Şinasi diye biri

MUSTAFA UÇURUM
Abone Ol

2021 yılının ocak ayında birçok haber kaynağında İbrahim Şinasi’nin mezarının olma ihtimali bulunan yeri gösteren haberler yapıldı. Evet, bir ihtimalden bahsediliyordu haberlerde. Aradan geçen 150 yıldan sonra bir kaynağa dayanarak Şinasi’nin mezarının Alman Konsolosluğu’nun karşısında bulunan Ayaspaşa Palas binasının altında olduğunu söylüyordu tarih araştırmacısı Mehmet Dilbaz. Edebiyatımızda ilklerin ustası olan Şinasi’nin 45 yaşında sona eren yorucu ve çileli hayatı ona bir mezar yerini de çok görmüştü anlaşılan. İstanbul’un en gözde semtlerinden olan Gümüşsuyu’ndaki mezarlık, yavaş yavaş ortadan kaldırılarak cazibe merkezi (!) hâline getirilmişti. Elbette bu yoğun çalışmanın neticesinde de mezarların tümü ortadan kalkmış, işte onlardan birinin de Şinasi’ye ait olduğu tarihe not olarak düşülmüştü. Yıllardır, biyografilerde “Mezarının yeri bilinmiyor” notuyla bildiğimiz Şinasi’nin hazin sonu, şimdi bir yazıdan hareketle biliniyor denebilir.

Mehmet Dilbaz, Şinasi’nin yakın arkadaşı Ebüzziya Tevfik’in yazdığı bir belgeden hareketle Şinasi’nin mezarının yerinin artık bilindiğini ifade ediyor. “Şairin ruhu, Alman Konsolosluğu’nun bulunduğu yerden şu an muhakkak bizi seyrediyordur” notu, bugün için şairin ebedî istirahatgâhının yerinin tespit edilmiş olduğunu gösteriyor.

Öğrenmeye âşık, yenilik adına ne varsa ardına düşen, hayat denen mücadelenin tam ortasında pişmiş, kendi iç dünyasında kopan fırtınaları kimseye yansıtmadan yaşamanın ustası İbrahim Şinasi ne yazık ki sadece ezberlenecek işler yapmış gibi görülen eşsiz bir edebiyat adamı. Edebiyatımızda ilkler sıralanırken onun adını andığımız her yenilik bugün de edebiyat dünyamızda varlığını sürdürmeye devam ediyor. İlk yazdığı makale, çıkardığı gazeteler, tiyatro eseri, kullandığı noktalama işaretleri, sözlük çalışmaları, atasözü ve deyimlerle ilgili yaptığı araştırmalar ve daha fazlası onun adını ölümsüz yapmıştır ama mezar yeri bile bilinmeyecek kadar bir sahipsizlikle baş başa da bırakılmıştır. Bu vefasızlık elbette ilk değil. Daha nice değerimiz hem yaşarken hem de öldükten sonra makûs talihine terk edilmiştir.

Yaptığı her iş âdeta yerden yere vuruldu

Edebiyatımızda ilkler sıralanırken onun adını andığımız her yenilik bugün de edebiyat dünyamızda varlığını sürdürmeye devam ediyor.

On beş yaşından önce çalışma hayatına atılan, yeni şeyler öğrenmek için her kapıyı aşındıran, öğrendiği her yeni bilgiyi hayatının bir parçası hâline getiren Şinasi’nin bu hâlleri takdir toplayacağına her türlü eleştiriye uğramış, yaptığı her iş âdeta yerden yere vurulmuştur. En somut örnek, Şair Evlenmesi hakkında yazılan eleştirilerdir. Bu eleştirilerin eserden daha çok Şinasi’nin yaptığı çalışmalara olan hazımsızlıktan kaynakladığı düşünülmüştür. Şinasi ve Ağâh Efendi’nin çıkardığı ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’i kendilerine rakip olarak gören Ceride-i Havadis gazetesinde Şair Evlenmesi hakkında çok ağır eleştiriler çıkmış, bu eser için “tiyatro değil, kocakarı masalı” bile demişlerdir. Kimsenin ilgi göstermemesi, hakkında ağır eleştiriler yapılması sonucu uzun yıllar Şair Evlenmesi’nden kimse bahsetmez. Hatta bu ilk tiyatro unutulup gitmiştir. Şinasi’nin ölümünden yıllar sonra Selanik’te Mehmet Tayfur Efendi isimli bir kitapçı Tercüman-ı Ahval koleksiyonunda bu tiyatroya rastlayıp bu eseri kitap hâlinde basınca edebiyat dünyası uzun zaman sonra da olsa ilk tiyatrosuna kavuşmuştur. Şinasi’nin ilklerinden biri de noktalama işaretlerini ilk kez kullanan yazar olmasıdır. Şair Evlenmesi’nin girişindeki şu ihtar, bunu açıkça ortaya koymaktadır: “Mütarıza içinde bulunan kelâm, hâli tarif içindir. Şöyle bir hatt-ı ufkî söz başına delâlet eder. Nokta. sözün nihayetine alamet olur.”

Bu ihtarda noktanın bile işlevi belirtildiğine göre o dönemde yazılarda hiçbir noktalama işaretinin kullanılmadığını anlamak mümkün.

Şinasi’nin talihsizlikleri sadece yazdığı eserle sınırlı değildir. Memuriyet görevinden defalarca alınır, görevi tekrar kendisine verilir. Hatta görevden alınma sebeplerinden biri olarak “memuriyete uymayan tavırlar sergilemesi ve sakalsız olması” gösterilir. Ortak kanaat şudur ki uyumlu ve sakin mizaçlı bir insan olan Şinasi’nin tek uyumsuz tavrı sakalsız olmasıdır.

  • İbrahim Şinasi, Türk gazeteci, yayımcı, şair ve oyun yazarı.
  • Paris’e birçok kez giden, orada tanık olduğu yenilikleri Türk edebiyatına kazandırmak için büyük bir gayret gösteren, hassasiyetini hayatının her anında hissettiren Şinasi’nin tek amacı edebiyatımızı yeniliklerle tanıştırmaktır. Bunu yaparken dil zenginliğini de ihmal etmez, geleneklerden kopmaz. Deyimler ve atasözleri üzerine yaptığı çalışmalar bunun en somut göstergesidir.