır. Mektuplara asıllarına uygun resimler ve iktizasına göre yenileri de ilave edilmesiyle kitap görsel olarakta mektup okumanın hazzına davet ediyor.
  • Sâmiha Uluant Ataman, Kubbealtı Neşriyat
  • Robinson Crusoe’nin münzeviliği bir zorunluluk hâliydi. Fakat bugün münzevi olabilmek ne kadar mümkün? Michael Finkel bu sorunun cevabını, Ormandaki Yabancı kitabıyla veriyor. Modern yaşamdan kaçmak için 1986 yılında henüz 20 yaşındayken evinden ayrılıyor ve tam 27 yıl bir ormanda yaşıyor hikâyenin baş kahramanı Christopher Knight. Bu süre içerisinde kimseyle konuşmayan, yalnızca bir kez “selam” diyen Knight, yemek, giyim, okumak için kitap ya da dergi gibi ihtiyaçlarını kulübelerden çalarak karşılar. Knight içinde bulunduğu durumu şöyle anlatır: “Bir başınalık algımı yükseltti. Ama alengirli olan şey şu: Yükselen algımı kendime yönelttiğimde kimliğimi yitirdim. İzleyici yoktu, performans sergileyecek kimse yoktu. Kendimi tanımlamama gerek kalmamıştı. Konu dışı hâle gelmiştim.” Gerçek bir münzevinin bu sıra dışı hikâyesi, yalnızlık, toplum ve yaşamaya dair izlek oluşturuyor.
  • Michael Finkel, çev. Devrim Kılıçer, Heretik Yayınları
  • Pertev Bey (Pertev Sait Demirhan Paşa), yaverliğini yaptığı ve dostluk kurduğu Goltz Paşa’nın referansıyla 1904-1905 yılları arasında gerçekleşen Rus-Japon harbini Japonya saflarında izlemek için miralay (albay) rütbesindeyken Mançurya’ya gönderildi. Japonya’da iki ay, Mançurya’da bir yıldan fazla kaldı. Harp alanındaki gözlemlerini detaylıca kaleme aldı. Bunun yanı sıra, Osmanlı ile Japonya arasında diplomatik ilişkilerin kurulması için elçi vazifesini de üstlendi. Bizzat Japon İmparatoru Meiji’den madalya aldı ve İmparatorun Sultan II. Abdülhamid’e sunduğu hediyelerle geri döndü. Pertev Bey, döndükten sonra, Rus-Japon harbi ve Japon toplumu üzerine yazılar, kitaplar yazmış, konferanslar vermiştir. Doruk Akyüz’ün bu çalışması, bir Osmanlı kurmay subayının 20. yüzyıl başındaki algısını jeopolitik, toplumsal ve askerî açılardan değerlendiriyor.
  • Doruk Akyüz, Dergâh Yayınları
  • Son 4 yıl içinde Filibeli’nin önemli kitaplarından sayılan A’mâk-ı Hayâl için çok sayıda yayın yapıldı. Büyük bir kısmı bugüne kadar yayımlanan nüshaların kritik edilip yeniden çeviriyazıya aktarılmasına dayanıyordu - ne yazık ki bu çalışmalar arasında ne Filibeli ne de A’mâk-ı Hayâl hakkında ciddi bir inceleme eser mevcut değil. “Bir varmış, bir yokmuş” mottosuyla yayın hayatına başlayan 01 Yayınları’nın ikinci kitabı olarak bu eserin edisyon kritik çalışmasını yürütmesi, aynı zamanda yayınevinin yayın politikası ile ilgili önemli bir fikir veriyor. Eserin önsözünde yayına hazırlayanların Kaknüs ve Büyüyen Ay baskılarındaki okuma hatalarını ve atlamaları göstermesi hoş bir durum, zira sözkonusu baskılar da kendilerinden önce yayımlanan nüshalara aynı kritiği uygulamışlardı. 01 Yayınları’nın baskısını diğerlerinden ayıran önemli bir husus ise Osmanlıca orijinal baskıyı sayfa kenarlarına yerleştirmeleri. Umarız bu kıymetli çalışma hak ettiği yeri bulur.
  • Haz. Mustafa Aksu Muhammed Mahmut Bakır, 01 Yayınları

  • “Hepimizin mikrobiyota ya da mikrobiyom olarak bilinen zengin bir mikroskobik hayvanat bahçesi var. Bu canlılar vücudumuzun yüzeyinde veya içinde, hatta bazen hücrelerimizde yaşarlar” diyor ödüllü İngiliz bilim yazarı Ed Yong Mikribiyota: İçimizdeki Mikroplar ve Yaşama Büyüleyici Bir Bakış kitabında. Yong, “Uçsuz bucaksız buzdan başka hiçbir şeyin olmadığı Kuzey Kutbu’nda yalnız gezen bir kutup ayısı, dört bir yandan kuşatılmıştır. Hint kazları Himalayalar’ın üzerinden mikrop taşırken, denizfilleri mikropları okyanusların derinliklerine götürür. Neil Armstrong ile Buzz Aldrin Ay’a ayak bastıklarında, mikroplar için de dev adımlar atıyorlardı” diyor. Orson Welles’in “Yalnız doğar, yalnız yaşar, yalnız ölürüz” sözüne itiraz eden Yong, tek başınayken bile asla yalnız olmadığımızı, simbiyoz hâlinde yaşadığımızı söylüyor. Mikrobiyota, hiç bilmediğimiz bir âleme mikroplar âlemine doğru bir yolculuğa çıkarıyor okuyucuyu.
  • Ed Yong, çev. Şiirsel Taş, Domingo
  • Hiçbir zaman gökyüzüne bakmayı sevmeyen Ludovica, çocukken bile açık alanlarda büyük bir korku yaşıyor. Zaman içerisinde bu korkuyu yendiğini, yalnızca bir önsezi olarak kaldığını zanneder. Ailesini trafik kazasında kaybetmesinin akabinde kız kardeşiyle birlikte yaşamaya başlar ve nadiren dışarı çıkar. Kız kardeşinin bir maden mühendisi ile evlenmesinin ardından onunla birlikte Angola’ya taşınır. Ve kendisini birden Angola’nın bağımsızlık mücadelesi içinde bulur. Kız kardeşinin trajik kaybı, işlemek zorunda kaldığı cinayet onu dış dünyadan tamamen koparır. Yaşadığı apartman dairesinin kapısına bir duvar örer ve otuz yıl boyunca buradan hiç ayrılmadan yaşar. Terasında yetiştirdiği birkaç sebze, yakaladığı güvercinler besin kaynağını oluşturur. Isınmak için kitapları ve mobilyaları yakar. Kendini tamamen soyutladığı bu dünyada, evin duvarlarını kendi hikâyesiyle kaplar. Sonra bir gün bir şey olur ve bu kusursuz yalnızlığında delikler açılmaya başlar. Radyoda bir cızırtı, yan dairedeki o ses, peşindekilerden kaçan bir adam, ayağına not bağlı haberci güvercin ve bir gün gelen küçük bir misafir. Dış dünya yavaş yavaş sızar hayatına… Afrika’nın en önemli yazarlarından sayılan José Eduardo Agualusa, evinden hiç dışarı çıkmayan bir kadının gerçek hikâyesini yeniden kurguladığı ve Angola’nın zorlu geçmişini harmanladığı Unutmanın Genel Teorisi, kurgu ile gerçeğin iç içe geçtiği, edebî açıdan zengin bir roman…
  • José Eduardo Agualusa, çev. Sevcan Şahin, Timaş Yayınları

  • Türkçe kaynaklarda izlerine nadir rastladığımız bir tür, zaman felsefesi. Az bulunması büyük oranda güncel tartışmaların zorluğundan; felsefenin hiç olmadığı kadar bilimle iç içe olmasından kaynaklanıyor. Neyse ki arayı kapatmaya fırsat sağlayacak kısa, sarih ama çetin ceviz bir kaynak olarak Zaman Felsefesinin Kısa Tarihi yakın zamanda yayımlandı. Elealıların zaman hakkındaki düşüncelerinden başlayarak bugün kuantum uzayzaman anlayışına kadar zorlu bir serüvene davet ediyor bizleri Bardon. Augustinus’un sorduğu teolojik “Evren yaratılmadan önce (Tanrı’dan başka) hiçbir şey var değilse, evreni neden başka bir zaman yerine o zamanda yarattı?” sorusunun anlamını felsefe cephesinden, zamanın anlamı ve gerçekliği üzerinden değerlendirmeye başlayarak bir mesafe kat edebileceğimizi söylüyor yazar. Bilim ve felsefe ile ilgili olun ya da olmayın, zaman hakkında kafa yormak zihninizin henüz dokunmadığınız kapılarını açabilir: böyle buyrun.
  • Adrian Bardon, çev. Özgür Yalçın, İş Bankası Yayınları
  • Le Guin’in bu yıl başında vefatı sonrası bilimkurgu severleri üzse de ardından art arda birkaç yayınevi tarafından yayımlanan yeni kitapları küçük bir teselli oluşturdu. Hep Kitap’ın daha önce “Atölye” serisinden yayımladığı Yaratıcılığa Dümen Kırmak ile birlikte düşünüldüğünde Sözcüklerdir Bütün Derdim yazarın dünyasını kuşatma imkânını veriyor okura. İmkân demek önemli, çünkü ele avuca sığmaz, bugünkü ağızla “köşeli” dediğimiz bir entelektüel Le Guin. Bu kitapta toplanan konuşma ve yazılar daha çok edebiyatın kategorik ayrımlarının gerçekçiliği, kitap değerlendirme ve okur olarak anlama eyleminin sahiciliğine odaklanmış. Hangi kategorik alanın okuru olursanız olun, Le Guin’in denemelerine sızmayı deneyin, “okurluk” mesleğinde önemli bir kademeye götürebilir sizi.
  • Ursula K. Le Guin, çev. Damla Göl, Hep Kitap

Nihayet'den kitaplar
Nihayet

Dünyadan kitaplar

  • Dünyanın Dönüşümü

  • 19. yüzyılın Braudel’i olarak nitelendirilen Jürgen Osterhammel, 19.yüzyılın anıtsal bir tarihi olan Dünyanın Dönüşümü kitabında, geçiş sürecinde dünyanın panoramik ve çok yönlü bir portresini sunuyor. Çağın getirdiği Avrupa merkezli ve kronolojik kayıtlarının dışına çıkarak, küresel bir tarih anlatısını oldukça kapsamlı bir şekilde anlatıyor. Okuyucuyu, New York’tan Yeni Delhi’ye, Latin Amerika Devrimlerinden Taiping İsyanına, Avrupalı’nın transatlantik iş gücü piyasalarının tehlikelerine uzanan, “Uzun 19. Yüzyıl” da bir gezintiye çıkarıyor.Ayrıca Osterhammel, küresel değişimi yönlendiren güçlü ve karmaşık yapıdaki güçleri de inceliyor. Telgraf, vapur ve demiryolları ile “iletişimi” artan dünya ve yaşanan teknolojik gelişmelere kapsamlı bir bakış sunuyor. Dünyanın Dönüşümü, insan ve doğa arasındaki değişen ilişkiyi araştırıyor ve şehirlerin önemine dikkat çekiyor. Dünyanın Dönüşümü, bilhassa tarihçiler için büyük bir önemi haiz. Bir kült ve referans kitap olan Dünyanın Dönüşümü Türkçe’ye de kazandırıldığı takdirde, pek çok akademisyen ve okur için bir döneme ışık tutacak nitelikte…

  • Jürgen Osterhammel, The Transformation of the World: A Global History of the Nineteenth Century, Princeton University Press, 2014. 1167 s.

  • Kitaplar: Yaşayan Bir Tarih
  • Martyn Lyons, Alberto Manguel ile aynı ünvana sahip: “Yaşayan Kitapların Koruyucusu ve Tarihçisi”. Bu anlamda benzer temaları takip ediyor olmaları gayet doğal. Ancak Lynos’u Manguel’den ayıran önemli bir yönü var, asla duygusal veya optimist değil. Bu bakışla bizi papirüslerden e-book, Kindle dünyasına kadar uzun bir görsel yolculuğa çıkartıyor. Beş bölümde ele aldığı konular, muadil kitaplarda az bulunacak türden. Yayıncılığın ticarileşmesi, tipografi tarihi, e-kitap endüstrisinin yükselişinin sebepleri ve nihayet Google’ın yayımlanmış bütün kitapları bir araya getirme düşüncesinin nasıl bir gün gerçekleşecek kaçınılmaz bir durum olduğu... Telif hakkının tarihi ise okuyan herkesi -özellikle de yazarları ve çevirmenleri- gülümsetecek cinsten. Bu konuya bağlı bir husus olarak küresel kitap piyasasının doğuşu ve bugüne etki eden temel kriterleri de ayrıca ilginç. Yazarın değindiği tüm konuların, romantik bir dile sahip bir yazarın elinde pekâlâ nasıl manipüle edilebileceğini düşündükçe, Lyons’un başarısını daha iyi anlayabiliyoruz. Umarız yakın bir zamanda kitabiyata ilgi duyan bir yayınevinin eliyle Türkçede de görebiliriz.
  • Martyn Lyons, Books: A Living History, J. Paul Getty Museum, 2011, 224 s
  • Soyadları ve Sosyal Hareketlilik Tarihi
  • Gregory Clark’ın aile soyadlarını merkeze aldığı, sosyal hareketlilik ile ilgili araştırması kapsamlı ve ikna edici. En başından belirtmek gerekiyor, kitap genel okura hitap etmiyor. Ancak Türkiye’de henüz soyadları üzerine ciddi bir çalışma yağılmadığı göz önünde bulundurulursa, metodik bir yaklaşım için kılavuz bir metin işlevi görebilir. Birçok çalışma, dünyadaki başarının yüksek zekayla güçlü bir şekilde ilişkili olduğunu gösteriyor ancak buna rağmen ayrıcalıklı bir kesim hâlen yaşamaya devam ediyor. Bu “mavi kan”ın en iyi görünür olduğu yer tabii ki soyadları. Bay Clark, temel olarak daha fazla sosyal hareketliliğin var olması halinde toplumun daha iyi olacağını tartışıyor kitabında. Genel olarak Oğul Ayrı Yükselir iyi organize edilmiş ilginç bir kitap. Buradaki kısa değininin kitaptaki çok sayıda ayrıtıyı dışarıda bıraktığını hatırda tutarak, okuyucuları kitabı okumak için gereken zamanı ayırmaya davet ediyoruz.
  • Gregory Clark, The Son Also Rises: Surnames and the History of Social Mobility, The Princeton Economic History of the Western World, 2015, 384 s.