Bir yapının dönüşüm hikayesi: Ankara Operası

Ankara Operası, Kaynak: Atılım Üniversitesi Ankara Dijital Kent Arşivi.
Ankara Operası, Kaynak: Atılım Üniversitesi Ankara Dijital Kent Arşivi.

Ankara Operası, başkentte opera ve tiyatro temsillerinin yapılabileceği büyük bir mekan olmaması ancak yeni bir yapı yapacak bütçenin de bulunmaması nedeniyle mevcut bir yapının dönüştürülmesiyle kurgulanıyor. Bu dönüşüm için Şevki Balmumcu’nun 1930’lu yıllarda tasarladığı Sergievi yapısının işlevine son veriliyor. Alman Mimar Paul Bonatz ise yapının dönüşüm projesini hazırlamakla görevlendiriliyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki önde gelen modern yapılardan biri olan Sergievi’nin dönüştürülmesi, mimarlık camiası tarafından eleştirilse de yapı, dönemin mimarlık anlayışını çözümleyebilmek için önemli ipuçları sunuyor.

Ankara Opera binasının girişini ve caddeyle ilişkisini gösteren fotoğraf, Kaynak: Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi, Salt Araştırma.
Ankara Opera binasının girişini ve caddeyle ilişkisini gösteren fotoğraf, Kaynak: Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi, Salt Araştırma.

1929 Buhranı sonrasında dünya çapında tasarruf önlemleri alınmasını ve ekonominin iyileştirilmesini sağlayacak yöntemler geliştiriliyor. Bu kapsamda Türkiye’de de TBMM tarafından ekonomide tasarrufa yönelik hamleler yapmak, ülkenin gelişimini destekleyecek çeşitli faaliyetleri yürütmek, Atatürk ilke ve inkılaplarının bilinirliğini artırmak gibi amaçlarla Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kuruluyor. Cemiyetin Ankara’da kültür-sanat ortamını canlandırmak için hayata geçirdiği Ankara Sergievi, uluslararası bir yarışmanın sonucunda tasarlanıyor. Farklı işlevlerin bir arada kurgulanmasının istendiği Ankara Sergi Evi Uluslararası Mimari Proje Yarışması’nda birincilik ödülü Paolo Vietti-Violi ve Şevki Balmumcu arasında paylaştırılıyor. Vietti-Violi’nin hazırladığı projenin bütçesi cemiyetin bütçesine uymadığı için Şevki Balmumcu’nun projesinin uygulanmasına karar veriliyor. Balmumcu, yabancı mimarların Ankara’da sözünün geçtiği bir dönemde genç bir Türk mimar olarak bu yapıyı hayata geçirdiği ve ortaya anıt niteliğinde bir yapı çıktığı için büyük bir övgü topluyor. Yapımı bir yıl süren yapı 1934 yılının Cumhuriyet Bayramı’nda, Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti’nin hazırladığı Ankara Sanayi Sergisi ile misafirlerini ağırlamaya başlıyor. Türkiye’nin modernleşme çalışmalarında önemli gelişmelerden biri olarak görülen Sergievi, yatay ve dikey kütlelerin sade ama etkileyici bir şekilde bir araya geldiği tasarımıyla da dikkatleri üstünde topluyor. 1946 yılına kadar “Türkiye; Tarih, Güzellik ve İş Memleketi Sergisi, El İşleri ve Küçük Sanatlar Sergisi, Kömür Yakan Vasıtalar Sergisi, Ziraat Sergisi” gibi farklı konulara odaklanan resim ve heykel sergilerine ev sahipliği yapıyor. 1946 yılına gelindiğindeyse yapının işlevinde bir değişiklik yapılmasına karar veriliyor ve Ankara Sergievi yerini Ankara Operası’na bırakıyor.

Ankara Sergievi yapısı, Kaynak: Salt Araştırma Arşivi.
Ankara Sergievi yapısı, Kaynak: Salt Araştırma Arşivi.

Ulus ile Kızılay arasındaki prestijli konumu ve halkın sosyal hayatındaki yeri itibarıyla kent hafızasında önemli bir yer tutan yapının opera binasına dönüştürülmesine Ankara’da temsillerin yapılabileceği büyük bir mekan bulunmaması neden oluyor. Halkevi dışında başka bir sahne bulunmayan başkentte yeni bir yapının yapılması için yeterli bütçe bulunmuyor. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve Milli Eğitim Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürü Halil Vedat Fıratlı dabu sorununu çözmek için mevcut bir yapının değiştirilmesi gerektiğine karar vererek Sergievi yapısının operaya dönüştürülmesi yolunda çalışmaları başlatıyorlar. Tiyatro ve opera temsillerinin yapıldığı mekanın modern bir kentte sergievi gibi gerekli olduğunu vurgulayan Yücel’in bu kararı dönemin mimarlık camiası tarafından büyük bir eleştiriye maruz kalıyor. Mimarlar, opera temsilleri yapılacak bir mekanın mevcut bir yapının dönüştürülmesiyle elde edilmesinin yanlış olduğunu ve yapının tasarım kararlarının bir operaya uygun gerekliliklerle verilmesi gerektiğini savunuyorlar. Yüksek Mimar Adnan Kuruyazıcı, Ankara Tiyatro Binası İhtiyacımız ve Sergievi başlıklı yazısıyla Mimarlık dergisinde işlev değişikliği konusunu detaylı bir biçimde ele alıyor:

Ankara'nın tiyatro binası ihtiyacı giderilmek istenirken Sergievi binasının tiyatroya tahvili hatita geliyor. Böyle bir tahvile inanmak bir mimar için varit değildir. Zira tiyatro binası her bakımdan hususiyet arzeder. Mimarlık sanatının en çok ihtimam isteyen mevzuudur, ufak hata ve ihmali kabul edemez.

Her ne olursa olsun muayyen maksatla yapılmış binanın diğer bir maksat için kullanmaya tahsisi bugünkü modern düşünceye de katiyen uymaz. Bilhassa tiyatro binası buna hiç mütehammil değildir. Denebilir ki bir çok memleketlerde tadil edilerek sonradan tiyatro yapılmış binalar vardır. Fakat hiç bir sanat adamı muhavvel bir tiyatro binasının mükemmel olduğunu iddia edemez. Böyle tadil edilmiş olanlarda netice itibarile eski binadan hiç bir parçayı taşımazlar, yavaş yavaş eski binanın bütün kısımları kaldırılmıştır Maliyetleri de yeniye nazaran çok yükselmiştir ve tekrar edelim eski binanın hiçbir elemanını ihtiva etmemekle beraber yine eskiye uymak mecburiyetlerinden dolayı aksak kısımları ihtiva edebilir. Bu cemiyetin tiyatro gibi en mütekamil ve lüzumlu bir vasıtası olacak bina en ileri fikirlerin müşekkel bir ifadesi olmalıdır.” *

Sergievi’nin Opera binasına dönüşüm aşamalarından bir fotoğraf, Kaynak: Salt Araştırma.
Sergievi’nin Opera binasına dönüşüm aşamalarından bir fotoğraf, Kaynak: Salt Araştırma.

Yapı sadece işlev değiştirdiği için değil bu değişimi, yapının mimarı Şevki Balmumcu yerine Alman Mimar Paul Bonatz yaptığı için de eleştiriliyor. O dönemde Tekel Genel Müdürlüğü İnşaat Şubesi’nde çalışan Balmumcu bu durumdan derinden etkileniyor ve ölene kadar da üzüntüsünü dile getiriyor. Başta gazetelerde genç bir Türk mimar yaptığı için tebrik edilen yapının kaderi tersine dönüyor. Anıtkabir Proje Yarışması’nda jüri üyesi olmak için ilk defa Türkiye’ye gelen Bonatz, 1943-1955 yılları arasında pek çok üretime imza atsa da bu yapıdaki tavrı eleştirilerden kurtulamıyor. İşlevinin yanı sıra yapının mevcut cephe tasarımını ve kütle kompozisyonunu radikal bir şekilde değiştiren Bonatz, genel kanıya göre modern mimarlığa karşı bir tutum sergiliyor.

Yapının görünüş çizimleri, Kaynak: Salt Araştırma.
Yapının görünüş çizimleri, Kaynak: Salt Araştırma.

Yöneltilen tüm eleştirilerin aksine Paul Bonatz ise eski yapıyı beğenmediğini ancak bu işin ona teklif edilmesiyle birlikte yapıya ısındığını ve çok daha iyi bir hale getireceğini aktarıyor: “Türkiye'deki üçüncü işim Ankara'daki Devlet Opera inşaatı oldu. Bu yeni bir yapı değil, 12 yıl önce inşa edilmiş, döneme özgü uluslararası üslupta ancak betonarme bir iskelet içinde, çok masif bir sergievinin dönüştürülmesiydi. Milli Eğitim Bakanı bu dönüşüm için öneriler hazırlamamı istediğinde çok şaşırdım ve 'Ekselansları, beni çok çirkin bir kadınla evlendirmek mi istiyorsunuz' dedim. Birkaç hafta sonra yeniden karşılaştığımızda sordu; 'Çirkin hanımınızla aranız nasıl?' -'Ekselansları, inanmayacaksınız ama bu arada onu sevmeyi öğrendim, artık çirkin olmayacak'.”*

Bu anlatımın ardından Bonatz yapının karar süreciyle ilgili bilgiler verirken yapı programını Tiyatro Yönetmeni Carl Erbert ve Holzmeister'in sağ kolu Fritz Reichl ile hazırladığını ve kesin talepleriyle kurduğu ekibin uyumlu çalışması sayesinde yapının önemli bir esere dönüştüğünü vurguluyor. Bu ekipte Zürih’te eğitim alan Sabih Kayan, Saraçoğlu Mahallesi projesinde birlikte çalıştığı Fesih Metigil, Stuttgart ve Münih’te çalışma deneyimi olan Ertuğrul Arf, Sabih Öke ve Haluk Bey yer alıyor.

Yapının iç mekan tasarım eskizlerinden biri, Kaynak: Salt Araştırma
Yapının iç mekan tasarım eskizlerinden biri, Kaynak: Salt Araştırma

Paul Bonatz, Balmumcu’nun yatay ve dikey kütleler ile oluşturduğu parçalı görünüm yerine yapının kütlesini bütüncül bir hale getirmeyi tercih ediyor. Bu kütleyi elde edebilmek için de yapının öne çıkan parçalarından biri olan kuleyi yıkıyor. Ana girişi sol tarafa alınan yapıda bu alana kolonlardan oluşan bir bölüm ekleniyor. Bu kolonatlı bölümdeki tasarım dili kütle etrafındaki farklı alanlarda da devam ediyor ve kolonlarla ana kütlenin önünde daha alçak bir kütle oluşturuluyor. Sergievi’nin öne çıkan diğer özelliklerinden biri olan yatay pencereler yeni tasarımda yer yer kapatılarak kare pencerelere dönüştürülüyor. Fildişi sıvalı cephe ise yerini Ankara taşının doğal rengine yakın tondaki boyaya bırakıyor.

Yapının etrafını saran kolonların oluşturduğu kütlenin fotoğrafı, Kaynak: Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi, Salt Araştırma.
Yapının etrafını saran kolonların oluşturduğu kütlenin fotoğrafı, Kaynak: Harika-Kemali Söylemezoğlu Arşivi, Salt Araştırma.

Opera binasının iç mekanında da belli başlı büyük değişiklikler yapılıyor. Eski yapıdaki ana hol, sahne kütlesi olarak kullanılırken seyirci salonu yapının uzun kanadına yerleştiriliyor. Çift kanatlı merdiven ve fuaye ile yeni bir kimlik kazandırılan yapının iç mekan bezemelerinde dönemin önde gelen ressamlarından Cemal Tollu ve Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun duvar resimleri yer alıyor. Diğer yapılarında süslemeden uzak duran Bonatz, opera binasının şenlik havasında olması gerektiğini düşündüğü için sütun başlıklarını, tavanları, mobilyaları kimilerine göre abartılı bir düzeyde süslü kurguluyor.

Ankara Operası’nın eskizlerinden biri, Kaynak: Salt Araştırma.
Ankara Operası’nın eskizlerinden biri, Kaynak: Salt Araştırma.

Ülkede var olan kaynakları kullanmaya özen gösterdiklerini not düşen mimar tasarımını ve düşüncelerini şöyle anlatıyor: “Yapınız %100 yurtdışından gelecek parçalara bağımlıysa, bunun ülke ekonomisi için ne demek olduğunu düşünün. Makineler için bu zorunlu olabilir ama teknik donanım dışında inşaatta bu gereksizdir. Ankara'daki konut mahallesinde ve Opera'da her şeyi ülke olanaklarıyla gerçekleştirdik. Opera'da en soylu taş duvar işçiliğini, en güzel mermer döşemeleri, kaliteli ahşap ve metal işçiliğini uyguladık. Demek ki olabiliyor. İlerde böylesine bağımsız ve istediğiniz gibi serbestçe çalışmanızı hiçbir şey engellemeyecektir. Ama önce, ilkim, adet ve kullanım, malzeme ve teknik veriler doğrultusunda sağlam temellere oturan, ülkenizin geleneklerini öğrenmeniz gerekir. Önce bu kökleri geliştirmeyi deneyin. Yabancı taklitle başlarsanız bir yere varamazsınız.”* Her ne kadar yabancı bir mimar olarak Türk mimarın yapısını değiştirmekle eleştirilse de Bonatz, yerel malzemeyi kullanmaya önem verdiğini gösteriyor. O dönemde Sedad Hakkı Eldem ve Emin Onat ile sıkı bir iletişimde olan mimar, yerellik vurgusuyla birlikte ülkenin geçmişindeki üslupları canlandırmaya çalışan neoklasik üslubu göndeme getiriyor.

1930’lu yıllarda geometrik düzenin hakim olduğu ve sadeliğin anıtsallığa dönüştüğü dönemin bir eseri olan Sergievi yapısı yerini; 1940’larda masif kütlelerin ve bezemelerin neoklasik bir üslupla canlandırıldığı dönemin yansıması olan Ankara Operası’na bırakıyor. Bu dönüşüm hikayesi Cumhuriyet Dönemi’nde mimarlık anlayışlarının değişimlerini anlamak için önemli bir perspektif sunuyor.

Ankara Operası’nın iç mekanından fotoğraflar, Kaynak: Salt Araştırma.
Ankara Operası’nın iç mekanından fotoğraflar, Kaynak: Salt Araştırma.

Not: Ankara Sergievi yapısını daha yakından incelemek için “Anıt niteliğinde bir kültür-sanat merkezi: Ankara Sergi Evi” başlıklı yazıyı okuyabilirsiniz.

Yapının plan çizimleri, Kaynak: Salt Araştırma.
Yapının plan çizimleri, Kaynak: Salt Araştırma.

Yapının farklı iç mekan fotoğrafları, Kaynak: Salt Araştırma.
Yapının farklı iç mekan fotoğrafları, Kaynak: Salt Araştırma.
Proje

Ankara Operası

Mimarı

Paul Bonatz

YeriAnkara
KAYNAK / * SUNAY ÖZDEMİR, SİMAY. “20. YÜZYIL MİMARİSİ MİRASI; 1923-1950 ARASINDA ANKARA OPERA BİNASI VE YÜKSEK MİMAR ŞEVKİ BALMUMCU'NUN TÜRK MİMARLIĞINDAKİ YERİ”. YÜKSEK LİSANS TEZİ, YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ, 2001. CAN BİLGE, NEVİN ASLI. “PAUL BONATZ'IN TÜRKİYE YILLARI”. YÜKSEK LİSANS TEZİ, İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ, 2017. KUTLUOĞLU, ONUR. “MİMARLIK TARİHİ YAZIMINDA ALTERNATİF ANLATI YÖNTEMLERİ: ŞEVKİ BALMUMCU’NUN SERGİ EVİ YAPISININ HİKAYESİNİN “OPERA’NIN HAYALETİ” GRAFİK ROMANI İLE AKTARIMI”. YÜKSEK LİSANS TEZİ, BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ, 2019. ÖZKAYA, BANU ÖZLEM. “SEYFİ ARKAN MONOGRAFİSİ”. YÜKSEK LİSANS TEZİ, YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ, 2011.