Altıya kadar

MUSTAFA APLAY
Abone Ol

Bir... İki... Üç... O ses de sayıyor. Usul usul... Dört, beş, altı dediğim anda babamın nefes veriş sesinden ürkerek açıyorum gözlerimi. Afallıyorum önce. Sonra öylece duruyorum bir süre. Babama bakıyorum. Karnım ağrıyor baba diyorum. Babam cevap vermiyor zira biraz önce ben altı dediğim anda duyduğum nefes... Altı dediğim anda babam son nefesini... Sonra kitlenip kalıyorum.

Bunu herkes bilir efendim herkes bilir bana bilmediğim şeyler söyleyin. “Yukarıda verilenlere göre x kaçtır?” gibi mesela x’i ararken birtakım sesler gelmiş de matematik denen şeyi toptan unutmuşum gibi. Henüz altıncı sorudaydım işlem yapamadığımı fark ettiğimde ne kadar acıklı değil mi? 1. soru bir pastayı 12’ye bölmüşler bir kısmını Ali’ye vermişler bir kısmını Ayşe’ye bir kısmını da Ahmet’e. Eşitlik adalet değildir elbette efendim ama Ayşe’ye biraz haksızlık edilmiş sanki ulan bütün pastayı yediniz efendiler yiyin yiyin tıksırıncaya kadar yiyin. Saymaya başlıyor. Bir... İşaretledim geçtim 12. soruya. İndir yukarıdan dikmeyi. İki... Sayma Allah aşkına sayma diyorum çemberin çevresini bulunuz üç.... Karışık çözüyorum belki sayamaz da farkında olmadan atlarız altıncı soruyu diyorum ama nafile efendim nafile. Dört beş derken çözdüğüm altıncı soruda, yani 38. soruda bak ne diyor.

Yukarıda verilenlere göre x kaçtır ve ardından pat diye aynı şey peki dünyada verilenlere göre... Sınavdan çıktım. Yine olmadı ama umurumda değil artık.

Böyle yaşanır mı ulan diye düşünüyorum başka bir düşüncem yok. Para kazanmak, evlenmek gibi şeyler artık çok gülünç geliyor. Eve dönüyorum. Çok bir beklenti yok zaten ama yine de bir umut bakıyorlar yüzüme. Olmadı diyorum yine olmadı. Başlarını öne eğiyorlar ne yapsınlar üzülüyorlar. Bir tanesi de yine mi ulan deyip elindeki kumandayı duvara... Hep çok üzülmekten bunlar.

Kahramanları farklı tanıdık hikayeler
Post Öykü

Karnım çok ağrıyor. Herhalde stresten. Ya stresten değilse ya başka bir şeydense terliyorum hızlı hızlı soluk alıp veriyorum yine mi ulan yine mi. “Evet yine.” diyor biri. Kim konuşuyor demiyorum daha önce çok dedim susuyorum ve telefonu çıkarıyorum hızla cebimden, kontrol edemiyorum yine yine kendimi yine. Üç kere yine. Dört, beş... Bana yaptıracak mısın bunu sen kimsin tanrı mısın ruh musun kötü ruh musun şeytan mısın ne karın ağrısısın ulan sen?

  • Karın ağrısı hangi hastalıkların belirtisi olabilir sevgili Google daha önce çok benzer sorular sordum biliyorum ama cevaplar da hep aynı.

Karın ağrısı deyip geçmem tamam biliyorum uzun süreli karın ağrısı ciddi hastalıkların belirtisi olabilir ama bunu kaç defa söyledin Allah senin de belanı versin.

Karışık çözüyorum belki sayamaz da farkında olmadan atlarız altıncı soruyu diyorum ama nafile efendim nafile.

Şu durumuma bakın her türlü hastalığı bana layık görüyorsun senden nefret ediyorum Google. İçinden say. Bir, iki, üç... Hassiktir bir sivilce tam çenemin ortasında duruyor ne kanseri oldum yine derken sakin olun diyor efendim hiçbir şeyiniz yok sizin. Google mı diyor? Yok lan hayat diyor. Bunu herkes bilir efendim bana bilmediğim şeyler söyleyin. Yukarıda verilenlere göre x kaçtır gibi mesela ya da tüm 6. sorular gibi ama o kadar can acıtıcı olmasın. Dünyada verilenlere göre... Say lan. Kaç oldu diyor. Sayarım ulan ne var diyorum. Komutandan damada bir tekme ne kuvvetli adammış şerefsiz. Say ulan say.

Bir... İki... Üç...

Saysana ulan.

Dört... Beş... Al...

Niye durdun oğlum saysana hadi devam devam diyor ben şınav pozisyonundayken. Saysana ulan derken bir tekme daha ama nafile. Devam et ulan saymaya. Bir yerden sonra, yani ölmek üzere olduğumun farkına vardıktan sonra pes ediyor artık. Revire götürüyorlar beni. Hala tepemde bir adam. Say ulan say. Sıra sende İbrahim diyor Almancacı. Çok kötüyüm elim ayağım titriyor. Birden ona kadar say bakalım diyor. Ama birden sayma. Gülüyor sonra. Sınıftan birkaç kişi eşlik ediyor. Ben gülmüyorum. Kalıyorum öylece. Kekeliyorum. Olmayacak hocam vallahi olmayacak en ön sırada Nazlı var ona bakıyorum. Nazlı’nın gözleri çok güzel ve dışarıda yağmur var. Söylesene oğlum başlıyorum eins zwei drei... Vier, fünf... Nutkum tutuluyor. Öylece kalıyorum tahtanın önünde. Cık cık yapıyor hoca. Oğlum o kadar dedim çalışın diye.

Son Lokma
Post Öykü

Nazlı sen say kızım diyor ve elbette Nazlı sayıyor. Ne güzel sayıyor be diyorum yağmurun sesi de güzel ama seninki kadar değil. Bu kısmı hiç sevmiyorum. Nazlı ben sana karşı... Bir..

  • Hani böyle insan bazen birini gördü mü kalbi farklı atmaya başlar ya... İki diyor. Deme ulan işte deme. Üç... Çok farklı hissediyorum Nazlı. Dört... Sen farklı bir kızsın.

Ben galiba seni... Beş... Galiba mı? Kitlenip kalıyorum yine. Yüzüme bakıyor. Bu kısmı çok seviyorum. İbrahim diyor, biz sınıf arkadaşıyız. Böyle bir şey düşünmen bile... Ne alakası var sınıf arkadaşı olunca ne oluyor diye düşünüyorum canımın yandığı gerçeğini diyorum nereye kaçırsak biraz daha büyürüz? Sana diyorum Nazlı. Nazlı... Üç ı daha üstüne ve acınası bir haykırış. Nazlıııı.

Karnım çok ağrıyor. Senelerdir böyle. Google’ın cevapları beni tatmin etmiyor.

Cennette insanlar anne babasını görebilecek mi? Bunu da soruyorum Google’a. Bir... Yer sallanıyor. Görebilecek miyiz? Eğer o da cennete girerse... İnşallah İnşallah. Oğlum diye bir çığlık sesi burayı keşke sürekli tekrarlasak ne kadar kötü bir an da olsa en azından sesini duyabilirim İnşallah Allah cennetine alırsa... İki... Hep beraber sayıyoruz. Çığlık sesinden sonrası yok. Taşlar duvarlar devrilmeye başladı. Annem yetişemedi göremedim bile onu ama babam tam karşımda kaldı. Göz göze kaldık onunla öyle. İnsanın babasıyla göz göze gelmesi ne ilginç şeymiş. Daha önce ne kadar az yaşamışım bunu. Bunu düşündüm. Üç, dört, beş... Saniyeler, dakikalar falan değil. Tam yirmi saat birbirimize baktık. Babamın gözlerinin rengini o gün fark ettim. Babamın gözleri elaymış. Elleri büyükmüş. Çok yumuşak bakarmış baktığı zaman. Ve çok güçlü adammış Allah var. Benim üzerimdekinden kat be kat fazla yığının altında... O kadar saat ayakta kaldı adam.

Baba karnım çok ağrıyor diyorum. Sen erkek adamsın oğlum hiçbir şey olmaz sana diyor. Türkü söylüyor. Bilmece soruyor. Ama hep en kolaylarını soruyor. Bunu herkes bilir baba bana bilmediğim şeyler sor diyorum. Yenisini soruyor. O da çok kolay. Bilmece bildirmece diye başlayan. En klişe olanları yani. Dua ediyoruz beraber. O söylüyor, ben tekrar ediyorum. Allah’ım sen her şeye gücü yeten... Gözlerini kapat İbrahim. Kapatmıyorum. Kapat gözlerini İbrahim. Say bakalım birden başlayarak.

  • Benimle birlikte bir ses daha... Bir... İki... Üç... O ses de sayıyor. Usul usul... Dört, beş, altı dediğim anda babamın nefes veriş sesinden ürkerek açıyorum gözlerimi. Afallıyorum önce. Sonra öylece duruyorum bir süre.

Babama bakıyorum. Karnım ağrıyor baba diyorum. Babam cevap vermiyor zira biraz önce ben altı dediğim anda duyduğum nefes... Altı dediğim anda babam son nefesini... Sonra kitlenip kalıyorum. Acaba cennette görebilecek miyim babamın yüzünü yani canlı yüzünü ama burası önemli ve annemin sesini... Böyle şeyler düşünüyorum. Bir... İki... Üç...