Başka günler

Yara Bandı
Yara Bandı

Duvardaki saate dikiyor gözlerini, nenesi nasıl oluyorsa bu yuvarlak camlı şeye bakıp bir süre sonra neler olacağını haber veriyor ama kendisinin bunun için biraz daha büyümesi gerektiğinin farkında.

Ümitsizce camdan dışarı çeviriyor bakışlarını. karşıdaki ağacın yaprakları güneşin renginde şimdi. dışarı çıkmak için uygun bir zaman olduğuna karar veriyor. dünden beri içini kavuran derdini çözmek için artık iyice sabırsızlanıyor ve kararlı adımlarla salona doğru yürüyor. cennetteki dedesinin fotoğrafının asılı olduğu duvarın önünden geçerken daha bir cesaret geliyor küçük bedenine. annesiyle değil de evde asıl sözünü geçirebildiği nenesiyle konuşmak ilk hedefi , serin salona giriyor ve geldiğini belli edecek bir homurtu çıkıyor ağzından. hayatındaki en büyük insan olan nenesi okuduğu yeşil kitaptan kafasını kaldırıp yorgun gözleriyle gülümseyerek bakıyor yüzüne;

Yaşlı kadın şaşkın şaşkın bakıyor torununa şimdi, ne diyeceğini bilemiyor önce. ‘’biz öyle günleri kutlamayız ki aslanım, bilemedim affet neneni’’ diyor.

‘’buyur aslanım’’ diyor. ‘’nene ben senin aslan torununum dimi?’’ diyor çenesini yukarı kaldırıp ellerini beline koyarak. yaşlı kadın gururdan bayılmak üzereyken kendini toparlayıp daha bir neşeyle ‘’tabi öylesin, sana cennetteki dedenin adını bu yüzden verdik ya’’ diyor. ‘’o zaman bana para ver, çok önemli bir şey almam lazım’’ diyor daha da kararlı bir sesle. karşısında dikilen bu beş yaşındaki çocuğun istediği her şeyi zaten aldırabilecekken para istemesi garibine gitse de iyice keyifl eniyor kadıncağız. ‘’helbet veririm aslanım, hele de bakalım neye lazımmış para? hem ne kadar istiyorsun ki?’’ diyor. ufaklık bu kez biraz daha sert bir sesle ‘’alt kattaki leyla dedi ki dün babalar günüymüş ve o annesiyle beraber gidip babasına hediye almış, ben de alacağım.’’

yaşlı kadın şaşkın şaşkın bakıyor torununa şimdi, ne diyeceğini bilemiyor önce. ‘’biz öyle günleri kutlamayız ki aslanım, bilemedim affet neneni’’ diyor. bir yandan da daha gençken kaybettiği kocasının ardından oğlunu ne zahmetlerle büyütüp adam ettiği, şimdi ondan torunu olduğu ve oğluna belki de hiç hediye almayı akıl etmediğini hatırlıyor acı acı. eli yeleğinin cebine gidiyor ve ‘’ne kadar istersen vereyim yavrum sen yeter ki babanı mutlu et’’ diyor.

Bu aslan parçası her ne kadar gözyaşlarına boğulup hıçkırmasına anlam veremediyse de nenesinden o bir lirayı aldı daha sonra ve annesinin koruyucu bakışları altında yakındaki bakkala gitti çalımlı çalımlı.
Bu aslan parçası her ne kadar gözyaşlarına boğulup hıçkırmasına anlam veremediyse de nenesinden o bir lirayı aldı daha sonra ve annesinin koruyucu bakışları altında yakındaki bakkala gitti çalımlı çalımlı.

her akşam iş dönüşü yorgun olsa da kendisiyle saatlerce oynamaktan usanmayan babasının yeni başladığı işte malzeme taşırken sürekli parmaklarının ve kollarının yara bere içinde kalmasını kendine dert edinmiş olan çocuk

  • ‘’bana bir lira ver’’ diyor ‘’onunla babama yara bandı alacağım çünkü hep parmakları yaralı geliyor, benle oynarken canı yanmasın’’

bu aslan parçası her ne kadar gözyaşlarına boğulup hıçkırmasına anlam veremediyse de nenesinden o bir lirayı aldı daha sonra ve annesinin koruyucu bakışları altında yakındaki bakkala gitti çalımlı çalımlı. dükkanın eşiğinden geçene kadar akşam babasına vereceği hediyenin heyecanıyla çırpınan yüreği birkaç saniye sonra bambaşka bir hevese yelken açmıştı bile.

bakkaldan elinde ambalajı yarıya kadar açılmış bir çikolatayla çıktığını gören annesi ve nenesinin hem gözyaşlarını silip hem güldüklerini göremeyecek kadar geri dönmüştü o çocukluğun doğasına ve belki de en iyisini yapmıştı.