Bir cümleyi büyütmek!

İmkânlar ve veriler içinde değil müsait bir yerde doğacak olan cümleler gibi yaşarsın bu hayatı...
İmkânlar ve veriler içinde değil müsait bir yerde doğacak olan cümleler gibi yaşarsın bu hayatı...

Tarlalarına parmak bastırılan, yetimse ilk gelenle evlendirilen, dulsa geçimi sağlanmayan, çalışıyorsa sigortası yapılmayan, neden fakir düştüğü sorgulanmayan, ucuza çalıştırılan, çeyizi verilmeyen, hiçbir eyleme katılmayan, eyleme katılanların da gündeminde olmayan kadınlar gibi yaşarsın bu hayatı.

*Elektriğin olmadığını bildiği hâlde odaya girerken düğmeye basan, çıkarken de kapatan bir kadının alışkanlığı ile yaşarsın bu hayatı.

Aydınlık belki de bir çıt sesinde mündemiçtir. Görmediğimiz ama kalbimizde sesini duyduğumuz insanlar yolumuzu işte bu şekilde aydınlatır.

*Nümayişten hoşlanmazdı, bilet parası ev kirası kadardı, bu yüzden sevdiği şarkıcıların konserlerine gidemedi ama mezarlarını kendi evi gibi bilirdi. Böyle amcalar vardır, onlar gibi yaşarsın bu hayatı. Sadakatin kendisi sadık olduğun kişilerden büyüktür.

*Tarlalarına parmak bastırılan, yetimse ilk gelenle evlendirilen, dulsa geçimi sağlanmayan, çalışıyorsa sigortası yapılmayan, neden fakir düştüğü sorgulanmayan, ucuza çalıştırılan, çeyizi verilmeyen, hiçbir eyleme katılmayan, eyleme katılanların da gündeminde olmayan kadınlar gibi yaşarsın bu hayatı. Nasıl sen de bilmezsin.

Dolmuş yeniden hareket etti. İçime döndüm. Kırıldım, onardım. Söylendim, sustum.
Dolmuş yeniden hareket etti. İçime döndüm. Kırıldım, onardım. Söylendim, sustum.

*Birilerini ezip, barikatları geçip, polisleri aşıp, kendini acıtıp, Müslüm Gürses'e ulaşıp onun bir el hareketi ile orada bulunmaması gerektiğini idrak edip, ikna olup, geldiği kalabalığa kendisini denize bırakır gibi sükûnetle bırakan o genç gibi yaşarsın bu hayatı. Hep böyledir. Sevgilinin bir işareti kaosu gül bahçesine çevirmeye yeter.

Ayrılmış, parsellenmiş, rezerve edilmiş, kiralanmış, satın alınmış yerlerde doğan büyüyen serpilen insanların içinde müsait bir yerde doğmak için yaratılanların da var olduğunu tekrar hissettim.

*Yola aniden çıkan birine çarpmamak için direksiyonu kırıp, takla atıp, yara bere içinde camdan fırlayan, kalan hayatını da kazadaki kendi hata payını oranlamakla geçiren talihsiz bir sürücü gibi yaşarsın bu hayatı. Öyle kırıklar içinde, kimse kırılmasın diye.

Aydınlık belki de bir çıt sesinde mündemiçtir. Görmediğimiz ama kalbimizde sesini duyduğumuz insanlar yolumuzu işte bu şekilde aydınlatır.

Bunu böyle sürdürebilirdim. Yazıyı yani. Tam bu noktada bırakıp daha önce söz verdiğim bir buluşma için yola çıktım. Uzaktı. İki dolmuş değiştirerek gidecektim. İlkinden indim. İkinciye bindim. Dolmuşta üç beş kişi vardı. Kafamda yazının bölümlerini tek tek tartmaya başladım. Dolmuş yavaşladı ve kapı açıldı. Bir delikanlı, hamile eşi ve yaşlı bir kadın bindi. Dikkatli bakınca genç kadının kıvrandığını gördüm. Oturduğu yerde sessizce acı çekiyordu.

Delikanlının elindeki küçük valizi görünce durumu anladım. Doğuma gidiyorlardı. Evet, doğuma gidiyorlardı. Dolmuşla gidiyorlardı. Gencecik bir anne yoksulluk yüzünden doğuma dolmuşla gidiyordu. Ana caddede vızıldayan son model arabalara baktım. Aşerme, isim koyma, cinsiyet öğrenme gibi pek çok durumu şımarmalı şatafatlı partili gösterilere çevirenleri düşündüm. Altın emzikli, sırma beşikli bebekleri düşündüm. Delikanlının ve yaşlı annenin genç kadının yüzünden bir an bile çekmedikleri bakışlarını, acısını hafifletmek adına vakur ve sakince baş sallamalarını, gülümsemelerini gördüm ama yine de üçünün de üzerinde dolaşan bir endişe bulutu vardı. Doğum hastanesinin önüne gelince müsait bir yerde inecek var dediler. İndiler.

Ayrılmış, parsellenmiş, rezerve edilmiş, kiralanmış, satın alınmış yerlerde doğan büyüyen serpilen insanların içinde müsait bir yerde doğmak için yaratılanların da var olduğunu tekrar hissettim.

  • Murad eden Mevla'nın her yeri müsait kılan iradesini, milyonlarca bebek içinde onun ol emrine boyun eğmiş milyonlarca başka bebeğin varlığını, çirkini güzele, hastayı sağlıklıya, fakiri zengine, yaşlıya gence zimmetleyen iradenin onarmaya ve onmaya vesile kılan muradını bir kez daha hissettim.

Dolmuş yeniden hareket etti. İçime döndüm. Kırıldım, onardım. Söylendim, sustum. Orhan Pamuk'un bir videosu paylaşılmıştı geçenlerde. Devasa kütüphanesi ve boğaz manzarası eşliğinde röportaj veriyordu. Ne imkânlar, ne manzaralar... Gıpta ile izlemiştim. Ödünç kitaplar okuyan ve beton manzaralı kiralık evlerde oturan nice yazarlar gibi. İçime doğru çökmüştüm hatta. İsyan değilse de bir ayağı çukurda iç geçirmeler. Dolmuştaki sahne ile birleşiyor şimdi bu iç çekiş ve yazı içimde devam ediyor.

*İmkânlar ve veriler içinde değil müsait bir yerde doğacak olan cümleler gibi yaşarsın bu hayatı... Her cümlenin başlı başına bir zenginlik olduğuna gönülden inanarak... Kelimeleri bir muradın içinde büyütmek için.